Madeni yağda ithalata teşvik yerliye kepenk indirtecek

EPDK’nın ‘Madeni Yağların Ambalajlanması ve Piyasaya Sunumu Hakkında Tebliğ’i sanayiciyi zora soktu. Tebliğ yüzünden firmalar üreticiyken ithalatçı olmaktan şikayetçi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Melih KOCAGİL

İSTANBUL - Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) 2011 yılında yayınladığı tebliğ, madeni yağ üreten yerli firmaların üretimini zora soktu. Türk Standardları Enstitüsü’nün (TSE) laboratuvar analizi ve belgelendirme ücretiyle birlikte yıllık marka kullanım bedeli adı altında 400 bin TL’lik fatura çıkarması firmaların belini bükerken, standartların sürekli revize olması deney maliyetlerinin de katlanarak artmasına neden oluyor. Sektörde faaliyet gösteren 300’e yakın firmanın böyle giderse yakında kepenk indireceği ifade ediliyor. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB)Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, “Madeni Yağların Ambalajlanması ve Piyasaya Sunumu Hakkında Tebliği Resmi Gazete’de yayınlanmadan öncesi sektör görüşüne sunulan tebliğ taslağında ürünlere TSE alma zorunluluğu yokken tebliğ yayınlandığında bu maddenin olması sektörde şaşkınlık yarattı” dedi.  Akyüz, “Madeni yağcılar TSE belgesi almak için başvurduklarında gerek başvuruda, gerekse laboratuvar analizi ve belgelendirme ücreti adı altında paralar öderken bir de bunlara yıl sonlarında yıllık marka kullanım bedelleri de eklendiğinde her yıl ortalama 400 bin TL ödüyor. 

Oysa aynı ürünler ithal edildiğinde bu ürünlerde TSE zorunluluğu olmadığından haksız rekabeti doğuruyor” diye konuştu. Bu yüksek maliyete bir de EPDK’nın yerli üreticilerden yıllık satışlarından katılım payı altında yıllık bedel alması ithalatçılarla olan haksız rekabeti daha da artırdığını savunan Akyüz, “Oysa ithalatçı böyle bir katılım bedelini EPDK’ya ödememektedir. Madeni yağ imalatçılarının yaşadığı haksız rekabet bu sektörü bitirmek üzere. Yurtdışına yapılan madeni yağ ihracatımızı da bu maliyetler yüzünden olumsuz etkilenmektedir. Bizim önerimiz ya ithalatçılar da ithal ettikleri ürünlerine TSE alsın ya da madeni yağ imalatçılarına TSE zorunluluğu kalksın. 2023 yılı için hedeflenen 500 milyar dolarlık ihracata önemli katkı sağlayacak kimya sektörünü kaybetme lüksümüz yok. Bu konu ile ilgili ilgililerden çok acil çözüm bekliyoruz” dedi. 10 numara yağın sektörü çok etkilediğini belirten firmalar, her sektörün içinde yanlış yapan kişi ya da kurumların olduğuna, kurunun yanında yaşın da yandığına dikkat çekerek, “ArGe merkezlerimiz sürekli ürün geliştiriyor. Biz işimizi düzgün yapıyoruz. 

