'Yerli silah üreticileri sadece ambargo günlerinde gündeme gelmemeli'
Savunma sanayiinde ama üreticiler sadece ABD ve Avrupa ülkeleri silah ambargosu uyguladığında değil her dönem üretime hazır olduklarını belirtiyorlar.
YEŞİM ARDIÇ / FİLİZ COŞKUN
MÜSİAD Ankara Savunma ve Havacılık Sektör Kurulu üyeleri, yuvarlak masa toplantısında sektörün sorunları ve çözüm önerilerini paylaştılar.
Sektör temsilcileri, son dönemlerde yerlilik payının artmasına rağmen, yerli üreticilerin sadece ABD ve Avrupa ülkelerinin silah ambargosu uyguladığı dönemlerde gündeme gelmemesi gerektiğini vurguladılar. Savunma sanayindeki gizlilik anlaşmaları yüzünden, yeni bir üretim yapmak isteyen şirketlerin ihtiyaçları olan bir parçanın Türkiye’ye üretilebiliyorken ithal etmek zorunda kaldığını belirten yetkililer, bunun kamu tarafından oluşturulacak ve sadece kamu tarafından görülebilecek bilgi bankası tarzı bir yöntemle giderilebileceğini vurguladılar:
"Yerli ve milli ürünlerin tercih edilmesinde ciddi problemlerimiz var"
Fuat Altunbaş MÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi, Savunma ve Havacılık Sektör Kurulu Başkanı
Benim firmam Turaç Dış Ticaret, özel sektörde ilk mühimmat imalatı yapan firma. MKE dışında bunu ilk yapan firma biziz. Savunma Sanayi İhracatçıları Birliği içinde ilk 20 firma arasında geliyoruz ve 250 kişiye istihdam sağlıyoruz. Türkiye’de; TSK, Jandarma, Polis Teşkilatı ve MKE’nin ana tedarikçiliği yanı sıra 56 ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. MÜSİAD Ankara çatısı altında da toplam ciroları 300 milyon doları aşan 11 tane firmayı bir araya getirdik. Vakıf şirketlerine çalışan, onlara tedarikçilik yapan, yan sanayicilik yapan, tesis güvenlik belgesi, üretim için belgesi olan firmalarımız var. Türkiye, çevresinde yaşanan kötü olaylardan dolayı sınır güvenliğinde çok öne geçti. Şu an dünyada sınır güvenliği konusunda en yüksek tecrübeye ve donanıma sahip ülke pozisyonuna gelmiş durumdayız. Bizim aslında çok da istemeden sahip olduğumuz bu güç tamamen çevre ülkeler yüzünden oldu. Artık, birçok ülke sınır güvenliği konusunda Türkiye’ye danışıyor, malzeme ekipman alıyorlar. Eğitim için geliyorlar, sınır güvenliğinin nasıl sağlanacağını öğrenmeye çalışıyorlar. 2012’de Gezi Olayları yaşanırken olaylara müdahale eden TOMA’lar dünya televizyonlarında gösterilince bu üründe adeta ihracat patlaması oldu. Sınır güvenliği konusu da buna çok benziyor. Özellikle göç dalgaları karşısında sınırlarımızı koruyalım derken, bir çok yeni araç ve sınır koruma modelleri geliştirdik. Sınıra yaklaşan her şeyi niteliğine göre komuta merkezinden ayırt edebilen sistemler geliştirildi. Ancak bu üretim kabiliyetimizin çoğu yine de dünyada bilinmiyor. Bu noktada artık bunları herkese anlatıp, yurt dışına daha fazla satabilmemiz lazım. Bir süre önce MÜSİAD Ankara olarak başarıyla gerçekleştirdiğimiz Uluslararası Askeri Radar ve Sınır Güvenliği Zirvesi’nde, bilinçli olarak yabancı firmaların stand açmasına izin vermedik. Yerli ve milli üretimi ön plana çıkardık. Özellikle elektronik duvar ve mobil radar aracı büyük ilgi gördü. Mobil radar sınır üzerinde dolaşarak tespitler yapabiliyor. Öte yandan Kasım ayında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleştirilecek Savunma Sanayi Şurası’na da önemli katkılar sağlandı bu zirvemizde. Diğer sektörler ekonomik gelişmelerden ciddi manada etkilenirken, savunma sanayi sektörü politika ve uluslararası ilişkilerden etkilenmesiyle diğerlerinden ayrışıyor.
