Altında 'Basel' sıkıntısı
Türkiye Katılım Bankaları Birliği Başkanı Yahşi, Türkiye’nin 1 Temmuz’da geçeceği Basel II ile ilgili uyarıda bulundu. Yahşi, bir formül bulunmazsa bankaların Merkez Bankası’nda tuttukları altın ve döviz hesabındaki maliyetlerin artacağını söyledi.
Ece CEYHUN
İSTANBUL - Türkiye Basel II'ye geçişte bir çözüm bulamazsa bankalar Merkez Bankası'nda tuttukları yabancı para ve altın cinsinden munzam karşılıklar için sermaye ayırmak zorunda kalacak. Zira mevcut uygulamada bankaların Merkez Bankası'nda tuttukları zorunlu karşılıklar sermaye yeterliliği rasyosu hesaplanırken 'yüzde 0' risk ağırlığında hesaplanırken 1 Temmuz 2012'de Türkiye'de yürürlüğe girecek olan Basel II'de bu oran 'yüzde 100' olacak. Dolayısıyla Basel II nedeniyle yabancı para ve altına da sermaye karşılığı ayrılmasının bankaların maliyetlerini artırıcı etki yapacağına dikkat çekiliyor. Altın bankacılığını büyütmek için bankalar uzun zamandan beri bu alana yatırım yaparken munzam karşılıklara altını da ekleyen Merkez Bankası'da rezervlerini güçlendiriyordu. Türkiye Katılım Bankaları Birliği Başkanı Fahrettin Yahşi, Merkez Bankası'nda tutulan yabancı para ve altının sermaye riski olarak değil likidite riski olarak görülmesi gerektiğini vurgulayarak ulusal bir inisiyatif alınması gerektiğini söyledi.
Türkiye, 1 Temmuz'da Basel II'ye geçiyor. Basel II'ye geçişle birlikte finansal hayatta yine bazı değişiklikler olacak. Fakat bir değişiklik var ki eğer bir çözüm ya da formül bulunmazsa yastık altındaki altınların ekonomiye kazandırılmasında ve Merkez Bankası'nın altın rezervlerini büyütmesinde sıkıntı yaratacağı yorumları yapılıyor.
Basel II'ye göre bankalar, Merkez Bankası'nda tutmak zorunda oldukları munzam karşılıkların döviz ve altın kısmı için sermaye ayırmak zorunda kalacak. Konuyla ilgili DÜNYA'nın sorularını yanıtlayan Katılım Bankaları Birliği Başkanı Fahrettin Yahşi, konu ile ilgili ekonomi yönetimi ile temasları olduğunu da belirtti.
Yahşi, Basel II ile birlikte bankaların paralarını değerlendirirken kendi ülkesinin Merkez Bankası'nda bile olsa ülke notu 'yatırım yapılabilir' kategorisinin altındaysa yüzde 100 risk ağırlığına tabii olacağını belirterek "Kendi Merkez Bankamızda duran dövizin ya da altının yüzde 100 riskli addedilmesi yanlış. Şu olabilirdi; herhangi bir Türk bankasının, mesela şu anda sıkıntıda olan herhangi bir ülke merkez bankasındaki yatırımları riskli addedilebilir. Sermaye yeterlilik rasyosunun temel mantığı aktifteki yatırımlarınızdan kaynaklanacak herhangi bir zarar olasılığının banka sermayesi üzerindeki olumsuz etkisini gidermek.
Eğer bir bankanın TCMB nezdinde dolar cinsinden bir varlığı, yatırımı söz konusu ise ve bankanın ihtiyacına binaen bu yatırımını bozmak istediğinde TCMB ödemeyi döviz olarak ya da o günkü cari kurdan TL karşılığı olarak ödeme gücüne sahipse, ki TL ödeme gücüne her zaman sahiptir, burada artık bu yabancı para varlık ve alacaklar için bir sermaye ihtiyacından söz etmenin rasyonelinin olmadığı açıktır. Bu tarz yatırımlar ile ilgili olarak döviz likiditesine yönelik düzenlemelerde bu hususlar dikkate alınabilir" değerlendirmesinde bulundu.
Yahşi şöyle devam etti: "Diyelimki banka olarak TL mevduat için 180 TL (100$ karşılığı) ve yabancı para mevduat için 100 dolar munzam karşılık ayırıp TCMB nezdindeki hesaplara yatırdınız. TL mevduat için ayırmış olduğunuz 180 TL karşılığında (risk ağırlığı sıfır olarak dikkate alınması nedeniyle) herhangi bir sermaye ayırma yükümlülüğü söz konusu değilken yabancı para mevduat için tutulan 100 dolar karşılığında (risk ağırlığı %100 olarak dikkate alınması nedeniyle) ise hedef rasyo olan %12 üzerinden 21.6 TL tutarında sermaye bulundurma yükümlülüğü ortaya çıkıyor.
