Proaktif adımlar Türk ekonomisini canlı tuttu

15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında ekonomi yönetiminin proaktif adımları ile Türkiye piyasalarda yaşadığı kayıplarını hızlıca telefi etti.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sonrası TCMB'nin Türk lirasına güveni artırıcı adımlarının, ekonomi yönetiminin teşvikleri ile birleşmesi sonucu özellikle para piyasalarında likiditenin hızla geri döndüğü, bunun da Türkiye'nin 2016'nın 3'üncü çeyreğindeki daralmanın ardından tekrar büyümeye başlamasını sağladığı görüldü.

Borsa İstanbul'da BIST 100 endeksi, 15 Temmuz 2016 sonrasındaki ilk işlem gününde yüzde 7,08 ile tarihinin en sert düşüşlerinden birini yaşamış ve düşüş eğilimi bir hafta boyunca devam etmişti. Haftalık bazda yüzde 13,4 değer kaybederek 70.426 puana kadar gerileyen BIST 100 endeksi, başta Sermaye Piyasası Kurulu ve Borsa İstanbul ile ekonomi yönetiminin proaktif adımları sayesinde sonraki haftalarda kayıplarını hızlıca telafi etmiş ve yükselişe geçmişti.

Döviz kurları ve tahvil faizleri ise darbe girişimi sonrasındaki hafta hızlı yükselişe geçse de gerek Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın önlemleri gerekse ekonomi yönetiminin piyasaları sakinleştiren açıklamaları, yatırımcıya güven vererek Türk lirası varlıklarından kaçışı durdurmuştu.

TCMB'nin Türk lirasına güveni artırıcı adımlarının, ekonomi yönetiminin teşvikleri ile birleşmesi sonucu özellikle para piyasalarında likidite hızla geri dönerken, bu gelişme Türkiye'nin 2016'nın 3'üncü çeyreğindeki daralmanın ardından tekrar büyümeye başlamasına destek verdi.

Türkiye ekonomisi, 2016'nın 3. çeyreğinde yüzde 0,8 daralsa da 4. çeyrekte tekrar büyüme başarısı göstermiş ve teknik olarak resesyona girmeden darbe girişiminin negatif etkisinden sıyrılmıştı.

Hain darbe girişiminin ardından 2016'nın ikinci yarısında Borsa İstanbul pay piyasalarına alım yapmaya yanaşmayan yabancı yatırımcıların, ekonomi ve para politikasında sağlanan güvenle 2017'de güçlü bir şekilde hisse alımına geçtiği ve yılı 1 milyar 781 milyon dolarlık net alımla tamamladıkları görüldü.

TL ve faizler açısından darbe girişiminin faturası ağır oldu

TL'nin diğer para birimleri karşısındaki değeri ve tahvil faizleri açısından darbe girişiminin faturası çok ağır oldu. Darbe girişimi öncesinde 3,00-3,05 bandında yatay seyreden, yüzde 50 dolar, yüzde 50 avrodan hesaplanan döviz sepeti, sonraki 6 aylık süreçte 4,05'e, 2017 sonunda 4,17'ye kadar çıktı.

Döviz sepeti, ABD merkez Bankası'nın (Fed) faiz artırımları, gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışları, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye'nin notunu indirmeleri ve yurt içindeki seçim takvimi nedeniyle 2018'de de yükseliş eğilimini sürdürerek 5,40 ile tarihi zirvesini gördü.

Darbe girişimi öncesi yüzde 8,5 seviyelerinde olan 2 yıl vadeli gösterge tahvilin bileşik faizi ise bugünlerde yüzde 20'nin üzerinde bulunuyor.

Analistler, darbe girişiminin Türkiye ekonomisine etkilerinin, KDV ve ÖTV indirimleri, Kredi Garanti Fonu (KGF), inşaat sektörüne ilişkin kampanyalar ve güçlü teşviklerin yanı sıra maliye politikasında sahip olunan geniş manevra alanının katalizör olarak kullanılmasıyla sınırlı kaldığını belirtti.

Teşvik ve önlemlerle toparlanan piyasaların, yabancı yatırımcı girişine de zemin hazırladığını, bu sayede Gayrisafi Yurt içi Hasıla'nın 2017 yılında yüzde 7,7, bu yılın ilk çeyreğinde de yüzde 7,4 büyüdüğünü anımsatan analistler, ayrıca Türkiye’nin istihdam artışıyla da benzer ülkeler arasında öne çıktığını dile getirdi.

Analistler, yatırımcıların bir ülkeye yatırım yaparken dikkate aldıkları ana göstergenin büyüme olduğuna işaret ederek, ekonomi yönetiminin mali disiplini bozmadan aldığı tedbirler ve reel ekonomiye ilişkin teşviklerin, piyasaların ve sermaye sahiplerinin destek ihtiyacını karşıladığını vurguladı.

Yurt içinde geçen yıldan 2018’in ilk yarı sonuna kadar devam eden seçim atmosferinin, yurt dışında ise ABD Başkanı Donald Trump'ın attığı adımlarla artan ticaret savaşı endişelerinin diğer gelişmekte olan ülkelerle birlikte Türkiye'yi de negatif etkilediğini söyleyen analistler, ekonomi yönetiminin ve TCMB'nin sermaye akışındaki yavaşlamayı yönetebilecek kabiliyete sahip olduğunu dile getirdi.

Analistler, söz konusu gelişmelerle bu yıl negatif bir seyir izleyen yurt içi piyasaların, küresel piyasalarda oynaklığın azalması durumunda, Başkan Recep Tayyip Erdoğan ve yeni ekonomi yönetiminin başlayacağı yapısal reformlar ve teşviklerle yılın ikinci yarısında toparlanabileceğini kaydetti.

Bu konularda ilginizi çekebilir