Sürdürülebilirlik bankalar için gerçek bir iş modeli
Escarus ve DÜNYA Gazetesi'nin işbirliğinde bir araya gelen banka yöneticileri sektör açısından sürdürülebilirliği tartıştı. Sektörün dönüştürme gücüyle sürdürülebilirliği birçok alana taşıyacağı vurgulandı.
ECE CEYHUN/SERHAT ALİGİL
Bugün bankacılık sektörü 3 trilyon lirayı aşan aktif toplamı, 2 trilyon lirayı aşan kredi hacmiyle Türkiye ekonomisinin en önemli güçlerinden birini oluşturuyor. Sektör sunduğu finansal araçlar ve hizmetlerle bireyselden kurumsala çok geniş bir kesimin hayatına her an dokunuyor.
Uluslararası rekabet ortamında da önemli çalışmalar yürüten bankacılık sektörü için “sürdürülebilirlik” temel taşlarından biri. Sektör aynı zamanda, özellikle dışa dönük yapısı nedeniyle sürdürülebilirlikle ilgili izlediği politikalarla birçok farklı sektörü de dönüştürme gücüne sahip.
TSKB Sürdürülebilir Danışmanlık-Escarus ile DÜNYA Gazetesi’nin ortaklaşa düzenlediği “Sürdürülebilirlik Buluşmaları”nın son toplantısında, konu bu kez bankacılık açısından masaya yatırıldı. Escarus Genel Müdürü Hülya Kurt’un ev sahipliğinde ve DÜNYA Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ’ın moderatörlüğündeki buluşmaya Garanti Bankası Genel Müdürü Yardımcısı Ebru Dildar Edin, Şekerbank Genel Müdür Yardımcısı Aybala Şimşek, ING Bank Genel Müdür Yardımcısı Nermin Güney, Akbank Yatırımcı İlişkileri ve Sürdürülebilirlik Bölüm Başkanı Ebru Güvenir ile TSKB Genel Müdür Yardımcısı Dr. Hakan Aygen katıldı.
Öncelikle bankacılık sektörünün sürdürülebilirlik konusunda durduğu yerin ele alındığı toplantıda, Birleşmiş Milletler’in (BM) “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri”nin şirketler, hükümetler ve sivil toplum kuruluşları açısından yol gösterici olduğunu hatırlatan Garanti Bankası Genel Müdürü Yardımcısı Ebru Dildar Edin’in şu vurgusu dikkat çekiciydi: “BM’nin belirlediği hedeflere ulaşmak için her yıl 5 ila 7 trilyon dolar civarında yatırım gerekiyor. Bu kapsamda gelişmekte olan ülkelerde yapılması gereken yatırım ise 3,9 trilyon dolar. Bunun yaklaşık 1,4 trilyon dolarının devam eden, kaynağı bulunmuş yatırımlar olduğunu dikkate alırsak, her yıl yaklaşık 2,5 trilyon dolarlık yeni yatırım ve bununla da ilgili finansman ihtiyacı ortaya çıkıyor. Burada kritik olan finans kuruluşları. Çevresel tarafta; temiz enerji, sudaki yaşam ve temiz su, sosyal tarafta da insana yakışır iş, nitelikli eğitim, cinsiyet eşitliği, hedefler için ortaklıklar kurulması gibi konular var. Bütün bunlar hepimizin ortak paydada yer almasının ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor.”
Escarus Genel Müdürü Hülya Kurt ise sürdürülebilir kalkınma ve finansmanının bankacılık açısından iki önemli nokta olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Bu finansman konvansiyonel finansman teknikleri ve işleyişlerine göre farklı dinamiklere hakim olmak, bu konularda kurum kapasitesi geliştirmek, bu teknik, sosyal ve çevresel kapsamı kredi temaları ve kredilendirme süreçlerine entegre etmeyi gerektiriyor. Her kurum sürdürülebilir kalkınmanın finansmanı ile kapsayıcılığını tanımlamaya ve yapılandırmaya ihtiyaç duyacak. İkinci nokta yeni fırsatlardır. Eğer birinci başlık çok iyi yönetilirse bu süreç kurumlara ilave sorumluluk getiriyor gibi görünmekle beraber ciddi, yeni ve farklı finansman fırsatları sunuyor. Kurumların bu yeni yeşil finansman türünü bünyelerinde iyi konumlandırmaları önemli. Türkiye bu kapsamdaki finansmana 2000’li yıllarda yenilenebilir enerji yatırımlarıyla başladı. Şu anda ise BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri çerçevesinde tarımdan kadın istihdamına, sağlıktan eğitime, sanayi ve altyapıdan enerji üretim ve verimlilik projelerine kadar çok geniş bir perspektife ulaşıyor. Özetle, sürdürülebilir kalkınmanın finansmanı adı altında yeni bir iş modeli haline geliyor.”
