Şimdi ‘mikro-çokuluslu’ şirketler zamanı
İnternet, küresel pazarı büyük şirketlerin tekelinden çıkararak KOBİ’lere de açtı. Teknolojiyi iş modellerini adapte ederek online dünyada varlıklarını kurgulayan KOBİ’ler ‘mikro–çokuluslu’ şirketlere dönüşebiliyor.
Hakan GÜLDAĞ
İSTANBUL - Google, genç bir şirket. Henüz 20 yaşında bile değil. 1998’de kuruldu. 2004’te ise halka açıldı. Dünyanın tartışmasız en büyük arama motoru… 2015 gelirleri 75 milyar dolar civarında. Marka değeri ise geçen yıl Interbrand’da 120 milyar dolar olarak listelendi. Birincilik için Apple ile çekişiyor.
Google, 10 yıldır da Türkiye’de. Önümüzdeki 10 yılda faaliyetlerini artırarak devam etmeyi hedefliyor. 10. yıl kutlaması vesilesiyle Google’ın kilit yöneticilerinden Alan Thygesen, Türkiye’deydi. Thygesen, Google Küresel KOBİ Satış ve Operasyonlarından Sorumlu Başkan Yardımcısı... Google’ın Levent’teki yeni ofisinde sohbet ettik. Söze de bu ‘arama motoru’ meselesinden girdi. “Artık sadece bir arama motoru değiliz” dedi, “Büyüme motoruyuz. İşletmelerin özellikle KOBİ’lerin hayallerini gerçekleştirmelerine katkı sağlayan bir büyüme motoru konumundayız.”
Thygesen, KOBİ tanımını da bir hayli geniş alıyor aslına bakarsanız. “Web” diyor, “bireye yepyeni bir işe başlama, var olanı geliştirme, bir girişimci veya içerik geliştirici olma ve tutkularını paylaşarak başarı elde etme olanağı sunuyor. Bu dünyanın herhangi bir yerindeki herhangi bir yaşta ve becerideki herkes için geçerli. Google insanların bu fırsattan olabildiğince yararlanabilmesi için gerekli araç ve teknolojileri de sunuyor. İster Türkçe dil eğitimi veren ve yeni pazarlara erişmek için Google araçlarını kullanan bir site, ister ülkenin farklı bölgelerinde ürünlerini ulaştıran bir bayrak üreticisi olsun, milyonlarca kişinin ve iş yerinin yarattığı istihdam ve ekonomik büyümeye arka planda katkı sağlıyoruz.”
‘Bütün işler dijitalleşmeli’
Kısacası, bugün yaşadığımız dijital devrim ile her iş global ölçekte bir işe dönüşebilir. Thygesen’e göre, işte tam da bu yüzden bütün işlerin dijitale dönüşmesi gerekiyor. “Zira, artık ulaşmak istediğimiz hedef kitle ‘dijital müşteri’ye dönüşmüş durumda.”
Web hala başlangıç dönemlerini yaşıyor. Bugün dünya nüfusunun yarıdan biraz azı, yaklaşık 3 milyar kişi internete bağlı durumda. 2020 yılına gelindiğinde ise bu sayı neredeyse ikiye katlanacak. “8 milyara doğru gidiyoruz” diyor Thygesen...
İyi güzel de, bu tam olarak bu neyi değiştiriyor? Neyi değiştirecek?
“Bugünün gençleri için dijital dünyayla gerçek dünya arasında bir fark yok. Onlar için ikisi de aynı yer” diye yanıtladı Thygesen bu sorumuzu ve şöyle devam etti: “Bizim neslimizde KOBİ’ler, gücü yalnızca yerel kaynaklara ve satış imkanına yeten, yerel şirketlerdi. Küresel pazarlama ve dağıtım hatta istihdam kurumsallaşmasını tamamlamış büyük şirketler dışındaki herkes için erişilmezdi. Ama artık internet teknolojisinin gelişimi ile birlikte bu geçerli değil. Geçmişte en son ve en yeni teknolojiye de sadece çok uluslu şirketler sahip olabilirken, bugün geliştirilen e-posta, bulut depolama, arama ve pazarlama gibi dijital araçlar sayesinde işinizi küresel ölçeğe çıkarmak daha önce hiç olmadığı kadar kolay ve ucuz hale gelmiş durumda. Teknolojiyi iş modellerini adapte ederek online dünyada varlıklarını kurgulayan KOBİ’ler ‘mikro–çokuluslu’ şirketlere dönüşebiliyor. Bu çok önemli bir fark. Ve çok önemli bir fırsat...”
Sihirli formül uzakta değil
“İşletmelerin başarıyı yakalamasının sihirli formülü çok uzak değil” diyerek devam ediyor Google Türkiye Ülke Müdürü Bülent Hiçsönmez, “Artık ‘anı yakalamak’ önemli...” “Nasıl?” diye soruyoruz... “Bakın yaşama... Bildiğimiz anlamıyla online olma dönemi sona erdi” diyor, “Eskiden ‘online oluyorduk’ artık online olmuyoruz, ‘online yaşıyoruz’. Her zaman açığız, her zaman bağlıyız. Sürekli bağlı olmak sadece davranışları değil, beklentileri de değiştirdi. Şimdi bir şey yapmak istediğimiz, bir şey bulmamız ya da satın almamız gereken ve acil uygun cevaplar beklediğimiz amaç odaklı anlarda cihazlarımızı eskisinden çok daha yoğun bir şekilde kullanıyoruz. Bu anlar markalar için kritik öneme sahip. Çünkü bunlar kararların alındığı ve tercihlerin şekillendiği anlar. Bu yüzden de ‘önemli’ anlar...”
