'Mali disiplin çerçevesinde hak edişler acilen ödenmeli'

YEŞİM ARDIÇ

ANKARA - MÜSİAD Ankara Başkanı İlhan Erdal, Yeni Ekonomik Programı’nı (YEP) sonuna kadar desteklediklerini belirterek, bunun taviz vermeden uygulanması gerektiğini söyledi. Erdal, “Kamunun yerli ürüne tam anlamıyla güvenmesi yabancı alıcıların taleplerini de artıracaktır” dedi. Ankara Sohbetleri’ne konuk olan Erdal, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak’ın sorularını cevaplandırdı.

- Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından açıklanan YEP’i nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ayağı yere basan, reel sektörü doğru analiz ederek hazırlanan gerçekçi bir program. Sadece belirlenen makroekonomik hedefler değil, alınması öngörülen tedbirler yönüyle de yerinde bulduk. İyi çalışılmış ve içi dolu bir program. Artık bundan sonraki aşamada önemli olan programın uygulanmasıdır. Eğer bu programa uyulmazsa önümüzdeki dönemlerde birtakım sıkıntılarla karşılaşabiliriz. Mali disiplin, kesinlikle taviz verilmeden uygulanması gereken bir konu.

Bankacılık sektöründe şu anda toplanan kaynağın çok ötesinde kredi verilmiş durumda. İlgili kurumlar tarafından denetlenerek mali disiplin dışına çıkmadan işlerini yürütmelidirler. Bankaların, özellikle sanayici ve tüccarın yanında olarak, üreticileri sıkıntıya sokacak yaklaşıma girmemeleri gerektiğini düşünüyorum. Bu noktada KGF mekanizmasının devam ettirilmesi, ekonomiyi tekrar hareketlendirir. Biz iş insanlarına düşen en önemli görev, kriz çığırtkanlığı yapıp ayağımıza kurşun sıkmamamızdır. Ekonomi; algı, psikoloji ve moral bileşenlerinden etkilenir. Bizler ekonomimize güveniyoruz.

- Özellikle kamu ile iş yapan şirketlerin ödeneklerle ilgili yaşadığı problemlerden bahsediliyor.

Burada önceliklerden bir tanesi de yine mali disiplinden uzak kalmayacak şekilde hak edişlerin ödenmesi gerekir. Bunun sağlanması piyasada da rahatlamaya sebep olacaktır. Çünkü kamudan alacakları olan firmalar, taşeronlarını, onlar da zincirleme olarak diğer şirketleri ve tedarikçileri olumsuz etkiler.

Teşviklerin sadeleştirilerek ürün bazında verilmesi lazım. Nasıl ki Güney Kore ve Almanya bu modelle dünya devi markalar oluşturduysa, Türkiye de aynı yolu izlemelidir.

- Kamu alımlarında yerli ürünlere yönelik yüzde 15 fiyat avantajı sizce nasıl tam olarak uygulanabilir?

Çünkü şu ana kadar halen bürokrasi tam olarak aşılabilmiş değil. Devlet Malzeme Ofisi (DMO) burada bir üstlenici olabilir. Kamuya DMO aracılığıyla alınacak ürünlerde bu kural uygulanabilir. Maalesef bazı sektörlerde, bir yerli marka ön plana çıkmaya başlayınca, yabancı firma hemen fiyat politikasını değiştirerek, yerli firmayı zor durumda bırakmaya çalışıyor. ABD ve Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi korumacılık güçlendirilebilir.

Türkiye yazılım konusunda birçok gelişmiş ülkeyi geride bırakmasına rağmen, sadece kamu değil özel sektör de çoğu alanda ithal yazılımı tercih ediyor. Kamu bu konuda yerli üreticilere güvenmelidir. Kamunun yerli firmalara güvenmesi yabancı talebi de artıracaktır.