Buluşmaya katılan bankacılar, konuya yaklaşımlarını özetle şöyle anlattı:
Yenilenebilir enerjiye 5 milyar dolar kaynak
2015’te “İklim Değişikliği Eylem Planı”nı açıklayan ilk bankalardan biri olduklarını vurgulayan Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin, şu noktalara dikkat çekti: “Artık projeleri finanse ederken ‘karbon kaynaklı maliyet varsa bunu fizibilite analizlerimize dahil edeceğiz‘, ‘ormansızlaşmayı azaltacağız‘ diyoruz. Bugüne kadar yenilenebilir enerjiye 5 milyar dolar kredi sağladık. Finansman sağladığımız 5 bin 600 megavat (MW) kurulu güç, yenilenebilir enerji projesiydi. Yani yılda 8,5 milyon ton karbon eş değeri sera gazı emisyonu engellendi. Bu projeler finanse edilmeseydi 2 bin 500 MW’lık termik santraller devrede olacaktı. Enerji verimliliği de çok önemli. Çevresel ve sosyal etkilerin değerlendirilmesi kapsamında alınması gereken önlemler için firmalarla mutabakat metni imzaladık. Bunu sözleşmelerin çok önemli bir parçası haline getirdik. 20 yıl önce proje finansmanına ilk başladığımızda bu tip maddeler yoktu. Şimdi bir projeye başlarken etki analizine bakıyor, gerekirse danışman tutuyor ve şirketle birlikte çalışıyoruz. Üstelik buna kredinin ömrü boyunca devam ediyoruz. Örneğin bir HES’i finanse ederken iklimdeki değişimin ileriye dönük etkilerini de göz önünde bulundurup “bu proje istenilen nakit akışını yaratabilir mi” diye araştırıyoruz.
Güney Ege’de bir projede gördük ki, iklim değişikliği etkisi göz önüne alındığında yüzde 15 düşük üretim gerçekleşecek. Müşterimize döndük ve “Bunu gerçekleştirmek için ya ilave sermaye gerekiyor ya da bizim bu haliyle finanse etmemiz imkânsız” dedik. İlk başta müşteriler kendi verilerine hep daha fazla inanır ama arkasında bilimsel veriler olunca sonuç değişiyor. Kendileri de ikna oldu ve projeyi yapmaktan vazgeçti. Bu gibi kriterlerin dikkate alınması çok önemli. 2017’de Garanti Bankası’nın başkanlığını yürüttüğü Global Compact Türkiye Sürdürülebilir Bankacılık ve Finans Çalışma Grubu olarak “Sürdürülebilir Finansman Bildirgesi” oluşturduk ve duyurusunu eylülde “5. Sürdürülebilir Finans Forumu”nda yaptık. Bildirgeyle imzacı bankalar, proje finansmanı süreçlerinde çevresel ve sosyal risklerini yöneteceğini, uluslararası standartlar ve iyi uygulama örnekleri ile uyumlu etki değerlendirme modelleri geliştireceğini taahhüt ediyor.
Forumun açılışını yapan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek de tüm bankaların bu bildirgeye imzacı olması gerektiğini belirtti. Halen 7 bankanın imzası var. Tüm bankaların imzacı olmasını gönülden diliyoruz. Sosyal tarafta da girişimcilik bizim için çok önemli. Örneğin ‘Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması’nın 11’inci yılını kutladık. Kadın girişimcilere 4,1 milyar lira kredi verdik. Yine Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi’yle kadın girişimcilik okulu kurduk. 2015 ve 2016’da Dow Jones Sürdürülebilirlik Endeksi’nde Türkiye’den tek şirkettik. 2017’de Arçelik ile beraber varız. Ayrıca şunu da ilave etmek isterim ki, bu konu işbirliğinin en fazla konuşulması gereken, en fazla bir araya gelip yaptıklarımızı paylaşmamız gereken bir konu.”
