Piyasalar Moody’s’e kilitlendi
Moody’s’in bugün beklenen olası not kararı; piyasanın temkinli bir bekleyiş içine girmesine neden oldu.
Ece CEYHUN - Jülide Y. GÜRDAMAR
Başarısız darbe girişiminin ardından vatandaşın 11 milyar doları bulan döviz satışı ile normalleşme yönünde önemli mesafe kaydeden piyasaların stresi yeniden arttı. Bu defa stresin kaynağı Moody’s. Yüksek çıkan enflasyon, Ankara’daki gelişmelerin yanı sıra olası bir not düşüşüne kendini hazırlamak isteyen yatırımcıların kar satışları ile dolar, 3.02 TL’yi aşarken tahvil faizlerinde de çift haneye doğru yeniden hareketlenme yaşandı. TL, benzer ülke para birimlerinden daha kötü bir performans sergilerken MB’nin faiz kararına ilişkin beklentilerde de Moody’s parantezi açıldı.
Yıllık değerlendirme takviminde Türkiye için 5 Ağustos’u işaretleyen Moody’s’in 18 Temmuz’da olası bir not düşüşü ile gözden geçirmeye aldığını açıklaması ile piyasa yine kritik bir dönemeçle karşı karşıya kaldı. Moody’sten gelen ilk açıklamalarla ‘Türkiye’nin notu yatırım yapılabilir seviyesinin altına düşer mi?’ tartışmaları yaşansa da dün artık piyasadaki ağırlıklı beklenti şirketin bu haftayı ‘pas’ geçeceği yönündeydi. Analistler, Standard and Poor’s’un Türkiye’nin notunu düşürmesinin Türkiye’yi yaklaşık 27-28 aydır negatif izlemede tutan Moody’s’in de aynı yönde aksiyon almasına gerekçe olmayacağına inanıyor. Moody’s ile görüşen ekonomi yönetiminin olası bir not düşüşünün önüne geçebileceğine değinen bu analistlere göre bugünkü potansiyel gözden geçirme pas geçilerek, eylül ayında bir rating aksiyonu alınması yönünde. Çünkü normal şartlarda ülkeleri not düşüşü için izlemeye alan bir rating şirketi bunun için 30-90 günlük bir süreç işletiyor. Bu arada bu beklentinin önemli bir desteği de Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cemil Ertem’in, NTV’de yaptığı “Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s ile görüşmeler çok olumlu geçti. Moody’s’in notu teyit etmesi konusunda güçlü beklentimiz var. Moody’s ve Fitch’ten olumsuz bir gelişme beklemiyorum” ifadeleri oldu.
25 baz puanlık faiz indirim bekleniyor
Piyasada Moody’s’in not indirmeden geçeceği beklentisinin gerçekleşmesi halinde ise yüksek çıkan enfl asyonun da MB’nin faiz indirim sürecini sekteye uğratmayacağı ifade ediliyor. Yani Moody’s’in bir aksiyon almadan bu haftayı geçirmesi piyasadaki havayı değiştireceği gibi MB’nin ilerlediği yolu da devam ettirmesini sağlayacak. Çünkü Merkez Bankası son enflasyon raporunda temmuz ayında enflasyonun yükseleceği uyarısını hali hazırda yapmıştı. Gerçi, çıkan enflasyon piyasa tahminlerini de bir hayli aştı. Dolayısıyla 23 Ağustos’taki PPK toplantısında Merkez Bankası’nın sadeleşme yönünde, faiz koridorunun tavanında yine ölçülü bir indirim yapacağı tahmin ediliyor. Bu indirimin de 25 baz puan olacağı ifade ediliyor. Kimi ekonomistler ise bu 25 baz puanlık indirimin son olacağını belirtirken bazıları da 25 baz puanlık bir indirim daha bekliyor. Eylül ayında da 25 baz puanlık faiz indirimi bekleyenler ise TCMB’nin ilerleyen dönemde gıdada aşağı yönlü düzeltme beklentisini hatırlatıyor.
Dün piyasada 10 yıllık tahvil faizleri yüzde 9.8 seviyesinde seyrederken yıllık enflasyon yüzde 8.79 düzeyinde. Reel faiz hesaplaması tahviller için olumsuz olsa da dünyada getiri arayışının olası yükselişleri tahvil tarafında sınırlı kılabileceği kaydediliyor. Azalan reel faiz getirisine rağmen TCMB’nin faiz indirmeye devam edeceği beklentisi TL’yi kırılgan yapan en önemli sebeplerden biri olduğunun da altı çiziliyor.
