Global Krizden Çıkarılacak Dersler ve Türkiye’de Yeni Anayasa süreci

Bekir Kavruk, küresel ekonomide meydana gelen gelişmeleri, Yeni Anayasa tartışmaları merceğinden bakarak Dünya Online okurları için yorumluyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

15. yüzyıldan itibaren Avrupa’da bilinçli inancın başlangıcı olarak yeniden doğuşu ifade eden Rönesans kültür sürecinde, iki boyutlu ifadeyi teşkil eden resim ve 3 boyutlu ifadeyi teşkil eden heykel sanatı, bilginin anlaşılabilirliğini, dolayısıyla insan bilincini üst boyutlara taşımaları itibarıyla gerçekte büyük Roller oynamışlardır.

Rönesans döneminde resim ve heykel sanatı çizim ( 2.boyut) ve model – maket ( 3.boyut) olarak mimarlıkta yerini alıp Michelangelo ile zirve yapmış ve gelecek yüzyıllarda batıda bilim , teknoloji ve bilinç hareketlerine ilham kaynağı teşkil etmiş bulunmaktadır.

Rönesans’a ilham teşkil eden İslam felsefe ve bilminin Ortadoğu’da daha sonraki yüzyıllarda resim ve heykel sanatının 'günah' tabiri altında farklı yorumlanması neticesi bilgilerin anlaşılabilirliği zorlaştırılmış ve üstelik yazı bazındaki bilgilerin dahi icat edilmiş bulunan matbaanın uzun yıllar devreye sokulmaması neticesi geniş kitlelere yayılması mümkün olmamıştır. Sonuçta Ortadoğu’da bilinçli inancın ve ilmin sembolü olan Rönesans gibi kültürel evrenin oluşumu gecikmiş bulunmaktadır.

Rönesans hareketi sayesinde Avrupa toplumlarında öncelikle kültürel alt yapı büyük gelişim gösterip ve bu gelişim 1789 Fransız ihtilaline yol açmış ve sonrasında sanayi toplumlarının temelleri atılmıştır. Diğer yandan Rönesansın yol açtığı bilim ve teknoloji süreci batının sadece siyasi – kültürel değil ekonomi alanında da dünya ya hakimiyetini sağlamış ve sonunda kendi aralarında patlak veren 1. ve 2. paylaşım savaşları sonucu dünya hakimiyeti ABD insiyatifinde Anglo – Sakson’ların hakimiyetine geçmiştir.

19.yüzyıl başlarından itibaren Avrupa toplumları Kapitalist ve Sosyalist olmak üzere ideolojik temelleri de farklı olan iki ekonomik sistemlerle yönetilmiş bulunmaktadır. Kapitalist sistem Batı Bloku olarak ABD insiyatifinde şekillenirken sosyalist sistem ise Rusların insiyatifinde Doğu Bloku olarak gelişip Sovyet İmparatorluğuna dönüşmüş bulunmaktadır. Bilindiği gibi İmparatorluklarda asıl mesele kurmak değil imparatorluğun dünya hakimiyetini sürekli kılmak amacıyla etkin stratejilerin geliştirilmesidir.

Anglo – Saksonların dünya hakimiyetlerini sürekli kılmak için en etkin stratejiler 1913 – 1921 yılları arası ABD’de 2 dönem başkanlık yapan T.W.Wilson döneminde geliştirilmiş ve bu süreç zaman zaman taktiksel değişiklikler göstermesine rağmen ana hatlarıyla günümüze kadar devam etmiştir.

Batı toplumlarında özel – bireysel hak ve özgürlükler Neo – Liberal yapılarda o derece ön plana çıkmıştır ki hukuki platformlarda devlet ve ulusallık kavramı nerdeyse hep ikinci plana düşmüştür. İnsanın kolayına kaçma doğal içgüdüsü neticesi kanun boşluklarını hukuki kılıflara uydurarak kullanma ve istismar etme eğilimleri neticesi 2008 ‘den bu yana yaşanmakta olan Mega Kriz örneğinde görüldüğü üzere sonunda Kapitalizm kontrolden çıkmış ve bu verimsiz durum batı toplumlarının çöküş sürecine zemin hazırlamış bulunmaktadır.

Doğu Bloku olarak sosyalist sistemde ise tam tersi devlet güç ve insiyatifi özel – bireysel hak ve özgürlüklerin o derece önüne geçmiştir ki halk bu güç altında ezilirken devlet bürokrasisi Polit Büro adı altında oluşan bir aristokrat sınıfın hakimiyeti altında totaliter rejimlere dönüşerek sonunda kendi çöküşüne zemin hazırlamıştır.

Diğer taraftan dünyada kapitalizm - sosyalizm karışımı 'Karma Ekonomik Sistem' adı altında ( Küba ve Kuzey Kore istisna) ana hatlarıyla iki farklı oluşum ortaya çıkmıştır.

Bunlardan birincisi kapitalist sistem içersinde sosyal demokrasi adı altında sosyalist anlayışı kendilerine özgü uygulamaya çalışan başta İsveç olmak üzere İskandinavya modelidir. İşin en tuhaf yanı bu ülkeler gerçekten kalkınmış olmalarına rağmen işin kolayına kaçma doğal egosunu bünyesinde taşıyan insan faktörünün yine kanuni boşluklardan yararlanma ve istismar etme eğilimi neticesi bu sistem de başarılı olamamış bulunmaktadır.