Sivil toplum örgütleriyle işbirliği halindeyiz
2007’de BM Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne imza atan ilk Türk bankası olduklarını belirten Akbank Yatırımcı İlişkileri ve Sürdürülebilirlik Bölüm Başkan Ebru Güvenir, konuya yaklaşımlarını şöyle ifade etti:
“2010’da da İlerleme Bildirimi’ne imza atan ilk Türk bankasıydık. Mevduat bankaları arasında bir ilke imza atarak; çevresel, sosyal ve ekonomik sorumluluk alanlarını ve bundaki performansı içeren sürdürülebilirlik raporumuzu 2010’da kamuoyu ile paylaştık. 2016’da kadınların tüm sektörlerde ve her düzeyde, ekonomik yaşamın içinde yer almalarını sağlamak amacıyla güçlenmelerini hedefleyen BM’nin özel sektör girişimi ‘Kadının Güçlenmesi Prensipleri’ni (Women’s Empowerment Principles-WEPs) imzaladık. 2016’nın son çeyreğinde International Finance Corporation (IFC) ile 250 milyon dolar tutarında seküritizasyon işlemi yaptık. Sağladığımız bu kaynağı KOBİ’leri finanse etmek için kullandık. Bu kapsamda Çevresel ve Sosyal Yönetim Sistemlerini kurduk ve KOBİ kredileri süreçlerimizi IFC tarafından tanımlanan çevresel ve sosyal standartlarla uyumlu hale getirdik. Yine 2016 yılında, büyüklüğü 10 milyon doların üzerindeki yenilenebilir enerji projeleri için 1 milyar 380 milyon dolar kredi sağladık. Yenilenebilir enerji projelerine sağlanan bu kaynak toplam enerji projelerinin yüzde 37’sine denk geliyor.
Bu projelerin karbon karşılığı ise 2016 yılında 1902 gigawattı. 1 milyon tonluk da karbon salımının engellenmesi öngörüldü. Girişimcilere destek olmak amacıyla Endeavor Derneği ile finansal ve finansal olmayan işbirlikleri gerçekleştiriyoruz. Endeavor girişimcilerine uygun maliyetli uzun vadeli kredi sağlanıyor. Finansal olmayan işbirlikleri kapsamında üniversiteli gençler için girişimcilik programları hayata geçiriyor, Ankara ve İzmir’deki girişimcilerle bir araya gelerek şehir ve bölge bazlı girişimcilik ekosisteminin gelişmesine katkı sağlayacak projeler hayata geçiriyoruz. Yine aile şirketlerinin kurumsallaşması için Sabancı Üniversitesi ile işbirliği yaptığımız “Akbank Aile Şirketleri Akademisi” programı var. Bu kapsamda 2014’ten beri 9 çalışma gerçekleştirdik. Sertifikalı eğitimler veriyoruz. Sabancı Üniversitesi ile bir diğer işbirliğimiz ise KOBİ’ler için mini MBA programı olarak adlandırdığımız Akbank Girişimci Geliştirme Programı. Aynı zamanda şubelerimizde kağıt kullanımını azaltmak için yapılan çalışmalar var. Örneğin sözleşmelerin sayfa sayısından gereksiz belge istenmesine kadar tüm sürecin elden geçiriyoruz. Bu hem iş süreçlerini zaman anlamında rahatlattı hem kağıt tasarrufu sağladı. 2016’da başlatılan ‘Kağıtsız Banka’ projesi ile birlikte 30 milyondan fazla kağıt tasarrufu sağlandı.”
Asla yapmayacağımız işler listemiz var
Sürdürülebilirliğin, ING Grubu’nda tüm çalışanların günlük aktivitelerinin bir parçası olmasının istendiğini vurgulayan ING Bank Genel Müdür Yardımcısı Nermin Güney, bankasının uluslararası yaklaşımına dikkat çekti: “Bu nedenle yeni işe girenlerden başlayarak herkese bu konuda eğitim veriliyor. Hesap açılışından kredinin kullandırılmasına kadar tüm bankacılık ürün ve hizmetlerinde sektörlere göre sınıflandırılmış bir takım kurallarımız var. CDP’nin iklim değişikliği ile mücadele eden şirketleri belirlediği çalışmasında, ING, binlerce şirket arasından en üst yüzde 5’lik dilimde yer alan 117 şirket arasına girdi. Buna ‘İklim A Listesi’ deniyor. Sustainalytics sürdürülebilirlik skorunda ise 2017 yılında 100 üzerinden 85 puan ile yaklaşık 350 şirket arasında ilk sıradaki banka. Yine DJ Sürdürülebilir Endeksindeki kuruluşların ortalama skoru 58 iken, ING’nin skoru 89. Bu konunun her seviyedeki tüm çalışanlar tarafından sahiplenilmesi gerekiyor. Ama bunun olabilmesi için üst yönetimin sahiplenmesi ve lanse etmesi gerekir. Sürdürülebilirlik konusunda bizim hassasiyetimiz sadece kredi tahsisinde değil. Örneğin hesap açarken süreci bir soru setiyle başlatıyoruz. Böylece müşteriye rehberlik ediyoruz. Her sektörde farklı çevresel risk unsurları olduğu için müşterinin bulunduğu sektörü bilmek oldukça önemli.
