2014, değişen dünyaya uyum sağlama yılı olacak
Türkakın, ekonominin kısıtlarının bankacılık sektörünün kısıtları haline geldiğine işaret ederek “Türkiye verimlilik ve katma değer öncelikli bir yatırım sürecine girebilirse kaynaklar gelecektir” dedi
TSKB Genel Müdürü Özcan Türkakın, ekonominin kısıtlarının bankacılık sektörünün kısıtları haline geldiğine işaret ederek “Bankacılık sektörü bir sonuçtur. Türkiye verimlilik ve katma değer öncelikli bir yatırım sürecine girebilirse kaynaklar zaten kendiliğinden gelecektir” dedi.
Amerikan Merkez Bankası nihayet beklenen açıklamayı yaptı ve parasal genişleme sürecini terse çevirdiğini açıkladı. Bu açıklama sadece Amerikan ekonomisi için değil son 5 yıldır, merkez bankalarının sağladığı likiditeyle dönen tüm küresel piyasalar için yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Türkiye ekonomisinde ise geçen süreç öncelikleri değiştirdi. Artık finansal istikrar diyoruz, cari açık diyoruz ve üretmeden tüketmeyelim diyoruz. Yani ekonominin dinamiklerini bir anlamda değişen konjonktürle birlikte yeniden dizayn etmeye çalışıyoruz.
Türkiye’de önceliğini kalkınma üzerine kurmuş bir banka var: Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB). Ajandasının ilk sırasında verimlilik ve sürdürülebilirlik gibi kavramlar var. Yatırımlar var. Bugün pek çok banka için yeni olan değerler TSKB için artık yaşam biçimi haline gelmiş durumda. Yatırımları finanse ederken de ana fonlama kaynakları mevduat değil. Dış kaynak. Sadece uluslararası kuruluşlardan değil, uluslarüstü kuruluşlardan kaynak sağlıyorlar. Dolayısıyla dünya ekonomisini doğru okumak, Türkiye ekonomisinin önceliklerine bakmak TSKB için çok önemli. TSKB Genel Müdürü Özcan Türkakın ile hem dünyayı, hem bankacılık sektörünü hem de yatırım iklimini konuştuk. Türkakın’a göre 2014 konjonktür değişikliğine uyum sağlama yılı olacak. Amerikan ekonomisinden gelen her iyi verinin Türkiye başta olmak üzere gelişen piyasalar için bir miktar zorluklar çıkartacağını düşünen Türkakın, “Onun için oyun planını ihracat üzerine ve döviz kazandırıcı faaliyetler üzerine doğru kurmak lazım” diyor.
Bundan sonra bankacılık sektörü için yurt dışından sağlanan fonlamanın öneminin artacağını da düşünen Türkakın, tasarrufu artırmak için alınan tedbirleri de hatırlatarak “Şimdilik mevduatta denizin bittiğine” işaret ediyor. Bankaların kredi/mevduat oranlarının yüzde 100’ü 2011 yılında aştığını ve geçen sürede mevcut dış iklimde dış kaynak bulmanın nispeten kolay olduğunu da hatırlatan Türkakın, “Hem tasarruf seviyesinin geldiği nokta hem de yurt içi tasarrufların ikame edilmesi açısından; uluslararası şartlar, maliyet ve miktar olarak daha az elverişli bir noktaya doğru gidiyor. Türkiye’de 2011 yılında kredi/mevduat oranı yüzde 100’ü aştı. Bu şu demek; bankacılık sektöründe mevduatta deniz bitti. Bankacılık sektörü bu süreci iyi yönetti ve hızlı geçti. Sektör yurt dışından çok uygun vade ve maliyetle kredi sağlayabildi. Zaten son yıllarda orta vadeli olarak verilen orta ve uzun vadeli krediler bu kaynaklarla finanse edilebildi. Bundan sonraki her büyüme adımı da yurt dışından bulunacak kaynaklara bağlı olacak.” değerlendirmesini yaptı.