Ancak yeni geliştirilen ürünlerimiz için TSE/TSEK belgesinin olmamasından dolayı üretime geçilemiyor. Bu belgelerin olmamasının suçu bizde değil, uygun TSE/TSEK standartlarının bulunmamasındandır” açıklamasında bulundular.  Standardın yayınlanmasından sonra belgelendirme için uzun bir süre geçeceğini ifade eden üreticiler, “Türkiye’de üretim yaptırmayan bu bakış açısı nedeniyle bu ürünler ithal edilerek piyasaya sunuluyor” ifadelerini kullandılar. Tebliğ gereğince, madeni yağ üretimi yapan firmaların ürettikleri tüm ürünler için TSE belgesi almakla zorunlu olduğunu dile getiren sektör temsilcileri şunları söylediler: “TSE/TSEK belgelerinin alımı oldukça maliyetli bir süreç.
Firmalar, bu belgeleri alırken çok sayıda yurtiçi ve yurtdışındaki laboratuarlara deneyler yaptırmakta ve ciddi paralar ödemek zorunda kalıyor. Firmalar hali hazırda bir çok ürüne ait TSE Belgesi’ne sahip olduğu halde, yeni çıkan tebliğ gereğince 2012 yılından bu yana yaklaşık 400 bin TL belgelendirme ücreti ödedi. Bunun yanı sıra, sürekli olarak TSE standartları revize oluyor. Bu durum hem revizyon sonrası deney maliyetlerinin katlanarak artmasına neden oluyor. Hem de standardizasyon açısından sorunlara yol açıyor. Firmalardan kaynaklanmayan bu durum da TSE’ye baştan ücret ödemek bizi maliyet açısından çok zor durumda bırakıyor. TSE açısından ise bu durum yıllık 40 milyon TL’lik bir gelir kaynağı.” 

‘Belge masrafları  ciddi bir yük’ 

Madeni yağ üreticisi firmalar, firma büyüklüğüne ve üretim tonajına bakılmaksızın belge adedi başına yıllık ücret ödendiğinin altını çizerken haksız rekabetin oluştuğuna dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı: “TSE kendisini bu konuda tek yetkili olarak görmeye başladı. Biz standart dışı üretim yapan firmalar değiliz. Fiyatlar sürekli artıyor. Firmalar, ayrıca 6 aylık marka kullanım ücreti olarak 40 bin TL ödüyor. Rekabetin her geçen gün arttığı bu dönemde KOBİ ölçekli firmalar açısından haksız bir rekabet ortamı oluşturuyor ve sürekli olarak eklenen belge masrafları bizlere ciddi bir yük getiriyor. Üretici firmalar ithalatçılarında TSE/TSEK belgeleri durumunda TSE belgesi alınmasına karşı değil. Fakat belge almak için müracaat ettiğimizde, belirli bir süre zarfında standardın alımının neticelendirilmesi şartıyla standart oluşturma sürecinde en azından üretip satma hakkı firmalara verilmeli. Geçen süre zarfında firmalar ithalatçı durumuna düşürülmemeli.” 

İthalatçılar TSE Belgesi almıyor 

Yerli üreticilerin tüm ürünleri için TSE Belgesi almak zorunda olduğuna dikkat çeken sektör temsilcileri “İthalatçı TSE belgesi almak zorunda değil. Türk sanayinin gerekliliklerini karşılayan endüstriyel yağları yerli üretici üretebildiği halde, TSE Belgesi’ni alamadığı durumlarda bu ürünleri üretemez pozisyonunda olacak, aynı ürünü ithalatçı Türkiye pazarına rahatlıkla satabilecektir. Bu da ithalatçıya haksız rekabet üstünlüğü sağlayacak, Türk sanayisini baltalayacaktır” şeklinde konuştu.  TSE laboratuarlarının bazı konularda yetersiz olduğunu savunan üreticiler, TSE belgelerinin alınmasının firmalara çok yüksek bir maliyet yükü getirdiğini vurguladılar.

‘Ürünleri sınırlandırmak yanlış’

Madeni yağ kapsamında olan motor yağı üreticilerinin TSE standardizasyonunda herhangi bir zorluk yaşamadığını anlatan üreticiler, endüstriyel yağ üreticilerinin TSE’de ilgili standartların mevcut durumu karşılayamadığını ifade ederek, “Endüstriyel yağ ürünlerini TSE standartları ile sınırlandırmak son derece yanlış. Özellikle demir-çelik sektörü, otomotiv sektörü gibi kullanıcılar ürünlerinin kriterlerini kendi üretim teknolojilerine göre belirlerken, her ürünü TSE kriterlerinde standart haline getirmeye çalışmak yanlış bir uygulamadır” görüşünü savunuyor.

 

Bu konularda ilginizi çekebilir