'Tarlada 1 lira, markette 5 lira' problemine BZT ile çözüm önerisi
Prof. Dr. Veysel Ulusoy, tarladan markete fiyatın katlanması ile ilgili olarak, "Çok aracılı sistem, fiyatları raflara gelinceye kadar 2’ye, 3’e, hatta 5’e katlıyor. Blockchain tabanlı bir sistem ile bu çözülebilir" diyor.
İBRAHİM EKİNCİ
Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysel Ulusoy’la röportajın, ‘ticaret savaşları’ konulu birinci bölümünü geçtiğimiz günlerde vermiştim. O bölümde “Ticaret savaşları 15 yıl sürer, Türkiye komşularla serbest ticaret bölgeleri kurmalı” görüşü öne çıkmıştı. Bu görüş üzerine yayından sonra tartışma da oldu. Ulusoy’la röportajın 2. bölümünü de okurlarımızın görüşüne sunuyorum. Benim en çok dikkatimi çeken, “Tarlada 1 lira, markette 5 lira” diye tartıştığımız tarım fiyatları... Tarımın tek konusu bu değil elbette ama üreticinin kazanamadığı, tüketicinin 8 liraya domates, 5 liraya soğan, patates yediği, artık birçok ürünün ithal edildiği bu sistem hepimizi yakıyor. Taşıma kayıpları yüzde 25’lerde! Çok aracılı sistem, fiyatları raflara gelinceye kadar 2’ye, 3’e, hatta 5’e katlıyor. Prof. Ulusoy’un çözüm konusunda tartışılması gereken görüşleri var. Teknoloji! Blockchain tabanlı bir sistem... Şunları söylüyor:
■ Yıllardır süregelen arazi-alıcı-haldeki toptancı-satıcı döngüsünde giden gıda ürünleri yolculuğunda en önemli sıkıntı arazide ucuz olan ürünlerin raflarda kat be kat yüksek fiyatlarla arz edilmesidir. Talep yönlü şikayetler hiçbir şeyi değiştirmediği gibi, hükümet tarafından da gıda sektörünün kontrol edilemediği bir durum ortaya çıktı. Sorunun kaynağında iki temel faktör rol oynuyor: Girdi maliyetleri ile aracının aşırı kar hırsı ve alıcı kuvvetinin yüksek olması. Gıda ürünlerinde hemen pazara sunulması zorunluluğu da alıcıya ek bir pazar kuvveti ve düşük fiyatları altın tepsi ile sunuyor.
'Teknolojik sistem fırsatçıyı kaldırır'
■ 1990’ların başında internetin ortaya çıkıp hayatımızın tüm yönlerini etkilemesine benzer bir oluşum var son günlerde. Finansal piyasalardan reel piyasaların tüm alanlarında kulanım sahası bulan söz konusu bu oluşumun adı Blok Zincir Teknolojileri, BZT, (Block Chain Technology). Her alanda olduğu gibi tarımda da kullanım olanağı buluyor. BZT gıda sektöründe nasıl kullanılır? Açıklayalım!
■ Sistem, eğer tam uygulama bulursa kademeler (bloklar) oluşturulacak, lojistik vb aktörler belirlenecek, her blokta akıllı kontratlar yapılacak. Aktörler veri paylaşımı, ürün sertifikasyonu, her kademede kanıt ve ilerleme raporları ile akıllı kontratlar yardımıyla üretim ve satış garantisinin resmini ortaya çıkaracak ve paylaşacak.
■ Ekonomik ve hukuki altyapıyı ayarlayan baş aktör her zaman devletin kurumları olacak. Kurulan bu yapısal düzen içinde BZT tarımsal faaliyetlerde katma değeri artırma, süreçte şeffaflık yaratma, en uygun ya da düşük fiyat oluşturma, aracıları (fırsatçıları) ortadan kaldırarak doğru fiyat oluşumunu garanti altına alma, uluslararası piyasalara girme olanağı yaratma, üretim finansmanı için en uygun araçlara erişme ve en önemlisi de tüketici ile doğrudan temasa geçme olanağı sağlayabilecek formasyona sahip gözüküyor.
