"Siyasi endişeleri gidermek için adım attık"

Ali Babacan, siyasi endişelerle artan kurun geçici olduğunu söyledi ve siyasi endişeleri gidermek için adımlar attıklarını ekledi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

DAVOS - Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, yurtdışı gelişmelerin ve yurtiçindeki siyasi endişelerin etkisiyle artan kurun geçici olduğunu ve siyasi endişeleri gidermek için adım attıklarını söyledi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Davos'ta CNBC-e canlı yayınına katılarak kurdaki artışı değerlendirdi.

İşte Babacan'ın kur artışı değerlendirmeleri:

Uluslararası piyasalardaki gelişmelerin oldukça etkili olduğunu görmek lazım. Sadece Türkiye'de değil Rusya, Latin Amerika gibi pek çok ülkede benzer hareketler görüldü.

Uluslararası konjonktürle paralel hareketler mi var yoksa sadece bize özel hareketler mi var bunu ayrı ayrı değerlendirmek lazım. Aslında geçen sene Ocak-Şubat ayına baktığımızda biz o zamanlardan itibaren 2013 hatta 2014 yılının dikkatli izlenmesi gereken yıllar olduğundan bahsetmiştik. 

İstikrar biraz bozuldu mu etkisi sert hissediliyor

Biz aslında 2013 programımızı hazırlarken 2014 sonrasıyla ilgili programlarımızı hazırlarken bu yeni konjonktürü dikkate alarak hazırladık. Bir miktar piyasalarda hareketlilik olması normal böyle bir konjonktürde.

Tabi buna bir de bizim kendi iç siyasi gelişmelerimizde eklendiği zaman biz Türkiye'de bu hareketliliği biraz daha fazla hissediyoruz. Ekonominin temelinde istikrar ve güven kavramları var.

Bunlar sapasağlam yerinde durduğu sürece hiçbir şey olmaz. ama istikrar konusunda soru işaretleri olduğunda bunun etkisini hemen görüyoruz. Şu anda dünya ekonomisi likiditenin çok bol olduğu bir dönemden yavaş yavaş likiditenin artış hızının düşeceği bir döneme giriyor.

Bütün dünyada hareketlilik var bizde de var

Bugün Amerikan merkez bankasının yeni faiz politikası Amerikan hazinesinin kendi borçlanma faizlerini dahi arttırdı. Geçen sene Mayıs’ta Amerikan hazinesi 10 vadeyle yüzde 1.7 ile borçlanıyordu bugün neredeyse yüzde 3’le borçlanıyor.

Dolayısıyla bütün dünyada hareketlilik var bizde de var. Yeni HSYK yasası başta olmak üzere daha sonra çıkaracağımız bazı yasal düzenlemeler ve idari tedbirlerle bu risk algılamasını bir an önce minimuma indirmemiz gerekiyor.

Bu hareketlilik geçici

Piyasalardaki bu hareketliliği geçici görmek lazım. Eski dönemden yeni dönem geçiyoruz bir de Türkiye'deki gelişmeler üstüne eklenince bir tür heyecana sebep oluyor.

Belki 1994’te, 2001’de Türkiye'nin zor dönemlerinde kur ekonomin geneliyle alakalı çok daha önemli bir unsurdu. O dönemlerde kur arttığında hemen devletin borcu artıyordu.

Kur arttığında hemen bankaların bilançosu tahrip görüyordu. Bugün öyle bir durum yok. Hem kamu finansmanı hem de bankaların bilançosu kur hareketlerine karşı önemli ölçüde korunaklı durumda.

Halkımızın da bankalara olan borcu hep Türk lirası. Dolayısıyla burada şirketlerimizin döviz borcu var. Bu geçici bir hareketlilik.

Merkez bankası ve Hazine Müsteşarlığı politikaları önemli

Merkez bankamızın yaptığı veya yapacağız açıklamalara dikkat etmek lazım. Onun dışından gelecek her türlü yoruma her türlü açıklamaya ihtiyatla yaklaşmak lazım.

Hazine müsteşarlığımızın bu konuda yetkinliği vardır. Onlar da dikkate ederseniz hiç konuşmazlar. Kuşkusuz bütün kurumlarımız aralarında iletişimi oluştururlar.

Merkez Bankası neyi ne gün nasıl yapacağına karar verir ve kendi para politikaları çerçevesinde oluşur.

Uluslararası yatırımcılar net bir çıkış yapmadılar

Öncelikle uluslararası yatırımcılar Türkiye'den bu dönemde net bir çıkış yapmadılar. Fiyatlarda alışverişte bir düşüş oldu ama bir sermaye çıkışı olmadı. Bunların Türkiye'yi terk etmesi söz konusu değil.

Daha dün hazine müsteşarlığımız bir Eurobon ihracına çıktı 10 yıl vadeli ve açıklananın yaklaşık 4 misli bir talep söz konusu oldu. Bir yandan bu hareketliliği konuşuyoruz ama bir yandan da Türkiye'nin on yıl sonra yapacağı döviz cinsinden bir ödemeye dünyadan nasıl bir güvenin ve itimadın olduğunu herkes görmüş oldu.

Gelişmekte olan bir ekonomi için uzun vadede kendi yerel para biriminin değerlenmesi çok doğal bir sonuç. Ama kısa vadede inişler çıkışlar olabilir. Bizim şu ana kadar 11 yıllık dönemde gözlemlerimiz de budur. Türkiye'nin uzun vadeli istikrarına güvenen bunun sonucundan istifade eder.

