Yüksek teknoloji ile üretime daha fazla teşvik geliyor
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, yeni dönemde yüksek teknoloji ile üretim yapanlara daha fazla teşvik için çalıştıklarını söyledi
ANKARA - Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Türkiye’nin düşük ve orta teknoloji üretimden, ileri teknoloji üretime geçiş için daha fazla teşvik verme konusunda kararlılıklarını sürdürdüklerini söyledi. Son gelişmelerin sanayicinin moralini bozmamasını ve kimsenin yatırım kararını ertelememesini isteyen Işık, kur ve faiz artışının geçici olduğunu bildirdi.
Sanayi Bakanı olarak faiz artışını olumlu bulamayacağını dile getiren Işık, iki kötüden daha az kötü olanının tercih edildiğinin altını çizdi. Ankara Sohbetleri’ne konuk olan Bakan Işık, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe’nin sorularını cevaplandırdı.
Türkiye sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Kabine’ye yeni girmiş bir bakan olarak olayları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye bugün bir yandan dış konjonktürden kaynaklanan dalgaları aşmaya çalışırken, öbür taraftan da bunun dalga boyunu arttırarak ekonomik bir sıkıntı oluşturma gayreti içinde olanlarla uğraşıyor. Türkiye artık birtakım insanların operasyon yapabileceği ve sonuç alabileceği bir ülke değil. Hem demokratik olgunluk oluştu, hem de ekonomi yapısal olarak güçlendi. Ancak zaman kaybına tahammülümüz yok.
Bizim yönetimimizin, ihracat yapan insanımızın, KOBİ’lerimizin moralinin bozulmasına hiç tahammülümüz yok. Biz şuna inanıyoruz, bugün oluşturulmak istenen atmosfer, geçici bir atmosferdir. Kur hareketleri de faizin yükselişi de geçicidir.
AK Parti’nin ekonomi politikası, daha fazla üretime, daha fazla ihracata dayalıdır. Biz üretim ve ihracatımızı, istihdamımızı engelleyecek politikalardan uzak durmakta kararlıyız. Ancak birilerinin de siyasi operasyon yapasına izin vermeyiz. Bu noktada bugüne kadar gösterdiğimiz duruşu aynen göstereceğiz.
Peki bundan sonraki aşamada ekonominin rayına oturtulması için neler yapılması gerekiyor?
Ülkemizde sanayinin şu andaki üretim gücünü biliyoruz. Bu gücün daha da artırılması, inovatif bir yaklaşımla ürün niteliğinin düzeltilmesi, katma değerinin artırılması, bakanlığımızın önceliklerinden bir tanesidir. Yani biz artık daha nitelikli ve katma değeri yüksek ürün ihracatına yönelmenin gayreti içindeyiz.
Bir diğer öncelikli alanımız da cari açığın azaltılmasına yönelik özellikle ithalatını yaptığımız ürünlerin, ara mallarının yerli üretim noktasında daha fazla ne yaparız üzerinde yoğunlaşıyoruz. Bakanlık olarak önemli bir çalışma başlatıyoruz. Zaten Ekonomi Bakanlığı bünyesinde bir çalışma var. Biz buna nasıl daha iyi katkı yaparız diye uğraşıyoruz. Kalem kalem ürün bazında çalışma yapıyoruz. Bölgesel teşviklerimiz var, sektörel teşviklerimiz var, stratejik ürün teşvikimiz var. Ancak daha fazlası ne olabilir noktasına ciddi bir çalışma yapıyoruz.
Üretim planlaması kuşkusuz sağlıklı bir veri tabanı ile yapılabilecek bir husus. Türkiye bu noktada hangi aşamada?
Bakanlığımız bünyesinde uzun yıllardır sürdürülen bir çalışma tamamlandı. Yakında ayrıntılarını paylaşacağız. Artık çok güçlü bir Girişimci Bilgi Sistemi’miz var. Bu sayede artık 2006 yılından bugüne kadar firma bazında, sanal kodlarla oluşturulmuş her türlü veriye sahibiz. Önümüzdeki süreçte politikalarımızı belirlerken bu verilerden ciddi şekilde faydalanacağız. Bunu gerek kamu kurumları gerek sektörün gerekse sivil toplum örgütlerinin belli ölçüde kullanımına açacağız. Artık daha fazla veriye dayalı, bilgiye dayalı politika üretme imkanına sahibiz. Çalışma tamamlandı, bundan sonra bu çalışmayı daha da geliştirme arzusuyla birlikte sonuçlarını almaya başlayacağız.
Girişimci Bilgi Sistemi’nde (GBS) size göre en çarpıcı sonuç nedir?
Biz GBS’yi tamamladığımızda Türkiye’de sanayi üretiminde karlılık oranlarının azaldığını gözlemledik. Bunun en temel sebebi ülkemizin düşük ve düşük orta teknoloji düzeyinde üretim yapısına sahip olmasıdır. Bu noktada hem iç pazarda hem dünya pazarında ciddi rekabet olduğu ortada. Bu rekabet de şirketlerimizin karlılığını azaltıyor.