Hiçsönmez’in verdiği bilgiye göre, Türkiye özelinde bir ‘önemli anlar araştırması’ yapılmış. Buna göre, kullanıcıların yüzde 92’si herhangi bir ürün satın almadan önce akıllı telefonları aracılığı ile internette araştırma yapıyor. Gerçekten müthiş bir rakam. Pazarlama mecralarını ister istemez değiştirecek bir gösterge... “Başka” diye sorduk merakla, “Başka hangi veriler var?”
“Kullanıcıların yüzde 75’i mağazada cihazlarını son kullandıklarında bir ürün ya da hizmet hakkında internette buldukları bilginin alacakları kararı etkilediğini” söylüyorlarmış. Ve de, “akıllı telefonlarında araştırma yapanların yüzde 54’ü aradıkları bilgiye anlık ulaşmaları neticesinde akıllarında olmayan bir ürünü satın alma aksiyonuna” geçiyorlarmış...
‘Kullanıcılar” diyor Bülent Hiçsönmez, “Teknolojinin kendilerine sunduğu özgürlüğü sevdiler. Artık 7 gün 24 saat açık olan mağazalarda geziniyorlar. Bu değişen ve rekabetçi ortamda iş yerlerinin de kullanıcı cephesinde yaşanan değişime hızla ayak uydurması gerekiyor. Online’da var olmak, işyerlerinin başarısı açısından zorunlu...”
Teknoloji, sadece tüketimi değil, aynı zamanda girişimciliği de değiştiriyor. “Girişimcilik kavramının adeta tanımını değiştirdi” diyor Hiçsönmez, “Bir işe başlamadan önce bir yer bulmanız gerekirdi. Fiziksel bir alan... Ayrıca mutlaka finansal desteğiniz de olmalıydı. Ya aileden ya da bankadan... Yeni bir oyuncu olarak pazara girmek ve rekabette var olmak en temel sorundu. Oysa bugün tek ihtiyacınız bir fikrinizin olması. Sonrasında teknoloji size işinizi nasıl kuracağınız konusunda rehberlik ediyor...”
Dört kat hızlı büyüme
“Rehberlik etmekle kalmıyor, sizi büyütüyor” dedi Thygesen, “Bakın, araştırmalar web’den ve online pazarlamadan yararlanan küçük ve orta ölçekli işletmeler dört kat daha hızlı büyüyor. BCG Consulting ’in araştırması bunu ortaya koydu. Üstelik 2012’de. McKinsey’in 2011 tarihli araştırması da, dijital ekonomideki girişimcilerin yeni iş alanları yaratılmasına öncülük ettiğini ortaya koyuyordu...”
Araştırma denilince boynumuz kıldan ince. Ama ‘o başka iş alanları’nın diğer bazı iş alanlarını da kapanması anlamına gelmiyor mu?
“Belki size ironik gelecek ama” dedi Thygesen, “İnternet ve teknolojiyi kullanan şirketler daha fazla iş alanı yaratıyor. Teknoloji nedeniyle ortadan kalkan her 1 kişilik iş alanı yerine yine teknoloji sayesinde 2.6 katı istihdam alanı yaratılıyor. Leuven Üniversitesi daha erken bir tarihte yaptığı araştırmasının sonuçlarına göre yaratılan yüksek teknolojiye dayalı her bir kişilik istihdam, civarında teknoloji ile ilintili olmayan dört kişilik istihdam yaratılmasını sağlıyor...”
Sohbette laf döndü dolaştı, ‘paylaşım ekonomisine’ geldi.
Jeremy Rifkin, çok okunan Sıfır Marjinal Maliyet Toplumu adlı kitabında, internet çağı ile birlikte, kapitalist piyasa ile ‘işbirlikçi ortak kaynaklar’ dediği bir paylaşım sisteminden oluşan melez bir ekonominin belirmeye başladığını anlatıyordu. Ve 2050 ile birlikte dünyanın büyük bölümünde ‘paylaşım ekonomisinin ‘ ekonomik yaşamın hakim düzenleyicisi olma olasılığının yüksek olduğunu söylüyordu. Evlerini kısa süreliğine turistlere kiraladığı platform Airbnb ya da taksi çağırmak yerine başkasının arabasına binmek konseptini bir iş haline dönüştüren Uber bu ekonominin temsilcileri sayılabilir. Geçenlerde Kartepe’de Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin toplantısında TOBB Başkanı Rifat Hicarcıklıoğlu söylüyordu, Uber, tek bir otomobil üretmiyor, hatta tek bir taksisi yok ama şimdiden 60 milyar doları geçen değeri ile Honda, General Motors, Ford, Nissan Hyundai, Renault ve Fiat’tan daha değerli. Türkiye’deki en değerli şirketin piyasa değerinin 3 katı...
