Kredi desteği Hazine'nin yükünü artıracak
Kararın, mali disiplin açısından risk yaratacağı savunuluyor
MEHMET KAYA / CANAN SAKARYA
ANKARA - Kamu- özel ortaklığı sistemi içinde bulunan, büyük ölçekli yap-işlet- devret ve yap-kirala-devret modeli yatırımlara garanti verilmesi tartışmaları büyüyor. Söz konusu düzenlemenin, “özel sektörün dış kredilerine doğrudan devlet garantisi” anlamına geldiğini vurgulayan muhalefet partilerinin temsilcileri, bunun Hazine’nin yükünü artıracağını savunuyor. Uygulamanın borçlanma maliyetlerini yükselteceğini de ifade eden eski Hazine bürokratları ile muhalefet partilerinin temsilcileri, bu kararla “yabancılara, bundan sonrası için garanti isteme yolunun da açıldığı” görüşünü dile getirdiler. Her iki modele dayalı, yapılmış ve yapım aşamasında olan proje stoku 102 adet ve tutarı da 63 milyar 193 milyon dolar seviyesinde bulunuyor.
Yönetmelikle getirilen geçici maddeyle, yönetmeliğin dayandığı ve Hazine’ye bu türden garanti verme, borç üstlenme yetkisi veren Nisan 2013’teki torba kanunla Kamu Finansman ve Borç Yönetimi Kanunu’na eklenen madde işaret edilerek, düzenlemenin çıktığı tarih itibariyle ihale ilanına çıkmış olan projelerde müsteşarlık görüşü alınmadan ve limit uygulanmadan Bakanlar Kurulu’nun kredi taahhüdü vermesine imkan sağlandı.
Hazine Müsteşarlığı tarafından 19 Nisan günü yayınlanan “Hazine Müsteşarlığı Tarafından Gerçekleştirilecek Borç Üstlenimi Hakkında Yönetmelik” ile yap-işlet- devret ve yap-kirala-devret modeliyle yapılacak yatırımlarda Hazine’nin projeye ödeme garantisi vermesi ve gerektiğinde de borçları üstlenmesine ilişkin usul ve esaslar düzenlendi.
Yönetmelikle, bu türden borç üstlenimlerinde, ilgili borcun “dış borç” niteliği kazanmasına ilişkin usuller de sıralandı. Yönetmelik kapsamında herhangi bir tarih sınırlaması yapılmadı. Bu nedenle, her iki modelle yapılan işlerde, her aşamadaki projeye bağlı finansman taahhütlerinin garanti altına alınmasına ilişkin Hazine’ye başvuru yapılmasına imkan sağlandı.
Borç üstlenimi garantisi verilmesine yönelik süreçte Hazine’nin muhatabı, ihaleyi gerçekleştiren idare sayıldı. Dolayısıyla, Hazine’nin bir borç üstlenimi gerçekleştirdiğinde alacaklarını tahsil edeceği yer yine ihaleyi yapan kamu idaresi oldu. Hazine ile ihaleyi yapan idare Borç Üstlenim Protokolü ile bu sürecin hukuki işlemini tamamlamış olacak. Şirketlerin ve kreditörün dahil olacağı hukuki metin ise Hazine, idare, şirket ve kreditörün imzalayacağı “borç üstlenim anlaşması” olacak.
Garanti miktarı
Hazine Müsteşarlığı, garanti verdiği bir sözleşmenin şirket kusuru dışında feshedilmesi durumunda oluşan mali yükün tamamını karşılayacak. Şirket kusuru ile tamamlanmışsa alınan ana kredinin yüzde 85’ini ödeyecek.
Proje kapsamına yapımcı şirket, kredi bulabilmek için kur ve faiz riskini azaltan türev ürün satın almışsa, ana kredinin yüzde 10’unu geçmeyecek şekilde Hazine bu ürünlerin maliyetini karşılamaya ilişk in karar alabilecek. Eğer bu ürüne bağlı temerrüt faizi oluşmuşsa Hazine bunu da ödeyecek.
Projenin feshedilmesi durumunda idare kusuru olmayan durumlarda temerrüt faizinin ödenebilmesi için yüklenici şirketin ortaklarından en yüksek taksit ödemesinin yüzde 10’undan az olmamak kaydıyla kefalet alınacak. Şirket, kreditör, idare ve Hazine arasında imzalanacak anlaşmada, Hazine’nin ödeme seçeneklerine (taksit ya da defaten) ilişkin seçim ve uygulama haklarını kısıtlayıcı hüküm bulunamayacak.
Hazine’nin yükünü artırıcı düzenleme
İdareler, Hazine garantisi istediği projeyi, şartname yayınlanmadan Hazine’ye bildirecek. Hazine’nin uygun görüş verdiği projelere ilişkin kararı Bakanlar Kurulu verecek. Bakanlar Kurulunun aldığı olumlu karar Resmi Gazete’de yayınlanmayacak.
Hazine’nin olası borç üstlenimlerinin ardından oluşan yükünü sorumlulardan tahsil etmesine yönelik ana sorumlu ihaleyi yapan, projeyi yürüten idare sayıldı. Borcun miktarı, Hazine’nin ödediği toplam tutar olarak belirlendi.
Kapsama giren projeler
Kamu özel ortaklığı projelerine yönelik olarak en sağlıklı toplu veriler Kalkınma Bakanlığı tarafından tutuluyor.
