Şimşek, 2015 yılı bütçesini sundu
2015 yılı bütçesinin sunumunu gerçekleştiren Maliye Bakanı Şimşek,2014 yılında Türkiye'de büyümenin en önemli kaynağının 2 puanlık katkı ile net ihracat olacağını tahmin etiklerini söyledi
ANKARA - Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, 2015 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı ile 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın sunumunu yaptı.
2013 yılında yüzde 4,1 oranında büyüyen Türkiye ekonomisinin 2014 yılında yüzde 3,3 civarında büyüyeceğinin tahmin edildiğini belirten Şimşek, "2014 yılında Latin Amerika ülkelerinin ortalama yüzde 1,3; gelişmekte olan Avrupa ülkelerinin yüzde 2,5; Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkelerin yüzde 2,7 ile bizden daha düşük oranda büyümesi beklenmektedir" dedi.
2014 yılında Türkiye'de büyümenin en önemli kaynağının 2 puanlık katkı ile net ihracat olacağını tahmin etiklerini bildiren Şimşek, "Öte yandan tüketim artışına bağlı olarak toplam yurt içi talebin büyümeye katkısı muhtemelen 1,3 puan olacaktır.
2014 yılı büyüme oranı bir önceki Orta Vadeli Plan (OVP) tahmini olan yüzde 4'ün ve potansiyel büyüme oranımızın bir miktar altındadır. Ancak; sıkı para politikası ve makroihtiyati tedbirler nedeniyle yavaşlayan iç talep; en büyük ticaret ortağımız olan AB'deki ekonomik durgunluk; artan jeopolitik gerginlikler ve özellikle en büyük ihracat pazarımız olan Irak'taki iç savaş; uluslararası sermaye girişlerinde azalma gibi hususlar göz önünde tutulduğunda Türkiye ekonomisi yadsınamayacak bir büyüme oranına ulaşmıştır" diye konuştu.
2015'de küresel ekonomideki büyüme yüzde 4 civarında olacak
IMF'nin 2014 yılı büyüme tahminlerini gelişmekte olan ülkeler için 0,6 puan, gelişmiş ülkeler için ise 0,2 puan aşağı çektiğini belirten Şimşek, şunları söyledi:
"2015 yılında ise küresel ekonomideki toparlanma, ticaret ortaklarımızda büyümenin hızlanması ve iç talepteki canlanma ile büyümenin yüzde 4 civarında olmasını bekliyoruz. Önümüzdeki dönemde de mali disiplin ana çıpamız olmaya devam edecektir. Birçok ülkenin kamu açıklarının ve borç stoklarının yüksek seyrettiği, faiz dışı dengelerinin açık verdiği bir dönemde güçlü kamu mali dengeleri Türkiye'yi diğer ülkelerden pozitif yönde ayrıştırmaktadır.
OVP dönemi sonunda yüzde 0,1 ile genel devlet fazlası vermeyi hedefliyoruz
Genel devlet açığında Türkiye, son 10 yılda küresel kriz yılı olan 2009 hariç, Maastricht kriterini tutturmuştur. 2002 yılında yüzde 10,8 olan genel devlet açığının GSYH'ye oranını 2014 yılında yüzde 0,8 olarak öngörüyoruz. Bu oran OECD ortalamasının 4'te 1'inden, Maastricht Kriterinin 3'te 1'inden ve gelişmekte olan ülkeler ortalamasının yarısından azdır. OVP dönemi sonunda ise yüzde 0,1 ile genel devlet fazlası vermeyi hedefliyoruz. Diğer taraftan 2002 yılında yüzde 74 olan AB tanımlı borç stokunun GSYH'ye oranını 2014 yılında yüzde 33,1'e, Program sonunda ise yüzde 28,5'e indirmeyi hedefliyoruz.
Kamu net dış borç stokunun GSYH'ye oranını eksi yüzde 4,8'e düşürdük
Brüt kamu borç oranımız 2014 yılı itibarıyla yüzde 111,1 olan OECD ortalamasının üçte birinden az, yüzde 96,4 olan Euro Bölgesi ortalamasının yaklaşık üçte biri ve Maastricht Kriterinin ise neredeyse yarısı kadardır. Öyle ki Estonya, Bulgaristan ve Lüksemburg gibi üç küçük ülkeyi saymazsak Türkiye AB-28'deki en düşük borç yüküne sahip ülkedir. Mali dengelerimiz sadece gelişmiş ekonomilerden değil çoğunluğu emtia ihracatçısı konumunda bulunan birçok gelişmekte olan ülkeden bile daha iyi durumdadır. Benzer şekilde kamu net borç stokunun GSYH'ye oranını 2002-2014 döneminde 50 puandan fazla azaltarak yüzde 61,5'ten yüzde 11,3'e düşürdük. Aynı dönemde kamu net dış borç stokunun GSYH'ye oranını da yüzde 25,2'den eksi yüzde 4,8'e düşürdük."
