Kuruyemiş sanayicileri, geleceği öngörememenin sıkıntılarını yaşıyor

Türkiye Kuruyemişçi İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığını genel kurulda Hüsamettin Karaman’a devreden Muammer Çaputçu, yurtiçi pazarda ciddi daralmanın sektördeki herkesi endişeye yönelttiğini kaydetti.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Rüştü BOZKURT

Uzun zaman oldu Ankara’ dan Afyonkarahisar’a yolculuk yapmamıştım. Bir bahar gününde öğle sonrasının aydınlığında Sivrihisar’ ı seyrediyorum. Yarım yüzyıl öncesinde, Bursa Eğitim Enstitüsü’nün sözlü sınavına giderken, akşamın alaca kararlığında, okuduğum masal kitaplarından zihnime yerleşmiş sihirli dağların yanından geçtiğimizi düşünmüştüm. Ne zaman Ankara üzerinden batıya yolculuk yapsam o ilk izlenimi bütün canlılığıyla yeniden yaşarım.

Sivrihisar’dan güneye dönüp Aşağı Kepen’i geçtiğimizde Emirdağ’ın puslu tepeleri gözüküyor: “Emir dağlarına kara gidelim/ Ayvaya bırakıp nara gidelim/ Buraların güzelleri gönül eğlemez/ Güzeli bol olan yere gidelim” türküsünü mırıldanıyorum.

Köroğlubeli’nde çay içiyor; uzaktan Bayat yaylasını düşünüyor; Frig Ülkesi’ nde tur atan düşlerim Kırka’dan geçip Türkmendağı’ nın tepelerinden İdrisyayla Köyü’nden Osman’ın yangın bekçiliği yaptığı doruklardan Eskişehir Ovası’nı seyre dalıyor. Türkmendağı’ nın tepesinden bakarak, o tepeden gördüklerini anlatan Yunan ordusunda kolordu kumandanı Prens Andrew’ in Felakete Doğru kitabından, Osmanlı ordusunun gelenek taassubunu kıran Kurtuluş Savaşı komutanlarını anlatmak isterdim ama konumuz o değil, Tüm Kuruyemiş Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TÜKSİAD) toplantısındaki izlenimlerimi paylaşacağım. 

İstikrar arayışı 

Karşılaştığımız sorunlarla yüzleşerek çözüm arama yerine, sorunları ertelemenin, çöpleri halının altına süpürmenin ne denli sakıncalı tutum olduğunu hepimiz biliriz. Biliriz ama yine de bazı sorunlarımızı kendimize de başkalarına da saklama yolunu seçenlerimiz olur. 

Afyonkarahisar’da toplanan TÜKSİAD toplantısında ülkemizin kuruyemiş işinin içinde yaşayan iş insanlarımızın bir araya gelmesinden yararlanarak sorunlar üzerine bir tarama yaptım. Gökyay Kepenek güncel sorunlardan en önemlisinin “Ticarette rekabet yapabilmek için tahmin yapabilmemiz lazım. Kurlarda, fiyatlarda ve genel ortamdaki hızlı değişmeler tahmin yapmamızı engelliyor” cümlesiyle yaşadıklarını anlatıyor. Mehmet Kavsara, yılların birikimiyle, “İstikrarsızlığın etkilerini Ramazan ayı geldiği halde siparişlerin hareketlenmemesinden anlıyorum” diye altını çiziyor. Muammer Çaputçu, sık seçim yapılması, mülteci sorunu, iç ve dış siyasi hareketlenmenin yarattığı olumsuz etkilere dikkat çekerek, “Ekonomik belirsizlik insanların önünü görmesini engelliyor; işimize odaklanma yerine günlük olaylara saplanıp kalıyoruz” diye yakınıyor. 

Kuruyemiş sektörünün düz aynasından bakarsak,sektörün son dönemde ciddi sıkıntılarla yüzleştiği, olağan akışından saptığı, risk üstlenme sınırlarının daraldığı, üretim ve ticarette sorunlar yaşandığı anlaşılıyor. Kuruyemiş sektöründe sıkıntının dönemsel etkilerden mi, yapısal nedenlerden mi kaynaklandığını öğrenmek istiyorum. Gökyay Kepenek, bizim toplum olarak daha güncel sorunları konuştuğumuzu, hukuk, adalet, verimlilik, örneğin Çin gibi uluslararası alanlardan güçlü biçimde üzerimize gelen rekabeti konuşmadığımızı söylüyor. Çevre koşullarını gerektiği gibi analiz etmeden düzenlemeler yapıldığını belirterek, “Yeni bir İş Kanunu gerekiyor. Ayrıca, rekabet edebilir ölçeklere erişemiz için teşvik sistemleriyle iş insanı özendirilmeli” diye ekliyor. 

