Tapasuma’da meze tabakları “kişiye özel”
Tapasuma, İstanbul’un Çengelköy kıyısında, Sumahan on the Water Hotel bünyesinde yer alıyor
Mekan boğazın olmazsa olmaz mevsim balıklarının da yer aldığı a la carte menüye ek olarak, modern Türk ve Akdeniz mutfağından sıra dışı örneklerle leziz Türk mezelerini, lokmalıklar olarak çok farklı bir konsept ile misafirlerine sunuyor.
19. yüzyıl Osmanlı sanayi mimarisinin son örneklerinden bir olan ve Guardian gazetesinin İstanbul’un en güzel lokasyonlarından biri olarak gösterdiği tarihi “suma fabrikası”, Sumahan otelden sonra şimdi de Tapasuma restoran ile misafirlerini ağırlıyor.
İstanbul’un Çengelköy kıyısında, Sumahan on the Water Hotel bünyesinde yer alan Tapasuma, 1 Aralık 2012’de yepyeni bir konsept ve alışılagelmişin dışındaki tasarımıyla İstanbul’un lezzet hayatına katıldı.
Mekan, Boğaz’ın olmazsa olmaz mevsim balıklarının da yer aldığı a la carte menüye ek olarak, modern Türk ve Akdeniz mutfağından sıra dışı örneklerle leziz Türk mezelerini, lokmalıklar olarak çok farklı bir konsept ile misafirlerine sunuyor.
Tapasuma’nın mutfağı deneyimli Baş Aşçı Gökay Çakıroğlu’na emanet. Çakıroğlu, mekanın sekiz metrelik yiyecek barında, konukların midelerine olduğu kadar gözlerine de hitap eden sanatsal lezzet sunumları gerçekleştiriyor. Gündüz iş yemekleri, akşam özel toplantılar ve kutlamalar, gün batımında huzurlu bir mola yeri olarak tercih edilen Tapasuma,aynı zamanda kendine özel teknesi ile misafirleri İstanbul’un trafiğinden de kurtarıyor.
Tapa, şişe ağzını, mantar veya cam ile tıkamak, kapatmak anlamına geliyor.
Suma ise, kuru ve yaş üzüm ispirtosunun, anason tohumu ile ikinci defa damıtılmasından elde edilen damıtık içki. Kullanım alanları araştırılırken bulunan Tapasuma adı, restoranın hem yerli-yabancı dillerde kolay söylenebilmesi, hem de yiyecek barında İspanyol tapaslarının sunumlarına benzer bir konsept ile Türk mezelerinin sunulmasından yola çıkılarak ve binanın tarihini yaşatması için seçilmiş.
Tapasuma’nın hikayesini ve farklı mutfağını Sumahan Otel Genel Müdürü Tuba Tekeli’den dinleyelim:
Kendi meze tabağınızı kendiniz yaratıyorsunuz
“Tapasuma restoran Aralık 2012’de açıldı. Bilindiği üzere, ‘Tapa’, şişeyi mantar veya benzeri birşey ile kapatmak, tıkamak; ‘Suma’ ise alkolün saf ispirto hali, rakının anason eklenmeden önceki saf hali anlamına geliyor. Tapasuma ismiyle, hem binanın tarihçesine gönderme yapmak, hem de rakıyı şişeledik anlamı vermek istedik. İsminden algılandığının aksine, Tapasuma tam bir modern Türk ve Akdeniz mutfağı. En büyük özelliği ise, mezeleri İspanyolların tapas servisi gibi, tek tek kişiye özel sunması. Yani Türk ve Akdeniz mezelerini masada paylaşmak yerine, kendi özel meze-tapa tabağınızı kendiniz yaratıyorsunuz.
Misafirler için farklı konsept ve sunumlar
Misafirlerimiz bu farklı konsepti ve sunumları çok sevdi, Türk tapaları çok tercih ediliyor. Kaşarlı veya fıstıklı karides, kibbe (içli köfte), vişneli yaprak dolma, peynirli incir dolması, peynirli ılık kalamar, deniz mahsüllü kabak çiçeği dolması, ya da hamsili börek fazlası ile takdir gören tapalarımız. Tabii ana yemeklerimizden şefimizin özel reçetesi ile pişirdiği Kuzu incik ve Tarhanalı Lagos’u da çok beğeniliyor.”
“Girişte sizi şömineli geniş bir oturma bölümü karşılıyor. Kışları yemek öncesinde şömine başında keyifli bir aperatif almanız için düşünülmüş bir mekan. Bir kaç basamakla indiğinizde de sekiz metre uzunluğunda beyaz ve yosun yeşili mermer bir bar ile devam ediyorsunuz. Bar, hem aperatif almak isteyenlere, hem de boğaza ve iştah açıcı soğuk mezelere karşı keyifle yemek yemek isteyenlere göre tasarlandı. Yani sadece içki içilecek değil, aynı zamanda da rahat rahat yemek yiyebileceğiniz bir bar. Sonrasında genel olarak beyaz, açık, uçuk yeşil ve buz mavisinin hakim olduğu bir yemek salonu sizi karşılıyor. İç mekan kapasitesi, bar dahil 75 kişi iken, yazları boğaza sıfır konumdaki teras kapasitemiz 120-130 kişiye kadar çıkabiliyor.”
Şefimizin dil ve lagos balıklarını denemelisiniz
“Executive Chef’imiz Gökay Çakıroğlu. Şefimizin, tüm otel toplam ekibi Waterfront Cafe’miz de dahil olmak üzere, 16 kişilik bir ekibi var. Menü tamamen Gökay Şefin önerileri ile hazırlanıyor. 5-6 ayda bir mevsimin özellikleri göz önüne alınarak yenileniyor. Şefimiz değişiklikleri ve önerileri bizlere sunuyor, biz de içerisinden tercihlerimizle yeni menünün oluşumunu sağlıyoruz. Şu aralar kış sezonunda balık ağırlıklı bir menü izliyoruz. Kesinlikle şefimizin dil ve lagos balıklarını denemelisiniz derim.”
Rekabet arttıkça güzel tatlar ortaya çıkıyor
“Son dönemde Türkiye’de yeme-içme sektörünün gelişimini çok olumlu buluyorum. Çok güzel yeni mekanlar açılıyor. Tarihi binalar yeniden hayat buluyor. Ve tabii ki rekabet arttıkça, daha güzel tatlar ve lezzetler ortaya çıkıyor."