Bir ülkenin huzurunun sağlanması için savunma sanayinin ve savunma gücünün yerinde olması lazım. Yani savunma tasarruf edilebilecek bir alan değil. Savunma sanayinde kriz olmaz, ülkeler arasındaki ilişkilerde bir sorun olursa ilk biz etkileniriz. Başka bir ifade ile iki ülke arasında siyasi gerginlikte mobilya sektörü etkilenmez ama biz etkileniriz. Devletin savunma sanayi sektörüne sahip çıkması lazım. Hazine’de para dolu iken ve yurt dışı ilişkilerde herhangi bir ambargo yokken yerli imalatçıların tercih edilmemesinden dolayı sıkıntılıyız. Yani bu alanda yerli ve milli ürünlerin tercih edilirliği konusunda ciddi problemlerimiz var. Yerli mühimmat üreticileri, ancak Almanya, Avusturya, ABD ile yaşanan silah krizlerinin ardından bir araya getirilerek üretim kabiliyetleri soruldu. Ancak eğer ABD silahları verseydi yine bize bunlar sorulacak mıydı? Yerli üreticiler olarak sadece ambargo döneminde hatırlanmak istemiyoruz.
Başkanlığın bir şey yaptırırken veri tabanında bütün firmaların kabiliyetlerini biriktirmesi gerekiyor. Böylece hem gizlilik sağlanmış olacak. Hem bir yere toplanmış olacak. Bir firma malzeme üretiyor veya üretme kabiliyeti var, diyelim biz onu bilmeden ithal etmek zorunda kalıyoruz. Çok daha büyük katma değerli ürünler Türkiye’de üretilerek, döviz konusunda daha korumacı olacağız kanaatindeyim.
"Savunma sanayi firmaları sivil piyasaya da üretim yapabilmeli"
Vedat Yakupoğlu, Yakupoğlu Yönetim Kurulu Başkanı
Yakupoğlu olarak, Türkiye’de 3, İngiltere’de bir işletmemiz var ve toplam 95 bin metrekare kapalı alanda üretim yapıyoruz. Son 10 yıldır İSO 500 listesinde yer alıyoruz. Ayrıca Ankara’da en çok istihdam sağlayan şirketlerin içindeyiz, yıllık ortalama ciromuz 120 milyon dolar civarında. Yurt dışında başta İngiliz ordusu olmak üzere Avrupa, Orta Doğu ve Afrika dahil olmak üzere 50 civarında ülkeyle iş yapıyoruz. İhracatta da ilk bin firma içinde yer alıyoruz. Başta savunma sanayi olmak üzere normal piyasaya da üretim yapıyoruz. Savunma sanayi firmalarının kendilerini güvence altına alabilmeleri için sivil piyasaya da üretim yapmaları gerekiyor. Genellikle savunma sanayi firmalarının müşterileri tektir. Eğer o müşterinin siparişini kaybederse, işini de kaybeder. Savunma sanayinin her zaman ailedeki çocuk gibi desteklenmesi gerekir. Savunma sanayine ciddi anlamda önem veren ülkeler, hem ekonomik olarak hem de siyasi ve askeri olarak kaderlerini değiştirirler. Bir savunma sistemi, füze sistemi, silah sistemi ülkenin kaderini etkiler. Bunun en güzel örneklerinden birisi ABD’dir. Keza Rusya’yı enerji ayakta tutmakla birlikte en büyük gücü silah sistemleridir. Biz şirket olarak yüksek teknolojili, fonksiyonel ayakkabı, özel askeri kıyafet üretiyoruz. Endüstriyel çadırlar, aşırı soğuklara dayanıklı üniformalar yapıyoruz. BM ve AFAD’a yanmayan, su geçirmeyen çadırlar üretiyoruz. Yıllık 2 bin ton kadar da kauçuk hammaddesi üretiyoruz. Bizden önce bir asker 5-6 çift bot eskitir, tabanları sökülürdü. Bizim ürünlerimizle askerliklerini tamamlayıp, botlarını da evlerine götürüyorlar. Aşınma süresi otomobil lastiğiyle aynı. Biz hem üretim kalite sürecini kontrol etmek, hem de maliyeti düşürmek adına hammaddeyi kendimiz üretiyoruz. Eskiden ranzaları 4 asker zor kaldırırken, şimdi biz çanta içinde taşınabilir ranza yapıyoruz. Ürünlerdeki metal aksesuarları kendimiz üretiyoruz, ayrıca mühendislik plastikleriyle ilgili çalışmalarımız var. İş kazalarında ölümlerin en büyük sebebinin ayakkabıların tabanı olması yüzünden özel iş güvenliği ayakkabıları yapıyoruz. İşimizin en önemli parçalarından birisi Ar-Ge ve biz Ar-Ge ile tasarımı birlikte düşünüyoruz.
