'Büyük ölçekli kurumlar dalgakıran vazifesi görmeli'
Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Aydın, bir bankanın her müşteri için tek bir faiz oranı olmadığını hatırlatarak 'Belli bir ciroya sahip firmaları ayırıyoruz. Reytingleri ve derinleşmelerine göre onları farklı şekilde fiyatlıyoruz' dedi.
Ece CEYHUN
Bankalara dönük eleştirinin dozu artarken bu defa Türkiye Bankalar Birliği Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, reel sektöre güven mesajı verdi. Aydın, sektörün ‘krizi değil, daralmayı yönettiğini’ belirterek tüm tarafların sağduyulu davranması gerektiğini anlattı. Hüseyin Aydın, “Ölçekleri itibarıyla belli büyüklükte olan kurumların dalgakıran vazifelerini görmeleri gerekiyor” dedi. İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali’nin banka olarak faizlerini düşürdüğünü açıklamasına da atıfta bulunan Hüseyin Aydın, kendileri için de, oran açıklamadan, faizde yönün düşüş olduğunu belirtti ve hem faizde hem vadede işin önünü açacak her türlü fedakarlığa hazır olduklarını bildirdi. Aydın, sektörü değerlendirirken “Uçlardan hareket ederek genelleştirmeyelim” uyarısında bulundu ve “Ülke için yapılan tüm ticari işlemlere talibiz” diye konuştu.
Dün bankanın İstanbul’daki merkezinde gazetecilerle biraraya gelen TBB Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, “Ölçekleri itibarıyla belli büyüklükte olan kurumların dalgakıran vazifelerini görmeleri gerekiyor. Türkiye’nin bütün makro ekonomik verileri olumlu ve dünyanın genel durumu belli iken, salt bazı durumların sadece bizim ülkemizde varmış gibi yansıtılması, hem ülkemize hem ekonomik kurumlara hem de diğer kurumlara haksızlık anlamına gelir” dedi.
Bu dönemde Türkiye’ye özgü olaylarında yaşandığını ama büyüyememe probleminin tüm dünyanın sorunu olduğunu ifade eden Aydın, algının doğru yönetilmesine ihtiyaç olduğunu kaydetti. Aydın içinde bulunulan dönemin kriz dönemi olmadığını ancak bir daralma yaşandığını dile getirerek “Krizi değil, daralmayı yönetiyoruz” diye konuştu.
Borçlar dipsiz kuyuya atılmak için alınmadı
Hüseyin Aydın, özel sektörün borcunun bulunduğunu, bankacılık sektörünün yaklaşık 1,6 trilyon TL olan kredi portföyünün yüzde 75’ini reel sektöre verdiğini bunun da yaklaşık 1,2 trilyon TL olduğunu ifade etti.
Özel sektörün yurt dışı borcunun da 100 milyar dolar düzeyinde bulunduğunu, bununla birlikte toplam özel sektör borcunun yaklaşık 1,5 trilyon TL dolduğunu belirten Aydın, özel sektörün bu parayı Türkiye’nin geleceğine yatırdığını söyledi.
Aydın, “Adam kumar oynamamış, çar-çur etmemiş. Tesisini yenilemiş, kapasiteyi artırmış, köprüyü yapmış. Dolayısıyla adamın bilançosunda borç gözüküyor” diyerek bunların karşılığının gelecek dönemlerde alınacağını dile getirdi. Aydın, “Bu borçlar dipsiz kuyuya atılmış taşlar değil” ifadesini kullandı.
Küreselleşmenin bedelini ödüyoruz
Türkiye’nin ayrışacak bir sürü farklı olumlu noktası bulunduğuna dikkati çeken Aydın, “Buna rağmen gelişmekte olan ülkeler hangi sopayı yiyorsa biz de o sopayı yiyoruz. Örneğin; petrol, emtia yapan ülkeler, fiyatlar düşüyor diye gelişmekte olan ülkeleri satmaya başlayınca fonlar, size de acımıyor sizi de satıyor. Onun için küresel olmanın bir bedeli var onu ödüyoruz” dedi.
Müşterimizin, sektörümüzün, ülkemizin bilançosuna bakarız Genel Müdür Hüseyin Aydın, halihazırda bu dönemde bankaların portföyde bulunan müşterilerini yönetme konusunda ciddi gayret gösterdiklerini söyledi. Bankanın tek bir faiz oranı olmadığına işaret eden Aydın, belli bir ciroya sahip firmaları ayırdıklarını, reytingleri ve derinleşmelerine göre onları farklı şekilde fiyatladıklarını vurguladı.
Böylesi bir ortamda bankaların sahadaki çalışanlarına “gidin şunu bulun, yeni müşteri getirin” demekten ziyade, derinleşmeye odaklandıklarını ifade eden Aydın, “Sorun çözümü adına ağzımızdan ilk çıkan ‘evet’tir” ifadesini kullandı.
Gizli bir ajanda kullanmadan tarafların güzel bir iletişim içinde gelişmeleri tartıştığını zaman zaman kendilerinin zaman zaman da karşı tarafın görüşünün ağır bastığını kaydeden Hüseyin Aydın, “Sonunda ülkenin bilançosuna katkı yapmayacak bir şeyi kimse önermiyor. Sonunda banka bilançosuna katkı yapmayan bir şeyi de kimse yapmıyor.
Hepimiz müşteri bilançosuna negatif katkı yapacak bir şeyi yapmayalım diyoruz. 3 tane bilançodan söz ediyoruz. Ülke, banka ve firma. Biz daha ileri gidiyoruz. Yeri ve zamanı geldiğinde bankanın bilançosundan feragat edip ülkenin bilançosuna geçiş yapalım diyoruz. Yeri geldiğinde müşteriye nispetle biz daha güçlü olduğumuz için ‘bırak müşterinin bilançosu daha iyi olsun’ diyoruz.”
