Siber güvenlikte dışa bağımlılık yüzde 97

ASO Bilgisayar Yazılımları Sanayi Meslek Komitesi, yazılımın bir sanayi dalı olarak kabul edilmesinin sektör açısından çok önemli olduğunu vurguladı. (Hüseyin Gökçe/Yeşim Ardıç)

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

HÜSEYİN GÖKÇE / YEŞİM ARDIÇ

Ankara Sanayi Odası ile DÜNYA Gazetesi'nin ortaklaşa düzenlediği yuvarlak masa toplantılarının son buluşması 'Bilgisayar Yazılımları Sanayi Meslek Komitesi' oldu. Komite üyeleri toplantıya Ankara Temsilcisi Ferit Parlak'ın sorularını yanıtladı. Komite üyeleri sektörün sanayi dalı olarak kabul edilmesinin önemini vurguladı.

Nuray Başar - Başar Bilişim Genel Müdürü
"Kazanılan her 10 liranın 7'si lisans bedeli olarak yurtdışına gidiyor"

Yazılım sektörü, Türkiye ve dünyada oldukça sıkıntılı. Taşlar henüz tam olarak yerine oturmuş değil. Sektörün aktif temsilcileri olduğumuzdan sorunları bizzat yaşıyoruz. Komite olarak; sektörün karar alıcıları olan kamu - özel sektör temsilcileri, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, teknoparklar ve sanayicileri bir araya getirerek sektörün sorunlarını tespit edip, ortak akılla çözüm yolları arıyoruz. Yazılımcıların da sanayici sayılmalarıyla birlikte firmalarımız sanayi sicil belgesi almaya başladı. Bununla da birlikte birtakım avantajlara kavuşmuş oldular. Yine firmalarımız için önemli yeri olan KOSGEB'le de çalışmalarımız devam ediyor. Sanayici deyince ilk akla fabrikalar geliyor, bizim beyin gücümüzün de üretim olduğunu nihayetinde ispat ettik. Bizler fikir üretiyoruz. Fikrimizi satarak para kazanıyoruz. Artık değişen dünyada her şey fikir üzerine kurgulanır oldu.

Yazılım sektörü bütün mesleklerle dikeyde kesişiyor. Dijitalleşen dünyada ne iş yaparsanız yapın, işin içine mutlaka yazılım giriyor. Lüks olarak algılanan dijitalleşme artık zorunlu ihtiyaç haline geldi. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için yeni sanayi devrimi çok büyük bir fırsattır. Türkiye'de bilişimin yeni duyulmaya başladığı yıllarda kurduğum Başar Bilişim ile yoğunlukla kamuya mal ve hizmet temini sağlıyoruz. Su sektörüne yönelik hizmet veren su otomasyon yazılımımız, siyasi partilere yönelik hazırladığımız seçmen yönetim sistemimiz var. Firmamızın danışmanlık bölümünde ise Ar-Ge destekleri, teşvikler konusunda hizmet vermekteyiz.

Okullarda verilen eğitimlerde kullanılan işletim sistemi veya ofis programları yabancı menşeli. Dolayısıyla yeni nesil buna bağımlı olarak yetişiyor. Bir taraftan yerli ve milli yazılım derken bir taraftan gelecek neslin temelini yabancı programlarla atmamız çok büyük bir çelişki. Türkiye'de artık çok ciddi ölçekte yazılım yapan firmalarımız var. Ama yine bunların birçoğu işletim sistemi ve veri tabanında yabancı ürünlere bağımlı hareket ediyor. Kazanılan her 10 liranın 7 lirası lisans bedeli olarak yurtdışına gidiyor.

Yerli yazılım havuzuna ihtiyaç var

Birbirinden habersiz aynı konuda "benim bir fikrim var" deyip yazılım işine giren var. O kadar çok birbirinin tekrarı ve benzeri yazılım var ki bir süre sonra emekler ziyan oluyor. Yerli bir yazılım havuzuna şiddetle ihtiyacımız var. Aynı konuda proje üretenleri bir araya getirecek, birlikte kazanabilecekleri, üretebilecekleri modeller yaratmamız gerekiyor.