My Business
Google da bu bir anlamda ‘yeni’ ekonominin parçası... Büyümeyi destekleyen bir motor konumunda olmaktan gurur duyduklarını, kuruluşların yeni müşterilere ulaşması, ihracatlarının artması ve istihdam yaratmasına katkı sağladıklarını vurguluyorlar. Her gün milyonlarca kuruluşun bulunmasını kolaylaştıran Google Arama, Google Haritalar, Google+ gibi ücretsiz araç sunuyorlar. Google My Business’in katkısıyla küçük işletmeler online’a geçerek potansiyel müşterilerine iş yapmaya hazır olduklarını duyurabiliyor.
Neyse... Allan Thygesen, dünya çapında milyonlarca müşteri ve ajansa hizmet veren KOBİ reklamveren iş birimini yönettiğine göre, bu konuda ne düşünüyor?
Ekosisteme yatırım yapıyor
“Biz de bu ekosisteme yatırım yapıyoruz. Hatta en çok buraya, KOBİ’lerin eğitimine yatırım yapıyoruz. Türkiye’deki ekibimizin ekosistemin büyümesini desteklemeye yönelik çabalarını da heyecanla takip ediyorum. Bir yandan kuruluşlara destek olurken, diğer taraftan da ekosistemin dijital yetkinliklerinin artmasına ve bu dünyanın parçası olma konusunda istekli yeni mezunların da sürece katılmasını sağlayacak eğitim programlarını hayata geçirmeye odaklılar...” Peki ya reklam meselesi? “Çok başarılıyız” diyor Thygesen, “Kazandırıyoruz. Online olduktan sonra Google’ın reklam platformlarını kullanarak yüzbinlerce işletme web’de daha görünür hale geldi. Telefonları daha çok çalmaya başladı. Web sitelerine, mağazalarına ve çağrı merkezlerine daha fazla müşteri çekiyorlar. Bir rakam vereyim: Şirketler yaptıkları her 1 euro’luk Google Adwords harcaması karşılığında 3 euro brüt kar elde ediyor.”
Türkiye heyecan verici pazar
Thygesen de Türkiye’nin potansiyellerine ilişkin görüşlerini sıralarken, hemen herkes gibi ‘genç’ nüfusa vurgu yapıyor. “Türkiye” diyor, “Genç nüfusu, dinamik iş gücü ve gelişmekte olan dijital altyapısıyla dijital ekonominin avantajlarından yararlanma açısından eşsiz konumda. Gerçek potansiyele sahip bir ülke... BCG araştırmasına göre Türkiye’de internet ekonomisi gelecek yıl GSMH’nın yüzde 3’üne yaklaşabilir. Ben daha da hızlı bir büyüme bekliyorum.”
Türkiye’deki bazı KOBİ’lerin başarılarından etkilendiğini de belirten Allan Thygesen, “Gördüm ki, dijitalin imkanlarını oldukça yaratıcı şekilde kullanarak işlerini Türkiye’nin ötesine taşıyorlar. Örneğin dil eğitim sitesi Konusarakogren.com online’a geçerek Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde, Azerbaycan ve diğer bazı komşu ülke pazarlarına açılmış. Internet Türkiye’nin ekonomisini, özellikle de Türk ekonomisinin omurgası olan KOBİ’lerin ihracatlarının, iş verimliliklerinin ve istihdam olanaklarının artmasına katkı sağlayabilir. Biz ekosistemin dijital dönüşümünü desteklemeye devam edeceğiz. Bu kuruluşların başarısının verdiği ilhamla, türk şirketlerinin ‘mikro-çokuluslu’ şirketlere dönüşmesine yönelik çabamızı sürdüreceğiz.”
Büyüme için yeni eğitim alanı
Bülent Hiçsönmez, online dünyada başarılı olmaları için birey, kurum ve ajansların dijital yetkinliklerini artırmaya yönelik çeşitli eğitim ve sertifikasyon programları gerçekleştirdiklerine dikkat çekti. Partners Akademi bunlardan biri... Kısa bir süre önce de eğitim programları için ‘Dome’ adını verdikleri yeni bir eğitim alanı yaratmışlar. “Dijital dünyada iş modeli geliştirmek, Google araçlarını kullanarak işlerini büyütüp başarıyı yakalamak isteyenler için yeni buluşma noktası artık Dome olacak” diyor Hiçsönmez, “Eğitim programlarının yanı sıra Dome’da program üyelerin buluşup fikirlerini paylaşabilecekleri, proje geliştirip, potansiyel iş ortaklıklarını tartışabilecekleri ortamlar da sunuyoruz.”
Dijital kariyer yapmak isteyenlere Partner Kampüs programı
Bir de Partner Kampüs programı var. Dijital dünyada kariyer yapmak isteyen üniversite öğrencilerine yönelik. Geçen yıl başlamış program. 700 öğrenciye eğitim verilmiş. Bu yıl da haziran ayı itibari ile eğitimlere devam edilecek.