'Morali bozulacak bir ülke değiliz kâr değil, feragat yarışı yapalım'

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, büyük kurumların ‘kâr yarışı değil, feragat yarışı yapması’ gerektiğinin altını çizerek, banka olarak da bu samimiyet ve kararlılıkla çalışmaya devam edeceklerini ifade etti.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Ece CEYHUN - Handan Sema CEYLAN

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, “Türkiye fazla olumsuz gündemler yaşadığı için, morali bozulacak bir ülke değildir. Bugün iki üç saat zaman farklarıyla çevremizdeki ülkelere baktığımızda 1.5 milyar nüfus, 25 trilyon doların üzerindeki milli gelir, 8 trilyon doların üzerindeki ticaret hacmi söz konusu… Bu insanlar aynı coğrafyada aynı saatlerde kalkıp, aynı saatlerde iş yapıyorlar. Bu çok önemli imkandır” dedi.

Türkiye İş Bankası tarafından 2008 yılından bu yana Dünya Gazetesi iş birliği ile düzenlenen, değişen ekonomi ve piyasa koşullarında bölgesel ve uluslararası fırsatların, Türkiye ekonomisinin bugünü ve geleceğine ilişkin fikirlerin gündeme geldiği “İş’le Buluşmalar” toplantılarının 40’ıncısı İstanbul’da gerçekleştirildi. Bali, 2008 yılından bu yana düzenledikleri İş’le Buluşmalar’ın İstanbul durağının ayrı bir özelliği olduğunu, daha önce bölgesel katılımı hedeflediklerini ama bu defa Anadolu’nun dört bir yanından Iğdır’dan, Diyarbakır’dan, Van’dan, Denizli’den katılım olduğunu, bu yönüyle de ayrı bir önemi bulunduğunu vurguladı.

Adnan Bali, İş Bankası olarak Türkiye ekonomisinin istikrarı için bilançolarını, tüm imkanlarını, kaynaklarını, tecrübelerini, maharetlerini, birikimlerini sonuna kadar kullanacaklarını aktararak “Büyük kurumlar olarak kar yarışı değil, feragat yarışı yapalım” dedi.

“Eğer finansal kurumların bilançoları bir şeye lazım olacaksa, işte bugünlere lazım” diyen Bali, şöyle devam etti:” Hepimiz bütün öz kaynağımızı, bütün sermayemizi bu ülkeden kazandık. Vatandaş, kurum olmak, sadece bir ülkenin refahını paylaşmak değildir. Onun zorluklarını da paylaşmak gerekir. Hepimiz, elimizi taşın altına koymalıyız ve 2-3 nesilde zar zor bir araya getirilmiş Türk işletmelerin değerlerini koruyacak şekilde, asla acul kararlar alarak, bankacılık sistemi açısından da söylüyorum, asla acul kararlar alınarak bunların çarçur edilmesine neden olmamalıyız.”

Reformcu ruhumuzu yeniden kazanmalıyız

Büyük kurumların sadece kendi doğruları adına krize hazırlık yapma lüksüne sahip olmadığının altını çizen Bali, “Çünkü böyle kuruluşlar krize hazırlık yapayım diye düşünürken aslında krize hazırlık yapmış olmazlar, bizzat krizi hazırlarlar. Bu anlayışla krizi yönetmekten büyük kurumların anlaması gereken şeyin, adeta bir dalgakıran gibi krize karşı bir duruş olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı. Bali şöyle devam etti: “Sonuçta esasen hepimiz, bu ülkeden kazanan, bu ülkeye kazandıracak olan değişik işlere sahip olarak giderek zorlaşan küresel rekabet koşullarını, öngörülemeyen ve beklenmeyen riskleri düşündüğümüzde, bir yandan kısa dönemli cari riskleri yönetirken, diğer taraftan da orta uzun vadeli perspektifl e reformcu bir anlayışa dönmek durumundayız. Türkiye, reformcu ruhunu ve büyümesini tekrar kazanmak durumundadır. Ekonomik göstergeler nedeniyle bugün cezalandırılıyor değiliz. Bugün yeni bir hikaye, yatırımcısından iç ve dış kamuoyunu ikna edecek yeni bir hikaye yaratamadığımız için cezalandırılıyoruz.”

Aslında olumsuz bir tablo yok

Türkiye’nin yurtiçi ve yurtdışı kaynağının önemli risklerle karşı karşıya kaldığı bu dönemde bütçe açığı, kamu borç stoku, cari açık, bunların milli gelire kıyasla oranları gibi temel makro ekonomik göstergelere bakıldığında ülkenin aslında olumsuz bir tabloya sahip olmadığını ifade eden Bali, ülkenin büyüme bakımından 2016’ya çok güzel bir başlangıç yaptığını, ikinci çeyrekte biraz ivme kaybolsa da ilk yarıda yüzde 3,9’luk bir büyüme gerçekleştiğini hatırlattı. Bali, son çeyrekte de iktisadi faaliyetin makro ihtiyati tedbirlerdeki bir kısım gevşemelerle ve kamu harcamalarıyla birlikte biraz daha hareketlendiğinin gözlemlendiğini söyledi.