Küçük işletmeler destekle ticari hayata başladıysa destek kesildiği anda finansman güçlüğü çekiyor. Enerjisini bu yöne kaydırdığında da yine ülkeye fayda sağlayacak beyinleri kaybetmiş oluyoruz. Buna da bir formül bulunmalı. Örneğin patent alacaksınız deniliyor. Patent almak kolay bir şey değil. Büyük ölçekli firma ile mikro işletmeden aynı kriterlerde patent beklemek ne derece doğru? 90'lı yıllarda bilgisayar alan birine içine alacağı yazılım için lisans ücreti ödemesi gerektiğini bir türlü anlatamazdık. Elle dokunmadıkları bir şey için para vermenin anlamsız olduğunu düşünürlerdi. Yazılım olmadan aldıkları donanımın hiç bir şey olmadığını anlamaları biraz zaman aldı. Ülke olarak hala lisansa para vermeyi sevmiyoruz. Ama telifini ödemediğimiz her yazılımında çalmaktan farksız olduğunu unutmamamız lazım.

Şuayip Çavuşlar - Prota Bilgisayar Genel Müdürü
"Yerli milli yazılımla dışa bağımlılık azaltılmalı"

Prota Şirketler Grubu bünyesindeki Prota Bilgisayar AŞ olarak komitede yer alıyoruz. Prota Mühendislik 1985 yılında; mimarlık, mühendislik ve danışmanlık konuların da hizmet vermek üzere kuruldu. İlerleyen yıllarda gruba yurtiçinde Prota Bilgisayar, Prota Yazılım, Prota Mimarlık, yurtdışında da Prota Asia firmaları eklendi. Toplam 250'ye yakın personelimiz var. Diğer yandan ODTÜ Teknokent'te yerleşik olan ofisimizde, inşaat mühendisliğine yönelik tasarım ve analiz programı Prota Structure da yurtiçinde ve yurtdışına satılıyor. Aynı zamanda Autodesk yazılım ürünlerinin hem satışını hem de eğitimini üstleniyoruz. Ankara ve İstanbul ofislerin eğitimler veriliyor. Prota olarak amacımız, geliştirdiğimiz yazılımların hem Türkiye'de yaygın kullanımını artırmak ve daha fazla tercih edilmesini sağlamak, ama asıl olarak yurt dışında önce Asya'da daha sonra da Doğu Avrupa, Balkanlar ve Türk Cumhuriyetlerinde benzer yazılımlarla rekabet içerisine girerek, ülkemize döviz sağlamak. Bu nedenle 3 yıl önce yerel ortaklarımızla Prota Asia ofislerini Malezya ve Singapur da açtık. Bugün bu bölgede 11 personelimiz çalışıyor .

Ülke olarak, yerli ve milli yazılımlarla dışa bağımlılığımızı azaltmaya, rekabet edebilme oranlarımızı yukarı çıkartmaya ve ihracatımızı artırmak için daha çok var olan markalarımıza yatırımları artırmaya, yeni markalar yaratmak için benzer ürünleri üreten firmaların işbirliği içine girerek güç birliği oluşturmasını sağlamaya yönelik çalışmalar yapmalıyız.

Oğuz Yılmaz YD Yazılım Genel Müdürü
"Yazılımcı yetiştirme konusunda ciddi açıklar var"

2003 yılında YD Yazılım'ı kurduk. Kuruluşumuzdan günümüze yönetim sistemleri ve uzaktan eğitim teknolojileri konusunda yazılım üretiyoruz. Üçüncü parti veya yurt dışı menşeli ürün kullanmama ilkesini sürdürüyoruz. Geçen zaman zarfında bütün yazılımlarımız tamamen yerli olarak üretildi. Veri tabanı, işletim sistemi gibi açık kaynak kodlu bileşenleri çözümlerimizde kullanmaya önem verdik. Açık kaynak kodlu olmayan sistemler çözümlerin kullanıldığı izleyen yıllarda lisans bağımlılığı ve bu doğrultuda yurt dışına çok ciddi kaynak aktarılmasına sebep oluyor. Ayrıca açık kaynak kodlu sistemleri yerlileştirme şansınız var.

