Trafik sigortasında araç değil şoför sigortalanacak
Başbakan Yardımcısı Şimşek trafik sigortası konusunda yeni bir çalışma yürütüldüğünü artık aracın değil şoförün sigortalanacağını söyledi.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, NTV'de gerçekleştirdiği mülakatta “Nisan'dan sonra yatırımlarda güçlenme bekliyoruz” dedi.
Türkiye'ye ilişkin Ocak ayı verilerinin ılımlı büyümeyi işaret ettiğini belirten Şimşek, henüz yatırımlarda bir güçlenme olmadığını ifade etti. Şimşek, referandum belirsizliğinin ardından ekonominin ivme kazanacağını dile getiren Başbakan Yardımcısı, Türkiye'nin işsizlik oranını azaltmak için 700 bin – 800 bin arası istihdam yaratması gerektiğinin altını çizdi.
Şimşek, Türkiye verilerinin dördüncü çeyrekte “kötü” olmadığı ve iç talebin son çeyrekte oldukça canlı olduğu değerlendirmesinde bulundu. “Bütün sıkıntılara rağmen ılımlı büyümenin devam ediyoer olması Türkiye açısından son derece önemli” diyen Şimşek, Merkez Bankası'nın faiz artırımının “çok kritik” olduğunu belirtti. Bireysel emeklilik sistemine 980 bin otomatik katılımcı olduğunu ifade eden Şimşek, katılımcıların yüzde 26'sının çekilme hakkını kullandığını ifade etti.
Trafik sigortasına yeni ayar
Trafik sigortası konusunda şu anda yeni bir model üzerinde çalışıldığını söyleyen Şimşek şöyle devam etti:
Sistemin şöyle bir eksikliği var, trafik sigortası zorunlu bir sigorta. Sizin karşı tarafa vereceğiniz zararı karşılamak için düzenlenmiş. Dolayısıyla arabadan çok aslında şoförün sigortalandırılması lazım. Arabanızın sigortası var, belki de hiç deneyimi olmayan bir şoföre 'hadi al sür' diyorsunuz. Primleri yükselten bu tür faktörler var. Hazine'ye söyledim, arkadaşlar çalışıyor. Sadece taşıtın değil sürücünün risklerini de dikkate alan bir sistem... Bu muhtemelen kaza ve zarar sayısını azaltır, primleri aşağı çeker."
imşek, 2008 küresel ekonomik krizinin ardından bireylerin döviz cinsinden borçlanmasını yasakladıklarını hatırlatarak, "İyi ki yapmışız, yoksa şu an çok ciddi bir sorun ile karşı karşıya olurduk." ifadesini kullandı.
Tüketici kredilerinde faizleri sabitlediklerini anımsatan Şimşek, şöyle konuştu:
"Dolayısıyla biz aslında hane halkını, tüketiciyi, çok profesyonel olmayan, çok sofistike düşünmeyen kesimleri faiz riski ve kur riskine karşı korumaya almışız. Şirketlerde bunu aslında KOBİ'ler üzerinden, bir miktar üzerinden bir şeyler yapmaya çalışmıştık ama demek ki yeterli değil. Reel sektörün ciddi bir açık pozisyonu var. Bu mevcut açık pozisyon başlı başına bir sorun, onun yönetilmesi lazım ama bundan sonra birtakım koşullar çerçevesinde ilave açık pozisyona izin vermemeye çalışacağız. Diyelim ki sizin hiç döviz geliriniz yok, sizin döviz ile borçlanmanız için ya tamamen hedging getireceğiz, yani bir finansal koruma, sigortalama anlamında söylüyorum, yoksa yapamayacaksınız. Ya da kısmi ihracat, turizm, müteahhitlik geliriniz var, onun ötesindeki açık pozisyona bakacağız, oraya sınırlamalar getireceğiz. Ama şirketin çok ciddi döviz geliri var ya da profesyonel bir şekilde bu riski yönetmeye razı, ilave sigorta primleri ödeyip kendisini korumaya alabiliyorsa zaten sorun olmayacaktır. Burada biz oturacağız, ilave açık pozisyona yönelik makro ihtiyati tedbirler geliştireceğiz. Mart sonu itibarıyla bu düzenlemelerin uygulamaya hazır hale geleceğine inanıyoruz."
"Bankacılıkta denetim ve düzenlemede yapısal bir sıkıntı yok"
Finans sektörüne yönelik sicil affı gibi yeni düzenlemelerin, bankacılık sisteminin sağlamlığının sorgulanmasına yol açacağına ilişkin eleştirilerin sorulması üzerine Şimşek, BDDK'nın bankaları, sermaye yeterliliği, aktif kalitesi, risk yönetimi gibi bütün hususlarda çok yakından takip ettiğini belirtti.
Şimşek, bir sıkıntı çıkması durumunda kurumun gerekli uyarıyı yaptığını ve tedbirleri aldığını vurgulayarak, "90'lı yıllarda olduğu gibi bankacılıkta denetim ve düzenlemede yapısal bir sıkıntı yok." dedi.
Bazı sektörlerde kredilerin taksitlendirilmesi ve yapılandırılmasının önünü açtıklarına dikkati çeken Şimşek, bunu mevcut sıkıntıların geçici olacağına inanarak gerçekleştirdiklerini söyledi. Şimşek, şunlar kaydetti:
"Türkiye'nin nisan sonrası güçlü bir toparlanmaya gireceği varsayımı ile, tekrar hızlı bir ivme kazanacağını düşünerek söylüyorum, bankacılık sektörünün zaten sermaye yeterlilik oranı son derece yüksek, bu tür geçici şokları çok rahat bir şekilde karşılayabilir. Bizim düzenlemelerimiz sağlıklı, bunu Basel Komitesi çok net bir şekilde ortaya koydu. Sicil affı bir talepti, yerine getirildi ama bankaların ellerinde bütün veriler var. O verileri yok etmiyorlar ki o risk değerlendirmesini sağlıklı bir şekilde yapıyorlar, yapacaklar. Zimmet konusu, başka bir yerde bizdekine benzer bir düzenleme yoktu, o dönemin şartları onu gerektiriyordu, bu şu anlama gelmiyor; 'Gelişigüzel kredilerin verilebileceği, risk yönetiminin bir kenara bırakılacağı', böyle bir şey asla söz konusu değil, olamaz. Dolayısıyla kamu ve özel sektör bankalarında BDDK'nın güçlü bir şekilde Türkiye'nin kazanımlarını koruması gerekiyor. Bu konuda en ufak bir tereddüt oluşmaması lazım. Bu dönemin geçici olacağını düşünerek, gerek turizmde gerek ekonomideki toparlanma bankacılık ve reel sektöre de olumlu yansıyacak."
"Biz rekabete inanıyoruz"
Şimşek, Türkiye Varlık Fonu'na (TVF) sağlanan avantajlara yönelik eleştirileri de değerlendirerek, "Fonun kendisinin birtakım avantajlara sahip olması ayrı bir şeydir. Fon kapsamında faaliyet gösteren firmaların rekabet gibi birtakım hususlarda imtiyazlı hale getirilmesi ayrı bir şeydir. Biz böyle bir şeyi öngörmedik. Buna ciddi bir şekilde bakacağız. Biz rekabete inanıyoruz." şeklinde konuştu.
Rekabetin olmadığı bir yerde tüketicinin cezalandırıldığını dile getiren Şimşek, "Fonun içindeki şirketlere rekabet normlarından imtiyaz sağlanması bizim hiçbir zaman düşünmediğimiz bir konu" dedi.