Mütevazı, büyümeye alışmak lazım
“2014 öyle bir yıl ve dünya öyle bir noktaya geldi ki, ülke olarak ekonomimizi tek başımıza yönlendirmemiz, şekillendirmemiz pek mümkün değil” diyen Özcan Türkakın, şöyle devam etti: “Uluslararası koşullardaki değişiklikler bizi de doğrudan etkileyecek. Kaynak sürekliliği açısından Fed’in parasal genişlemeden çıkışı başlatmasının yansımalarını göreceğiz. Öte yandan yatırım tarafında alınacak kararlar da büyük ölçüde dış talebe göre şekil alacak. 2013 yılından farklı olarak önümüzdeki dönemlerde iç talebin ekonominin itici gücü olmasını bekleyemeyiz. Göreceli olarak iyileşecek bir dış talep ve bu konuda Türkiye’nin artan yetkinliği geleceği şekillendirecek. Çok karamsar bir tablo da çizmemek lazım. 2014’ü konjonktür değişikliğine uyum sağlama yılı diye düşünüyorum. Türkiye ekonomisi yeni duruma uyum sağlama esnekliğine sahip olmakla birlikte global konjonktür sebebiyle daha mütevazi büyüme oranlarına hazır olmalı ve planlar buna göre yapılmalı.”
Bankacılık, tercihler sisteminin sonucudur
Özcan Türkakın, bankacılık sektörünün bir sonuç olduğunu da vurguluyor. Bankacılık sektörünü tanımlarken de ‘ekonomik işleyişin, tercihler sisteminin bir sonucu’ ifadesini kullanıyor. Son 10 yıldır yurt içi tasarrufların azaldığı buna karşılık büyümenin tüketimle geliştiği yolda bankacılık sisteminde kaynak tahsisinin de buna göre şekil aldığını anlatıyor. Bundan sonra bankacılık sisteminin alacağı şekli anlatırken de şu değerlendirmeyi yapıyor: “Bankacılık sisteminin kısıtları ekonominin kısıtlarından çok farklı olmayacak. Ekonomi kendisini hangi yönde geliştirebilecekse bankacılık bilançosu da bundan birebir etkilenecek. Biz verimlilik ve katma değer öncelikli bir yatırım sürecine girebilirsek kaynaklar kendiliğinden sisteme gelecektir.”
Yatırım bankacılığı yeniden ele alınmalı
Özcan Türkakın, Sermaye Piyasası Kanunu’nda yapılan değişikliklerin bu piyasanın ana oyuncusu olması gereken yatırım bankalarını kategorik olarak dışarıda bıraktığına işaret etti. Türkiye’de finansal kuruluşların bağlı oldukları otoriteler üzerinden değerlendirildiğini, yatırım bankacılığına gelindiğinde ise farklı iki otorite ile karşı karşıya kalındığına işaret eden Türkakın, şöyle konuştu: “Türkiye’de yatırım bankacılığının, bağlı olunan otoriteler üzerinden tanımlanması, bir miktar karışıklık yaratıyor. Sermaye piyasası farklı bir otoritenin kontrolü alanında. Yatırım bankacılığının özü sermaye piyasalarından bağımsız düşünülemez. Bankacılık ise BDDK’nın sorumluluğunda ve BDDK, kaçınılmaz olarak sektörünana konsantrasyonu ve öncelikleri üzerinden yani mevduat bankacılığı perspektifinden bakıyor sektöre. Yasal düzenlemeler açısından uluslararası pratiğe ve ihtiyaçlara da bakarak yatırım bankacılığının sektörel koordinasyonu ve fonksiyonel konumlandırmasının yeniden düşünülmesi ve değerlendirilmesi gerekir.”