Aydın, ayrıca yapılandırma için gelene pozitif ayrımcılık yaptıklarını da söyledi.
Turkcell’de ne olacağını ayın ikinci yarısında göreceğiz
Turkcell’de kreditör olduklarının ve eğer teklif gelirse Türk Telekom’da da benzer bir adım atıp atmayacaklarının sorulması üzerine Hüseyin Aydın, “Turkcell’de son genel kurul toplanamadı ve temettü duruyor. Temettü dağıtılamayınca, para var bir tarafta ama biz onu alamıyoruz. Mahkemeye gidildi. Bu ayın ikinci yarısında herkes ne olduğunu görecek. Turkcell bizim değil, biz Çukurova’ya borç verdik, kreditörüz. O gün yeni bir dava olur mu, dava biter mi, başka bir şey olur mu bilemeyiz” dedi. Aydın, Telekom içinse “Bize gelirlerse biz o günkü koşullarda bakarız, çalışmamız uygun olursa çalışırız. Onun için bugün bir şey söylemeyiz” dedi.
Kanal İstanbul’un finansmanına liderlik yapmak isteriz
Kanal İstanbul ile Çanakkale Köprüsü’nün finansmanında bulunmaktan büyük mutluluk duyacaklarını belirten Aydın, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Hatta liderlik yapmak da isteriz. Türk bankacılık sektörünün bunları finanse edecek gücünün de olduğunu biliyorum. Olumlu projelerdir. Biz yapılanın doğru bir yatırım olup olmadığına bakıyoruz. Ağırlıklı üzerinde durduğumuz bu projenin fizibıl olup olmaması, Türkiye’ye bir katma değer katıp katmamasıdır. Çanakkale de gerekiyor, kanal da gerekiyor. Orada bulunuruz, bulunmak isteriz.”
Zimmet maddesinde normalleşme bekliyorlar
Sorunlu kredilerde bankacıların sorumluluğuna ilişkin soru üzerine Hüseyin Aydın, şöyle cevap verdi:
“Bu konudaki bütün taleplerimizi devletin en üst kademelerine intikal ettirdik. Dünyanın hiç bir yerinde böyle bir uygulama yoktur. Biz zimmet suçu kalksın demiyoruz. Türk Ceza Kanunu’nda vardır, devam etsin. Biz sadece kredi zimmeti diye adlandırılan Bankalar Yasası’ndaki maddenin krediyle olan bağlantısının kesilmesini istiyoruz. En üst düzeyde bu maddenin normalleştirileceğini bize söylediler, biz de onun normalleştirileceğini biliyoruz. Hiç bir yerde olmayan, ama bizde olan o ucube maddeden de bir şekilde kurtulmuş olacağız. İnşallah bir daha öyle maddelere ihtiyaç olmayacak bir sektör olur.”
Türkiye’nin adını kapatarak not verseler daha yüksek çıkar
Türkiye’nin 27 çeyrektir büyüdüğünü ve makroekonomik göstergelerin güçlü olduğunu da belirten Hüseyin Aydın, “Kamu maliyesi yönetimi Türkiye’nin en önemli çıpasıdır. Kamunun borcu, milli gelirinin neredeyse yüzde 30’u seviyesindedir. Bütçe güçlüdür. Bu hem kamunun yatırım ve harcama kabiliyetinin hem de teşvikler yoluyla özel sektörün yatırım iştahının yüksek olması için önemli bir manevra alanı sağlamaktadır. Kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin adını kapatıp notu ona göre verseler çok farklı bir notla karşılaşırız. Matematikle hareketle yapılırsa başka bir not almamız lazım. Notumuz iyi olur” dedi.
Yapılandırma talebi 4’e katlandı
Yapılandırmanın ‘borcunu zamanında ödeyeni’ de cezalandıracak bir fiyatlamayla yapılmaması gerektiğini de aktaran Hüseyin Aydın, “Örneğin, konut kredi faiz oranları aşağıya gittiğinde müşterilerimiz yapılandırma yapmak istiyor. Ancak, fiyatlar yukarı gittiğinde böyle bir şey olmuyor. Her hafta re’sen 12 milyonluk yapılandırma yaparken, şu anda her hafta 50 milyon liralık yapılandırma yapıyoruz. Normale göre 4 kat artış görülüyor. Öteden beri yapılandırma yapıyoruz. Bireysel tarafta bugün itibarıyla 1,9 milyar TL’lik yapılandırma yapmış bulunuyoruz.” Aydın, piyasa koşullarını da zorlayarak bu faiz oranlarının daha da düşürülmesi konusunda çalışmaların sürdürüldüğüne dikkati çekti.
Yapılandırma yok diyen yapısal sorunu olan firma
Türkiye’de yapılandırma yapılmıyor diyenlerin bulunduğunu ifade eden Hüseyin Aydın, “Türkiye’de kredi yapılandırması yapılmıyor diyenler kimler. Bunlar yapısal sorun taşıyan firmalardır. Yapısal sorunu olan firmalar için birçok neden yapısal sorun olabilir. Özkaynaksız yatırım yapmıştır. Kısa vadeli fonlarla yapmıştır. Teknolojiyi yanlış seçmiştir. Bu firmalar, dünya hızlı büyürken de, havalar açıkken de hep krizdedir. Bunların her gün yapılandırılması gerekmektedir. Banka bu firmalarla bir şekilde ilişki içine girmişse, eğer kurtarabilecekse zaten yeniden yapılandırma yapıyor. Bankalar zararı finanse etmek için girmiyor.” diye konuştu.