Fatih Tiryaki soruna daha derinden bakıyor: “Ne yazık ki sektörümüzün bir ana planı yok. Herkes kendi bilgilerine ve görgülerine göre vaziyet alıyor. Sektörde her isteyen istediği gibi giriş yapabiliyor. Biri ehliyet aramanın kriterleri belirlenmiş değil. Bu kara düzen işleyiş sıkı gözetim ve denetimin olmadığı bir yapı ortaya çıkarıyor. Bu yapıyla bağımlılıkları daha artan uluslararası iş dünyasıyla rekabet edebilme şansımızı azaltıyor” diyerek sektörün yapısal sorunlarının dökümünü yapıyor. 

Mehmet Kavsara, “Zirai stopaj uygulamasının” gelişeyi engelleyici etkilerinin önemine değindikten sonra, sözlerini, “Ülkemizde üretimin gelişmesinde çiftçilere verilen destekler etkili olamıyor. Bizim çiftçi desteklerini yeni baştan köklü biçimde ele almamız gerekiyor” diyerek uzun soluklu gelişmeleri güncel sorunların önüne almanın gereği üzerinde duruyor. Recai Kesimar, Kavsara’yı onaylayarak çiftçi destek sisteminin yeterli ve etkili olmadığının altını çiziyor, ardından da vergi sistemindeki bir çarpıklığı dile getiriyor: “Farklı KDV uygulamaları bizim önemli bir yapısal sorunumuzdur. Bu konuda sadeleştirici ve eşdeğer uygulamalara hızla geçilmelidir.” 

Gümrükler ve iflas erteleme 

İbrahim Türkkan kuruyemiş işini çok uluslu boyutlara taşımış iş insanlarımızdan biri. ABD’de üretim yaptığı gibi işleme de yapıyor. Deneyimleri ülkemizle sınırlı değil. Daha önceki yıllarda da kendisinin sektörle ilgili bilgilerini paylaştık. Bu yıl söyleşimizde, “Gümrüklerdeki yüksek vergiler, işlemlerde kapıya göre farkı uygulamalar, kaçak mal girişlerinin piyasayı bozucu etkileri ve haksız rekabet yaratmasını hızla çözmeliyiz” diye ısrarla vurgu yapıyor.Diğer iş iş insanları da bademden cevize ve diğer ürünlere gümrüklerden kaçak girişlerin yarattığı haksız rekabetten yakınıyor. Recai Kesimar, “İthalatta düzensizlik ve kaçak girişler sektörü ciddi biçimde rahatsız ediyor” diye diğer meslektaşlarını doğruluyor. 

Kuruyemişçilerimiz geçen yıllarda hiç söz etmedikleri bir sorunun ısrarla altını çiziyor: İfl as erteleme. İbrahim Türkkan’a göre ifl as ertelemeler bir ihtiyaç olmaktan çok moda. Mehmet Kavsara, “İflas ertelemeyi bir firmanın sorunu gibi algılamayın.Tam anlamıyla domino etkisi yapıyor. Örneğin, son günlerde çok sayıda orta ölçek çikolata üreticilerinde yaygın bir başvuru var. Hangi ölçülere göre ifl as erteleme kararı verildiğini anlayabilmiş değiliz. Bu konunun objektif ölçülere göre işlemesi gerekir” diyerek günlük tartışmalarda yer almayan ama iş insanlarımızı derinden etkileyen bir soruna gönderme yapıyor. 

Emtia fiyatlarında hareketlilik de kuruyemiş işiyle uğraşan iş insanlarımızı rahatsız ediyor. Fatih Tiryaki ABD’de çeltik üretimi 1 milyon 250 bin ton kapasiteli çeltik işleme tesisi bulunmasını örnek göstererek, ülkemizdeki dengesizliğin ivedilikle giderilmesi gerektiğini anlatıyor. Ülkemizde çiftçi iletişimin zayıfl ığına da gönderme yaparak, “Doğru arazilerde, doğru ürün desenleri geliştirerek üretim yapmamız gerekiyor” diyerek işin daha ilk aşamalarında olduğumuzu belirtiyor. 