Ayrıca TL munzam karşılıklarının %20'lik kısmının altın olarak tutulabilmesi sözkonusu. Dolayısıyla altın olarak tutulan kısmın risk ağırlığı da %100 olarak dikkate alındığından bu kısım içinde ilave sermaye yükümlülüğü doğuyor. Bankaların TCMB nezdinde tutmuş oldukları TL ve yabancı para munzam karşılıklardan kaynaklı bir zararın ortaya çıkması söz konusu değil. Dolayısıyla bundan kaynaklı bir zararın sermaye ile karşılanması düşünülemez."
Yorum revize edilmeli, ulusal inisiyatif alınmalı
Basel kuralları oluşturulurken bir ülke için değil bir çok ülke için kural oluşturulduğunu vurgulayan Yahşi, "Ancak sermaye yeterlilik rasyosuna ilişkin düzenlemenin mantığı, felsefesi, ortaya çıkabilecek zarar unsurlarının karşılanabileceği bir sermaye düzeyinin tutturulmasıdır. Benim TCMB'deki varlık ve alacağımın yabancı para ve/veya altın cinsinden olması bilançoma herhangi bir zararın sirayet etmesine yol açmaz.
Çünkü TCMB benim dövizli alacağımı hangi para cinsinden öderse ödesin bu durum sermaye ihtiyacı doğurabilecek bir zarar olasılığını ortaya çıkarmaz. Şimdi göz ardı ediliyor ama temmuzda bu şekliyle yürürlüğe girerse herkes itiraz edecek. Merkez Bankası'nda munzam karşılık olarak bloke edilmiş yabancı para ve altın için yüzde 100 risk ağırlığına tabi olması yorumunun yeniden revize edilmesi gerektiğine inanıyorum. Bankalar zorunlu karşılıklara faiz ödemesinin kaldırılmasına itiraz etmişti. Şimdi birde döviz ve altın cinsinden olan zorunlu karşılıklar için sermaye tutmak zorunda kalırsa ekstra maliyetle karşılaşmış olacak.
Aslında bu bir tartışma konusu. Burada iki şey tartışılmalı, risk ağırlığı sıfır mı yoksa yüzde 100'mü olacak? Ve bunu Basel kriterlerinin içinde bir yorumla aşabilir miyiz? Ulusal inisiyatif alanına alınabilir mi? Döviz ve altın olarak tuttuğunuz munzam karşılık için şimdilik ilave maliyet geldiği görünüyor. Üstelik şimdiye kadar risk ağırlığı sıfırdı. Yeni düzenlemenin Temmuz'da yürürlüğe girecek olması bankalar açısından yeni maliyetler anlamına gelmektedir" yorumunda bulundu.
Rezerv güçlendirmek isteyen TCMB'de proaktif olmalı
Merkez Bankası son yaptığı düzenleme ile Türk Lirası olarak tutulan munzam karşılıkların yüzde 20'sinin altın olarak tutulmasına imkan verdi. Kıymetli maden hariç yabancı para yükümlülükler için tesis edilmesi gereken zorunlu karşılıkların altın olarak tesis edilebilecek kısmını da yüzde 10'dan yüzde 0'a indirdi. Banka, bunun rezervlere 1.3 milyar dolar ile 2.2 milyar dolar arasında bir katkı sağladığını ve bu düzenleme dolayısıyla piyasaya yaklaşık 6.1 milyar Türk lirası kalıcı likidite sağlanacağını açıkladı.
Katılım Bankaları Birliği Başkanı Fahrettin Yahşi, altın ve döviz rezervini artırmak isteyen Merkez Bankası'nın da çözüm için proaktif davranması gerektiğine inandığını söyledi. Yahşi, bankaların, bir ülkenin notu yatırım yapılabilir kategorisinin altında olduğu için Merkez Bankası'nda zorunlu olarak tutulanlar dışında yabancı para üzerinden olan birikimlerini AAA kategorisinden olan yerlerde tutabileceğine de dikkat çekti. Yahşi, "Ben Merkez Bankası'nın da rezervleri açısından çözüm için çaba göstermesinin gerekliliğine inanıyorum. Altın bankacılığı nasıl etkilenir onu şimdiden kestirmek zor" şeklinde konuştu.
Bankalardaki DTH aslında TL mevduat
Katılım Bankaları Birliği Başkanı Fahrettin Yahşi, "Türkiye'deki gerçek kişilerin yabancı para mevduatlarının büyük orandaki kısmı aslında Türk Lirası" dedi.
