Yeni yatırım için kapıda bekleyen var
TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici, alınan önlemlerin yarattığı ivmenin ilk çeyrek bilançolarından itibaren yavaş yavaş görüleceği öngörüsünde bulundu.
Ece CEYHUN
Türkiye’nin bulunduğu kur-faiz seviyesi ve temel ekonomik göstergeleriyle yatırımcı açısından çok cazip bir tablo çizdiğini belirten TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici, “Üzerimizde jeopolitik risklerin getirdiği bir katman var, o katmandan dolayı içeriye giriş çok fazlaymış gibi gözükmüyor. Fakat gelmek için kapıda bekleyen yatırımcılar var” dedi.
Mevcut kur seviyesinin ihracatını iyi yapan, finansmanını doğru kullanan firmalar açısından yeni pazar bulma ve satışlarını hareketlendirmek adına yardımcı olabilecek bir noktada olduğunu da kaydeden Leblebici, “Yeniden açılan pazarlara yöneliş var. Son göstergeler Avrupa’da canlanmaya işaret ediyor. Bu da bizim ihracatımıza pozitif katkıdır” diye konuştu.
Gösterge CDS’tir, CDS’lerde değişiklik yok
Türk bankalarının son dönemde yaptığı sermaye benzeri kredi borçlanmaları ve tahvil ihraçlarına gelen talebe bakıldığında borçlanma tutarının 2-3 katı taleple karşılaşıldığına işaret eden TEB Genel Müdürü Leblebici, “Demek ki Türkiye iştahı hala var. Türkiye göstergeleriyle en sağlam ülkelerden birisi. Jeopolitik yapı düzeldikçe biz daha fazla yatırımcının geldiğini göreceğiz” ifadelerini kullandı.
Rating şirketlerinin borçlanmalara olan etkisinin ise sınırlı olduğuna ve ortalamada 0.25 baz puan olabileceğine işaret eden Leblebici şu değerlendirmeyi yaptı: “Bankacılık sektörü bu artışı rahatlıkla absorbe edecek kapasiteye sahip. Ekonomik büyüme açısından negatif etkisi olmaz. Bunun rahatlıkla altını çizerek söyleyebiliriz. 15 Temmuz’dan sonra ‘Moody’s’in not düşüşü çok da önemli etki yaratmayacak’ demiştim. Aradan geçen zaman haklı çıkardı. Etki sınırlı kaldı. Bunun en önemli göstergesi Türkiye’nin CDS’leridir. CDS’lerde büyük değişiklikler yok. Global likidite devam ediyor. Global likidite devam ettikçe bunun sektöre yansıması da sınırlı olur.”
Bu büyümeyi devam ettirmek gerek
Son dönemde gelen kredi taleplerinin ağırlıklı olarak işletme sermayesi ihtiyacına dönük olduğu bilgisini de paylaşan Leblebici, ‘KGF kredilerinde limitin sonuna kadar kullanılmasını beklermisiniz?’ şeklindeki bir soruya da “Umarım olmaz. Hızlı büyümesinin de sakıncaları var. 250 milyar TL’ye de gidebiliriz. KGF kaybettiğimiz ivmeyi yeniden kazanmamızı sağladı. Kredilerde bu çeyrek büyümeye başladık. Bu büyümeyi ikinci ve üçüncü çeyrekte devam ettirebilirsek bunun çarpan etkisi yüksek olur. Unutmamamız gereken hala Türkiye’nin bir finansman ihtiyacı var. Bunu yapmakla da çözmeyiz. O finansmanı sağlayacak bir hikayeyi de tekrar gündeme getirmemiz gerekiyor. O hikayeye ihtiyacımız var” cevabını verdi.
2016 yılının zor geçtiğini ama Türkiye’de tüm kurumların iyi reaksiyon verdiğine değinen Leblebici, “İlk 3 ayda aldığımız o kararların pozitif etkilerini görüyoruz. Böyle giderse yıllık kredi büyümesi yüzde 20 seviyelerine yaklaşacak gibi” dedi.