'Teşvik sistemimiz hatalı, bebekler desteklenmeli'
Prof. Dr Ulusoy, Türkiye’de uygulanan teşvik sistemini eleştiriyor. Bu konuda söyledikleri şunlar: “Erginliğe gelmiş bir büyük yapıyı teşvikle beslemek kadar büyük bir hata olamaz. Hantallaşır! AB, tarihi olan büyük bir yapılanma... Bebek endüstrilere destek verirler. Küçüklere verdiğiniz her birimin dönüşü, büyüklere göre kat kat fazla olur. Biz büyükleri hantallığa alıştırdık. Devamlı talep gelecektir. Orta gelir tuzağının kalıtsal hale gelmesinin bir nedeni de bu. Hantal yapıları beslemek... Bebekleri besledik, büyüttük, evlendirdik, ellerine baston verene kadar destekledik. Halbuki yürüyene kadar, rekabetçi olana kadar destekleyeceksiniz. Yapısal reformlar gündemde ya konuşulması gereken konu bu olması lazım. Gençlere, startup’lara verilmeli. Üniversite mezunlarında işsizliğin yüzde 22’lerde olmasının nedeni de bu. Bebek endüstriler teşvik alamıyor. Büyümenin kaynağını daha başında öldürüyoruz. Uluslararası ticarette şu kadar ihracat yaptım kavramı bitti. Hangi ürünü daha iyi yapıp sattın, piyasa kuvveti yarattın? Ayakkabı alıp satabilirsin, TV de. Ama yarattığın farklılığın yapısı nedir? O fikirle satacaksın. 1 kilo malı şu fiyata satıyordun, şimdi şu fiyata... Endüstri için ticaret denilen bir kavram. “Bize İran’dan karpuz geliyor.” Bizden önce çıkar, gelsin. Faydası var. Ama Türkiye’nin kendi karpuzu çıktığında ithal etmeye devam ederseniz o olmaz işte.”
'Gümrük Birliği konusunda yeni bir çalışma yapılmalı'
Prof. Dr Ulusoy, ilki 1999’da, ikincisi 2006’da olmak üzere Gümrük Birliği (GB) konusunda iki çalışma yapmış. Bu konuda yeni bir çalışma yapılması gerektiğini söyledi. Bu, Türkiye’nin ticaret savaşları dönemine hazırlığıyla da yakından ilgili. Ulusoy, “1999’da GB’yi çalıştık. Zararımıza olduğunu gösterdik. Ticaret yaratıcı ve ticaret yönlendirici etkisini inceledik. Ticaret yaratıcı etki bana ne kadar ilave hacim yarattı? Trendden daha fazla bir sıçrama yaptırdı mı? Trendi kırıyorsa faydası var demektir. 3.5 milyar dolar kayıp hesapladık. Tepki geldi. ‘Aman efendim ihracatımız arttı, karşılama oranımız arttı.’ Trend ile kırılma arasındaki farkı anlamadılar. 2006’da yine araştırdık. GB sektörlerde yapısal bir uzmanlık seviyesi yarattı mı? Özellikli ürün üretim ortamı yaratıp ihraç ettiriyorsa... Hayır, biz ben bu işi en iyi yapıyorum noktasına gelmedik hiç bir üründe. Hatta ara malı bağımlılığını artırdı. Ticaret yönlendirici etkisinde, eğer 3. ülkelere ilave ticaret kapasitesi kazandırmıyorsa bu etkisi de yok. İki yönden de negatif etkisi oldu. Teknolojik ürün ve ihracat yönünden hiç geliştirici olmadı” diyor. Peki, ne yapmalı? Çıkmak mı gerekir GB’den? Ulusoy, “Çıkalım mı? diye sormak aşırı bir soru” diyerek şöyle konuştu: “Girdik biraz zararımıza oldu ama çıkmak daha fazla zarar verebilir. Bize verilen söz, tarım ve hizmetlerde de girecektik. Hala giremedik. Karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğumuz ürünlerde GB yok. Hep küstük, nara attık. Masaya oturmak için strateji oluşturmalıydık. Biz hizmet ve tarımda girmezsek o yapısal kırılmayı gerçekleştiremeyiz.”