Sahteciliğe karşı 'karekodlu çek' önerisi
Kredi Kayıt Bürosu Genel Müdürü Kasım Akdeniz, karekodlu çek kullanımı ile çekte mağduriyete karşı önemli bir adım atılacağını söyledi
Çekte sahtekarlığın önüne geçilmesi için başlatılan “Çek raporları sistemi”nden uyarı sinyalleri geliyor. Bu yılın nisan ayında Türkiye’de 1.8 milyon çek düzenlenirken bunun sadece bin 531’i için elektronik rapor sistemi (ERS) üzerinden çek raporu istendi ve sadece ‘375’ adedi onay alarak karşı taraf riskini görebildi. Kredi Kayıt Bürosu Genel Müdürü Kasım Akdeniz, Bankalar Kanunu gereği bir çek raporu istendiğinde çekin sahibinin onayı olmadan çek raporunun verilmediğini, Çek Kanunu’nun temelinde de çek hamilinin korunmasının bulunduğuna işaret ederek aradaki boşluğun ‘kare kodlu çek’ ile doldurulabileceğini belirtti. Akdeniz, “Aradaki cirantalar nedeniyle çeki ilk kesen, çekin nihai alacaklısını tanımıyor. Dolayısıyla çek raporunu görme talebi kendisine geldiğinde buna izin vermiyor. Vermeyince de sistem çalışmıyor. Kare kodlu çek bir taraftan sahte çek olaylarının önüne geçerken bir taraftan da keşidecinin onay verme sürecini kolaylaştıracak” dedi.
Çekte hapis cezasının kalkması ile kişilerin ve şirketlerin karşı taraf riskini almaması, çekte sahtekarlığın önüne geçilmesi için başlatılan çek raporları sisteminden uyarı sinyalleri geliyor. Bu yılın nisan ayında Türkiye’de 1.8 milyon çek kesilirken bunun sadece 1.531’i için elektronik rapor sistemi ERS üzerinden çek raporu istendi ve sadece ‘375’ tanesi onay alarak karşı taraf riskini görebildi. Kişisel risk raporlarının hızla artan bir trend izleyerek sadece nisanda 172.6 bin adete ulaşmasına ve 111 bin adedinin de paylaşılmasına karşın çekte baş aşağı giden bu grafik Kredi Kayıt Bürosu’nu harekete geçirdi.
Kredi Kayıt Bürosu (KKB) Genel Müdürü Kasım Akdeniz, Bankalar Kanunu gereği bir çek raporu istendiğinde çekin sahibinin onayı olmadan çek raporunun verilmediğini ama Çek Kanunu’nun temelinde de çek hamilinin korunması olduğunu işaret ederek aradaki boşluğun ‘kare kodlu çek’ ile bir nebze doldurulabileceğinibelirtti. Akdeniz, “Aradaki cirantalar nedeniyle çeki ilk kesen, çekin nihai alacaklısını tanımıyor. Dolayısıyla çek raporunu görme talebi kendisine geldiğinde buna izin vermiyor. Vermeyince de sistem çalışmıyor. Kare kodlu çek bir taraftan sahte çek olaylarının önüne geçerken bir taraftan da keşidecinin onay verme sürecini kolaylaştıracak.”
2012’nin başından beri KKB tüm sistemleri aracılığı ile 11 milyondan fazla çek ve risk raporu üretmiş durumda. Nisan ayında ise sistemlerden toplam 958 bin adet çek raporu düzenlenmiş. Bu sayının 589 bini bankaların kendi kredi tahsis süreci için, 316 bini ise leasing ve faktoring şirketleri için düzenlenmiş. 958 bin çek raporunun 193 bininde ise karşılıksız çek uyarısı var. Risk raporunda ise nisan ayında 265 bin sorgulama yapılmış. Tüm bu rakamlar finans sektörünün bu raporları etkin bir şekilde kullandığını gösteriyor.