Geçmiş dönemin rahatlığı olmaz
“Biz 2008 krizi sonrasında Avrupa’ya ‘elde ettikleri kazanımların karşılığını ödemek zorunda’ diyorduk. Dolayısıyla dönüp aynı uyarıyı kendimize de yapmamız gerekiyordu” diyen Özcan Türkakın, ekonomik aktörlerin kendilerini yeniden konumlaması gerektiğini de söyledi. Türkakın, “Türkiye’nin sürdürülebilir bir dengeye kavuşması için bir miktar düzeltme ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bunun ilk akla gelen sonucu da kur. 2014 yılında geçmiş dönemin rahatlığına sahip olmayacağız. Bu sıkışan alandan ancak üretimi ve verimliliği artırarak çıkmak mümkündür. Her durumda zorlu bir sürece hazırlanmak ve bunun üstesinden gelmek için de kaynakların, verimliliği artırıcı şekilde kullanılması bana olabilecek en yakın çözüm gibi geliyor. Dış ticarette bunu bir miktar sağladık. Orada daralan pazar açmazını yeni alanlara giderek genişletebildik. İhracatın dağılımı çok ciddi bir şekilde değişti” ifadelerini kullandı.
Büyük şirketler, daha çok sermaye piyasasından faydalanmalı
[PAGE]
Büyük şirketler, daha çok sermaye piyasasından faydalanmalı
TSKB Genel Müdürü Özcan Türkakın, “Türkiye’de sermaye piyasalarını tanımlarken hisse senedi piyasası ile sınırlı düşünme eğilimi var. Oysa uluslararası uygulamalara baktığınızda ticari dünyanın gelişmiş oyuncularının, üst düzey şirketlerinin sermaye piyasasının da ana oyuncuları olduklarını ve bu piyasaları özsermayenin yanı sıra borçlanma araçları ve yapılandırılmış proje finansmanı ürünleri gibi farklı araçlar vasıtasıtasıyla çok yönlü olarak kullandıklarını görürsünüz. Artık ilk 100, ilk 200 şirketin tek finansman kaynağı ticari bankacılık olmamalı. Türkiye’nin büyük şirketleri de daha uzun vadeli sermaye piyasası kaynakları ile yaşamalı, beslenmeli.Sermaye piyasasını ülkeyi besleyen uzun vadeli ve büyük bir kaynak havuzu olarak hedeflemeli ve düzenlemelerimizi de ona göre yapmalıyız” diye konuştu.
Enerji verimliliği kredileri daha hızlı büyüyecek
TSKB Genel Müdürü Özcan Türkakın, bankanın kurulduğu 1950’li yıllarda ihtiyaç olan ‘kalkınma bankacılığı’ ndan, bugünün dünyasının farklılaşan ihtiyaç ve önceliklerine cevap verecek bir ‘kalkınma bankacılığı’na doğru evrildiğini anlatarak “Bizim yurtdışındaki muhataplarımızın konsantrasyonu da daha global bir- takım işbirliği arayışlarına yöneliyor. Yurtdışında yatırım ve kalkınma bankası birliklerinin toplantılarında, çevre, sürdürülebilirlik konuları başat gündemlerimiz. Nitekim tahsis edilen kaynaklarda da öncelik bu çerçevede ilerliyor. Son dönemde en ağırlıklı gündemimiz enerji verimliliği. Enerji verimliliğinin en büyük avantajlarından biri sektörel konsantrasyona girmeden hemen hemen her alanda finansman sağlayabilmenin mümkün olması. Önümüzdeki süreçte enerji verimliliğine dönük kredilerin artış hızı, diğer tüm kredilerin artış hızının üzerinde olacak. Enerji verimliliği konseptini de daha fazla genişletiyoruz ve buna kaynak verimliliği konseptini de ekliyoruz” dedi.