Bu yayına göre, 2011 sonu itibariyle 111 kamu özel ortaklığı projesi işletmede bulunuyor. Bunların 71 adeti yap-işlet-devret, 35 adeti işletme hakkı devri ile verilmiş projelerden oluşuyor. 2011 sonu itibariyle yap-kirala-işlet modeliyle verilmiş proje bulunmuyor. 2012 itibariyle yapım aşamasında olan kamu özel ortaklığı projeleri sayısının ise 23 olarak yer aldığı yayında, bu projelerin toplam tutarının 9 milyar 335 milyon dolar olduğu belirtildi. Yayına göre bunların 8.6 milyar doları yap-işlet-devret modelli işlerden gelirken, 385 milyon dolarlık kısmı yap-kirala-devret modeli işlerden oluştu.
Eski Hazine Müsteşarı Nevzat Saygılıoğlu:
‘Adı Hazine garantisi değil ama tadı Hazine garantisi’
Eski Hazine Müsteşarı Nevzat Saygılıoğlu, DÜNYA’ya yaptığı değerlendirmede, devlet dış borcu tanımı içine yeni bir unsurun eklenmiş olmasının önemli bir husus olduğunu vurguladı. Buna dayalı olarak Hazine’nin dış finansmana garanti verdiğini kaydeden Saygılıoğlu, farklı isimler verilse de yapılan işlemin bir Hazine garantisi verilmesi olduğunu, mali disiplin açısından da riskleri bulunduğunu anlattı. Saygılıoğlu, “Böyle bir düzenlemenin olmaması lazım. Hazine’nin kamu finansmanı ve borç yönetimine ve bütçe disiplinine getirilen tavizlerden birisi. Adı Hazine garantisi değil ama tadı Hazine garantisi. Kriz yönetimi gibi, kriz anında münferiden olayları yönetmek yerine genel tavır benimsenmiş bir düzenleme” dedi. 2001 krizinin ardından oluşturulan kamu ihale sistemi ile kamu borç yönetimine ilişkin disipline edici yapının defalarca değiştirildiğini ve bütünselliğinin bozulduğunu belirten Saygılıoğlu, “Hem ihale hem hazine borçlanma sistemi kalbura döndü, gedikler açıldı” dedi. Nevzat Saygılıoğlu, yönetmelik metninde mevcut projelere yönelik olarak geriye yürümesi olası hakların bulunduğu izlenimi edindiğini vurgulayarak, bunun hukuki tartışmaları beraberinde getireceği uyarısında bulundu. Rekabet Hukuku açısından, imtiyaz sözleşmesi olması nedeniyle tam olarak aykırılık görülmese de ihale şartlarındaki temel değişiklik nedeniyle idare hukuku açısından yapılmış ihalelerin ihtilafl arının sözkonusu olabileceğini anlattı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı-eski Hazine Müsteşarı Faik Öztrak:
‘Bu, ihaleye fesat karıştırmak değil mi?’
Konuyla ilgili değerlendirmesine, “Hükümet ekonominin çok iyi gittiğini söylüyor, çok iyi giden bir ekonomide özel kesimin kullandığı dış kredilerde neden Hazine garantisi verilmesi gibi bir düzenlemeye ihtiyaç duyuldu?” diye sorarak başlayan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve eski Hazine Müsteşarı Faik Öztrak şunları kaydetti: “Bu geçmişte de vardı, diyebilirler ama bu eskiden yolcu sayısına, araç sayısına, kullanılacak elektriğe garanti verilmesi şeklindeydi şimdi doğrudan özel sektörün dışarıdan alacağı krediye garanti veriliyor. Buna neden ihtiyaç duyuldu, hükümetin bu soruya cevap vermesi gerekiyor. Daha önce ilana çıkılan projelerde böyle bir garanti yoktu şimdi bu garantiyi getiriyorsunuz. Bu durum ihaleye fesat karıştırmak olmuyor mu? Yine başka bir sorun, Kanun Şubat 2013’de yürürlüğe girmesine rağmen yönetmeliğin çıkarılması için neden bir yıldan fazla beklediler. Yap-işlet-devret, yap-kirala-devret projelerine garanti vermeye başladığınız zaman özel kesimin bunun dışında kalan aktörlerinin makul koşullarda kredi sağlama imkanı yok olacak.”
MHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kenan Tanrıkulu:
‘Adrese teslim düzenleme’
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu yönetmeliğin adrese teslim bir düzenleme olduğunu belirterek, zaten yüksek olan dış borçları daha da artıracağını ve bazı firmaların kayırılmasına yol açabileceği uyarısında bulundu. Tanrıkulu, “Bu büyük projelere daha önce iktidar, Hazine garantisi olarak ‘satın alma garantisi’ ile kimisine yıllık geçiş garantisi, kimisine yıllık yolcu garantisi gibi garantiler vermiştir. Anlaşılan bu garantiler yetmemiş, Yönetmelik ile borçları da garanti altına alınmıştır. Bundan sonra uluslararası finans kuruluşları Hazine garantisini sürekli talep edeceklerdir” dedi. Tanrıkulu, şu değerlendirmelerde bulundu: “Türkiye’de kredi limiti 2 milyon TL ve üzerinde olan 34 bin KOBİ’nin var olduğu göz önüne alındığında, bu büyüklükte yeni 55 bin KOBİ daha yaratmak mı, yoksa böyle afakî projeleri devlet garantisine almak mı Türkiye’nin menfaatine olacağı tartışılmalıdır. Yaklaşık 1 milyon KOBİ’nin finansmana erişimindeki zorluklar yıllardır devam ederken hangi hakkaniyet ölçüsüyle 10-15 firma için 50 milyar dolarlık devlet garantisi getirildiğinin mantıklı bir izahı bulunmamaktadır.