Bu, Türkiye’de sanayiden kaçışa sebep oluyor. Bu düşük ve düşük orta düzeyli teknoloji yapısından, üretim yapısından orta yüksek ve yüksek düzeyli teknolojik ürün yapısına geçmemizi gerektiğini gösteriyor. Bununla ilgili de pek çok teşvik destek programımız var, ihracat bazında, üretim bazında teknoloji düzeyini nasıl yukarı çekeriz, onunla uğraşıyoruz. Türkiye’nin Ar-Ge ve inovasyon yönünü daha güçlü hale nasıl getiririz ve Türkiye’nin bu noktadaki üretimini, istihdamını ve ihracatını nasıl artırırız? Şu anda bulunduğumuz orta gelir tuzağı içinden en hızlı şekilde sıçrama yaparak, daha yukarılara nasıl taşıyacağımız üzerine çalışıyoruz.
Son dönemde teşvik mekanizmasında değişiklik talepleri de çok sık tartışılmaya başladı, ardından hurda teşviki gibi konular gündeme geliyor…
Üretimin temelini oluşturan KOBİ’leri göz bebeğimiz olarak görüyoruz. Biz daha iyisini nasıl yaparız sürekli gündemimizde tutuyoruz. Bu noktada da gerektiği anda gereken adımların atılacağına teşvik kimsenin tereddütü olmasın. Hurda teşviki konusunda farklı bir ihtiyaç oluşması durumunda farklı adımlar atabiliriz. Sektör ve bakanlık olarak Hazine’ye ek yük getirmeden, kendi imkanlarımızla bir şey yapabilirsek yapacağız.
Merkez Bankası’nın geçtiğimiz hafta içinde izlediği politikayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir tarafta Fed’in tahvil alımı programını daraltmasından dolayı gelişen piyasalardan çıkış oldu, bunun getirdiği dövizdeki hareketlilik vardır. Bu hareketliliğe 17 Aralık operasyonunun eklenmesi Merkez Bankası’nın faizi artırmasına yol açtı. Ben Sanayi Bakanı olarak faiz artışını olumlu bulmam, faizdeki artış üretim üzerinde risk oluşturur. Ayrıca dövizdeki oynaklık, üreticinin önünü görememesine yol açar. Bana göre Merkez Bankası, iki kötüden daha az kötü olanı tercih etmiştir. Faiz artışı da döviz artışı da geçicidir. Sanayicimizin morali bozulmasın.
Türkiye için bundan sonrasını nasıl görüyorsunuz?
Bunu aştığımız zaman da önümüzde çok ciddi fırsat alanı oluşacak. Bu sürecin sonucunda hem ekonomisi hem de demokrasisi daha güçlenecek. Artık demokrasi üzerine başka vesayet riski kalmayacak. Bu açıdan süreci önemsiyoruz. Şu anda da dikkat ederseniz daha düne kadar Türkiye’ye övgüler yağdıran bazı yapılar, çok fazla ekonomik dengelerde bir şey değişmemiş olmasına rağmen farklı şeyler söylüyorlar. Türkiye’nin güçlenmesi bu bölgede sadece ekonomik olarak güçlenmedi, siyaseten de ağırlığı olduğu için ekonomik güçlenmesi sonuç verdi. Bu olaya şöyle de bakabiliriz; çok şiddetli deprem oldu, artçı sarsıntılar geldi çok şükür kimse binamızı yıkamadı. Kimse enkazın altında kalmadı. Duvarlardaki hafif çatlaklar kolayca sıvanabilir. Bugünlerde yaşananlar depremin artçı sarsıntılarıdır. Her sarsıntı bir öncekine göre daha az şiddetli olup, bir süre sonra rutine döner. Geleceğe yönelik yatırım planlarını kimsenin askıya almasına gerek yok. Bu süreç kısa sürede aşılacak. 30 Mart’ta millet nihai kararı sandıkta ortaya koyacak, biz tereddüt taşımıyoruz. Kamuoyu yoklamaları partimizin gücünü koruduğu yönünde, bunun tersini düşünenlerin beklentisi ortadan kalktı. Ekonomik istikrar önemlidir, siyasi istikrar da önemlidir. Ama demokratik istikrar ne olursa olsun, sorunları demokrasi içinde çözeceğiz anlayışı tamamen oturacaktır diye düşünüyorum. Bunun için yaşanan olayları, Türkiye’nin büyük tarihi birikimi içinde küçük olaylar olarak görüyoruz. Bu süreç sonunda Türkiye’nin kazanımının büyük olacağını düşünüyorum, biz yarına, geleceğe bakmak zorundayız.
Reel sektöre moral cümleleri
Ferit B.Parlak
[email protected]
- Siyasetteki çalkantılara ve siyasetçilerin ağzından çıkan sözlere göre şekillenen ekonomik yapıya alışkın bir jenerasyonuz.
- Eskiye kıyasla, parametreleri ve uygulamaları ile çok daha farklı bir dönemden geçiyoruz ancak yine aynı şeyi, yani morali arıyoruz.
- Yatırımcının, üreticinin, ihracatçının gözünden/söyleminden de bunu anlıyoruz.
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’ın, “Sanayicimiz moralini bozmasın, kur ve faiz hareketliliği geçici”, “Deprem bitti artçı sarsıntılar var, bunların etkisi de yakında sıfırlanır”, “Yüksek teknoloji ile üretime geçiş için daha fazla teşvik vermek istiyoruz”, “Ara malının yerli üretimi konusunda özel bir çalışma yapıyoruz” şeklindeki cümlelerini ise reel sektör temsilcilerimizin aradığı ‘moral cümleleri’ olarak ön plana çıkarıyoruz.