Mustafa Tatlısu, petrol fiyatlarındaki düşmenin bazı ülkelerin gelirlerini azaltmasına rağmen sermayeyi serbest bıraktığına işaret ederek, eldeki sermaye stokunun emtia satın almaya yönelmesi nedeniyle fiyatları yükseltttiğini ileri sürüyor. Artan fiyatların da talep baskısı yaptığına işaret ederek, eldeki stoklara yeni mahsülün yarattığı arz da eklenince fiyatlarda alt üst oluşlar yaşadığını belirtiyor. 

Kuruyemiş ticaretiyle uğraşanların işaret etmek istediği asıl sorun piyasa dengesizliğinin yapısal bir sorun olarak ortaya çıkması. Muammer Çelik, tarım-endüstri dengesizliğinin ülkenin büyük sorunlarından biri olduğunun altını çiziyor. Çeltik fiyatlarında bir yıl öncesinin 450 dolar olan ton fiyatının bu yıl 300 dolar düzeylerine düşmesinin emtia piyasalarındaki hareketlinin çarpıcı örneği olduğu üzerinde yaygın biçimde duruluyor. 

TÜKSİAD Yönetim Kurulu Başkanlığını genel kurulda Hüsamettin Karaman’a devreden Muammer Çaputçu, yurtiçi pazarda ciddi daralmanın sektördeki herkesi endişeye yönelttiğini söylüyor. 

Kuruyemiş işiyle uğraşan, bu yazı sınırları içinde görüşlerine yer vermediğim üretici ve ticaret erbabının ortak görüşü, özellikle son 6 ayda piyasanın iyice dengesizleştiği yönünde. Şu saptamaya hepimizin kulak vermesi gerektiğini düşünüyorum: “Ben ikinci kuşak kuruyemiş işiyle uğraşan bir aileden geliyorum. Son 6 ayda yaşadığımız sıkıntılı ortamı 80 yıllık bu işin içinde olan ailemiz hiç yaşamamış. Babam, dedemle de çalışmış. Bana da gözlemlerini aktarıyor. Bu gidiş iyi gözükmüyor. Bunu esnaf ağlaması olarak değerlendirmeyin! Gerçekten sıkıntılarımız çığ gibi büyüyor.”

Deveye sormuşlar: Boynun neden eğri? 

Ülkemizin çok değişik yörelerinde hem üretici hem de ticaret yapan insanların birikimleri önemli. Hiç bir önyargıya ve art niyete saplanıp kalmadan var olan durumu yansıtmak önemli. Temel amacı hiç unutmamak gerekiyor: Maddi ve kültürel zenginliğimizi artırarak insanlarımızın refahını artıracak her eylemi desteklemeliyiz. 

Gençlik yıllarımızda “toprak reformu” toplumun belli kesimlerindeki insanların konuştuğu bir sorundu. Bugün kuruyemiş ticaretiyle uğraşanlar da kararlı, düzenli ve geleceği öngörebildiğimiz kuruyemiş ticareti yapabilmenin gerek şartlarından birinin “toprak reformu” olduğunu söylüyor. İbrahim Türkkan, ABD’de Kaliforniya’da yaptığı üreticilik birikiminden de ders alarak, “Topraklarımızda verimi yükseltmek, rekabet edebilir ürün sunmak için toprak reformu ivedilikle yapılmalı, üretici topraklarındaki işletmelerin ölçekleri büyütülmeli” diyor. Türkkan önerisinde yalnız değil. Mustafa Tatlısu’da değerlendirmesini yaparken, “Bizim örgütlü tarıma geçme, arazilerimizin ölçeklerini büyütme ihtiyacımız var. Bugün arazilerimiz çok parçalı, tarım tekniklerindeki gelişmeleri uygulama için hem ekonomik fazla üretmiyor hem de makine-donanımın kapasitesine uyumlu değil” saptamasıyla Türkkan’ı destekliyor. 

Tatlısu, sektördeki bir başka soruna daha dikkat çekiyor: “Ürün dağılımında dengesizlikler var” diyor.

Ülkemizdeki tarımsal üretimin temel sorununun “veri eksikliği” olduğunu söylüyorum. Açıklanan verilerin birbirini tutmaması, gerçekleri yansıtmamasının “öngörme ve önlem alma disiplinini” sakatladığını anımsatıyorum. Tarımsal üretimin her alanında ciddi bir “dinamik envanter mekanizması için seferberlik ilan edilmesi gerektiğini” belirtiyorum. Eli taşın altında olan kuruyemişçiler itiraz etmiyor; onaylıyorlar. 

