Dan Brown'ın gözünden İstanbul
Dünyanın pek çok ülkesinde "en çok satan yazarlar" arasında bulunan Dan Brown, yeni kitabı Cehennem'de İstanbul'u, "İkiye bölünmüş bir dünya, karşıt güçlerin şehri" şeklinde tanımlıyor.
Brown, Cehennem'de, kente kimliğini veren eserlerden, "Dünyanın Sekizinci Harikası" olarak gösterilen Ayasofya, "gizemli su sarnıcı" Yerebatan Sarayı, Osmanlı'nın yönetim merkezi Topkapı Sarayı, "adını içindeki mavi çinilerden alan" Sultanahmet Camisi, Galata, Mısır Çarşısı ve Bizans surları betimlemeleri, okuyucuya İstanbul'u yaşatıyor. Boğaziçi, Asya ve Avrupa kıtalarını tanımlayışı, "oradaymış" hissi uyandırıyor.
Cehennem'de, kahramanların Ayasofya'dan sonraki mekanı, 542 yılında Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından su ihtiyacını karşılamak üzere yaptırılan, suyun içinden yükselen mermer sütunların arasındaki ihtişamından dolayı halk tarafından Yerebatan Sarayı olarak anılan Yerebatan Sarnıcı. Gözyaşı Sütunu, sarnıcın kuzeybatı köşesindeki 2 sütunun altında kaide olarak kullanılan ve Roma Çağı heykeltraşlık sanatının örneklerinden sayılan 2 Medusa başı, Medusa'yla ilgili mitolojiye dayandırılan bir çok efsane, kitapta da sarnıcın gizemli halini vurguluyor.
Yazarın İstanbul ile ilgili ilk sözleri, şehirdeki karşıtlığı gösterir şekilde: "Dindarlarla laikler; eskiyle yeni; doğuyla batı... Avrupa ile Asya arasındaki coğrafi sınırda duran bu ebedi şehir, gerçekten de eskidünyadan daha da eski bir dünyaya uzanan bir köprüydü. İstanbul... Artık Türkiye'nin başkenti olmayan şehir, yüzyıllar boyunca üç farklı imparatorluğun; Bizans, Roma ve Osmanlı'nın merkezi olmuştu. Bu yüzden İstanbul, tarihi en fazla çeşitlilik gösteren yerlerden biriydi. Şehir, Topkapı Sarayı, Sultanahmet Camisi, Yedikule ile ilgili folklorik savaş, zafer ve yenilgi efsaneleriyle doluydu."