Örneğin Tekstil sektöründe müşterinin istihdam yapısı, kullanılan ürün ve ürün katma değeri gibi faktörlere bakarken, kimya sektöründe yer alan bir şirketin atık yönetimi fonksiyonu öne çıkıyor. Bunun dışında asla yapmayacağımız işler dediğimiz yasaklılar listemiz var. Örneğin hayvanlar üzerinde deney, tıbbi amaçlı olmayan genetik mühendislik, kumar gibi. Gemi söküm faaliyetleri, kürk imalatı ve ticareti ve madencilik sektörü ile ilgili de ciddi kısıtlamalarımız var. Sürdürülebilirlik konusunda son 5 yılda gelinen noktayı da çok kayda değer buluyorum. Artık müşterilerimiz de çok farklı değerlendiriyor. Eskiden kredi alırken yapmak zorunda oldukları bir takım önlemler olarak görüyorlardı. Şimdi hem kendileri hem ülke için önemini anladılar. En son imzalanan “Sürdürülebilir Finansman Bildirgesi” de çok olumlu bir gelişme. Proje finansmanında doğal olarak daha fazla kontroller var. Kredilendirme süreçlerindeki çevresel sosyal risk çalışmalarımız proje finansmanı ile sınırlı değil. Rakamdan bağımsız olarak verdiğimiz kredi için de geçerli. Hesap açarken dahi müşteriye verdiğimiz tavsiyeden tutun verilen her kredinin içinde bu var. Bizim enerji portföyümüzün tamamı çevreye duyarlı teknolojilerle kurulan projelerden oluşuyor.”
Anadolu bankacılığı misyonumuza sürdürülebilir kalkınmayı ekledik
65 yıl önce kırsal gelişime dayalı iktisadi kalkınmayı hedefleyen bir kooperatif bankası olarak kurulan Şekerbank’ın, hem bu toplumsal kalkınma amacı hem kredi ve mevduattaki tabana yaygın güçlü portföy yapısı sayesinde ‘sorumlu bankacılık’ anlayışını bugüne dek koruduğunu belirten Şekerbank Genel Müdür Yardımcısı Aybala Şimşek şunları anlattı:
“Kurucularımızın tarif ettiği bankacılık prensiplerine biz bugün ‘sürdürülebilir kalkınma bankacılığı’ diyoruz. ‘Anadolu Bankacılığı’ olarak tanımladığımız, üretimi destekleme, yalnızca büyük şehirlerde değil kırsalda da çiftçinin, esnafın, KOBİ’lerin yanında olma misyonumuzu, 2000’li yıllarda sürdürülebilir kalkınma perspektifinde geliştirmeye başladık. 2009’da hissedarımız da olan IFC’nin rehberliğinde kredilendirmede sosyal ve çevresel riskleri ölçmeye başladık. Anadolu’da binlerce KOBİ’ye yatırımlarının sosyal ve çevresel etkilerini, bunlara duyarlı olmanın faydasını, hem doğamıza katkıyı hem onlara sağlanan tasarrufun boyutunu anlatabilmek, keza banka içinde de bunun içselleştirilmesini sağlamak önemli bir yolculuktu. Yine, yapılan araştırmalar, enerji talebi yüksek devam ettiği sürece 2023’e kadar enerji ihtiyacının iki kat artacağını gösteriyor. Bu noktada, kaynak temini açısından finans sektörünün rolü ortaya çıkıyor. 2009’da geliştirdiğimiz “EKOkredi” enerji verimliliğinin finansmanında ilk finansal üründü. Bu krediyle bugüne kadar 100 bini aşkın kişiyi enerji verimliliğiyle tanıştırdık. 2009’dan beri sağladığımız finansman 1 milyar liraya ulaştı. EKOkredi’li yatırımlarla bugüne kadar 28,6 milyar kilowatt-saat enerji tasarrufu elde edildi ve 6,1 milyon ton CO2 salımı engellendi. Bilançomuzdaki yabancı kaynağın yaklaşık yüzde 20’sini, verimlilik ve yenilenebilir enerjiye finansman sağlamak üzere edindik. İhraç ettiğimiz menkul kıymetlerde uluslararası özel çevre fonlarının yatırımları var. Kredilendirmede çevresel ve sosyal riskleri göz önünde bulundurmak ‘bir risk mi’ diye sorulabilir ama müşterinizle ilişkiniz bir yol arkadaşlığıysa, finansmanı da danışmanlıkla verdiğinizde, bu ‘kazan-kazan’a dönüşebiliyor. Bütün sektörlerde marjların daraldığı ve operasyonel verimliliğin öne çıktığı günümüzde sürdürülebilirlikle ilgili yatırımlar aynı zamanda önemli bir yeni iş fırsatı sunuyor.