Yahşi, dış ticaretle uğraşan şirketler hariç tutulduğunda vatandaşın döviz mevduatına bakıldığında tasarrufun bankaya gelirken de çekilirken de ağırlıklı olarak TL olarak işlem gördüğünü söyleyerek "Döviz tevdiat hesabı sahibi eğer birikimini bankadan efektif olarak çekmek istiyorsa bunun en önemli nedeni bankasının uygulamış olduğu kura döviz büfelerinden almış olduğu kur arasındaki ilişkidir. Sizin gişe kurunuzu tercih etmedikleri için birikimlerini efektif olarak almayı tercih ediyorlar. Banka bilançolarının pasifindeki Türkiye'de yerleşik gerçek kişiler tarafından açılan dövizli hesapların yaklaşık %80-%90'ının TL olduğunu, bir anlamda bu dövizli hesapların büyük bir kısmının dövize endeksli mevduat olduğunu düşünüyorum'' diye konuştu.
Sermaye yeterlilik rasyosununda yüzde 12 ne zaman kadar
Türkiye Katılım Bankaları Birliği Başkanı Fahrettin Yahşi, Basel II öncesinde sermaye yeterlilik rasyosunun da tartışılması gerektiğine inanıyor. Bugün sermaye yeterlilik rasyosu yasal olarak yüzde 8'de ama hedef rasyo yüzde 12'de. BDDK bankaların hedef rasyonun altına inemeyeceğini söylüyor.
Dolayısıyla Türkiye'deki bankalar için sermaye yeterlilik rasyosunda pratikte asgari oran yüzde 12. Yahşi, "Dünya bir krizden geçti ve geçiyor. Bu krize hazırlık aşamasında yüzde 12 oranı ciddi bir avantajı ifade ediyordu. Ama bir ülkede çok yüksek sermaye yeterlilik oranı ile çalışıyor olmak aslında sermaye verimini düşürmek anlamına geliyor. Rasyo yüzde 8'de, hedef rasyo yüzde 50 fazlası; yüzde 12'de. Üstelik Türk bankaları bunun da çok çok üzerinde bir rasyoya sahip. Türk bankacılık sisteminin Avrupa'da tek bir bankanın büyüklüğü ile ölçüşemediği ve büyümesi gerektiği bir ortamda optimum oran ne olmalıdır? Bunu önümüzdeki süreçte BDDK'nın da hassasiyetle değerlendirmesi lazım. Eğer yasal sınır yüzde 12 deniyorsa bir şey diyemeyiz. Ama yasal rasyo yüzde 8, hedef rasyo yüzde 12 ise hangi tarihe kadar yüzde 12 olarak devam edecek? Bu oran, yükselecek mi? düşecek mi?" yorumunda bulundu.
Altını toplamaya başladık ama kullanım alanlarını da dizayn etmeliyiz
Altın bankacılığında özellikle Merkez Bankası'nın yarattığı imkanlarında etkisiyle çok ciddi ilerlemeler sağlandığını da ifade eden Fahrettin Yahşi, altının mevduat olarak fon olarak toplanmasının hele yastık altındaki altınların bankacılık sisteminin içine çekilmesinin çok önemli bir hareket olduğuna da değinerek "Ama sadece altın cinsinden hesap açmak yeterli değil. Kullanım alanlarının da dizayn edilmesi lazım. Hem ulusal hem uluslararası düzeyde bunun kredi ya da kaynak olarak kullanılabilirliğini de sağlamamız lazım. Aksi takdirde sistem tıkanabilir. Bunun üzerinde daha derinlemesine daha detaylı düşünüp gerekli tedbirlerin alınması ve gerekli açılımların sağlanması gerekiyor.
Sistemin dizaynına ilişkin düzenlemelerin tüm tarafların katılımıyla, bankalar, kuyumcular, İAB, altın rafinerileri, TCMB ve BDDK'nın katkı ve destekleriyle gerçekleştirilmesi büyük önem arz ediyor. Yastık altı tabir edilen ekonomiye entegre edilememiş altın tasarruflarının ekonomiye kazandırılmasında bir devlet politikasına ihtiyaç var. Konu sadece bankaların girişimleriyle başarılabilecek bir konu değil" ifadelerini kullandı. Cari açığın Türkiye ekonomisinin en kırılgan noktası olduğunu da hatırlatarak, "Bu sorunun çözümüne ciddi katkı sağlayacak olan noktalardan biride TCMB'nin altın rezervlerini oluşturabilme imkanlarını arttırmak tasarruflarını altın olarak değerlendiren, değerlendirmek isteyen vatandaşlara TCMB'nin rezerv oluşturma politikası arasındaki hattın sağlıklı bir şekilde kurulması lazım" dedi.