“Türkiye’nin gündemi dijital dönüşüm ve teknoloji olmalı”
İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, teknolojinin değiştirdiği iş modellerine uyum sağlamayan işletmelerin yok olmaya mahkûm olduğunu dile getirdi.
ECE CEYHUN - ESRA ÖZARFAT - GÜLAY SOYDAN PEHLEVAN
BURSA - İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, iş modelleri değişirken, o modellere adapte olmayan kurumların yok olacağını vurgulayarak, “Türkiye’nin gündemi de dijital dönüşüm olmalı” dedi.
İş Bankası ile DÜNYA Gazetesi’nin 2008 yılından bu yana ortaklaşa düzenlediği geleneksel “İş’le Buluşmalar” toplantısının 41. durağı Bursa oldu. “Dijital Dönüşüm ve Yeni Sanayi Devrimi” başlığında düzenlenen toplantı Hilton Bursa Convention Center & Spa Balo Salonu’nda gerçekleştirildi. Açılış konuşmasını Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali’nin yaptığı İş’le Buluşmalar’a, Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Faruk Eczacıbaşı da katıldı. Moderatörlüğünü DÜNYA Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ’ın yaptığı panel bölümünde de Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aran, Arçelik AŞ Üretim Teknolojileri ve Endüstri 4.0 Yöneticisi Ömer Faruk Özer ve DÜNYA Gazetesi Yazarı Dr. Rüştü Bozkurt katılımcılarla deneyimlerini paylaştı.
Dijital dönüşüm ve “aracısızlaşma” nın en önemli gündemlerini oluşturduğuna vurgu yapan İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, sürecin tehdit ve fırsatları beraberinde getirdiğini dile getirdi. Bu süreçte bankacılığın nasıl var olabileceğine ilişkin bir değerlendirme yapan Bali, şunları söyledi: “Bankacılığa bir şey olur mu? Herkese bir şey olabilir. Bankacılara, başka mesleklere ve işlere de olabilir. Dünya sürekli olarak değişim, dönüşüm ve devinim içerisinde. Bunun şu andaki teknolojik karşılığı dijitalleşme. Dünya üzerindeki 700 yıllık firmalar değişen koşullara adapte olabilme yeteneği sayesinde ayakta kalabiliyorlar. İşler yok olmuyor. İş modelleri değişirken o iş modellerine adapte olmayanlar yok oluyor. Siz bir iş kolunda yetenek kazanabildiyseniz, derinleştiyseniz, yaygınlaştıysanız, güçlü bir oyuncu olarak değişen koşullarla sürekli olarak iletişim halindeyseniz, aynı işi yapmaya devam edersiniz ama farklı şekillerde. Tabii ki bankalar bugünkü çalışma düzeniyle aynı şekilde çalışmaya devam etmiyor olacaklar ama bu bir yok olma değil.”
“Bankacılık dahil bütün sektörlere giriş bariyerleri hızla düşüyor”
Bankacılık dahil bütün sektörlere giriş bariyerlerinin hızla düştüğüne dikkat çeken Adnan Bali, yeni nesil kişiselleşmiş çözümlerin öne çıktığını söyledi. Bali, bu noktada Fintech/Startup’ların sundukları yenilikçi, müşterilerin hayatını kolaylaştıran ve kişiselleşmiş çözümlerin bankacılık sektöründeki dijital dönüşüm içerisinde önemli rol oynadığını aktardı. Fransız PSA Group’un 1862 yılında kurulan, 10 üretim tesisi, 38 bin çalışanı, 50’nin üzerinde ülkede operasyonu bulan Opel’i 2,3 milyar dolara, Intel’in ise 1999 yılında kurulan teknoloji firması Mobileye’ı 15 milyar dolara satın aldığını hatırlatan Bali, iki satın almanın da içinde bulunduğumuz dünyayı anlamaya yardımcı olduğunu kaydetti. Adnan Bali, “Ünü dünyaya yayılmış Opel ile adı pek duyulmamış Mobileye’ın satışı arasında tam 12,7 milyar dolar fark var. Yani geleceğin yazılım, kodlama gibi gelişmelerin odağında olan bilişim sektörünün elinde yükseleceğini öngören iş adamları, bu alanlara mevcut sektör ve markalardan daha çok yatırım yapmaktan hiç çekinmiyor. Tarım devrimi ve sanayi devrimi gibi dönüm noktalarından sonra günümüzde adeta bir teknoloji devrimi yaşıyoruz. Ben esasen Türkiye’nin gündeminin de böyle konular olması gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu.
