'Bankacının gevezesi olmaz ama algıyı düzeltmenin zamanı geldi'
Burgan Bank Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Erten, bırakın iğneyi, çuvaldızı kendisine ve sektörüne batırarak bir öz eleştiri yaptı. Bu eleştirinin sonunda birlik olup büyük resmi güzelleştirme çağrısı yapmayı da ihmal etmedi.
Ece CEYHUN
“Bankacının gevezesi olmaz” diyen Burgan Bank Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Erten, artık sektörün şapkayı önüne koyup ‘nerede yanlış yaptım?’ diyerek kamuoyuyla iletişimini daha doğru bir çerçeveye oturtması gerektiğine inanıyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta yaptığı kredi çağıran bankalarla ilgili açıklamasını “Bu kadar ağır şartlarda dahi Sayın Cumhurbaşkanı, bankacılık algısını ifade ederken, bu kadar sert cümle ve kelimeleri kullanıyorsa hepimizin, bir durup düşünmesi lazım” sözleriyle yorumlayan Mehmet Erten, “Biz çok saygın bir kurumuz demekle olmaz. Saygın olduğunu duruşunla, zor ve rahat dönemlerde yaptıklarınla sergilersin. Yaklaşık 30 senedir bu sektörde yöneticilik yapıyorum. Sektörün tüm tarafl arının oturup, ‘biz ne yaptık ki devletin en üst kademesinde bu kadar keskin cümlelerle ifade ediliyor’ diye dönüp bu algıyı düzeltecek yöntemleri, gözden geçirmesi lazım. Bu ekonomiye katkımızı, vermek istediklerimizi doğru ortaya koymalıyız. Ben bu sektörde çalışmaktan gurur duyuyorum… Ama bu algı varsa bir şeyleri yanlış yapmışız demektir ve bunu düzeltmemiz lazım” dedi.
Burgan Bank Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Erten ile bankacılık sektöründeki gelişmelerden kredi çağırmaya kadar gündemdeki her konuya biraz değdik. Erten, bir tarafta “Bankacılık sektörüne en fazla zararı yine biz bankalar veriyoruz. Kar büyüme derken kantarın topuzunu kaçırıyoruz” derken öteki tarafta da “Faizi kar-zarar demeden indirdik ama yüzde 12 ile para toplayıp yüzde 9 ile para satmak matematiğe aykırı. Bu bir gün sermayeyi bitirir” uyarısını yapmadan geçmedi.
Bankaların da zaman zaman kısa vadeli kazançlar uğruna sektörün orta ve uzun vadeli saygınlığını riske attığı öz eleştirisini de yapan Erten, “Bankalara karşı olumsuz bir imaj doğuyor ve bu imaj kolay kolay düzelmiyor. Bizim duruşumuzu düzeltmemiz gerektiğine inanıyorum” ifadelerini kullandı.
Bir bankacının tüm kesimlere hoş görünmesinin mümkün olmadığının da altını çizen Erten, “Mevduat sahibi daha yüksek getiri, kredi kullanan daha düşük faiz ve daha uzun vade bekliyor. Bizim bilançomuzun yüzde 60’ı mevduat yüzde 70’i kredi. Aradaki farkı yönetirken bu denli yanlış imaj vermemiz artık kabul edilemez. Şimdi şapkayı önümüze alıp düşünme zamanı. Bu işi bir imaj danışmanı da çözemez” diye konuştu.
Terörist olduğu saptanmış kuruma nasıl kredi verirsin?