Ancak buna uzun vadeli ve stratejik bakış açısıyla yaklaşmak gerekiyor. Bu bağlamda, enerji verimliliğinin ‘Milli Enerji Politikası’ ve Kalkınma Planları kapsamında ele alınıyor olması da çok olumlu. Sosyal sürdürülebilirlik tarafında ise ‘finansal kapsayıcılık’ çok önemli. BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nden sonra kapsayıcılık daha çok konuşulmaya başladı. Bu nedenle bankacılık hizmetleriyle tanışmamış ya da finansman kaynaklarına erişimi kısıtlı olan esnaf ve çiftçilere, kırsalda üretim yapan kadınlarımıza ulaşma hedefiyle Türkiye’nin ilk mikro finansman kredilendirme modelini 2006’dan bu yana uyguluyoruz. Sürdürülebilir ve her kesimi kucaklayan bir ekonomik büyüme için Türkiye’de finansal kapsayıcılığın önümüzdeki dönemde daha da önemli olacağını düşünüyoruz.”
Kredi portföyümüzün yüzde 68'i sürdürülebilirlik temalı
Bankasının, sürdürülebilirlik çalışmalarına 1990’ların sonunda başladığını hatırlatan TSKB Genel Müdür Yardımcısı Dr. Hakan Aygen, konuya yaklaşımlarını şöyle açtı: “TSKB ve iştirakleri ya kaynak sağlıyor ya danışmanlık yapıyor ya da aracılık hizmeti sunuyor. Bunların tamamında müşterilerin gündelik hayatına dokunuyor. Çünkü bir bankanın misyonunun daha yüksek düzeyde olması gerektiğine inanıyoruz. Doğru rol modeli olmalısınız. O yüzden ISO 14001 ve ISO 14064 belgelerinin alınması da, banka içinde sürdürülebilirlik komitelerinin kurulması da bunun bir parçasıydı. Yenilenebilir enerji projelerinde 15 yılı geride bıraktık. Yaklaşık 5 bin 600 MW’lık yenilenebilir enerji yatırımının (Türkiye’nin yenilenebilir gücünün yüzde 15-16’sı) proje finansmanında yer aldık.
Bu enerjinin portföyümüzdeki payı yüzde 34. Yenilenebilir enerji, ülkemizin kalkınmasında önemli role sahip. Biz de bunları desteklemeye devam edeceğiz. Son 6-7 senedir özellikle enerji ve kaynak verimliliğine önem veriyoruz. Burada 130 proje finanse edip 850 milyon dolardan fazla uzun vadeli kredi sağlamışız. Bu tip verimlilik projelerinin öneminin artacağını düşünüyoruz. Bugün kredi portföyümüzün yaklaşık yüzde 68’ini sürdürülebilirlik temalı kredilerin oluşturduğunu görüyoruz. Yıllık CO2 salımının 13 milyon tondan fazla azaltıldığı bir katma değerin altında imzamız var. Mühendislik, mali analiz, ekonomik araştırmalar alanlarında deneyimli ekiplerimiz var. Bunu danışmanlık alanına da aktarabiliyoruz. Müşterilerimize katma değer sağlıyoruz. Uluslararası finans kuruluşlarıyla köklü işbirliklerimiz var. Bu alandaki deneyimimiz, yenilikçi işlere imza atmamızı da sağlıyor. Örneğin 2016’da Türkiye’nin ilk yeşil tahvilini çıkardık. Uluslararası yatırımcılardan büyük talep aldı. 2017’de ise sermaye benzeri, sürdürülebilirlik temalı bir tahvil ihracımız oldu. Bunun dünyada bir ilke imza attık.