Küresel ekonomi 2014 yılında ılımlı ancak potansiyelin ve kriz öncesi seviyelerin altında bir büyüme performansı gösterdiğini belirten Şimşek, IMF'ye göre 2013 yılında yüzde 3,3 oranında büyüyen küresel ekonominin 2014 yılında da aynı oranda büyümesinin beklendiğini kaydetti.
Kriz öncesi süreçte yüzde 5 seviyelerinde büyüyen küresel ekonominin önümüzdeki beş yıllık dönemde yüzde 4 ile daha düşük bir oranda büyümesi tahmin edildiğini ifade eden Şimşek, "Gelişmiş ekonomilerde büyüme giderek iyileşmekle birlikte hala potansiyelin altındadır. 2013 yılında yüzde 1,4 oranında büyüyen gelişmiş ülkelerin 2014 yılında yüzde 1,8; 2015-19 döneminde ise ortalama yüzde 2,4 oranında büyüyeceği öngörülmektedir" dedi.
ABD ekonomisinin 2015 yılında yüzde 3,1 oranında büyümesi bekleniyor
Dünya ekonomisinin lokomotifi ABD'de nispeten güçlü bir ekonomik performans gözlendiğini, 2013 yılında yüzde 2,2 oranında büyüyen ABD ekonomisinin 2014 yılında da aynı oranda, 2015 yılında ise yüzde 3,1 oranında büyümesi öngörüldüğünü belirten Şimşek, Euro Bölgesi'nde ise yüksek işsizlik, yüksek kamu borçları, kredi akışındaki durgunluk ve atıl kapasite gibi sorunlar büyümeyi sınırladığını söyledi.
Euro Bölgesi bu yıl sadece yüzde 0,8 büyüyecek
2013 yılında yüzde 0,4 oranında daralan Euro Bölgesi'nin bu yıl resesyondan çıkmış olmakla birlikte sadece yüzde 0,8 büyümesinin öngörüldüğünü bildiren Şişek, bölge ekonomisinin 2015 yılında ise yüzde 1,3 oranında büyümesi beklendiğini kaydetti.
Gelişmekte olan ülkelerde büyüme performansı kriz öncesi döneme göre zayıfladı
Şimşek, Japonya ekonomisinde yapısal katılıklar ve GSYH'nin iki katını aşan kamu borç stoku büyümeyi sınırladığını; zayıf talep ve yapısal sorunlar nedeniyle gelişmekte olan ülkelerde büyüme performansının kriz öncesi döneme göre zayıfladığını ifade etti.
Bakan Şimşek, şunları kaydetti:
"Küresel ekonomide talebin zayıf seyretmesi nedeniyle ticaret hacmindeki artış hala kriz öncesi seviyelere ulaşamamıştır. 2013 yılında yüzde 3 oranında artan dünya ticaret hacminin 2014 yılında yüzde 3,8; 2015 yılında ise yüzde 5 artması beklenmektedir. Gelişmiş ülkelerdeki genişletici para politikalarına karşın zayıf seyreden küresel talep nedeniyle enflasyon ılımlı seyretmektedir. IMF 2013 yılında yüzde 3,6 olan küresel enflasyonun 2014 ve 2015 yıllarında yüzde 3,9 olacağını öngörmektedir. 2015 yılında uluslararası petrol fiyatı 101,9 dolar/varil olarak varsayılmıştır. Enerji ve endüstriyel metal fiyatlarında son dönemde yaşanan düşüşün kalıcı olması halinde küresel enflasyon beklenenin altında gerçekleşebilecektir.
Küresel ekonomik toparlanmada 4 temel risk
Krizin üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen küresel büyüme hala kriz öncesi seviyenin altında ve ekonomik toparlanma kırılgan bir yapıdadır. Hatta son dönemde küresel ekonomik toparlanmaya dair endişeler artmıştır. Bunda etkili olan dört temel risk; Euro Bölgesi'nde düşük büyüme ve deflasyon; Gelişmekte olan ülkelerin potansiyel büyümesinin azalması; Küresel finansal koşullarda sıkılaşma; Jeopolitik gerginliklerin artması olarak sıralanabilir. "