Tarım-endüstri, üretim miktarları ile işleme tesisleri kapasite dengelerinin kurulamadığı bir sektörde kaynakların etkin kullanılamadığı çok açık. Daha da önemlisi kuruyemiş ticaretiyle uğraşanlarda “Çalışırsam kazanırım” algısının zayıfl adığı izlenimini edindim. Bir adım sonrasında “kazandığımızı güvenli biçimde elde tutarım” inancı yara almış gibi. Biraz daha derinliğine gidersek, “Bir girişimci olarak serbest ve adil piyasa koşullarında şans eşitliği içinde rekabet edebilirim” diyenlerin sayısı hızla azalıyor. “Sektörde çok çalışana fırsat kapılarınının açık olduğunu” anımsattığımızda itirazlar yükseliyor. Hukuk sisteminin işlemesine vurgu yapanlar büyük çoğunluğu oluşturuyor. Kuruyemiş demeden, küçümsemeden, çerezci sözünün küçümseyiciliğinin tuzaklarına yakalanmadan sorunlar üzerine hep birlikte eğilmemiz gereken bir “kritik eşikte” olduğumuzu söylersem abartılı bir değerlendirme yapmış olmam! 

Kuruyemiş üretimi ve ticaretiyle uğraşanların bugün karşılaştıkları sorunlar ünlü atasözümüzü anımsatıyor: “Deveye sormuşlar boynun neden eğri? Nerem doğru ki! Yanıtını vermiş...” 

Özeleştiri yapma özgüveni 

Genellikle kasaba kültürünün egemen olduğu yerlerde, sadece eleştiri vardır; çoğunlukla kendini “sütten çıkma ak kaşık” sanan, suçu başkasında arama kolaycılığına yönelen bir çizgidedir. Afyon’da toplanan kuruyemişçilerin bu ilkel tutumu aştıklarını söyleyeceğim. 

Muammer Çelik, “Üreticilerin kendi aralarında işbirliği yapmamaları, güçlü örgütlenmeler gerçekleştirememeleri en büyük sorumuz” diye “İşaret parmağınla komşunu suçluyorsan, dikkat et üç parmağın kendine dönüktür” diyen Hint atasözüne uygun açıklamalar yapıyor. “Tarımda uygulama eğitimlerinin” önemine değinerek, sektördeki bütün aktörlerin bu konuda sorumlu olduğunu belirtiyor; sadece başkalarından bekleme yerine, hepimizin ortak sorunu algısının öne çıkması gerektiğinin altını çiziyor. 

Fatih Tiryaki, “Üretici iletişimindeki eksikliğin” büyük boşluklardan biri olduğunu, bunun kendimize dönük çözebileceğimizi açık yürekle dile getiriyor. Recai Kesmer, “Kuruyemiş sektöründeki kararlı ve düzenli gelişmenin teşvik sisteminin dünya ve ülkemiz koşullarına göre yeniden tasarlanmasını gerektirdiğini” ama bunun için sektör ilgililerinin de sağlam gerekçelere dayalı öneriler yapmaları gereği üzerinde duruyor. Muammer Çaputçu, sektördeki iş insanlarının “işbirlikleri” yapma eksiklerini aşmaları gerektiğini, “kurumsallaşma” konusuna daha çok emek ve zaman ayırmalarına ihtiyaç olduğunu anımsatıyor “dijitalleşme” ve “endüstri 4.0” aşamalarına geçiş sorunlarına kafa yormalarını öneriyor. 

Kuruyemiş sektöründeki iş insanlarımız, hiçbir bilgi, beceri ve marifet gerektirmeyen, dünyanın en kolay işi olan suçu başkalarının üzerine yıkarak rahatlamanın anlamsızlığını biliyor. Halkımızın deyimi ile “Karpuz keserek yürek ferahlatmayı” benimsemiyor. Kendi eksiğini de söylüyor; başkalarından beklentisini de sözü yamultmadan ortaya koyuyor. Bu toplum adına önemli gelişme: toplumun bu eleştirel akılla yaptığı değerlendireyi çekişmelerin değil, yeni sentezlerin, zenginlik üretiminde yeni aşamaların aracı haline getirmeliyiz.

Bu konularda ilginizi çekebilir