Bu tahvillerle, müşterimize ‘bu açının dışına çıkmayacağız’ mesajı veriyoruz. Müşteri de talep ediyor. Eskiye oranla çok daha bilinçli. Kurumsal sosyal sorumluluk perspektifiyle üniversite öğrencileriyle de bir araya geliyoruz. Sürdürülebilirlik Atölyeleri var. Gençlerdeki bilinç ve ilgi, orta ve üst yaş kuşağından daha fazla. Kadın istihdamı ve fırsat eşitliği de hedeflerimizin önemli bir parçası. Uluslararası kaynaklarla kadın istihdamını artıracak yatırımları öncelikli olarak destekliyoruz. Bu konuda sosyal boyutu da dikkate alıyoruz. Örneğin TEV ile yeni bir burs fonu kurduk: Eğitimden Üretime. Bu fonla üniversite öğrencisi kızları destekliyoruz. Projenin eğitim, mentörlük gibi adımları da var. Ayrıca geçen yıl hazırladığımız 'Entegre Rapor', bu alanda Türkiye’deki ilk raporlardan biriydi. Bu raporda iş planınızı açıklıyorsunuz ve gelecekte neler yapmak istediğinizi söylüyorsunuz. Hem müşterilerimize hem yatırımcılarımıza hem kaynak sağlayıcılarımıza mesaj veriyoruz. BIST Sürdürülebilirlik Endeksi'nde ve FTSE4Good Gelişmekte Olan Piyasalar Endeksi'nde de varız.”
Dijitalleşme yeni değerler yaratmak için kullanılıyor
Sektörün yöneticilerine göre teknoloji ve özellikle dijitalleşme, sürdürülebilirlik açısından yeni bir evreyi ifade ediyor. Dijitalleşme, artan rekabet açısından yeni bir verimlilik kaynağı olarak görülürken, aynı zamanda müşteri memnuniyetini artırmak için de fırsat. Sektörün dünyada ciddi bir değişim ve dönüşümden geçtiğini hatırlatan ING Bank Genel Müdür Yardımcısı Nermin Güney’e göre işin en gurur verici tarafı Türk bankalarının dijitalleşmede rekabetçi bakış açısına sahip olmaları. “Özellikle demografik avantajımız nedeniyle dijitalleşmeyi sahiplendik” diyen Güney, şöyle devam etti: “Sahiplenmeyen kısımda ise güvenlik endişeleri var. Zaten bu nedenle tüm bankalarda bu konuda çalışmalar yapılıyor. Kurum içi girişimcilik bu nedenle çok önemli. ING Grubu’nun da her yıl düzenlediği bir çalışması var. Tüm ülkelerden projeler katılıyor ve dereceye girenlere fon sağlanıyor. Bizim de “Orange Lab” diye bir inovasyon laboratuvarımız var. Genç arkadaşlarımız sürekli yazılım çalışması yapıyorlar. Ama en önemlisi kurumların içinde ciddi bir dönüşüm oldu. Bankacılığa başladığımız yılları düşünüyorum. Merkez Bankası kayıtlarının kağıt dosyalarla geldiği bir düzenden inanılmaz farklı bir noktaya geldik. Zaman ve mekandan bağımsız bir bankacılık olacak. Biz de ‘inovatif fikirler özgür ortamlarda doğar’ diyerek serbest kıyafet ve mekan uygulamasına geçtik. Büyük etkisini de gördük.”
Dijital dönüşüm bir araç
Dijitalleşmede 20’nci yıllarını kutladıklarını belirten Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin de, süreci sektör açısından fırsat olarak niteliyor. Edin’e göre finans teknolojik gelişmeleri çok yakından takip eden, kaynak aktaran bir sektör. “Gelinen noktayı kapasite artırıcı değer yaratmak için kullanacağız” diyen Edin, bankasının çalışmalarını şöyle özetledi: “Örneğin en son şubelerimizde dijital dönüşüm sürecini başlattık. Bu yeni model sayesinde, ‘tek noktada hizmet’ yaklaşımıyla, donanımlı ve birçok alanda hizmet verebilen çalışanlarımızla, müşterimize verdiğimiz hizmetin kalitesini ve hızını artırıyoruz. Yine mobiliteyi de artırıyor ve her yerde hizmet verebiliyoruz. Aynı zamanda, çalışanlarımızın da yetkinliklerini artırarak, onları çok daha donanımlı hale getiriyoruz. Artık herkes her şeyi yaptığı için ciddi bir kapasite fazlamız ortaya çıkıyor. Bunu da, müşterilere daha fazla yakınlık sunmak, danışmanlık için kullanıyoruz. Ana ortağımız BBVA da, gelişmeleri çok yakından takip eden ve dijitalleşmeye stratejik öncelikleri arasında yer veren bir kurum. Dijitalleşmeyle eski
den büyük tutarlar için sağladığımız hizmeti şimdi çok küçük tutarlara da vermeye başladık. Müşterilerin tavsiye skorları gibi göstergeler günümüzde çok daha fazla önem kazandı. Bugün işlemlerimizin çok büyük bir kısmı mobilden yapılıyor.”