Kamu kurumlarının çoğunda kullanılan veri tabanları için harcanan lisans bedellerinin milyarlarca TL'yi aştığı biliniyor. Bunları yerlileştirme çabasındayız. Rakip firmalardan da üstünlüğümüz bu noktada çıkıyor. Örneğin Linux / Unix sistemler üzerinde yazılımlar geliştirip kamuya sunuyoruz. Halen 3 kamu kurumunda Unix işletim sistemi ve PostgreSQL veri tabanı kullanarak, yurt dışına lisans ödemesi yapmadan tamamını burada geliştirebiliyoruz. Firmam bu geçen zaman zarfında kamunun hemen hemen bütün birimleriyle çalıştı. Bu konuda yurt dışına bağımlılığımız yok.

Veri tabanı taşınabilir

Ürettiğimiz ürünlerin markalaşamamasının önündeki en büyük engel, sadece hizmet olarak kabul ediliyor olmamızdı. Kanun değişince artık ürünlerimiz tanımlanabilir hale geldi. Bunları biz markalaştırma yoluna gittik. Kanun çıktıktan sonra sadece bizim firma 3 patent aldı ve satışa başladık. YD Yazılım olarak yurtdışında üniversitelere yazılım ihraç ediyoruz. Amerika ve Avrupa'da yer alan 3 üniversite ile iş birliğimiz var. Onların Türkiye projelerinde yazılım geliştiriyoruz. Aynı zamanda, kamunun temel sorunu haline gelen, yurtdışına beyin göçünü engelleyecek işler yapıyoruz. Üniversitelere seslenmek istiyorum. Üniversiteler mühendis yetiştiriyor ancak yazılımcı yetiştirme konusunda ciddi açık var. Yazılım ve güncel teknolojilerin üniversite müfredatında yer bulması gerekiyor. Ayrıca kamunun ciddi oranda yazılım sistemlerine ihtiyacı olması sebebiyle yeniden yapılanma sürecinde büyük oranında yazılımcı talebi var. Kamuyu tercih etme oranları arttıkça özel sektörde de negatif etki haline dönüşmüş durumda.

Yalnız şöyle bir handikap var. Geçmişte bu veri tabanlarını kullandıkları için yeni projelerde eskiye bağımlılık düşüncesiyle eski sistemi kullanmaya devam ediyorlar. Aslında bunun bir zorunluluk olmadığını söylemek istiyorum. Veri tabanı aslında taşınabilir. Tamamen yerlileştirilebilir. Açık kaynak kodlu sistemler kullanabiliriz.

İhale sistemi değişerek birden fazla firmaya iş verilebilir

Devlet teşviklerinin arttırılması yerine kamu projelerinin ihale ile tek firmaya verilmesi yönteminden farklı bir yönteme geçilebilir. Örneğin 3 şirkete verip, işin gelişimine göre doğru firmayı seçip işi seçilen firma ile sonuçlandırmaları daha faydalı olacaktır. Bu ilk kez Türkiye'de uygulanmayacak. Diğer ülkeler zaten bunu kullanıyor. Yeni ürünün yerli üç firmaya verilmesi, örneğin 3 ay sonra gelişimi en hızlı olan firmayla devam edilmesi, diğerlerine başka iş verilmesi şekillinde bir yapıya gidebilir.