Elektronik raporlama sistemi ERS ile nisan ayında 172 bin 592 çek ve risk raporu sorgulanmış. Bu sayının 174 bininde kişiler başka birinin raporunu istemişler. 111 bin rapor talebi onaylanmış. 172 bin raporun sadece 1.531’i çek raporu için istenmiş ve sadece 375 onay verilmiş. Akdeniz bu sonuçlara ilişkin olarak; tüm bu rakamlar çek ile mal satan kişilerinçek borçlusunun güvenilirliğini araştırma konusunda yeterince bilinçli olmadığını gösteririken, aynı zamanda finansal itibarı gösteren bilgilerin paylaşılması konusunda yeterli kültürün oluşmadığını gösterdiğini belirtiyor.
'Ben adamı gözünden tanırım' dönemi bitti
Kasım Akdeniz, raporları kullanarak karşılıksız çek yazan tespit edilebilir mi? sorusuna “Evet edebilirsiniz” cevabını verdikten sonra yaptıkları analizi paylaşıyor. Kredi Kayıt Bürosu’nun yaptığı analizlere göre Türkiye’de mart ayında 16 bin 313karşılıksız çek yazan kişi var. Karşılıksız çıkan çek sayısı ise 50 bin. Yani yaklaşık kişi başına 3 adet karşılıksız çek yazılmış. Akdeniz, “Bu kişilerin çek raporları alınsaydı 16 bin 313 kişinin yüzde 54’ünün son 1 ayda karşılıksız çeki, yüzde 70’inin son 3 ay içinde karşılıksız bir çeki ve yüzde 78’inin de son 1 yıl içinde en az 1 karşılıksız çeki olduğu görülebilirdi.Yüzde 78’in kalan yüzde 22’sinin çek raporunun yanında risk raporu da alınsaydı en az yüzde 91’inin geçmişinde en az bir karşılıksız çeki çıktığı veya bankalara olan borcunu da ödemediği görülürdü. Bizim reel sektöre anlatmak istediğimiz de tam bu nokta.Her güzel araba kullanan ya da lacivert takım elbiseyi giyen mal satmak için güvenli değil. Ben adamı gözünden tanırım devri bitti. Mutlaka çek ve risk raporlarını görmeleri lazım. Bu raporlar kişinin borç ödeme performansı konusunda gerçekten çok şey söylüyor.”
Çekin değil keşidecinin itibarı vardır
Kasım Akdeniz, zaman zaman kamuyounda yapılan ‘çekin itibarı bitti’ tartışmalarının da yanlış olduğunu düşünüyor. “Çekin değil keşidecinin itibarı vardır” diyen Akdeniz, şöyle konuşuyor: “Burada bir kavram kargaşası var ve bu kavram kargaşası giderilmedikçe bu tartışma bitmeyecek. Çekin iki temel özelliği var. Birincisi ödeme aracı olması, ikincisi de kredi aracı olması. Kredi aracı olması yönüyle çekin fonksiyonu ile senedin, kredi kartının ya da teminat mektubunun fonksiyonu aynı. Fonksiyonları aynı ancak arkalarındaki garanti mekanizmaları farklı. Kredi kartı ya da teminat mektubu alarak vadeli satış yapıyorsanız alacağınız banka garantisi altında demektir. Senet ile satış yapıyorsanız borçlu ile, çek ile satış yapıyorsanız keşideci ile muhatapsınız. Dolayısıyla çekin itibarı yoktur ve hiçbir zaman da olmamıştır. Nasıl bir kredi kartına itibar kazandıran arkasındaki banka ise çeke itibar kazandıran da çeki keşide edendir. Çekin itibarı yoktur, keşidecinin itibarı vardır. Çeke itibar kazandıran keşidecisinin kredibilitesinin ne kadar yüksek olduğudur. Bugün ‘kredi kartının itibarı kalmadı’ ya da ‘teminat mektubunun itibarı kalmadı’ diyebilirmisiniz? Diyemezsiniz. Bu fiziki olarak kartın itibarından değil, arkasındaki bankanın itibarından kaynaklanır. Dolayısıyla genel olarak ‘çekin itibarı’nı tartışmak çok anlamlı bir tartışma değil. Esas olan keşidecinin itibarlı olup olmadığını değerlendirebilmek ve bunu sağlayacak sistemler kurup araçlar geliştirmek.”
