Rüyadan yapılma bir film!

Tüm dünya çocuklarının başucu kitabı “Alis Harikalar Diyarında”nın ikinci filmi, fantastik ve zekâ dolu hikâyesi, renkli karakterleri ve iddialı oyuncularıyla, yetişkinlerin de izlemek için sabırsızlanacağı bir yapıt...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

NERMİN SAYIN

Tek bir kişinin hayalgücü, bütün dünyayı saran bir rüzgâra dönüşebilir mi? Söz konusu sanatsa, sayısız kez kanıtlanmıştır ki evet! Shakespeare “Rüyaların yapıldığı maddeden yapılmayız biz” derken, işte tam da bunu kastetmişti... Gelelim beni durup dururken yükselten ve rüyalar katına çıkartan “konumuza”, yani haftanın filmi “Alis Harikalar Diyarında: Aynanın İçinden”e. Uzun zamandır “rüyadan yapılma bir film” nitelemesini bu kadar hak eden bir yapıt gelmemişti vizyona. Hatta, iflâh olmaz bir Tim Burton hayranı olmama rağmen itiraf ediyorum ki ikinci filmde, ilkinden kat kat daha fazla “rüya kullanılmış.”

Elbette dehanın büyüğü, yazıldığından bu yana tüm dünyada çocukların en sevdiği hikâyelerden biri olan “Alis”in yaratıcısı Lewis Carroll’ın. O Çılgın Şapkacı’yı, mavi kelebek Absolem’i, aceleciler padişahı Beyaz Tavşan’ı, Cheshire kedisini ve diğerlerini bu kadar gerçeküstü yaratmasaydı, hiç kuşkusuz rüyalarımız da eksik kalırdı... İşin bu kadar büyümesinde, bir başka “rüya imalatçısı” Walt Disney’in de payı var elbette. İşte, hikâyeyi çocukların bakış açısından çoktan çıkaran; renge, sese, öyküye ve elbette fantastik evrene ilgi duyan 7’den 70’e herkese sunan yeni Alis filmi de onun şirketinin yapımı...

Şimdi gelelim yeni filme... “Aynanın İçinden” için üç boyutlu gözlüklerinizi taktınız mı beyazperdede ilk göreceğiniz sahneye şaşırmayın! Açık denizdesiniz, müthiş bir fırtına var ve korsanlar peşinizde! Yoo, hayır “Karayip Korsanları”nın yeni filminde değilsiniz, bizim Alis kaptan olmuş, babasının gemisi “Harika”- nın başında “imkânsız bir manevra” yla korsanları atlatmayı da başaracak! Fakat karada şansı o kadar yaver gitmeyecek, evlenme teklifini reddettiği sinsi Hamish, bir punduna getirip annesinden gemiyi devralmış, Alis'e de mecaraperestliği bir yana bırakıp kâtibe olmasını teklif ediyor! Allahtan bilge mavi kelebek Absolem yetişecek de, ona Harikalar Diyarı'na geçebileceği aynayı gösterecek... Fakat, Harikalar Diyarı'nda da işler yolunda değil: Çılgın Şapkacı, bir tesadüf sonucu yıllar önce kaybettiğini düşündüğü ailesinin yaşadığı vehmine kapılmış, gün günden erimekte... Yapılacak tek şey var: Zaman'ın yaşadığı gizemli kuleye gidip geçmişe dönüşü sağlayan aleti “ödünç alarak”, Çılgın Şapkacı'nın ailesini kaybettiği güne gitmek!

Evet, ipuçları bu kadar şimdi gelelim bu yemeği pişirenlere... Reji 2010’daki ilk filmden farklı olarak bu kez James Bobin’e emanet. Bobin’in filmografisinde “Muppet Show” filmleri dikkat çekiyor, yönetmen adetâ onların enerjisini Harikalar Diyarı’na taşımış. Tim Burton’ın bu kez yapımcılar arasında olduğu eserin senaristi ise “Aslan Kral” ve “Malefiz”in yazarı Linda Woolverton. Filmin atmosferi de ilk filme göre biraz daha karanlık zaten, “Malefiz” estetiğini hissedebilirsiniz dikkat ederseniz...

“KİM DAHA UÇUK OYNAYACAK” YARIŞI!

“Aynanın İçinden”de oyuncular adetâ ben daha uçuk oynayacağım diye yarış ediyorlar! Çılgın Şapkacı’da Johnny Depp, maskevari makyaj ve dev lenslerle bile hayalkırıklığından mutluluğa duygular arasında bir resital veriyor. Iracebeth’de Helena Bonham Carter, fantastik kötü kadınların en iyisi, hatta kendi oynadığı “Harry Potter”ın Bellatrix Lestrange’ından bile iyi... Filmde yeni eklenen karakterler de var, özellikle de Sacha Baron Cohen’in canlandırdığı egzantrik ve kaprisli “Zaman” çok önemli... Johnny Depp’in yeşil pörtlek gözleriyle yarışabilsin diye ona da iç bulandıran sinsi bir mavi lens bulmuşlar, her yerinde akrep-yelkovan ve saat parçalarıyla tam “Harikalar Diyarı”na lâyık bir karakter olmuş! Tüm bu ekip içinde en zarifse tabii dans eder gibi hareketleriyle Mirana yani Anne Hathaway!

ALİS’İN SÖZLÜĞÜNDE İMKÂNSIZ YOK!

İlk Alis filminde 21 yaşında olan Avustralyalı aktris Mia Wasikowska, geride kalan 6 yılda gerilimden romantiğe pek çok film çekti ve skalasını genişetti. Hatta yeni “Madam Bovary” bile oldu. Tüm bu deneyim, oyunculuğuna da çok şey katmış, artık çok daha doğal ve tuttuğunu koparan bir Alis. Yazarın bir arkadaşının kızının adını verdiği Alis, belki de tüm o prensini bekleyen masal kahramanı genç kızlara inat, merak ettiğinin peşinden giden, “imkânsız” yaftasına pabuç bırakmayan ve deneyimlemekten korkmayan bir karakter. Galiba bu yüzden bu kadar seviliyor! Çin'den getirdiği kıyafetlerle davetli olmadığı bir baloya bile katılıyor!

Bu konularda ilginizi çekebilir