"Küresel ticaretin öncü birlikleriyiz"
Türkiye’nin yurt dışında en fazla tanınan mimarlarından biri olan GAD’ın patronu Gökhan Avcıoğlu, "Eğer başarılı bulunursanız güven topluyorsunuz. Güven başladıkça genişliyor ve yeni iş kapılarının açılmasını sağlıyor. Bir anlamda yatırımların, projelerin öncü birlikleriyiz” dedi.
Kerim ÜLKER
Kazakistan’ın başkenti Astana’da yer alan 150 metre yükseklikteki “Han Shatry”, dünyanın en büyük çadırı. Türk inşaat şirketi Sembol tarafından inşa edildi.
Rusya’nın başkenti Moskova’daki 352 metre ve 236 metrelik iki kuleden oluşan OKO Towers, Avrupa’nın en yüksek binası. Türk inşaat şirketi Ant Yapı tarafından yapıldı.
Birleşik Arap Emirlikleri’ne bağlı Dubai’de inşa edilen 425 metre uzunluğundaki dünyanın en yüksek rezidansı Marina 101. Türk İnşaat şirketi TAV tarafından hizmete açılıyor.
Türk inşaat şirketleri artık sadece bina yapmıyor. Teknoloji üretiyor, yenilik katıyor, zirveyi zorluyor. İşte o projelerin arkasında ise Türk mimarların başarısı var aslında.
New York, Moskova ve Dubai’de ofisi var
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin yurt dışında en fazla tanınan mimarlarından biri olan GAD’ın patronu Gökhan Avcıoğlu ile Türk mimarlarının dünyadaki başarılı işleriyle başladı sohbetimiz. Örnekler çok, projeler geniş ve anlamlı. 20 ülkede faaliyet gösteren GAD’ın New York, Moskova ve Dubai’de ofisi bulunuyor. Sadece Batılı ülkelerde değil, Kosta Rika, Ruanda gibi ülkelerde de projeler üretiyor. “Biz güzel hayaller taciriyiz” diyor ve mimarları akıncılar olarak tanımlıyor Avcıoğlu. “Bir ülkeye ilk giden tasarım oluyor. Eğer başarılı bulunursanız güven topluyorsunuz. Güven başladıkça genişliyor ve yeni iş kapılarının açılmasını sağlıyor. Bir anlamda yatırımların, projelerin öncü birlikleriyiz” diye anlatıyor mimarlığı.
“Şehir planlamasında başarılı değiliz”
Avrupa’nın önemli kentlerinin yapısında şehir planlamasının önemi oldukça yüksek. Örneğin Paris’i yeniden tasarlayan George Haussmann’ın çalışması kenti yeni gelişmekte olan taşıma araçlarına uygun ve bugünkü görüntüsüne çevirdi. 19’uncu yüzyılda Haussmann’ın Paris planı Roma’ya, Brüksel’e, Viyana’ya, Barcelona’ya, Madrid’e, Stockholm’e, hatta New York’a ilham kaynağı oldu.
Şehir ve planlama için o kadar uzağa gitmeye de gerek yok aslında. Rus Çarlığı tarafından 1878-1918 arasında yönetilen Kars’a gittiğinizde de bu farkı göreceksiniz.
Izgara planlı, birbirine paralel ve kesen geniş caddeler üzerinde kurulu taş yapılar hala ayakta. İşte bu kenti 40 yıl yöneten Rus Çarlığı, şehri Hollanda’dan getirdiği mimarlar tarafından yeniden kurdu.
Bu örnekleri vermemin nedeni Türkiye’de şehir planlamasının tarım kenti dönemlerindeki başarısının sanayi kenti sürecinde eskiye nazaran başarılı olamaması, eski kent dokularına entegre hale gelemeyen, hatta yerleşik mirası çoğu kentimizde ortadan kaldırması.
Bodrum, start-up şehri oluyor
Şimdilerde yeniden gündeme gelen doğayla, tarımla barışık yayayı ve toplu taşıma araçlarını öne çıkaran yeni şehirciliğin geliştirilmesine ihtiyaç var. Türkiye’nin tarihte her dönemde mimarlık alanında oldukça yüksek değerlere sahip olduğunu ifade eden Avcıoğlu, “Ancak geçen yüzyıl şehirleşme de aynı başarıyı sürdürmedi ve hatta şehircilikte kötü örnekler verdi. Tek tek binalarda iyiyken bir araya gelişlerinde ortaya planlanmış bir kompozisyon ortaya çıkmıyor. Plancılarla anlaşamıyoruz. Biz yaptığımız binaların altına imzamızı gururla atarken bu şehir planlarını kimin yaptığını bilmiyoruz” diyor.
Avcıoğlu şehirlerin alternatif bir yerleşim türüne ihtiyaç duyduğuna vurgu yapıyor ve tatil merkezi Bodrum’u örnek gösteriyor. “Bodrum tek mevsimlik bir yer gibi görünüyor. Oysa artık Bodrum yavaş yavaş bir start-up kenti oluyor. Tıpkı Silikon Vadisi gibi, Santa Fe gibi yeni açılıma gidiyor” diye ekliyor.