"Fed'den sürpriz beklememek gerekir"
Başbakan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Amerikan Merkez Bankasının (Fed) faiz kararına ilişkin, "Çok ani bir şok, bir sürpriz beklememek gerekir" dedi.
Gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Fed'in gelecek hafta yapacağı toplantıdan faiz artırımı kararı çıkmasının beklenip beklenmediği ve bunun piyasalar üzerindeki etkisine yönelik soru üzerine Yılmaz, bunun, G20 toplantılarının da konularından biri olduğunu söyledi.
Fed'in kararının uzun bir süredir beklendiğine işaret eden Yılmaz, "Herhalde bu para politikası tarihine geçecek bir hadise" diye konuştu. Fed'in 2006'dan bu yana faiz artışı yapmadığını, genişleyici bir para politikası takip ettiğini anlatan Yılmaz, şöyle devam etti:
"Bugün gelinen noktada Amerikan ekonomisinin artık toparlanmaya başladığı, dolayısıyla normalleşmenin gerekli olduğu ifade ediliyor ve faiz oranlarında bir artış yapılması söz konusu. Bunu ifade ediyorlar ama zamanını ve miktarını tam olarak hiç kimse kestiremiyor. G20 toplantılarından ve diğer açıklamalardan da şunu rahatlıkla ifade edebiliriz; başlar mı başlamaz mı kesin bir şey söylemek mümkün değil bu toplantıda ama bu yıl içinde ve gelecek yıl içerisinde bir hareketlilik olacağını görüyoruz. Bunun ani ve hızlı bir hareket olmayacağını Fed ifade ediyor. Yani ani ve hızlı bir hareket görmeyeceğiz, daha küçük düzeltmelerle diyelim, zamana yayılmış bir şekilde bu normalleşmenin olacağını görüyoruz. Dolayısıyla böyle çok ani bir şok, bir sürpriz beklememek gerekir."
"Etkilerin önemli kısmı zaten gerçekleşti"
Yılmaz, Fed'in bu konuda, bütün dünyayla da iletişimini yaptığını ifade etti. "Fed'in bu hareketi yapacağı uzunca bir süredir tartışıldığı için büyük oranda bu etkilerin içselleştirildiğini de söyleyebiliriz" diyen Yılmaz, beklentilerin önemli oranda da satın alınmış, yapacağı etkilerin önemli bir kısmının zaten fiilen gerçekleşmiş durumda olduğunu söyledi.
Başbakan Yardımcısı Yılmaz, "Dolayısıyla bu başladıktan sonra ne kadar ilave etki yapar, tabii onu şimdiden söylemek çok zor ama büyük oranda bu etkilerin zaten gerçekleştiğini de ifade edebiliriz" şeklinde konuştu.
Bu konuda bazı kesimlerde "ne olacaksa bir an önce olsun da bu belirsizlik ortadan kalksın" şeklinde bir yaklaşım bulunduğunu anlatan Yılmaz, "Belki olduğundan daha fazla bir değer atfedildiğini de ifade edebiliriz. Sonuçta ABD çok aşırı genişleyici bir politika izledi. Aşırı genişleyici bir politikadan yine genişlemeci bir politikaya geçecek. Yani sıkı bir politikaya geçmeyecek sonuçta, aşırı genişleyici bir politikadan biraz daha normalleşmeyle gidecek gibi görünüyor" değerlendirmesinde bulundu.
Çin'in devalüasyon kararı
Çin'in devalüasyon kararının piyasalara ve Türkiye'nin dış ticaretine olası etkilerinin sorulması üzerine de Yılmaz, küresel düzeyde son dönemdeki en önemli diğer konunun Çin olduğunu söyledi. Çin'in uzunca bir süre çift haneli büyüyen bir ekonomi olduğuna dikkati çeken Yılmaz, bugün dünyada ABD'den sonra hacim olarak bakıldığında, ülkenin ikinci en büyük ekonomi olduğunu kaydetti.
Küresel kriz sonrası dünya büyümesinin yaklaşık yarısını Çin'in gerçekleştirdiğine dikkati çeken Yılmaz, "Dünyadaki büyümenin yarısı Çin kaynaklı büyüme oldu. Dolayısıyla Çin küresel ekonomi açısından da artık çok daha önemli" dedi.
Yılmaz, son dönemlerde Çin'de de bazı değişimler olduğuna işaret ederek, artık eskisi gibi yüzde 10'lar civarında büyümeden bahsedilmediğini söyledi. Çin'in yüzde 6,5-7 gibi bir büyüme patikasına indiğini anlatan Yılmaz, şunları kaydetti:
"Tabii buna dönük küresel piyasalarda 'daha da düşer mi' şeklinde bir endişe var. 'Acaba Çin daha da düşük bir büyümeye doğru gider mi ve bunun küresel ekonomiye etkileri olur mu?' şeklinde bir endişe var. Son G20 toplantılarında en azından bütün dünya şunu duydu, Çinli otoritelerden hem içeride hem dışarıda... Burada yüzde 7 civarında bir büyümenin orta vadede sürdürülebilir olduğunu Çin otoriteleri ortaya koyuyorlar. Bu konuda dünyayı daha teskin ettiklerini ifade edebilirim. Yani orta vadede daha fazla bir düşüş olmayacak. Çin yüzde 7 civarında bir büyümeyi sağlayacak önümüzdeki 4-5 yıllık bir perspektifle baktığımız zaman."
"Türkiye için büyük bir risk yok, etki minimal olacaktır"
Çin'in yatırımlarla, dış taleple büyüyen bir ekonomi olduğunu hatırlatan Yılmaz, ilk defa Çin'de tüketimin yatırımdan daha fazla olduğunu gördüklerini söyledi. Yılmaz, "İlk defa yine hizmet sektörlerinin, sanayi sektörlerinden daha fazla pay almaya başladığını görüyoruz. İç talebin giderek daha önemli hale geldiğini görüyoruz, bütün bunlar Çin'de yeni bir normalin oluştuğunu gösteriyor bize" değerlendirmesinde bulundu.
Yılmaz, Çin'de geçmişteki durumun sürdürülebilir olmadığını dile getirerek, "Yüzde 10'lar civarında bir büyümenin çok uzun bir süre devam etmeyeceği belliydi. Şimdi yeni bir normale gelmiş durumdayız. Bundan sonra Çin dünya ekonomisindeki büyümeye yüzde 50 olmasa da üçte bir katkı vermeye devam edecek" dedi.
Çin pazarı daraldıkça, özellikle ticaret kanalından Asya ülkelerinin daha fazla etkilenebileceğine işaret eden Yılmaz, Türkiye için bu anlamda çok büyük bir risk bulunmadığını bildirdi.
Türkiye'nin Çin pazarına çok fazla ulaşamadığını, ihracatın çok yüksek olmadığını dile getiren Yılmaz, "Dolayısıyla bizdeki etki daha minimal bir etki olacaktır" ifadesini kullandı.