'Fabrika kurmak kolay ancak eğitim unutulmamalı'
Özer: Dikkatli olunmazsa Endüstri 4.0’da yanlış yatırımlar yapılır
Panelde konuşan Arçelik Üretim Teknolojileri ve Endüstri 4.0 Yöneticisi Ömer Faruk Özer, günümüzde ürünlerin çok hızlı değiştiğini ve müşterilerin farklılaştığını belirterek, “Örneğin Türkiye’de yaptığımız bir ürünü Pakistan’da satamıyoruz. Hindistan, Romanya, Almanya farklı ürünler istiyor. Bu çeşitliliği yönetebilmenin çağımızdaki dijitalleşme ve entegrasyonu uçtan uca sağlayarak gerçekleştiğini görüyoruz” dedi. Arçelik’in Endüstri 4.0 yolculuğunun Romanya fabrikasıyla başladığını belirten Özer, “Işıksız, otomasyonu çok yüksek ve kalite kontrollerinin hat üstünde dokunmadan yapılacağı bir fabrika mottosuyla gittik. Endüstri 4.0 hayatımız böyle başladı. Meğer dünya almış başını gidiyor. Arçelik’in etrafı sarıldı. Tüm şirketler Endüstri 4.0’ı bizimle yapmak istediler. Bu iki yılda ne satın almamayı öğrendik. Dikkatli olunmazsa çok ciddi vakit kaybedeceğiz. Yanlış yatırımlar yapılacak. Bu konuda hepimize çok büyük görevler düşüyor. Teşviklerle, fonlamalarla makine almak, fabrika kurmak çok kolay ancak bir şeyi unutuyoruz. O da eğitim.
Arçelik olarak iki yıldır bu noktada çok ciddi yatırımlar yapıyoruz” şeklinde konuştu. Ana sanayilerin önündeki en büyük problemin ürünlerin katma değerini artırmak olduğuna işaret eden Özer, bu katma değerin nasıl birlikte yaratılacağı konusunda iki yol olduğunu söyledi. “Bunlar üretim maliyetlerini azaltma ve markalaşma” diyen Özer, “Ana sanayi ile KOBİ arasındaki fark verimlilikten geçiyor. Yardımcı sanayilerin kol kola verip birlikte iş yapması gerekiyor. Birlikte ekosistem kurmak, bir yere gitmek ve paylaşımın olacağını gördük. Bu uzun bir maratondur. Bugün yaptığımız yatırımı yarın alabilmenin imkanı yok. O yüzden birlikte iş yapıyor olmamız lazım. Hem devletimiz hem ana sanayi hem de KOBİ’ler olarak herkes elini taşın altına koymak zorunda. Birlikte çalışmayı nasıl öğreneceğiz? Orayı biraz tartışmamız lazım çünkü o kültürümüz çok oluşmadı” ifadelerini kullandı. Bu kapsamda Arçelik olarak tüm dünya şirketlerine, rakiplerine mektup göndererek fabrikalarını karşılıklı inceleme teklifinde bulunduklarına değinen Özer, şunları kaydetti: “Bize ilk başvuranlar Çinliler oldu. Türkiye’den herhangi bir rakibimiz gelmedi. Çin’deki tüm fabrikaları dolaştık. Gördük dijitalleşmenin en hızlı olduğu ülke Çin. Hazır olma endekslerine, dünya ekonomik forumlarında çıkan belgelere baktığımızda Almanya’dan daha önde. Bunun sebebiyse, Çin’in müşteri memnuniyetinden üretim hattına kadar tüm entegrasyonu kurması. Bu tabii ki altyapı, devlet desteği, vizyon, herkesin yan yana çalışmasıyla oluyor.”
Startup’ların önemine dikkat çeken Özer, her bir firmanın bir startup’ın elinden tutması halinde çok ciddi bir iş yapmış olacağını, çok güzel fikirlerin ve bedava bir kaynağın KOBİ’leri beklediğini vurguladı. Özer, “Bunlar ülkemizin geleceği, değerleridir. Maliyetleri çok ucuz ve bu sermayeye çok ihtiyaçları var. Bu can suyunu el ele verip startup’lara sunmalıyız. Teknoparklarda 4 bin 360 startup’ın listesi var” şeklinde konuştu.
