Mahfi Eğilmez'den 'Faiz sebep...' değerlendirmesi

Bu hafta yılın son faiz kararını açıklayan Merkez Bankası, 22 ay sonra politika faizinde 250 baz puanlık indirime gitti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise "Faizi kesinlikle indirmeye başlayacağız" diyerek Merkez'in 2025 politikasını açık etti. Erdoğan'ın faiz açıklaması geçmişte yaşanan döngülerin tekrar edileceğine ilişkin korku yaratırken, iktisatçı Dr. Mahfi Eğilmez'den dikkat çeken bir değerlendirme geldi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Merkez Bankası yılın son toplantısında faizi 250 baz puan düşürerek yüzde 47,50'ye indirdi. 22 ay sonra gelen ilk indirimin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan da "Faizi kesinlikle indirmeye başlayacağız. 2025 bunun işaret yılı olacaktır. Faiz inecek ki enflasyon da insin. Bu, bizim olmazsa olmazımız" dedi.

Erdoğan'ın bu sözleri ‘Faiz sebep, enflasyon sonuç’ anlayışına geri dönüleceğinin sinyali olarak yorumlandı. İktisatçı Dr. Mahfi Eğilmez de bu anlayışa yönelik ‘Faiz sebep...' başlıklı bir yazı kaleme aldı. 

Sadeleşme politikasına yönelik çabalar rafa kaldırıldı

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun enflasyonda düşüş eğilimine işaret ederek faizi yüzde 50’den 47,5’e düşürdüğüne dikkat çeken Eğilmez, piyasadaki beklentinin ağırlıklı olarak 1,5 ile 2 puanlık bir indimi yapılacağı yönünde olduğunu, 2,5 puanlık indirimin şaşırttığını söyledi. Gecelik borçlanmanın, borç alma ve verme faizleri arasında üç puanlık bir farkla yeniden öne çıkarıldığını hatırlatan Eğilmez, Merkez'in uzun süre sadeleşme politikası diyerek ortaya koyduğu çabaların da rafa kaldırıldığını belirtti.

'Faiz politikasının yukarıya doğru da esnek olması gerekiyor'

Kurun sabitleşme eğilimini gören yabancı yatırımcıların carry trade işlemi yoluyla döviz getirip bozdurup, döviz hesabı olan Türklerin de bunları Türk Lirasına çevirip, kurun sabitleşme eğiliminden yararlanarak çok yüksek döviz faizi elde ettiklerini söylediğini hatırlatan Eğilmez, "O nedenle enflasyonla mücadele edilen bir ortamda, eğer enflasyonda düşüş eğilimi başlamışsa faizlerin de yavaş yavaş indirilmesi ve Türk Lirası mevduattan döviz faizi elde edilmesi çekiciliğinin yok edilmesi gerektiğini vurguladım. Buna karşılık faiz politikasının aşağıya doğru olduğu kadar yukarıya doğru da esnek olması gerekliliğine de dikkat çektim" dedi.

'Faiz, enflasyon düşerken enflasyonu birkaç puan geriden izlemeli'

"İşin özü şudur" diyen Eğilmez, "Faiz, enflasyon düşerken enflasyonu birkaç puan gerisinden izlemeli, enflasyon yükselirken öne geçip enflasyonun birkaç puan önünden gitmelidir" ifadelerini kullandı. 

2021 Ocak ayından bugüne kadar Merkez Bankası faizi ve enflasyon arasındaki ilişkinin gösterildiği bir grafiği paylaşan Eğilmez, grafikte 1 numaralı bölgenin 2021 Ocak – Eylül ayları arasındaki dönem olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Bu dönemde Merkez Bankası politika faizi, enflasyon oranının hafifçe üstünde olduğu için enflasyon denetim altında görünse de enflasyonun yukarıya doğru hareketlenmeye başladığı fark edilebiliyor. 2021 yılı Eylül ayında enflasyon yüzde 19, Merkez Bankası politika faizi de yüzde 19 idi. Böyle bir durumda Merkez Bankasının faizi artırarak enflasyondaki çıkışı durdurması gerekirdi. Eğer Merkez Bankası Eylül toplantısında yüzde 19 olan politika faizini yüzde 22’ye çıkarmış olsaydı bugün enflasyon diye bir sorunumuz olmayacaktı.