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, mevcut riskler dikkate alındığında uzun dönemden bu yana başarıyla izlenen kamu maliyesi politikalarının, Türkiye’ye bu girdaptan çıkabilmek için bir hareket alanı bıraktığının da altını çizdi.

Faizi kendi irademizle indirdik

İş Bankası Genel Müdürü Bali, faiz indirimlerinin bireye, tüketiciye ve esnafa dokunan yani içinde yaşanan sürecin daralan şartlarından en fazla etkilenen kesimlerine yönelik olduğunu, burada, bir iyi niyetin ortaya konulmasının büyük önem taşıdığını kaydetti. Adnan Bali, ekim ayı sonunda yaygın kesime dokunan kredilerin tamamında faiz indirime gittiklerini anımsatarak, “Değişik yerlerde samimiyetle söyleyeyim ‘bir yerlerden bize gelip bu yönde hareket etmemiz ifade edildiği için’ yaptığımızı zanneden, iyi niyetle de böyle yorumlar yapan müşterilerimiz oldu. Hayır efendim, tamamen kendi irademizle bu ülkenin doğrusu için gereği neyse onu yaptık. Aynen de yapmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

Ucuz işgücü ve ölçeğe bağlı yatırımların modası geçecek

Toplantıda “Türkiye’nin Rekabet Gücünü Artırmak” başlığında düzenlenen panelin moderatörlüğünü DÜNYA Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ yaptı. Toplantıda geleceğin teknolojileri ışığında, rekabet şartları ve bu şartların Türkiye’ye etkileri ele alındı. Panelin giriş bölümünde Yonca – Onuk Ortaklığı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Dr. Ekber Onuk, ürettikleri yerli otomobil, tekne ve hücumbotların doğuş hikayesini anlattı. Kendisi de uçak mühendisi ve 1970’lerde ilk yerli seri üretim otomobil Anadol’un devrim yaratan satışlarının arkasındaki ekipte görevli olan Dr. Onuk, “Başarıya odaklanın. Başarısızlığı güler yüzle kabul edebilin. Saflık derecesinde inatla ve inançla çalışmak gerekiyor. Ama biz yaptık demenin hazzının da her şeyin ötesinde olduğunu unutmayın” tavsiyesinde bulundu.

ALPER: İşbirliğini genişlettik Üniversite binasında oturuyoruz

KordSA Global CEO’su Cenk Alper “Yaklaşık 40 yıldır lastiği güçlendirmek için çalışan bir ekibiz. Şu anda ürettiğimiz lastiğin içerisindeki en dış güvenlik şeridi dediğimiz kuşak malzemesinde dünya lideriyiz. Dünyadaki her 3 uçak lastiğinden 2 tanesinde her 2 otomobil lastiğinden 1 tanesinde bizim ürünümüz kullanıyor. Arabanızın iskeletini taşıyan polyesterde ise dünya ikincisiyiz. 5 kıtada üretimimiz var” bilgilerini vererek, global arenada nasıl büyük oyuncu olduklarını katılımcılara anlattı. Alper, “Olmazsa olmaz kriterlerimizden bir tanesi ‘orada Çinli var mı?’ sorusu. Çinliler olduğunda o sektörü yerle bir ediyorlar. Ama dünya lideri olduğunuzda Çinlilerle de rekabet etmek zorundasınız” diyerek şöyle devam etti: “Biz öncelikle kendi yaptığımız işi en iyi yapabilmek için kırmızı okyanus dediğimiz kavga okyanusunda savaş yapıyoruz. Bu öncelikle maliyet savaşıdır. Her gün daha iyi maliyetle piyasaya çıkmak zorundasınız. Kendimize zorlayıcı hedefler koyuyoruz. Son 3 senede dolar bazında dönüşüm maliyetlerimizi yüzde 20 iyileştirdik. Bugün artık tüm tesislerimizde ister Çinli ister Vietnamlı ile maliyet savaşına girebileceğimizi görüyoruz. Bu bizim en güçlü kasımız. Eskiden bunu mühendislerin yarattığı projelerle yaparken artık bunu 4.000 çalışanımızın aklıyla yapıyoruz.” Kendilerine Çinlilerin olmadığı birkaç alan seçtiklerini kaydeden Alper, “Biz sadece lastiği değil betonu da güçlendirdik. Bizim için mavi okyanus olan alanlara yavaş yavaş açılmaya başlıyoruz” diye konuştu. Alper, “Biz Sabancı Üniversitesi’nin bahçesindeyiz artık. Üniversite sanayi işbirliğini sonuna kadar gerçekleştiriyoruz. Üniversite binasının içinde oturuyoruz. Bizim Ar-Ge’cimizle hocalar birlikte çalışıyor” diyerek, üniversite ile işbirliğinde farklı bir boyuta geçtiklerini söyledi.