Aran: Blockchain 2020 sonrasında kullanılır hale gelecektir
İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aran da paneldeki konuşmasında bankalarının startup’lara destek vermenin yanı sıra katma değer sağladıklarına işaret etti ve “Türkiye’nin kalkınması için teknolojik iş yapmak isteyen herkese kapımız açık” dedi. İş Bankası’nın mobil bankacılık uygulamasını yazan ve diğer bankalara da hizmet veren bir startup şirketin 2012 yılında 100 milyon dolara satın alındığını belirten Aran, sadece Türkiye’de değil Silikon Vadisi’nde açtıkları ofisle Türk startupları yabancı yatırımcılarla buluşturduklarını, bu şirketler arasından milyar dolarlık bir yatırım ortaya çıkaracaklarını düşündüklerini anlattı. Farklı endüstrileri takip ederek kendi alanına entegre edebilmenin inovasyonun en kolay yolu olduğuna işaret eden Aran şunları söyledi: “Dünya üzerindeki bazı ülkelere karşı bilgiyi üretme ve teknolojiyi kullanma konusunda bir adım geride olduğumuzu düşünüyorsak bu bilgi aktarımını ve kopyalamayı en azından çok hızlı yaparak mesafeyi kapatabiliriz.” Dijital dönüşüm sürecinde yapay zekanın bankacılığı da değiştirdiğini dile getiren Aran, hiçbir kuruma ihtiyaç duymadan tüm finansal hareketlerin ötesinde kontratları yönetebilecek bir teknoloji olan Blockchain’in henüz olgunlaşmadığını belirtti. Aran şu değerlendirmeyi yaptı: “Çok ciddi problemleri var. Bir şeyin yerini alabilecek olgunlukta ve sade bir vatandaşın anlayabileceği basitlikte değil. 2020 yılına kadar basitleşme, anlaşılma ve regülasyon sürecinden geçeceğini, sonrasında kullanılır hale geleceğini düşünüyoruz. En büyük sorun Bitcoin’in çalınabilir olması. Bu noktada da Blockchain üzerinden Bitcoin’i koruyacak bankalara ihtiyaç olacaktır.”
Bozkurt: Algoritma olmayan bir ürün kalmayacak
Panelde Dünya Gazetesi Yazarı Dr. Rüştü Bozkurt da Endüstri 4.0 sürecinin fırsatlarla birlikte tehditleri de beraberinde getirdiğine işaret ederek, özellikle iş dünyasının Ar-Ge, tasarım ve inovasyon konusuna önem verilmesi gerektiğine dikkat çekti. Önümüzdeki 5 yılda içinde algoritma olmayan bir ürün kalmayacağını belirten Bozkurt, artırılmış gerçeklik ve blockchain gibi teknolojilerin 10 yılda bugünküne benzemeyen bir yaşam biçimi ve yaşam tarzı getireceğini, pek çok mesleğin bu süreçte değişime uğrayacağını söyledi.
Eczacıbaşı: Eski gözlükle bakarsak şaşırmaya devam ederiz
Toplantıda konuşan Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Bilişim Vakfı Başkanı Faruk Eczacıbaşı ise soğuk savaşın sonu, Berlin Duvarı’nın yıkılışı ve internetin yaygın şekilde kullanılmaya başlandığı 1989 yılının bir milat olduğu vurguladı.
Faruk Eczacıbaşı, “Yeni döneme yaklaşamazsak, eski gözlüklerle değerlendirmeye devam edersek şaşırmaya da devam edeceğiz. Ama bu değişimi doğru değerlendirebilirsek gerek Türkiye’de gerekse dünyada çok farklı bir yere oturacağımıza inanıyorum” dedi. Endüstri 4.0’ın genellikle sanayi bakış açısından değerlendirildiğini ifade eden Eczacıbaşı, şunları kaydetti: “Endüstriyel değerler zinciri kavramı, sistemindeki yaklaşık 2 milyon kayıtlı perakendecisi ve markası ile 350 milyon ürün kalemini bulunduran Amazon benzeri kurumlar tarafından tepetaklak edilecek. Verileri kullanan bu kurumların endüstriyel kurumların üzerinde çok önemli bir kontrol mekanizması kuracak. Buna göre kendi davranışlarınızı şekillendirmeniz gerekiyor. Değişim hiçbir zaman yalnız başına gelmiyor. Kendi karanlık yüzüyle de geliyor. Teknoloji, verimliliğe aydınlık tarafa ne kadar çarpan etkisi yapıyorsa aynı şekilde karanlık tarafa da yapıyor. Bizim gibi verimliliğe katkıda bulunmak isteyenlere düşen ise karanlık taraftan uzak durarak, karşı önlemler alarak, aydınlık tarafı kucaklayarak, kendimiz, kurumumuz, ülkemiz, toplumumuz yararına nasıl kullanmamız gerektiğini belirlemek.”