55 milyon mobil internet kullanıcısı var
Nüfusun yüzde 50’sinin 29 yaşın altında olduğunu hatırlatan, 55 milyon mobil internet kullanıcısına ulaşıldığını belirten Akbank Yatırımcı İlişkileri ve Sürdürülebilirlik Bölüm Başkan Ebru Güvenir, “Böyle olan bir ülkede mobile yatırım olmazsa olmaz” dedi. Bu durumu “Müşterinin yolculuğuna yatırım yapıyoruz” diye tanımlayan Güvenir, şu noktalara dikkat çekti: “Tek geri kazanamadığımız şey zaman. Daha az ‘tık’ ile daha az imza ile müşterilerimizin bankacılık yolculuğunu sürdürmek istiyoruz. Bunun için de Akbank İnovasyon Lab kuruldu. Buraya herkes projelerini sunuyor. Bunlar değerlendiriliyor ve kısa sürede hayata geçiriliyor. Çalışanlara da bir dizi eğitim veriliyor. Mobil bankacılıkta, son 2 yılda kullanan müşterinin tavsiyesine ve içeride kalması süresine bakıldığında öndeyiz. Bu müşterinin mutluluğunu gösteriyor. Gençler artık gelişime açık, dünyayı takip eden şirketlerle çalışmak istiyor. Bu konuda öncülerdeniz. Ciddi yatırımlar yapılıyor. Elbette bu yatırımları ve hizmeti verirken güvenliğe de çok önem veriyoruz. Bu amaçla 2017 yılında ‘Bilgi Riski Yönetimi Bölümü’nü kurduk.”
'Kapsayıcılık'ta teknolojinin rolü büyük
Şekerbank Genel Müdür Yardımcısı Aybala Şimşek’e göre müşterilerin hayatını kolaylaştırmak için dijital yatırımlar giderek daha çok önem kazanacak ama saha bankacılığı, yüz yüze iletişim ve danışmanlık hep önemli olacak. Tarımda verimliliğin artırılması amacıyla dijital uygulamalar giderek daha çok önem kazanıyor. Bu platformlar kırsal kesimin üretime dahil olması için bir eğitim aracı niteliği de taşıyor. Şimşek bunu, finanse ettikleri projelerden örnekler vererek anlattı: “Gaziantep’te stevia bitkisi (doğal şeker) yetiştiren ve onları güneş enerjisiyle kurutan bir kadın girişimcimiz var. Mardin’de başka bir müşterimiz modern sulama tesisini kurduktan sonra yıllık 29 bin ton su tasarrufu sağladı. Bu müşterimiz aynı su miktarıyla önceden 20 dönüm arazi sularken şimdi 100 dönüme çıktım diyor.” Dünyada mobil teknolojilerin finansal kapsayıcılığın artırılması için önemli bir araç haline geldiğini de söyleyen Şimşek sözlerini şöyle sürdürdü: “Daha evvel bir banka ile çalışmadığı için sistemin not üretemediği ve bu nedenle standart kredilendirme süreçleri ile finansmana erişemeyen esnaf, çiftçi ve kırsalda üretim yapan kadınlarımızı Türkiye’de tek olan mikrofinansman yöntemiyle kredilendiriyoruz. Teknolojinin tanıdığı lokasyon özgürlüğü kırsala ulaşmamızda büyük fayda sağlıyor. Ayrıca mobil teknolojiler sayesinde bugün tarlalarının verimlilik analizi bile dijital harita üzerinden yapılabiliyor. Böylece hem mahsüllerini artırıyor hem daha çok finansal kaynağa ulaşarak işlerini büyütebiliyorlar.”