Ekonomiyi hızlandırmak için KGF’ye ihtiyaç vardı
Şu anda kredilerde KGF’nin de etkisiyle ticari taraf başta olmak üzere KOBİ’den kurumsala reel sektör tarafında hareketlilik olduğunu ve rekabetinde bu tarafta yoğunlaştığını aktaran Leblebici, buna karşılık bireysel tarafın daha yavaş seyrettiğini kaydetti. Ümit Leblebici, “Ekonomik aktiviteyi hızlandırmak için KGF’ye ihtiyaç vardı. Ama doğru müşteriye bunu yapmak gerekiyor. Çok iyi firmalar var. Bu firmalar kendi ellerinde olmayan sebeplerle birtakım sıkıntılar yaşadılar. O nedenle de bankacılık sektörü yardımcı olmak için çaba sarf etti. Türkiye’de ekonomik değer yaratmak çok zor bir iş. Yarattığın değeri de koruman lazım. Böyle ani şoklar olduğunda bankacılık sistemi de refleks göstermeli. Şu anda bunu yapıyoruz. Çok kötü firmalara yapılacaklar da sınırlı” dedi.
Alınan önlemlerin tamamının ekonomiye hız kazandıracak nitelikte olduğunun da altını çizen Leblebici, ilk çeyrek bilançolarından itibaren yavaş yavaş canlanmanın görüleceği öngörüsünde de bulundu.
Naçizane ben Moody’s ile aynı fikirde değilim
Tam bu noktada Moody’s’in görünümü negatife çektiği raporda yer alan Türkiye değerlendirmesine de katılmadığını vurgulayan Ümit Leblebici, “Hemen düzeltelim. Öne çekilmiş bir talep yok. Aksine ertelenmiş bir talep var. İkisinin arasındaki büyük farkı koyalım. Darbe girişiminden sonra ekonomi negatife gitti. Burada bir talep çekilmesi değil talep durması oldu. Moody’s’in yorumuna onun için katılmıyorum. Bu hareketler ertelenmiş talebin ivmelenmesine neden oluyor. Ertelenmiş talebin ivmelenmesini de yaratmak durumundayız. Yabancı ülkeler yaptığı zaman bazı şeyleri ‘çok iyi’ diye kabul ediyoruz. Subprime krizi yaşadılar ve çok büyük çaplı bir mali genişleme yaptılar. Batan şirketlerin tahvillerini aldılar. Likidite pompaladılar. ‘Onlar yapınca doğru biz yapınca yanlış’ olamaz. Ekonomiyi canlandırıp ayağa kaldırmak istiyorsanız literatürde bu işin 2 yolu vardır. Ya mali genişleme yaparsınız ya da parasal genişleme. Türkiye mali olarak güçlü. Bütçe açığımız gayet iyi. ‘Çok genişledik çok enfl asyonist oldu’ dersek onun da önlemini alırız. Biz bu ivmeyi vermeseydik bugün çakılırdık. Naçizane ben Moody’s ile aynı fikirde değilim” diye konuştu. Türkiye daima problemlerini çözen ülke oldu Ekonominin nasıl olacağına ilişkin bankacılık sektörünün genel beklentisini “İyiye doğru gideceğiz” sözleriyle özetleyen TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici, “Çünkü önlem almakla ilgili herkesin iyi niyeti var. Sistem kendini iyiye hazırlamış durumda. Onun içinde referandumun tek başına etkisi olmaz. Çok yüksek sesle konuşuyoruz… Arada kaçırıyoruz.
Türkiye daima problemlerini çözen bir ülke oldu
Bazen zamana yaygın çözüyoruz, çok hızlı çözemiyoruz ama çözüyoruz. İşlemeyen yerler varsa onlarda zamanla tamir edilerek gidiyoruz. Türkiye demokrasisine liberal ekonomisine sahip çıkar. Parlamenter sistemde evet te çıksa hayır da çıksa Türkiye bir konsensüs sağlayarak ileriye doğru hamlesini yapar” değerlendirmesini yaptı.