İndirimler banka faizlerine yarı yarıya yansıdı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün konut alımlarında özellikle devlet ve özel sektör bankalarının faiz oranlarını yıllık yüzde 9’a doğru çekmeleri gerektiğini kaydederek “Yıllık faiz oranlarının tek haneli rakamlara sanayici için ise oranları çok daha aşağı çekip sürümden kazanmalarını isteriz...” dedi. Merkez Bankası’nın yılbaşından itibaren 200 baz puanlık indiriminin mevduat ve kredi faiz oranlarına yansıması yukarıdaki tabloda yer alıyor. Bankalar şimdiye kadar indirimin yarısını yansıtmış durumda. Bankaların hali hazırda topladıkları mevduatın üzerinde kredi kullanımı sağladıkları (kredi/mevduat rasyosu %117.7) bilinirken kredi faizlerinin düşmesinde MB faizinden ziyade mevduat faizinin düşmesinin önemine değiniliyor. Mevduat faizinin düşmesi de bu defa küçük yatırımcı için enfl asyonun yüksek olduğu dönemde reel getiriden ödün vermek anlamına geliyor. Gelişmiş ülkelerdeki sıkıntıların genişleyici politikalarla çare aranması bu arada gelinen negatif faiz seviyeleri ise yabancı yatırımcının Türkiye gibi gelişen ülkelere risk iştahının yüksek kalmasını sağlıyor. Analistler, bundan sonraki süreçte sadeleşme sürecinin tamamlanmasıyla aktarım mekanizmasının etkinliğinin artması, banka faiz oranlarını düşmesi anlamında da önemli bir gelişme olacağını düşünüyor. Diğer taraftan, bankacılık sektörünün bir süredir maliyetler ve kârlılık anlamında zorlu bir süreçten geçtiğini de göz ardı etmemek gerektiğinin altını çizen analistler, “Geçmiş dönemlerde duyulan ihtiyaç gereği alınan makroihtiyati tedbirlerin bir miktar gevşetilmesi gibi bankacılık sektörünün kârlılığını artırıcı (maliyetleri azaltıcı) olası gelişmeler de faiz oranlarının düşmesini sağlayabilir. Bunların yanı sıra, enfl asyondaki mevcut düşüş trendinin devamlılığı ve iktisadi faaliyetlerdeki ılımlı büyüme eğilimlerinin bir miktar daha artış göstermesi gibi daha makro perspektifl i gelişmeler de oldukça belirleyici unsurlar olarak not edilebilir” yorumunu yaptı.
Banu Kıvcı Tokalı - Halk Yatırım Başekonomist
Merkez Bankası’nın mart ayından itibaren toplam 200 baz puanlık indiriminin, bankanın ortalama fonlama maliyetine 80 baz puan ve bankaların mevduat faiz oranlarına da 125 baz puan civarında yansıdığını görüyoruz. Politika faiz oranlarındaki indirimin kredi faizlerine daha etkin yansıması ise mevduat faiz oranlarındaki düşüş hızına bağlı olacaktır. Bunun için de, fi nansal ve ekonomik istikrar ortamı kritik unsur. Küresel ekonomi ve emtia fi yatlarına yönelik görünümde hakim olan aşağı yönlü riskler düşük faiz ortamının devam edebileceğine işaret ediyor. Böyle bir küresel ortamda da, içerde enfl asyon görünümü izin verdiği müddetçe, sadeleştirmenin makul bir dönem boyunca sürmesi mümkün görünüyor. Enfl asyonda ise, geçen ay tütün fi yatlarına yapılan ayarlama ve gıda fiyatlarının baskı unsuru olduğu anlaşılıyor.
Tuncay Turşucu - İntegral Menkul - Araştırma
MB’nin üst bant faizinde 25 baz puan adımlarla yaklaşık iki kere daha devam etmesini bekliyorum. Bu fonlama maliyetlerinin mevcut %8 seviyelerinin aşağısına gelmesini sağlayacaktır. Kredi faizlerine yine sınırlı bir şekilde yansıyabilir. Ancak enfl asyonun desteklemesi gerekli. MB’nin hedefi makul. MB enfl asyonu %70 olasılıkla %6.6 ile %8.4 aralığında bekliyor. Kurdaki çıkış kalıcı bir yükseliş olması durumunda enfl asyona kademeli olarak geçişkenlik gösterebilir. Yıl sonu enflasyon beklentim %8.
Enver Erkan - Kapital FX - Araştırma
Son gelen verilerle ve fi yat değişimleriyle beraber enfl asyon beklentileri yukarı yönlü revize edilecektir. Yıl sonu enfl asyon beklentimiz yüzde 8. Matematiksel olarak, faiz koridorunu simetrikleştirme ve daraltma anlamında sınırlı bir mesafenin olduğunu gözlemliyoruz. Diğer yandan, diğer risk göstergeleri ve enfl asyon beklentileri dikkate alındığında hareket alanının biraz daha kısıtlı olduğundan bahsedilebilir. Bu nedenden dolayı her ne kadar Ağustos ayında 25 baz puan tutarında bir üst bant indirimi olabileceğini düşünsek de, yaz aylarında görülebilecek enfl asyon artışı başta olmak üzere diğer risk göstergelerinin etkilerinin olabileceğini düşünmekteyiz.
Erol Gürcan - Gedik Yatırım - Araştırma
Enfl asyon göstergeleri ve başta kur tarafı olmak üzere piyasa koşulları imkân verdiği müddetçe, para politikasında sadeleşme adımları kapsamında MB’nin bir süre daha ölçülü faiz indirimlerine devam edebileceğini düşünüyoruz. Ancak, şu ana kadar yapılan indirimler ile mevcut enfl asyon eğilimi ve diğer piyasa faizleri baz alındığında MB faizlerinde aşağı yönlü çok ciddi bir manevra alanının kalmadığını da söyleyebiliriz. Bu perspektiften bakarak, olası indirimlerin diğer faizlere yansıması konusunda, bundan sonraki süreçte yapılacak indirim miktarından ziyade; sadeleşme sürecinin nihai hedefi olan tek bir fonlama faizi ve dar bir faiz koridoruna geçilmesinin daha önemli olduğunu düşünüyoruz.