Gündeminde sürdürülebilir turizm de var
Türkakın, bir dönem ana faaliyet konusu enerji yatırımları olan TSKB’de önceliğin her sektörde verimlilik ve sürdürülebilirlik patikasına girdiğini de anlattı. TSKB için sürdürülebilirliğin karşılığını anlatırken turizm sektörünü örnek veren Türkakın şöyle konuştu: “Turizm, Türkiye’nin temel rekabet gücüne sahip olduğu çok önemli bir sektör. Bu sektörün sorunlarının da etkin yönetilmesi gerekiyor. Sürdürülebilirlik kavramı da burada devreye giriyor. Her yıl kendi ülke nüfusunuzun yarısına yakın bir insanı ağırlıyorsunuz. Bu trafiğin günlük hayattaki sorunlarını iyi yönetmelisiniz. Çevresel sorunlarını, atıklarını, enerjisini, başta su olmak üzere kaynaklarını, bir uçtan diğer uca kadar düşünmeniz lazım. Biz sadece bu amaca yönelik Avrupa Yatırım Bankası’ndan bir kaynak temin ettik. Sadece bu alanda kullanacağız. Mesela bir tatil köyü düşünün. Bunun ısıtma sistemi, atık sistemi, su kullanım sisteminin modernizasyonu. Bu yatırımla işletme daha az su kullanacak, daha az enerji sarf edecek. Kendi elektriğini üretecek. Fransız Kalkınma Ajansı ile de sürdürülebilir turizmle ilgili bir proje üzerinde de çalışıyoruz.”
2014 hedefi 12 milyar TL kredi büyüklüğü
TSKB’de kredi stoku 8.5 milyar TL düzeyinde. Bu yıl kullandırılan net kredi tutarı ise 1.5 milyar TL. Türkakın, 2014 sonunda 12 milyar TL’lik kredi büyüklüğüne ulaşmayı hedeflediklerini kaydederek şu bilgileri verdi: “Bizim bilançomuzda kaynaklarımız ağırlıklı olarak döviz bazlı olduğu için büyüme hedefimizi de döviz üzerinden belirleriz. Dolayısıyla 2014’te döviz bazında yüzde 20’lik bir büyüme hedefimiz var. Büyümemizin finansman kaynaklarına baktığınızda da sendikasyon, yurtiçi tahvil ihracı, yurtdışında eurobond ihracı var. Borçlanma açısından kaynaklarımızı çeşitlendirmek 2014’te gündemimizde olacak.”
Proje finansmanında altyapı,sağlık ve eğitim alanlarına ilgi duyduklarını,yenilenebilir enerji tarafındaki ağırlıklarının süreceğini, burada da özellikle atıktan enerji üretiminin yaygınlaşmasını bekledikleri bir konu olacağı öngörüsünde bulunan Türkakın, “2014’te enerji tarafında rüzgar ve güneşinde öne çıkacağını düşünüyoruz. Lisansların verilmesi ile güneş enerjisi tarafı da hareketlenecek. 2013’te, 1 megawatın altında ama ilk güneş enerjisi kredimizi verdik” açıklamasını yaparak, “2014’te bu tarz kalkınma bankacılığı faaliyetlerimizin yanısıra yatırım bankacılığı tarafının da önceki yıllardan daha fazla gelişeceğini düşünüyorum” dedi.
KfW devlet garantisi aramadan 100 milyon euro Verdi
TSKB, enerji ve kaynak verimliliği projelerinde kullandırmak üzere, KfW- Alman Kalkınma Bankası’ndan 100 milyon euro tutarında kredi temin etti. Genel Müdür Özcan Türkakın, bu finansmanın, Alman Kalkınma Bankası tarafından TSKB’ye devlet garantisi olmaksızın verilmiş ilk kredi olmasının da önemine değindi. Türkakın, “Alman Kalkınma Bankası bizim ana partnerlerimizden birisi. Uzun zamandan beri işbirliğimiz var. Sadece finansal değil proje bazında belli teşviklerin geliştirilmesi bakımından da işbirliğimiz olan bir kuruluş. Bu yıl özel bir program başlattılar. Uzun süreden beri işbirliği yaptığı 24 ülkenin kalkınma bankasına yönelik doğrudan kaynak tahsis ediyorlar. Uzun vadeli işbirliğinin yarattığı güven ile devlet garantisi gerekmeden kaynak sağlıyorlar. Bizde bu kapsamda 100 milyon euroluk bir kredi anlaşması sağladık. Normal garanti koşullarındaki maliyetle aynı şartlarda sahip olduğumuz bir kaynak oldu” dedi.