KÖTÜ GERİDE KALDI
TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici ile işin sadece kredi tarafını değil tasarruf tarafını da konuştuk. Leblebici, dünyanın her ülkesinde mevduatın vadesinin 1 yılın ya da 5 yılın üzerine çok zor çıktığına işaret ederek, “Faiz, sıfıra yaklaştığında olur. Bankalarda likidite aslında uzun süre kalıyor. Ama faizini biz aylık olarak ayarlıyoruz. Dolayısıyla taşınan risk likidite değil, faiz riski. Her risk bankacılık sektörünün üzerinde durduğu sürece bir problem var. Sermaye piyasalarını geliştirmek durumundayız. Sermaye piyasalarını geliştirmezsen bunun alternatifi mevduat oluyor. Kamunun borçluluğu yüksekken Hazine kağıdı alayım diyordu. Alternatif olarak bir şey kalmayınca herkes ya mevduat yapıyor ya da gayrimenkul bakıyor. Neyi eksik yapıyoruz dersek… Biz bu sermaye piyasalarını geliştirmezsek problem. Oradan yeni enstrümanlar çıkartacağız. Fonları çekeceğiz. Emeklilik fonlarını çekeceğiz. Bu yapı işin benzini. Onu oluşturmadan motor çalışmıyor. Bizim motor şu anda bu kadar çalışıyor. Mümkün olduğu kadar çok ürün bu piyasaya gelmeli. Gayrimenkul sertifikası da doğru adım. Her enstrümanda kendi yatırımcı bazını oluşturuyor” değerlendirmesini yaptı.
Dövizle borçlanmaya sınır çift yönlü gelebilir
Özel sektörün yabancı para cinsinden borçlanmasına sınır getirilebileceği yönündeki açıklamaları hatırlattığımızda ise Leblebici, önlemlerin hem reel sektör hem de bankacılık sektörü üzerinden çift yönlü gelebileceğini söyledi. Leblebici, “Benim hissiyatım hem reel sektörde hem de bankacılık tarafında çift yönlü, engelleyici de diyemem ama riskleri absorbe etme kapasitesini artırmaya yönelik bir yapı oluşturulacak” dedi.
TEB, 90’ıncı yılını devirmeye hazırlanıyor
Türkiye’nin en eski ikinci özel bankası olan TEB, bu yıl 90’ıncı kuruluş yıldönümü kutlamaya hazırlanıyor. Leblebici, “TEB, Cumhuriyet'in zor yıllarında, 1927’de esnafın bir araya gelerek kurduğu bir banka. 2017 yılında 90. yılımızı kutlarken “iyi banka” olmak için çalışmaya devam ediyoruz” diye konuştu.
MOTOR BU KADAR ÇALIŞIYOR
TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici ile işin sadece kredi tarafını değil tasarruf tarafını da konuştuk. Leblebici, dünyanın her ülkesinde mevduatın vadesinin 1 yılın ya da 5 yılın üzerine çok zor çıktığına işaret ederek, “Faiz, sıfıra yaklaştığında olur. Bankalarda likidite aslında uzun süre kalıyor. Ama faizini biz aylık olarak ayarlıyoruz. Dolayısıyla taşınan risk likidite değil, faiz riski. Her risk bankacılık sektörünün üzerinde durduğu sürece bir problem var. Sermaye piyasalarını geliştirmek durumundayız. Sermaye piyasalarını geliştirmezsen bunun alternatifi mevduat oluyor. Kamunun borçluluğu yüksekken Hazine kağıdı alayım diyordu. Alternatif olarak bir şey kalmayınca herkes ya mevduat yapıyor ya da gayrimenkul bakıyor. Neyi eksik yapıyoruz dersek… Biz bu sermaye piyasalarını geliştirmezsek problem. Oradan yeni enstrümanlar çıkartacağız. Fonları çekeceğiz. Emeklilik fonlarını çekeceğiz. Bu yapı işin benzini. Onu oluşturmadan motor çalışmıyor. Bizim motor şu anda bu kadar çalışıyor. Mümkün olduğu kadar çok ürün bu piyasaya gelmeli. Gayrimenkul sertifikası da doğru adım. Her enstrümanda kendi yatırımcı bazını oluşturuyor” değerlendirmesini yaptı.