KAYMAK: 4.0 için harekete geçmezsek rekabette kaybederiz

HPE Türkiye Genel Müdürü Güngör Kaymak da “Her iş fikirle başlıyor ama artık hız daha çok önem kazanmış durumda” diyerek başladığı konuşmasında “Sanayi 4.0 Almanya’da başladı ama bir çok ülkenin önem verdiği bir konu haline geldi. Ucuz işgücüne ve ölçeğe bağlı yatırımların modası artık geçecek. Daha esnek, daha hızlı ve uzak lokasyonlarda daha ucuza üretim yapılabilecekleri ve uzaklardaki ortaklarıyla ortak tasarım yapabilecekleri iş modelleri geliyor” bilgilerini verdi. Sanayide evrim yaşatacak yeni teknolojilerin geldiğinin altını çizen Kaymak şunları söyledi: “Örneğin sensörler. Dünya artık sensörler çağına doğru ilerliyor. Bugün dünyada tahmin edilen sensör sayısı 14 milyar civarında. 2020 de 50 milyar sensörün bir şekilde hayatımızda yer alacağı söyleniyor. Giyilebilir her teknolojide sensör olacak. İkincisi robotikler. Ki bu robotikler çok beceri istemeyen işleri şimdiden insanların elinden almışlar. Üçüncüsü simülasyonlar. Artık üretimi sanal ortamda test edip bakabilecek durumdasınız. Ve bulut teknolojileri. Bir de siber güvenlik konuları var. Artık sanayi 4.0 klasik iş yapma modellerini tehdit eder hale geldi.”

Sanayi 4.0’ın çıkış ülkesi Almanya’nın 2020’de bu metot sayesinde 90-150 milyar dolarlık maliyet tasarrufu ya da gelir elde etmiş olacağının altını çizen Kaymak, şunları söyledi: “Artık büyük ölçekli sistemler yerine birbirine entegre küçük ölçekli ve gerçek zamanlı analiz edip bunu da rekabet avantajına çevirecek teknolojiler gündemde. Biz sanayi 4.0’ı şimdiden atlarsak şu anda rekabet edebildiğimiz sektörlerde bile gelecekte rekabet edememe riski olduğunu bize çok iyi anlatıyor. Platform oluşturup hangi alanlara yatırım yapmalıyız, öğrencilerimizi hangi alanlara yönlendirmeliyize bugünden bakmalıyız. Önlem almazsak rekabet gücümüzü kaybedeceğimizi şimdiden kabul etmemiz gerekiyor.”

YOUNG: 4.0 ile 1 milyar dolar tasarruf sağlayacağız

Paneldeki konuşmasında Bosch Türkiye ve Ortadoğu Başkanı Steven Young da firmalarının dünya çapında her gün 22 patent başvurusuna imza attığını söyledi. Dünyada 150 ülkede faaliyet gösterdiklerini dile getiren Young, “Yönettiğimiz şirketleri mükemmel bir şekilde yönetmeye gayret ederiz. Dünyanın ekonomisine katkı sunmak için dünyanın her yerine yayılıyoruz. Bu adımlar bizi başarıya götürüyor” dedi. Avrupa internet çağını ıskaladığını belirten Young, şunları söyledi: “Bu tamamen ABD’nin başarısı. Onların firmaları internet üzerinden gelişen her işe imza attılar. ‘Avrupa olarak bizim dijital teknolojiyi ıskalamamamız’ gerekiyor dedik. Almanya olarak neyi iyi yapıyoruz; iyi araba yapıyoruz, makine yapıyoruz… ‘Bunları nasıl dijitalleşme ile birleştiririz’ diye düşündük. Böylece Endüstri 4.0’ı başlattık. Türkiye’de 8 tesisimiz var. Bunların hepsinde bunu başlattık. Raftan alınacak bir şey, geliştirmiyoruz. Bunu sadece kendimiz kullanmak istemiyoruz. Bu teknolojiyi dünyayla paylaşmak istiyoruz. Türkiye Almanya ile birlikte bu alanda önemli bir misyon edindi. Mart ayında Sanayi Bakanımızla Almanya’ya gittik.” 47 bin Ar-Ge mühendislerinin 17 bininin yazılım mühendisi olduğunu kaydeden Young, “Kendi bulutumuzu kurduk. 2020 hedefimiz 4.0 ile kendi tesislerimizde 1 milyar dolar tasarruf. 1 milyar dolar da bu alandaki hizmetlerimizden elde edeceğimiz gelir” şeklinde konuştu.

Bu konularda ilginizi çekebilir