Merkez Bankası, 'faiz sebep enflasyon sonuçtur' söylemine uydu

Ne var ki Merkez Bankası, siyasetçilerin “faiz sebep enflasyon sonuçtur” söylemine uyarak politika faizini yüzde 18’e indirdi. Ve daha da kötüsü faizi, izleyen aylarda indirmeye devam ederek yüzde 8,5’e kadar düşürdü.

Sonucu 2 numaralı bölgeden görebiliyoruz.

Kur korumalı mevduatla ikinci yanlış yapıldı

Faiz indirilmeye devam edilirken enflasyon uçtu gitti. İnsanlar paralarını enflasyonun çok altında faizle bankaya yatıracak yerde dövize yöneldiler bu kez kur yükselmeye başlayınca faizi yeniden hızla yükseltmek yerine kur korumalı mevduat hesapları oluşturularak ikinci bir yanlış yapıldı. Böylece sebep sonuç ilişkisini karıştırmanın yanına “iki yanlış bir doğru etmez” atasözüne aykırı davranış da eklenmiş oldu. Faizi düşürme hatası enflasyonu uçururken kur korumalı mevduat hatası da Merkez Bankası’nda astronomik bir zarar oluşmasına yol açtı.

3 numaralı bölgenin ilk bölümü ilk bakışta yanıltıcıdır: Faiz düşerken enflasyon da düşer görünüyor.

Tavan sınır artışı frenlendi

Bu aşamada bu yanıltıcı görünümün oluşmasının birkaç nedeni var: Bir önceki dönemde yanlış faiz politikası nedeniyle enflasyon hızla arttığı için izleyen dönemlerde baz etkisiyle düşüş ortaya çıktı. Kiralara ve okul ücretlerine tavan konulduğu için burada artışlar frenlendi. Kur korumalı mevduat uygulamasıyla kur sabitleştiği için ithal girdiler ucuz kaldı ve dolayısıyla üretim maliyetleri fazla artmadı. Bu etkilerle enflasyonda gerileme ortaya çıktı. 3 numaralı bölgenin ikinci bölümünde Merkez bankası politika faizini artırmaya başladı. Bu bölüm de ilk bakışta yanıltıcıdır. Çünkü faiz artırılmaya başlandığı halde enflasyon yükselişe geçmiş görünmektedir.,

Ters baz etkisi enflasyonu yukarı itici etki yarattı

Bunun da birkaç nedeni var: İlk olarak kiralar ve okul ücretlerine konulan tavanlar kaldırıldı. Bu gelişme sonrası kiralar ve okul ücretleri astronomik şekilde arttı ve enflasyonu yukarı itti. İkinci olarak ters baz etkisi enflasyonu yukarı itici etki yarattı.      

4 numaralı bölge Merkez Bankasının politika faizini yüzde 50’ye çıkardıktan sonraki dönemi gösteriyor. Bu bölgede enflasyon düşüşünde yine baz etkisi olsa da asıl olarak faizin yüksekliği ve kurun sabitleşme eğiliminde olması baskın oldu.  

3 yılı aşkın bir süreyi kapsayan 'gereksiz deneyim'

3 yılı aşkın bir süreyi kapsayan bu gereksiz deneyim bize bir kez daha gösterdi ki Merkez Bankası, enflasyon düşerken politika faizini, enflasyonun hep birkaç puan üzerinde kalmaya devam edecek şekilde düşürebilir ama enflasyon yükselirken de politika faizini enflasyonun birkaç puan üzerinde olacak şekilde ve önceden yükseltebilmelidir.

Bugünlerde "enflasyonu düşürmek için faizi düşürmek gerekir" şeklindeki söylemler siyaset çevrelerinde yeniden gündeme gelince bunları bir kez daha yazmaktan kendimi alamadım"