Mehmet Erten, banka-reel sektör-birey ilişkisinde geçen yıllar içinde tarafl arın yol kazası yaşasa bile “Hiçbir banka ve bankacının bu yaşananlardan bir fırsat penceresi açmaya çalıştığına inanmıyorum” vurgusunu yaptı. Yaşanan darbe girişiminin bankacıları da muazzam bir belirsizlik içinde bıraktığını belirten Erten “Bir de şöyle düşünün” dedi ve ekledi: “Şimdiye kadar hiçbir banka çalıştığı kişi ya da müesseseyi seçerken mali durumu, projesi ve borçlu olarak davranışlarının dışında sosyal tercihlerine bakmadı. Karar ağacımızın bir parametresi olarak almadığımız bir vaka var. Oysa şimdi geçmişte çalıştığımız pek çok kurumun bu örgütle olan ilişkisi nedeniyle varlıklarına el konulduğunu ve yöneticilerinin, sahiplerinin işten el çektirildiğini görüyoruz. Yavaş yavaş bunun varlık yönetiminin nasıl sürdürüleceğine dair açıklamalar gelmeye başladı ama düne kadar kredi karşılığı aldığımız bir teminatın ne olacağını bilmiyorduk. Mevduat sahibine karşı da sorumluluğumuzu yerine getirirken ‘kusura bakmayın’ da diyemeyiz. Bir ipoteğimiz var ama sahibinin örgütle bağlantısı var. Tapudan bir yazı geliyor ‘sizin ipoteğiniz terkin edilmiştir’ diye. Dolayısıyla bu aktifl erin kalitesini ölçmek mümkün değil. Şimdi resmi ve gayri resmi bilgi uçuşuyor. Yeni kredi vereceğimiz birinin örgütle bağlantısı çıksa… Bir hata yapsak… Bu geçmişteki gibi de addedilmez. Terörist olarak saptanmış bir kuruma nasıl kredi verirsin? Bir suçlamayla karşı karşıya kalabileceği endişesini taşıyan bankalar için bu üstlenilmesi kolay bir risk değil. İster istemez zor karar alabildiğiniz ve kılı kırk yaran bir durumun içine düştük. Karar süreçleri uzadı. Ama biz karşı karşıya olduğumuz sorunu, meramımızı da anlatamamışız.”
Türkiye'yi yabancıya anlatan Şimşek'e herkes yardımcı olmalı
Artık yavaş yavaş rasyonaliteye de geçilmesi gerektiğini aktaran Mehmet Erten, 15 Temmuz gecesi yaşananların hem batıda hem doğu da tersten okunduğunu gördüklerini söyledi. Erten şöyle devam etti: “En hafif ifadesiyle yaşananların dış kamuoyunda tersten okunduğunu düşünüyorum. Unutmayın ki dünyanın 20 büyük ekonomisinden birisiyiz. Demokrasiyi korumak için kararlılık gösterdik. El birliği içinde hareket etmeliyiz. Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Şimşek’in yapmaya çalıştığı çok başarılı olduğu anlatma görevinde ona destek olmamız gerektiğini düşünüyorum. Hepimizin proaktif bir şekilde devlete yardımcı olmamız lazım. Önceki akşam Kuveytli, bir yönetim kurulu üyemiz anlattı. Kuveyt’te bir toplantıda 15 Temmuz akşamı ile ilgili batıda yapılan ve duyduğumuzda çok rahatsız olduğumuz aynı yorumları duyunca hemen düzeltme ihtiyacı hissetmiş. Kuveyt’te çok saygın bir bankacı olduğu içinde eminim işe yaramıştır. Dedim ki fayda görürsen ben de, Genel Müdürümüz Murat Dinç’te gelip anlatabiliriz. Hamasi söylemler bu dönemi anlatırken uzak durmamız gereken söylemlerdir.”