İtibarı kalmadı denilen çeki daha çok kullandık
Bu arada hapis cezası kalkan, itibarı kalmadı denilen çeke bu yıl daha fazla sarıldık. Akdeniz, bunun bankaların çek verdikleri müşterilerin seçimi konusunda dikkatli davranmaları, piyasada vadelerin uzaması gibi farklı faktörlerden kaynaklanabileceğini söyledi. Bunun ölçümlenebileceği sağlıklı veriler olmadığına da işaret eden Akdeniz, bu yılın ilk 4 aylık döneminde çek kullanımının ise arttığını söyledi. 2014 nisan ayı itibariyle 7.2 milyon çek kesilirken bu rakam 2009 nisan ayından beri ulaşılan en yüksek adetsel değer. 2010 ve 2011 yıllarında çekte hapis cezasının olduğu hatırlatmasını da yapan Akdeniz, “2014 yılının çek kullanımı önceki 4 yılın kullanımından daha yüksek. Rakamlar da çekin itibarının kalmadığı görüşünü teyit etmiyor. Hapis cezasının kaldırıldığı 2013 ve 2014 yıllarında ise karşılıksız çek adetlerinde de azalma var” diye konuştu.
Bakıldığında 2009 yılı ocak – nisan döneminde 8.7 milyon olan kesilen çek adedi 2010’da 6.9 milyon, 2011’de 6.3 milyon, 2012’de 7.1 milyon, 2013’te 6.1 milyon olduktan sonra 2014 ilk 4 ayda 7.2 milyon adete çıkmış. 2013 yılında 21.6 milyon toplam çek ibraz edilirken karşılıksız çeklerin oranı yüzde 3.4 olmuş. Yılın ilk 4 ayında ise oran yüzde 2.8.
Hapis cezasının kaldırılması doğru muydu?
Akdeniz, hapis cezasının kaldırılmasını ise Türkiye’deki kullanım şekli nedeniyle sonuna kadar doğru olduğunu vurguluyor. Akdeniz, “Eğer Amerika’daki gibi çek kestiğinizde bunun anlamı “hesabımdan git bu parayı al” olsaydı hapis cezasına diyecek bir şey yoktu. Bu durumda karşılıksız çek sahte para basmak gibi. Ancak Türkiye’deki vadeli kullanımında olduğu gibi, çek keşide ettiğinde “bu parayı hesabımdan 6 ay sonra al” anlamına geliyorsa, bu artık bir ödeme emri değil bir kredi işlemidir ve her kredi işlemi gibi risk içerir. 6 ay süresince belki de keşidecinin kendisinden kaynaklanmayan olumsuzluklar nedeniyle o parayı ödeyemiyorsa bu kişiyi hapis cezası ile cezalandıramazsınız. Bunun cezası ancak mal varlığına el koymak, tekrar çek kullanımını engellemek ya da bu durumunu 3. kişilere ifşa etmek gibi ekonomik yaptırımlar olabilir. Nasıl ki bankaya olan kredi borcunu ödemedi diye, imzaladığı senedini ödemedi diye ya da aldığı borcu ödemedi diye insanlar hapse atılmıyorsa gelecekte ödemeyi taahhüt ettiği bir para için çek keşide eden kişiyi de borcunu ödemediğinde hapse atamazsınız. Arada hiçbir fark yok çünkü” cevabını veriyor.