Mevzuat altyapısı önemli ihtiyaç
Escarus Genel Müdürü Hülya Kurt ise konunun farklı bir boyutunu gündeme getirdi: “Büyümekte olan ülkelerde 50 trilyon dolarlık banka varlığının yüzde 10’dan azı yeşil temalı kredilerden oluşuyor. Yeşil temaların finansmanındaki artış, uluslararası finans kurumlarında risk yönetimine ilişkin çevresel ve sosyal risklerin de iyi etüt edilmesi ve finans kurumlarının yeşil kredilerin aracılığında öncülük etmesi gibi hususları ön plana çıkardı. Birçok gelişmekte olan ülkede mevzuatın da ortaya çıktığı gözleniyor. Çin, Bangladeş, Brezilya, Endonezya, Fas, Peru, Vietnam gibi ülkelerde bankacılık düzenleme kurumlarının yapılandırdığı politika ve uygulamalar devrede. Finans sektörünün çevre ve sürdürülebilirlik konularını sahiplenmede ve ürüne dönüştürmede öncü rolü var. Ancak mevcut uygulamalarda, kurumların çevre-sürdürülebilirlik politikası yayınlaması, bunları yönetmek için kurdukları sistemler, yaptıkları raporlamalar, ölçümler, set ettikleri performans kriterlerinin hepsi gönüllülük ilkesi ile yapılıyor. Düzenleyen bir yapı henüz yok. Yapısal düzenlemelere ek olarak hem yatırımcı hem kullanıcıya fayda sağlayan yeniliklere de odaklanmamız gerekli. Piyasadaki oyuncular her zaman yeniliklere açık. Uluslararası piyasalarda hızlı bir şekilde görmeye başladığımız yeşil tahviller de bunun bir örneği. Artı değer sunan bu tahviller oldukça rağbet görüyor. Örneğin TSKB’nin 2016’daki ihracının 13 kat talep topladığını gördük. Biz de Escarus olarak finans ve reel sektördeki müşterilerimize yeşil tahvil ihracı sürecinde teknik ve ikinci taraf görüşü danışmanlık hizmeti veriyoruz. Dünya piyasasında özellikle son iki üç yıldır yeşil tahvil talebi artan bir ivmeyle hızlandı. Bu gelişmelerin Türkiye’de de karşılık bulacağını düşünüyoruz.”
Finans sistemi ‘müziğin ta kendisi’
Dijitalleşmenin çeşitlenmesiyle bankacılığın zemin kaybedeceğine ilişkin değerlendirmelere karşı TSKB Genel Müdür Yardımcısı Dr. Hakan Aygen’in şu vurgusu çok dikkat çekici: “Bankacılığın geleceği tartışılırken yanlış algı oluşmasını istemem. Çünkü eskiden birileri müzik dinlemek için plak alıyordu, sonra kasete ve CD’ye geçildi ama bugün benim kızım Spotify’den indiriyor. Bu açıdan bakınca bankacılık için, finans sistemi için ‘müziğin ta kendisi’ diyebiliriz. Gelecekte de olacak. Danışmanlığı, aracılığı ve kredi unsuru ile olacak. Şekli değişecek. Sosyal medyayı içine katarak, teknoloji ile birleşerek farklı bir formasyon alabilir. ‘Daha az şube daha çok dijital mecra olacak’ deniyor ama geleceğin bankacılığında insana daha çok rol düşecek. Danışmanlık faaliyetin ana omurgasını oluşturacak. Yarın belki de daha nitelikli kişilerle çalışacağız. Teknolojinin bizi değiştireceği, başka şekle sokacağı kesin.”
Yeni tüketicilere ulaşma kaynağı
Sektörün yöneticilerine göre dijitalleşme, bugüne kadar bankacılık sektörüyle tanışmamış kişilerle ilişki kurmak açısından da büyük fırsatlar sunuyor. Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin, “Yetişkin nüfusun yüzde 42’sinin bankalarda hesabı yok. Ancak yeni uygulamalarla banka müşterisi olmasa bile ATM’lerden çeşitli işlemler yapabilmelerini sağlıyoruz. Böylelikle o kesimi de bankacılık sistemine dahil edebiliyoruz” derken, Şekerbank Genel Müdür Yardımcısı Aybala Şimşek şu vurguyu yaptı:
“Boston Consulting Group ile 2015’te bir araştırma gerçekleştirdik. Gördük ki özellikle Anadolu’da olmak üzere Türkiye’de 15 milyon kişi bankacılık sistemine dahil değil. Bu nedenle bankacılığın dönüştürücü gücü ve teknolojinin de desteğiyle finansal kapsayıcılığın artması sosyal sürdürülebilirlik açısından büyük önem taşıyor. Alternatif kredilendirme süreçleri ile kırsal kesimin finansal kaynaklara erişimini ve böylelikle gelirin ve nihai olarak tasarrufların artmasını amaçlıyoruz. Bu kapsamda banka olarak Alman bir danışmanlık şirketi ile Çin ve Balkan ülkelerinde de uygulanan mikro finansman projesini Türkiye’ye getirdik. Daha evvel sisteme girmemiş esnaf, çiftçi ve kadın girişimcilere hane halkı gelirine bakarak özel bir analiz tekniğiyle finansman sunuyoruz. Bu küçük kredilerle bazen bir hayatı, bazen bir köyü dönüştürebiliyorsunuz; bu büyük bir mutluluk. Bu projeyi her yıl daha da genişletiyoruz.”