Oğuz Yılmaz - Labris Teknoloji Bilişim Çözümleri Yönetim Kurulu Üyesi
"Şartnamelerle yerli ürünlerin önü tıkanıyor"

Labris Networks siber güvenlik alanında çalışan bir firma. Bu alanda yazılım üretiyoruz, donanımlarla birleştirerek kurumsal müşterilere ulaştırıyoruz. Kendi ürünlerimizle ilgili destek bakım gibi servisleri veriyoruz. Siber güvenlik alanındaki Türkiye'deki ilk yerli ve milli firmalardan olduğumuzu söyleyebiliriz. Ürün portföyü anlamında da en geniş yelpazeye sahibiz. Bizim sektörümüz maalesef yabancı ağırlığının yüksek olduğu bir sektör. Yazılımın diğer alanlarında daha kabul edilebilir yerlilik oranları olsa da siber güvenlik sektöründe yüzde 95-97 oranında yabancı hâkimiyeti var. Dolayısıyla ancak yüzde 5 yerlilik oranından söz edebiliyoruz. Tüm verinin artık dijital ortamlara aktığını düşünürsek, bunun ciddi güvenlik açığı oluşturduğunu görmek mümkün. Dolayısıyla ülkemizin güvenliği için de en başta siber güvenlik ürünlerinin yerli olarak geliştirilmesi önem taşıyor. Sadece ürün üreterek, al sat işi olmadan, kendi ürettiğimizi satarak ilerliyoruz. Bu anlamda kendimizi hep sanayici gördük. Kanunda da gerekli değişiklik yapılarak, yazılımda sanayiciliğimiz tescil edilmiş oldu. Ülkemizin en büyük dertlerinden birisi de cari açık olduğu söylenir. Cari açığımız yüksek ise yurt dışına muhtaç oluyoruz, döviz gelmesi gerekiyor. Yazılım deyince herhangi bir ithalat olmadan, yani hammadde bağımlılığı olmadan doğrudan ihracat yapabileceğimiz, yüksek katma değerli bir sanayiden bahsediyoruz.

Siber güvenlikte yerli ürün kullanımı zorunlu hale getirilmeli

En büyük sorun gerçekten müşterilerin ürünleri kullanması. En büyük müşteri de baktığımızda kamu. Müşteri tarafından yani kullanıcı tarafında çok kolayca bunun şu özelliği yok o yüzden yabancı ürünü alayım noktasında kayabiliyor. Şartnamelerini bir iki madde kullanıcının aslında hayatında çok şey değiştirmeyecek maddelerle yerli ürünün önünü tıkayabiliyor. Tabi burada zaman içinde zihinsel dönüşümün gerektiğini düşünüyorum.

Artık yerli ürün kullanımı, siber güvenlik gibi alanlarda opsiyonellikten zorunluluğa gitmeli. Bu olmadığı sürece, bilgi işlem yöneticileri, alışageldiği yabancı ürünü kullanmaya devam edebiliyor. Oysa Siber Güvenlik gibi bir alanda yabancı ürün kullanmak, çatışma veya savaş durumlarında büyük olumsuz etkisi oluşturacağı gibi barış zamanında da güven vermeyecektir.

Bazen de yabancı üreticiler belli kalemlerde ürünlere ücret istemiyor. Ama onun parasını 2-3 sene sonra çıkaracaklarını biliyor. Siber güvenlik alanında da çok önemli kritik kurumlarda yabancılar yüzde 95 indirimle ürün veriyor. Buradan da bir anlam çıkarmak lazım, bu taktiklere karşı yöntem geliştirmek lazım.

Desteklerin konumlanmasında dikkat edilmesi gereken bir unsur da firmayı desteğe bağımlı hale getirmemek. Bu nedenle bir yerli üretici için en büyük destek, ona kullanıcı olmaktır.

Yazılımcı ne istiyor

✓ Siber güvenlikte yerli ürün opsiyonel değil zorunlu tutulmalı.

✓Dünyayı veri sahibi olan ve o veriyi işleyebilen ülkeler yönetecek. Türkiye acilen bu ülkeler arasına ismini yazdırmalı.

✓ Türkiye'nin çok önemli verileri yurtdışında tutuluyor, gerektiğinde bize karşı kullanılıyor. Kritik verilerin yurtdışında tutulması önlenmeli.

✓ Siber güvenlikte dışa bağımlılık yüzde 97, bu oran azaltılmalı.

✓ Okullarda yabancı yazılım kullanılması yüzünden yeni nesil yabancı yazılıma bağımlı yetişiyor, bu durum engellenmeli.