KKB Mobil, Türkiye’nin iş yapış şeklini değiştirecek
Birkaç hafta önce hayata geçirilen “KKB Mobil” akıllı telefon uygulaması ile kullanıcılar kendi riskve çek raporlarını alabildikleri gibi, kişinin onayı ile talep edenlere verilebiliyor. 1 dakikanın altında bir sürede gerçekleşen işlemin fiyat sadece 2.3 TL. Akdeniz, KKB Mobil’i tanımlarken “Ülkenin iş yapış şeklini değiştirecek” diyor. Sisteme önce internetten ya da cepten üye olmak gerekiyor. Cep telefonuna yüklenen sistem kullanılarakelektronik ortamda alınan onay ile karşı taraf riski sorgulanabiliyor. Son 18 aylık ödeme performansını görebiliyorsunuz. Akdeniz, kişilerin her ay risk raporlarını alıp kontrol ederek kendi kredi notlarını da artırabileceklerine işaret ederek, raporlarda hem kredi notunu hem de çek endeksini açıklayarak müşterilerin karşı taraf riskini daha net görmelerini sağladıklarını işaret etti. Akdeniz, “sadece kredi notuna ve çek endeksine bakarak bile karşı tarafın borç ödeme sadakati konusunda net bir karara varabilirsiniz” değerlendirmesini yaptı.
Kağıt çekin 5 yıllık ömrü kaldı
Çekin Türkiye’de bundan sonra aynı ABD’de olduğu gibi bir ödeme emri niteliği kazanmayacağını düşünen Kasım Akdeniz, çekin likidite yaratma özelliği olduğu sürece mevcut haliyle var olmaya devam edeceğini ancak kağıt çekten e-çek şekline dönüşeceğini düşünüyor
Faktoringde mükerrer fatura finansmanına son
KKB’nin üzerinde çalıştığı çok sayıda projesi var. Bunlardan biri de Finansal Kurumlar Birliği ile faktoring şirketleri için“fatura havuzu” kurmak. Bu sistem ile faktoring şirketlerinin bir faturayı mükerrer finanse etmelerinin önüne geçilecek. Faktoring şirketleri finanse ettikleri alışverişin faturasını bu sisteme kaydedecekler dolayısıyla kendilerine bir iş nedeniyle finansman talebinde bulunulduğunda faturanın daha önce finanse edilip edilmediğini görecekler. Sistem temmuz itibariyle başlayacak. Akdeniz, “Faktoring şirketleri bunu şu anda manuel yapıyorlar. Biz bunu tamamen elektronik ortamda yapılan bir iş haline getireceğiz ve kolaylık sağlayacağız” dedi.
Her banka tarımı kredilendirebilecek
KKB, tarım bankacılığı yapmak isteyen bankaların bu sektörü daha kolay ve etkin bir biçimde kredilendirmesini sağlayabilmek için Tarım Kredileri Değerlendirme Sistemi – TARDES’i de kurdu. Tarım Bakanlığı’nın Çiftçi Kayıt Sistemi ile de entegre edilen sistemle Türkiye’deki tüm bankalar tarımı kredilendirebilir hale gelmiş oldu. Akdeniz, 1.200 farklı ürün bilgisinin yer aldığı sistemle her bölgedeki her ürünün hangi koşullarda kredilendirilebileceğini merkezileştirdiklerini kaydetti.
Merkezi karar destek sistemi çalışmaya başladı
Kredi Kayıt Bürosu (KKB) Genel Müdürü Kasım Akdeniz, faktoring şirketleri için birçok projeleri olduğunu da kaydederek bunlardan bir başkasının da Merkezi Karar Destek Sistemi olduğunu söyledi. Akdeniz şöyle konuştu: “Faktoring şirketleri bir kere kredi süreçlerini ve politika kurallarını bu sisteme tanıttıktan sonra sistem bütün kredi tahsis sürecini otomatik hale getiriyor. Sistemi kullanan bir şirket bu sistemi kullanmaya başladıktan sonra, müşteri taleplerinin yüzde 75’ine 1 dakikadan kısa bir sürede yanıt verebildiklerini ifade ediyor. Merkezi karar destek sisteminin reel sektör versiyonu da var. Bayilik sistemi ile çalışan ya da vadeli mal satan büyük ölçekli kurumlarda vadeli mal satmaları nedeniyle üstlendikleri riski etkin bir şekilde yönetebilmesini sağlıyor. Sektörel bazda biz bunu herkesin ihtiyacına uygun şekilde modifiye edip bir bulut hizmeti gibi sunuyoruz.”