Sicil affı tek başına yetmez zimmet maddesi de değişsin
Bankacılara göre, “zimmet suçu”nu düzenleyen yoruma açık hüküm değişmeden sicil affının 'rahatlama' getirmesi zor.
Ece CEYHUN
Hükümet, piyasayı rahatlatmak ve özel sektörü finansal açıdan desteklemek amacıyla ‘sicil affını’ devreye sokuyor. Geçen hafta Meclis’e sunulan esnafa sicil affı getiren torba yasa iş dünyasında heyecan yarattı. Bugün Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmeye başlanması planlanan torba yasada yer alan sicil affı ile 6 ay içinde borcunun tamamını ödeyen ya da yeniden yapılandıran kişi veya şirketlerin kara listeden çıkmasına imkan tanıyacak. Verilere göre 11.5 milyon kişi ile 2.3 milyon şirketin bu kapsama girebileceği değerlendiriliyor.
Sicil affıyla gelen avantajın işlemesi için şirketlerin 6 ay içinde borcunu ödemesi ya da yapılandırması gerekiyor. Kara listeye giren ancak borcunu daha önceden ödemiş bulunan kişiler de, aftan yararlanabilecek. Sicil affı maddesine eklenen bir fıkra ile kredi veren kuruluşlar, bu maddeden yararlanarak açılan yeni kredilerden dolayı herhangi bir hukuki ve cezai sorumlulukla karşılaşmayacak.
Bankacılık çevreleri ise sicil affının beklenen rahatlamayı sağlaması için farklı adımların da atılması gerektiğine dikkat çekiyor. Bunların başında da, ‘kredi zimmeti’ maddesinin değiştirilmesi geliyor. Görüşüne başvurduğumuz bazı bankacılar, ‘bankaların eli rahatlatılmadan çıkarılacak sicil aff ının sınırlı bir iyileşme’ getireceğini vurguladı. Hükümetin bankaların elini rahatlatmak için yasaya koyduğu 2’nci fıkra da bankacılar arasında farklı yorumların yapılmasına neden oldu.
2. fıkra sektörü ikiye böldü
Torba Yasa’yla 5834 sayılı Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması Hakkında Kanu'na eklenen geçici madde 2 fıkradan oluşuyor. İkinci fıkrada “Kredi kuruluşları ve finansal kuruluşların bu maddenin kapsamına giren gerçek ve tüzel kişilere kullandırdıkları kredilerden dolayı herhangi hukuki ve cezai sorumlulukları söz konusu olmaz” denildi. Sektörün ikiye ayrıldığı ve tedirginlik yaşadığı madde de bu oldu. İkinci fıkra aslında bankaların elini rahatlatmak için konulsa da sektörden bazı isimler bunun bu defa da bu kapsama girmeyen ama karşılıksız çeki, protestolu senedi ve ödenmemiş kredisi olduğu halde daha önce kredi verilen işlemleri bu defa ‘suç’ sayacağından endişe ediyor.
Yani bankacıların elini rahatlatmak için konulan bir madde aslında bu defa da bankacılar açısından başka suçlar doğuran bir madde haline geliyor. Bu nedenle bankacılar, sorunun kökten çözülebilmesi için zimmet maddesinin uluslararası normlara uygun hale getirilmesini istiyor.
İyi niyete zaten kapımız açık
Bankacılık sektörünün önde gelen isimlerine sicil affıyla ilgili değerlendirmelerini sorduğumuzda DÜNYA’ya aktardığı görüşler özetle şöyle:
• Bankaclık sektörü temsilcilerinden verdiği ilk cevap, “İyi niyetle gelen herkese kapımız açık” oldu. Bankacılar, “Ben borcumu ödemek istiyorum’ diye kapınızı çalan kişi de iyi niyet görüyorsanız zaten yapıyorsunuz. ‘Ben yatırım yapacağım’ diyen birine ödeme kabiliyeti varsa ya da iş planı sizi ikna ediyorsa zaten kredi veriyorsunuz” diyor.
• Sektörde genel olarak sicil affının bugünden yarına ekonomide büyük bir rahatlama efekti yaratması beklenmiyor. Neredeyse her 5 senede bir gelen ‘af’ların kişi ya da şirketleri krediye ulaştırsa da yapısal sorunların ilacı olmadığı düşünülüyor.
Çok sağlıklı firma bulmak zor
• Genel itibariyle yaşanan sorunun temelinde reel sektörün ve bireylerin yaşadığı güven problemi olduğunu düşünüyor. Pek çok bankacı, kredi talebinde de zayıflama olduğuna işaret ediyor. Tüketicinin harcama noktasında kendisini rahat hissedebileceği, güven ortamının tesis edilmesi gerektiği üzerinde duruluyor.
• Bankacılar, konjonktürün zorladığı dönemlerde zaten ‘çok’ sağlıklı firma bulmanın zor olduğunu ve bir ayrıştırma yapıldığında eleğin üzerinde kalabilenlerin sayısının az olduğunu belirtiyor. Bu nedenle zaten hacim yaratabilmek için her firmaya pozitif gözlüklerle bakıldığının altını çiziyor.
• Bankacılar bu dönemde ‘ardışıklık’ ilkesine göre çalıştıklarını söylüyor. Yani şirketin peş peşe çekleri dönüyor mu?, peşpeşe senetleri protesto ediliyor mu?, Sürekli kredi ödemesini geciktiriyor mu? Eğer şirket bu durumda değilse o zaman odak ‘ödenmeyen çek ya da senet’ değil ‘iş’i oluyor.
Türkiye nasıl büyüyeceğini konuşmalı
Türkiye’de gündemin ana konusunun ‘Türkiye nasıl büyüyecek?’ sorusu olması gerektiğini söyleyen bir bankacı ise çarkların dönmemesinin en önemli nedeninin büyüyememe sorunu olduğunu kaydetti.