Ben 11 yıldır kurun seviyesi hakkında yorum yapmadım

Ben 11 yıldır kurun seviyesi hakkında yorum yapmadım. Burada daha uzun vadeli bakmakta ben fayda görüyorum. Türkiye'nin dinamizmi, ekonomisinin temelleri ortadadır, pek çok ülkenin kamu borç stoku yaşadığı bir dönemde, bankacılık sistemi ile ilgili pek çok sorununun olduğu bir dönemde, Avrupa’nın çok sıkıntılı olduğu bir dönemde Türkiye gücünü ortaya koymuştur.

Türkiye'nin başarısı herkes tarafından teslim edilmekte. Asıl işi yöneten trilyonlarca doları yönetenlerin de bakış açısı bundan farklı değil. Bu kısa vadeli psikolojik ortamlara aldanmamak lazım.

Biz bunları ilk defa yaşamıyoruz. 2006’da kurun ne kadar hareketli olduğunu çabuk unutuyoruz. 2013 Mayıs’tan beri de bir süreç yaşıyoruz ama Türkiye bunların hepsini aşacaktır.

Avrupa Birliği normları esastır

Bir hukuk devleti olduğumuzu her an ortaya koymamız lazım. Türkiye'nin hem demokrasisi hem hukuk sistemi Avrupa normlarını esas alır. Bizim için Avrupa Konseyi normları, Avrupa Birliği normları esastır.

Uçağa binen herkes bilir; türbülansa girildiğinde yolculardan heyecanlananlar olur. Eğer kokpitte işini bilen pilotlar varsa bir miktar sarsıntıdan sonra gayet emin yoluna devam eder ve varacağı hedefe varmış olur. Böyle dönemlerde sükunet son derece önemlidir.

Ekonomiyle ilgili sorulardan çok siyasi sorular soruluyor

Bize burada en çok kendi iç siyasi gelişmelerimiz soruluyor. Türkiye'yi biraz uzaktan takip edenler ne olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Ekonomik gelişmelerle ilgili FED’in süreci cari açık filan bu konuyla ilgili sorular son derece az daha çok siyasi gelişmeler.

Yatırımcılarda da ciddi bir pozisyon değişikliği görmedik. Gelişmekte olan ülkelerin ortalama büyümesi gelecek 10 yılda geçmiş 10 yıla göre biraz daha düşük olacak. Ama yine de gelişmiş ekonomilere göre daha iyi bir performansı gösterecek.

İçinde bulunduğumuz sene için yüzde 4’lük bir tahmin yaptık. Bu hareketlilik bir miktar devam ederse büyümede de bir miktar bir şeyler görebiliriz. Enflasyon diyorsunuz kur seviyesiyle eskisi gibi bağlantılı değil ama bir miktar bağ var hala.

Finansal sistemimiz hareketliliğe karşı dayanıklı

Böylesine bir ortamda kendi içimizde yaşadığımız siyasi gelişmeleri de düşündüğümüz zaman ekonomimiz, finans sistemimiz bütün bu hareketliliğe karşı oldukça dayanıklı.

Binanızı siz depreme karşı güçlendirdiyseniz yapılması gereken her şeyi yaptıysanız deprem olduğunda daha güvende olursunuz. Dünya piyasalarında bir miktar sarsıntı var ama binamızın temeli sağlamsa, kendisi sağlamsa çok da endişe etmemek lazım.

Her an hazırlıklı olmak lazım tabi, kurumlarımızın gerektiği zaman gerekeni yapması lazım. Bugün borcumuzun milli gelire oranı yüzde 35’e düşmüş net borç yüzde 15’e düşmüş, bütçe açığımız sadece yüzde 1.1. Bankalarımızın sermaye yeterliliği gayet iyi. Dolayısıyla böyle ortamlarda zamanında alınan tedbirler çok çok önemli oluyor.

Kur artışının özel sektör borcuna etkisi

Özel sektörün dış borçlarına ilişkin bir soru üzerine Babacan, kamunun borcu ile özel sektörün borcunun ağırlığının aynı olmadığını kaydetti. Devletin borcunu ödeyip ödeyememesinin temel alındığını anlatan Babacan, Türkiye'nin bu açıdan bir sorunu olmadığını belirtti.

Özel sektör açısından bakıldığında KOBİ'ler ile ilgili ciddi bir kur riski olmadığının altını çizen Babacan, şöyle devam etti:

"Büyük firmalarda kur riski ile alakalı iyi bir yönetim olması gerektiğini düşünüyoruz. Bazen bakıyoruz, şirket borçlu ama şirketin sahibinin dışarıda döviz varlığı var.  Türkiye'deki bilançolarda bu görülmüyor ama borcun karşılığında mal varlığı var. Yoksa milyarlarca doları uluslararası bir finans kuruluşunun teminatsız Türk şirketine kullandırması zaten düşünülecek şeyler değil. Bunları 2006 ve 2009 yıllarında da yaşadık. Ama çok şükür Türk reel sektörü bunların hepsini aştı. Bu dönemde de bizim çok ciddi, kalıcı bir sorun olacağını düşünmüyoruz. Tabii ki bir miktar sıkıntı olabilir ama bunların hepsi telafi edilir."

"Türkiye'nin AB referansı yabancı yatırımcılar açısından bir güvence"

Türkiye'nin AB referansının sağlam bir şekilde yerinde durmasının uzun vadeli yatırımcılar için çok önemli bir güvence olduğunu anlatan Babacan,  "AB Türkiye'yi (diğer gelişmekte olan ülkelerden) ayrıştıran çok önemli bir faktör" değerlendirmesinde bulundu. Gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş bazı ülkelerden daha hareketli olduğunun altını çizen Babacan, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere yatırımın sonuçların hep olumlu olacağını kaydetti. Babacan, "Türkiye kendi içinde doğruları yaptıktan sonra dışarıdan gelebilecek zarar çok çok sınırlı" diye konuştu.