Şehir hastanelerinde ve Sayın Cumhurbaşkanımızın büyük önem verdiği raylı ulaşım sistemleri konusunda yerli sanayinin geliştirilmesi adına çok önemli bir fırsat varken, istenilen oranları henüz yakalayamadık. Savunma sanayinde ciddi mesafeler kat edildi. Savunma sanayindeki başarı hikayesinin diğer tüm sektörlere de aktarılması ve aynı hedefl erin konulması lazım.

- Üretimin desteklenmesi dışında ihracatın artırılması için önerileriniz var mı?

Bugün başarıyla uygulanan Türkiye Ticaret Merkezleri var. Bunun dışında, belirli ülkelerde, tıpkı uluslararası mağazaların Türkiye’deki yapılanmasına benzer, içinde her türlü ürünün yer aldığı 10 bin metrekare kapalı alanlar bulunabilir. Bu alanlarda şirketler hem ürünlerini teşhir edip hem de satabilirler. Bunlara yer ve lojistik desteği verilerek, yeni ülke gruplarına yönelik açılımlar sağlanabilir. Biz MÜSİAD Ankara olarak böyle bir model üzerinde çalışıyoruz. Başka bir modeli ise 4 yıldır uyguluyoruz. Yurt dışından ülkemize okumaya gelen öğrencilere yönelik Uluslararası Öğrenciler Akademisi projemizle dış ticaret eğitimi veriyor, üretimi ve ticareti yerine görmelerine imkan sağlıyoruz. Çeşitli burs ve staj destekleri sunuyoruz. Bu öğrenciler eğitimlerini tamamlayıp ülkelerine döndüklerinde gönüllü ticaret ataşeleri gibi çalışıyorlar. Bu model daha da yaygınlaştırılabilir.

Bu arada bir de uyarıda bulunmak istiyorum. Son dönemlerde Çin yurt dışında yatırım ve üretim yönüyle çok ciddi ve agresif bir politika izliyor. Tıpkı ABD ve Avrupa’nın yaptığı gibi bizim de bu süreçleri yakından takip ederek, bize karşı oluşabilecek olumsuz gelişmelere yönelik önlemlerimizi artırmalıyız.

“ZİRVEDE DÜNYAYA ÖNEMLİ MESAJLAR VERİLECEK”
Savunma sanayi alanında MÜSİAD Ankara’nın önemli bir organizasyonuna ayrı bir başlık açmak istiyorum. MÜSİAD Ankara olarak 2-3 Ekim 2018 tarihinde savunma sanayi konusunda bir ilki gerçekleştirerek, Cumhurbaşkanlığına bağlı Savunma Sanayii Başkanlığı himayelerinde Uluslararası Askeri Radar ve Sınır Güvenliği Zirvesi düzenleyeceğiz. Savunma sanayi, hem ülke güvenliği hem de ekonomi için son derece kritik önem taşımaktadır. Türkiye bu alanda ihracatta önemli noktalara geldi; fakat bunun daha da ileriye taşınacağını düşünüyorum. Gerçekten fi rmalarımız savunma sanayi ve havacılıkta çok güzel başarı hikayeleri yazdılar. Bu Zirve’de sadece Türkiye kamuoyuna değil, dünyaya önemli mesajlar verilecek.

SAVUNMA SANAYİ MODELİ...
Ferit B.PARLAK

Savunma sanayinde, yüzde 50 ‘yerli payı’ hedefi yle 10 yıl önce hızlandırılan, (Ki bugün yüzde 65’lere çıkıldı ve yüzde 85’ler konuşuluyor) devlet alımları katkılı Ar-Ge çalışmalarının meyvesi bugün alınıyor…
Yıllar önce AR-Ge’si başlatılan, yine kamu alım garantili bazı projelerin ise 3-5 yıl içinde, savunma sanayimizin bugünkü değerini 10’a 20’ye katlayacak müjdelere zemin hazırladığı da biliniyor. Bu yolla sağlanan teknolojik gelişimin, cari açıktan, yüksek kur ve faize kadar tüm olumsuz makro verilerin panzehiri olduğu da biliniyor...
Erdal’ın önerileri sivil sanayide diğer yapılacaklara da ışık tutuyor...