Sektörünün umudu hurda desteğinde

Otomotiv sektöründeki yüksek vergilerin neden olduğu negatif etkileri azaltmak için 'hurda araç programları' ön plana çıkıyor

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL  - KPMG Türkiye Otomotiv Sektörü Lideri ve Denetim Bölümü Şirket Ortağı Ergün Kış, yüksek vergilerin satışlarda yarattığı olumsuz etkiyi karşılamak için hurda araç programı gibi satış desteklerinin sektör yöneticilerinin gündeminde ön sıralara yükseldiğini söyledi. 

KPMG Türkiye tarafından bu yıl ikincisi "Türkiye Otomotiv Sektöründe Sürdürülebilir Büyüme" temasıyla hazırlanan "KPMG Türkiye 2014 Otomotiv Yöneticileri Araştırması"nın detayları düzenlenen bir toplantıyla paylaşıldı. Araştırmaya göre, yöneticiler Türkiye otomotiv sektörüne pazar ve sanayi tarafından olumlu bakarken, bir önceki seneye göre büyümenin yavaşlayacağı yönünde görüş bildirdi. 

KPMG Türkiye Otomotiv Sektörü Lideri ve Denetim Bölümü Şirket Ortağı Ergün Kış, toplantıda yaptığı konuşmada, otomotiv sektörünün Türkiye'de önemli değişimlerle karşı karşıya olduğunu belirterek, gelecek 5 yıllık dönemde öncelikli olacak konular arasında geçen sene de en önemli konu olarak belirtilen "otomotiv satış vergilerinin yeniden düzenlenmesi"nin bu yıl yine ilk sırada yer aldığını vurguladı. 

İç pazarın büyümesi için öncelikle satış vergilerinin yeniden düzenlenmesi ve kişi başına düşen milli gelirin yükselmesi gerektiğine işaret eden Kış, sadece ihracata odaklanıp iç pazarı dar tutarak Türkiye otomotiv sektörünün sürdürülebilir büyümesinin mümkün görünmediğini söyledi.  

Otomotiv sektöründe satışlar üzerinden alınan Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) ve Katma Değer Vergisi (KDV) gibi dolaylı vergilerin yüksekliğinin yıllardır sektör yöneticilerinin gündemindeki en önemli konuların başında yer aldığını aktaran Kış, "Yeni yılla birlikte BDDK'nın krediler üzerindeki yeni düzenlemeleri ve döviz kurlarındaki yükselmenin üzerine gelen ÖTV artışlarını dikkate aldığımızda, sektörün dolaylı vergiler sorununun giderek ağırlaştığı bir gerçek. ÖTV'nin sıklıkla artırılması, pazar ve satış tarafında yeni araçlara olan talebi daraltmakta, yerli ve yabancı otomotiv sektörü yatırımcılarının yatırım kararlarını olumsuz yönde etkilemekte, tüketici tercihlerini nispeten düşük ÖTV'li araçlara ve ikinci el araçlara yönlendirmekte ve sektörü geleceğe dair orta ve uzun vadeli planlama yapamaz hale getirmektedir" diye konuştu. 

"Hurda araç programı dönemsel değil sürdürülebilir olmalı" 

Ergün Kış, mevcut vergi yükü ve kredi düzenlemelerinin 2014'te otomotiv iç pazarı üzerinde olumsuz bir etki yaratmasının araştırmada öngörülenler arasında olduğunu dile getirdi. 

Yüksek vergilerin satışlarda yarattığı olumsuz etkiyi karşılamak için hurda araç programı gibi satış desteklerinin sektörde daha çok gündeme geldiğini ve geçen yıl açıkladıkları araştırmada altıncı sırada yer alan bu konunun önem açısından bu sene ikinci sıraya yükseldiğini vurguladı. 

"Türkiye Otomotiv Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı"nda ömrünü tamamlamış araçların hurdaya ayrılması için gerekli hukuki düzenlemelerin oluşturulması yönünde çalışmalar yapılmasının öngörüldüğüne değinen Kış, "Bu program sadece belirli ticari araçlar için uygulanıyor, ancak otomobiller için uygulanmıyor. Dünyada hurda programını büyük başarıyla uygulayan ülkeler var; hem hurda karşılığı para veriliyor hem de yeni araç satın alınmak istendiğinde teşvik verilerek otomobil satışlarında önemli oranda artış yakalanıyor. Hurda araç programı dönemsel değil, sürdürülebilir bir politika haline gelebilir" ifadelerini kullandı. 

Kış, Türkiye'deki yaklaşık 9,3 milyon otomobilin yüzde 25'inin 20 yaş ve üzerinde olduğu dikkate alındığında, hurda teşvik programının pazarı ve sanayiyi canlandırması dışında topluma ve ekonomiye de önemli katkıları olacağını kaydetti. 