3 sene mi olur, 5 sene mi olur bilmem gün gelecek 'miş' gibi yapmayı bırakacağız
Bankaların öz kaynak karlılığı çok hafif toparlansa da hala dikkat edilmesi gereken noktalarda dolanıyor. Sektörün sıcak gündeminden geriye düşse de aslında hala en önemli konulardan biri. Burgan Bank Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Erten’e bunu hatırlattığımızda ise ilk olarak “mış’ gibi yapmayı bırakacağız” dedi. Erten, “Geliri yükseltmenin bir sınırı var. Bu kısır döngüyü aşmak için bankacılar hem maliyet yapılarını baştan sona gözden geçirmek zorunda kalacak. Plazalardan taşınarak belki maliyetleri düşüremeyiz ama sabit giderlerinizde yapacağınız ekonominin kredi hesabı yaparken dikkate aldığınız operasyonel giderlerinizin payını düşürür. Hem de iş yapma modellerini değiştireceğiz. Bu ne kadar zaman alır bilemiyorum. 3 sene mi olur? 5 sene mi olur onu göreceğiz. Şundan vazgeçmek zorunda kalacağız… ‘mış’ gibi yapmaktan. Biz küçüksek küçüklüğümüzü bileceğiz, büyüksek de büyüklüğümüzü. Bazen Türkiye’de büyük bankalar küçük ve orta ölçekli bankalar gibi, bazen de küçük bankalar büyük bankay’mış’ gibi davranırken görüyoruz. Bundan vazgeçmemiz gerekiyor. Bu dünyada bile sorgulanır hale geldi. Her banka her işi yapacak diye bir şey yok. Bankalar sermaye, fiziki büyüklük ve dağılımlarına uygun iş yapmak zorunda kalacaklar. Biz küçüklerinde illa kart vereceğiz, illa bireysel yapacağız illa her işte olacağız diye bir iddia ile ortaya çıkmamamız lazım. Fakat buna henüz müşterinin algısı hazır değil. Bankaysan ‘her hizmeti verirsin’ diye düşünüyor. Ama bir gün bu noktaya geleceğiz. Herkes, her işi değil, iyi olduğu işi yapacak. Uzmanlaşacağız, bazı işler için dışardan hizmet alacağız, bazılarını bırakacağız belki ve rasyonalizm ile maliyet yönetimini sağlayacağız.”
Kar-zarar demeden faizi indirdik matematiği bozarsak sermayeyi bitiririz
Mehmet Erten, “Kar-zarar demeden faizleri indirdik” dedi ve kalıcı faiz düşüşü için düşük tek hane enfl asyon ile Türkiye’yi orta gelir tuzağından kurtaracak hukuktan eğitime reform ajandasına işaret etti. Erten, “Bizim ekonomimizin beklediği faiz indiriminin özü, düşük faiz ortamını hazırlamaktan geçer. Enfl asyonun düşürülmesi, tasarrufun artırılması, mevduatın üzerindeki yüklerin azaltılması hepsi bir bütün. Faiz düşüşünde hepimiz bir rol aldık. Bunun sürdürülmesi için faiz ortamının da o noktada olması lazım” dedi. Mevduatı yüzde 12 ile toplarken yüzde 9 ile kredi satmanın ticaretin kuralına uymadığının altını çizen Mehmet Erten, “Bunu sermayenizden fonlayıp kardan feragat ederek bir süre yapabilirsiniz ama işin matemağini bozduğunuzda, sonra bir gün sermayeniz biter. Sermaye bittiği zaman da bankacılıktan beklenen büyümeye katkı ortadan kalkar. Bu özel dönemde kısa vadeli kar hesapları hiç birimiz için doğru ve gerçekçi değil. Eşyanın tabiatına aykırı çözümler bize daha ağır bir fatura çıkartacak endişesini taşıyanlardanım. 2014 yılında bankacılık sektörünün gayri safi hasılatının yüzde 41’i kamuya vergi olarak aktarılmış. Bakın kamusal yükler kalksın istediğiniz gibi faizleri indirelim demiyorum. Bu yükleri kaldırdığınızda da bütçe dengeleri bozulacaksa bunun negatif geri dönüşü de yine bize olur. Hepimizin şapkayı önüne koyarken yarın için değil bir daha ay içinde de değil gerçekten orta ve uzun vadeli düşünmemiz lazım. Gerektiğinde kısa vadeli menfaatlerden vazgeçip orta vadeli bakmak lazım” diye konuştu.