"Kamu, firmaları bir araya getirmeli"
Ata Egemen Nayır Dorçe Sanayi AŞ
Prefabrik, çelik konstrüksiyon ve konteyner yapıları imalatı gerçekleştiriyoruz. Aynı zamanda bunun genel müteahhitlik anlamında inşaat işleriyle beraber kurulumunu yapıyoruz. Bu yönüyle sektörde hem sanayici hem müteahhit kimliği olan tek firmayız. Ürünlerimizin büyük bir kısmını ihraç ediyoruz.
Savunma sanayi ile ilgili geliştirdiğimiz projeler içinde, kurşun geçirmez, balistik, patlamaya dayalı kabinler, karakol yapıları tasarlıyoruz. Son üç yıldır dünya inşa eden müteahhitler sıralamasında ilk 250 içinde yer aldık. Özellikle askeri projeler kapsamında, ulaşımın zor olduğu sınır bölgelerinde, helikopter veya elle taşınabilir üniteler tasarlayarak sınır güvenliğinin artırılmasına yardımcı oluyoruz. Aynı şekilde askeri üsler, acil durumlarda ve savaşta kullanımı, sağlık hizmetlerinin sürekliliğini sağlayabilmek için mobil hastane çözümleri üretiyoruz. Bunlar aynı zamanda NATO standartları üzerinde gerçekleştiriyoruz.
Sınır karakollarının oluşturulması konusunda da çalışıyoruz. Bir diğer konumuz da sınır güvenliği ve ihlallerin azaltılması. Kaçakçılık ve terörün önlenmesi, koruyucu, caydırıcı tedbir oluşturması için özellikle kadar kontrol sistemleri içerisinde, veri işleme merkezleri, radar iletişim merkezleri, ticari malların kontrolü için geçici gümrük kontrol merkezlerinin oluşturulması, kaçakçılığın önlenmesi için sınır izleme sistemleri kumanda kontrol merkezleri, aynı zamanda bunları kontrol edecek personel komuta kontrol merkezleri konusunda çalışıyoruz.
Ayrıca ani göç dalgalarında geçici barınma merkezleri ve geri gönderme merkezlerinin oluşturulması konularında da kamu ile işbirliği içindeyiz. Şu ana kadar yaklaşık 17 bin konteynerlik mülteci kampı tamamladık. Askeri eğitim kampları konusunda Türkiye’deki benzer durumu yaşayan ülkelerle çalışmalarımız devam ediyor. Yüksek teknolojili üretim yaptığımız için maliyetlerimiz de çok yüksek oluyor. Hizmetin devamlılığı için ürünlerimizin güvenlik seviyesinin de çok yüksek olması gerekiyor. Bu yüzden de ihtiyaç sahibi kurumlarla işbirliği içinde çalışmalar yapıyoruz. Ar-Ge çalışmalarımız sürerken, Ar-Ge tasarım merkezi kurmaya da hazırlanıyoruz. Sektördeki gizlilik konusunun yüksek seviyede olması sebebiyle firmaların yaptığı çalışmalara özelikle yeni malzemelere ulaşma konusunda ciddi sıkıntı yaşıyoruz. Başka bir ifade ile birçok üründe ülkemizin üretme yeteneği var ama kimse birbirinin farkında değil. Geliştirdiğimiz bir üründe ihtiyacımız olan malzeme Türkiye’de var fakat biz farkında değiliz. Bu yüzden kamu bu konuda öncülük edip, bizleri bir araya getirilecek platform oluşturması gerektiği kanaatindeyim. Biz tek başımıza buna ulaşmakta zorlanabiliriz. Belki buna ulaşmakta zorlanırız ama projeyi takip eden büyük şirketler, askeriye, Ar-Ge çalıştırması yaptırıyorlar ama bunların bir araya getirilip, nihai ürün konusunda daha iyi çözümlerin ortaya çıkarılmasında işbirliği lazım.