BRIC, Avrupa'ya yatırım için Türkiye'den çok Doğu Avrupa'ya bakıyor 

Son dönemde piyasa üzerinde karlılık baskısı oluşturan gelişmeler neticesinde küresel trendlere benzer yönlü konsolidasyon sürecine girilmesinin muhtemel olduğu öngörüsünde bulunan Kış, birleşme sürecinin yerel bayilikleri büyütüp güçlendireceğini ifade etti. 

Bunun daha önce ABD ve Almanya gibi gelişmiş pazarlarda, hatta Çin gibi gelişmekte olan pazarlarda örnekleri görülmüş bir eğilim olduğuna işaret eden Kış, "Almanya'daki bağımsız bayilerin sayısı 2000 ile 2012 yılları arasında, yüzde 50 azalarak 18 binden 8 bin seviyelerine geriledi. 1992 ile 2012 yılları arasında ABD'deki otomotiv bayii sayısı ise yüzde 25 düştü ve aynı zamanda bayii başına düşen ortalama satışlar yüzde 86 arttı" dedi. 

Araştırmaya göre, BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) üreticilerinin Avrupa'ya yatırım yapmasını bekleyenlerin sayısının bu yıl artış gösterdiğini aktaran Kış, şunları kaydetti:  

"Türkiye, otomotiv sektörünün sürdürülebilir büyümesi, özellikle yeni yatırımcı çekmek için kritik bir dönemden geçiyor. Araştırmamızın sonuçlarına göre BRIC otomobil üreticilerinin Avrupa pazarına girmelerine kesin gözle bakılıyor ve bunun kısa süre içinde gerçekleşmesi bekleniyor. Son gelişmelere baktığımızda bu sürecin başlamış olabileceğini söylemek mümkün.  

Türkiye, otomotiv sektörünün tüm artılarına rağmen katılımcıların BRIC yatırımları için Doğu Avrupa'yı avantajlı görmeleri ve geçen sene ile karşılaştırdığımızda Türkiye'nin rakip ülkelere göre puan kaybetmesi Türkiye otomotiv sektörü için bir uyarı olarak da algılanabilir. Bu sonuçların özellikle üç ihtiyaca işaret ettiğini düşünebiliriz; birincisi, Türkiye otomotiv pazarının daha cazip kılınması, ikincisi yatırım ortamının daha etkin hale getirilmesi ve üçüncüsü de yatırımcılar için öngörülebilirliğin artırılması." 

"Üretimin 4 milyona nasıl çıkacağı sorusu düşündürücü" 

Ergün Kış, gelişmiş pazarlarda 2035 planları tamamlanmış durumda iken Türkiye otomotiv sektörünün 2011-2014 Strateji Belgesi'nin yenilenmesi gerektiğini vurgulayarak, "KPMG Türkiye 2014 Otomotiv Yöneticileri Araştırması, Türkiye otomotiv sektörünün 2018 öngörülerini yansıtıyor. Üretim tarafından baktığımızda katılımcıların büyük çoğunluğu üretim rakamlarının en fazla 1,5 milyona çıkabileceğini düşünüyor. 2023 hedeflerinde yer alan üretim rakamı ise 4 milyon. Rakamlar beklendiği gibi gerçekleşirse 2018-2023 arasındaki beş yıllık dönemde üretimin 1,5 milyondan 4 milyona nasıl çıkacağı sorusu ise düşündürücü" yorumunu yaptı. 

Araştırmanın sonuçlarına göre yan sanayi için Ar-Ge'nin yine büyük bir farkla en önemli konu olarak belirtildiğini aktaran Kış, diğer yandan stratejik planlamanın da önemli bir artış gösterdiği göz önünde bulundurulduğunda katılımcıların daha geniş bir bakış açısıyla pozisyonlarını ve atacakları adımları değerlendirmek istediklerinin görüldüğünü ifade etti. 

Teknolojinin büyük bir değişim içinde olduğu bu dönemde stratejik yaklaşımın önemli olduğunu vurgulayan Kış, "Gerçekten popüler olan yeni bir teknoloji, endüstriyi gözle görülür şekilde değiştirebilir. Şu anda gündemde olan hibrit araçlar, elektrikli araçlar gibi endüstri üzerinde büyük bir etki yaratacak trendlere göre kendinizi konumlandırmazsanız kaybedersiniz. Dünyada tedarik sanayisinin odaklandığı alan inovasyon. Türkiye'nin de stratejisi, bu yetkinliğe ulaşabilmek için inovasyona daha çok odaklanıp katma değeri artırarak daha bağımsız bir otomotiv üssü haline gelmek olmalı" değerlendirmesinde bulundu. 

Bu konularda ilginizi çekebilir