Diğeri ise sosyalist sistem içersinde 70 ‘li yılların sonundan itibaren aşama aşama merkezi bir planlama içersinde ve özel – bireysel hak ve özgürlükler çerçevesinde kapitalizmi uygulamaya geçirmeye başlayan Çin Halk Cumhuriyeti olup, kültürel evresini önceden tamamlamış olmasının getirmiş olduğu avantajları da iyi kullanarak bugün dünyanın en büyük 2. ekonomisi ve 'geleceğin süper gücü' olarak başarısını bu güne kadar taşımış bulunmaktadır.

SONUÇ :

Avrupa Birliği'nin yaşanmakta olan Mega Krizde varmış olduğu son nokta olan Borç Krizi dersler çıkarılması gereken ibret verici bir durum arz etmektedir. Rönesans ile dış dünyaya açılarak büyük bir çıkış yakalayan Avrupa bugün kabuğuna çekilmiş ,birinin diğerini tabir caiz ise 'kazıkladığı', 21. yüzyıl vizyonlarından tamamen yoksun bir 'Hiristiyan Birliği' konumuna gelmiş bulunmaktadır.

AB ‘de yaşanmakta olan Kriz o kadar derindir ki Brüksel AB liderler zirvesinde çaresizce ABD'den iyi düşünülmeden Kopyalanan 'Euro basılarak krize çözüm ve Euro yoluyla krizi dünya ya ihraç edip rahatlama' modeli ile Euro üyesi Almanya ve özellikle Finlandiya hiç hak etmedikleri tehlikeli bir sürece doğru yol almaktadırlar. Türkiye AB sürecinde ve 21.yüzyılın yeniden şekillenmesinde izleyeceği stratejinin 'ana ekseni' AB ekseninde değil doğal alarak ABD – Rusya+Çin+Hindistan ekseninde oluşacaktır. AB izlediği ve halen de devam ettirdiği iki yüzlü politikalarla Türkiye’ye aslında büyük iyilik etmiş bulunmaktadır.

Türkiye Atatürk öncülüğünde Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yaşamış olduğu başarısız siyasi-ekonomik tüm krizlere rağmen büyüme 'Ana Trendini' korumayı başarmıştır. Türkiye bu büyüme trendini 2001 yılında yaşadığı ağır krizin getirdiği tecrübeleri ve tek başına iktidar olmanın avantajlarını başarıyla kullanarak bugün dünyanın 16. Büyük Ekonomisi ve G-20 üyesi olarak zirveye taşımış bulunmaktadır.

Türkiye’de bölücü terörden trafik terörüne kadar birçok sorunların kaynağını teşkil eden 'ana sorun' batının tam tersine gerek toplum gerekse bireylerde sosyal-kültürel gelişmenin ekonomik büyüme ve sanayileşmenin hep arkasında kalmasıdır. Gerçekten de Türkiye’de köylerden şehirlere göç eden nüfus 'varoş' kavramı altında şehirlerde ve hatta Avrupa’da tepki kaynaklı uyumsuz kendi kültür ve dünyalarını kurmuş bulunmaktadırlar. Ekonomik büyüme ile sosyo-kültürel gelişimler arası 'kalkınma bazında' sağlıklı dengelerin kurulamaması neticesi aralarında uçurumlar oluşma sürecinin başlaması durumunda Türkiye'nin geleceği için yeni riskler ortaya çıkacaktır. Bundan ötürü özellikle Milli Eğitim ,Kültür ve Turizm bakanlıkları daha etkin ve yeni projeler geliştirmek zorundadır. 2020 Olimpiyatları hedef ve motivasyonu sürece olumlu hız kazandıracağı düşünülmektedir.

Özel ve bireyi devletin önüne çıkararak ortaya çıkan kontrolsüz otorite boşluğu ile aslında çöküşüne zemin hazırlayan Batı toplumlarının tarihinden dersler çıkarılarak fazla aceleye getirilmemesi gereken Yeni Anayasa sürecinde 'Devlet ile Birey arası hassas denge' batıdan kopyalanarak ya da Batı ve onun yerli – yabancı sözcüleri istediği için değil tamamen Türkiye’nin ulusal özgün koşulları, 21.yüzyıl hedef, ihtiyaç ve istekleri göz önünde tutularak kurulmalıdır.

Özel ve Bireyi önce Devletin önüne çıkarıp sonra da kontrolü kaybeden Batıda özellikle ABD’de 'Bonozedeler Faciası' örneği kanun açıklarından yararlanarak 'hukuğun kılıfına uydurulmuş' güç ve para kazanmanın hatta ele avuca sığmayacak profesyonel düzeyde gerçekleştirilen sahtekarlıkların dahi haksız ama artık bir sektör haline geldiği ve bu konuların artık üniversitelerde ders konusu olduğu bilinmektedir. Türkiye’de bu konuda geçmişteki 'Bankerler Faciası' örneği oldukça kabiliyetli 'yüksek bir potansiyel bulunduğu' ortaya çıkan tipik skandallar ışığında özellikle göz önünde tutulmalıdır.

 

Rusya, Türkiye gibi çok köklü devlet geleneği ve kültürü olan bir devlettir. Dünya’da yaşanmakta olan Mega Kriz o kadar derindir ki 21.yüzyılda dünyanın yeniden şekillenmesi söz konusu olacaktır. Rus devletinin bu çok zor sürece uluslararası arenalarda satranç misali büyük başarılar kaydeden Putin – Medvedev ikili kombinasyonunda devam etme eğilimi tesadüf değildir. Türkiye Yeni Anayasa süreci dahil 21. yüzyıla yönelik devletin stratejik olarak yeniden şekillenmesinde öncelikle Batıdan değil bu kez tam tersine doğudan yani Rusya ve Çin örneklerinden dersler çıkarması çok yerinde olacaktır...

Bekir Kavruk Hakkında Bilgi ve Eski Yazıları

Bu konularda ilginizi çekebilir