'Euro bölgesi'nde riskler sürüyor'
IIF yayımladığı bir raporda, Euro Bölgesi'nde olumlu gelişmelerin görüldüğünü ancak siyasi risklerin devam ettiğini bildirdi.
Uluslararası Finans Entitüsü (IIF), Euro Bölgesi'nin görünümüne ilişkin bir rapor yayımladı. Euro Bölgesi'nin 2016 yılında yüzde 1,7 lik Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) artışıyla ABD'yi geride bırakarak toparlanmayı sürdürdüğü aktarılan raporda, 2017'de yüzde 1,8 ve 2018 de de yüzde 1,7'lik büyüme beklendiği ifade edildi.
Ancak bölgedeki toparlanmanın dengesiz gerçekleştiğine işaret edilen raporda, "Bazı ülkelerde büyüme son zamanlarda genişlemesine karşın, GSYH seviyeleri halen oldukça düşük seviyede. İtalya ve Portekiz gibi Euro Bölgesi krizinden en çok zarar gören ülkeler, yüksek kamu borcunun GSYH oranı, özellikle gençler arasındaki yüksek işsizlik ve takipteki kredilerin endişe verici seviyeleri nedeniyle kırılgan olmaya devam ediyor. Bu ülkeler dengesizliklerin azaltılması konusunda ilerleme kaydetmiş olsa da Avrupa Merkez Bankası (ECB) varlık alımlarını azaltmaya başladığında, bir kez daha ön planda olacaklar." denildi.
Raporda, Euro Bölgesi'nde bu yıl siyasi seçimler, Birleşik Krallık'ın Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılması (Brexit) ve yeni ABD yönetiminin korumacı politikalarından kaynaklanan riskler bulunduğu ancak potansiyel bir olumlu etkinin ise daha güçlü küresel büyümeden kaynaklanabileceği aktarıldı.
"Türkiye-AB arasındaki göç anlaşmasının bozulması olumsuz etkiler "
Avrupa'da gerçekleşecek seçimlerin risk olarak görüldüğü raporda, "Marine Le Pen'e verilen destek ve onun AB'yi terk etme arzusu göz önüne alındığında, Fransa daki seçimler, bize göre en büyük risk kaynağıdır. Bununla birlikte, merkezci aday Emmanuel Macron, son zamanlarda hız kazanıyor ve Le Pen'den daha geniş bir ilgi görüyor." değerlendirmesi yapıldı.
Raporda, ayrıca Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki mülteci anlaşmasına da değinildi. 2015 ve 2016 yıllarında göç akınının Avrupa projesi için önemli bir baskı oluşturduğuna işaret edilen raporda, "2016'da Türkiye ile yapılan bir göç anlaşması sonrasında mülteci girişleri azaldı. Ancak Türkiye ile ilişkiler son aylarda kötüleşti ve Türkiye bu anlaşmayı iptal etme tehdidinde bulundu.
Anlaşmanın bozulması, mülteci akının artması ve AB'nin bağlılığına yönelik baskıların yeniden başlaması, aşırı tutucu AB karşıtı siyasi partilere desteğin artması ve insanların serbest dolaşımı konusunda sınırlamalar yapma ihtimalinin artmasıyla sonuçlanabilir.” ifadelerine yer verildi.