Kıbrıs için 'enerji' önerisi
TÜSİAD Başkanı Yılmaz, Kıbrıs meselesinin yalnızca tarihsel boyut içerisinde değil, Doğu Akdeniz'deki enerji güvenliği ve enerji nakli açısından da ele alınması gerektiğinin altına çizdi
İSTANBUL - Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, Kıbrıs müzakerelerinin Türkiye'nin enerji politikaları için büyük önem taşıdığını belirterek, "Kıbrıs meselesi artık yalnızca kendi tarihsel boyutları içinde değil Doğu Akdeniz'in güvenliği ve bu bölgedeki enerji güvenliği ve enerji nakli konularıyla bağlantılı olarak ele alınacak. Bu durumda ihtiyatı elden bırakmadan bu kez müzakerelerin bir sonuca varmasını bekleyebiliriz" dedi.
Yılmaz, TÜSİAD'ın yayın organı Görüş Dergisi yeni sayısında yayımlanan "Enerji Politikaları ve Jeo Strateji" başlıklı makalesinde, dünya ve Türkiye'de şekillenen güncel enerji politikalarını ele aldı. Türkiye'nin enerji politikalarında güncel makro stratejileri yakından takip etmesi gerektiğini dile getiren Yılmaz, Kıbrıs müzakerelerinin Türkiye'nin enerji geleceğinde yeni bir dönemi başlatabileceğini aktardı.
"Soğuk Savaş"ın bitmesi, ardından Sovyetler Birliği'nin de dağılmasıyla ihtiyaç duyulan enerji kaynaklarının bulunduğu, bu açıdan zengin ülkeler de dünya ekonomisine dahil olmaya başladığını aktaran Yılmaz, "Hazar havzası dünya petrol rezervlerinin yüzde 10'a yakınına sahip. Gaz rezervleri açısından da dünyanın en zengin bölgelerinden birisi. Hazar'ın batısı, Rusya ile birlikte Avrupa'nın ihtiyacına cevap verecek. Buna karşılık Hazar'ın doğusunda kalan ülkeler Asya'nın hızla büyüyen ekonomilerinin enerji ihtiyacını karşılayacak" değerlendirmesini yaptı.
Yakın zamanda önce İsrail, ardından Mısır ve Kıbrıs açıklarında varlığı ortaya çıkan gaz rezervlerinin de Doğu Akdeniz'i bir anda dünya enerji denkleminin içine yerleştirdiğini belirten Yılmaz, şunları kaydetti:
"2004 yılında Annan Planı'nın reddedilmesinden beri mesafe kaydetmeyen barış görüşmelerinde yeni bir tur, ABD'nin büyük baskısı neticesinde başladı. Kıbrıs meselesi artık yalnızca kendi tarihsel boyutları içinde değil Doğu Akdeniz'in güvenliği ve bu bölgedeki enerji güvenliği ve enerji nakli konularıyla bağlantılı olarak ele alınacak.
Bu durumda ihtiyatı elden bırakmadan bu kez müzakerelerin bir sonuca varmasını bekleyebiliriz. Kuşkusuz böyle bir gelişme yalnızca Doğu Akdeniz gazının bir boru hattıyla Türkiye'ye gelmesini kolaylaştırmakla kalmayacaktır. Aynı zamanda Kıbrıs nedeniyle bloke edilen fasılları açarak, Türkiye ile AB arasında son üç yılda çok hırpalanan ilişkilerin canlandırılmasını da kolaylaştıracaktır."
"Türkiye artık enerji denklemlerinin içindedir"
ABD işgalinin ardından Irak'ta da petrol üretiminde ciddi bir artış olduğuna dikkati çeken Yılmaz, "Ne var ki bu ülkenin henüz dengelerini oturtamaması, giderek yükselen mezhepsel gerginliklere bağlı şiddet sarmalı ülkenin tüm potansiyeliyle üretime geçmesini engelliyor. Bunun yanısıra hidrokarbon yasasının bir türlü Meclis'ten geçmemesi de enerji yatırımlarıyla ilgili belirsizliğin sürmesine yol açıyor. Irak'ın en güvenlikli ve istikrarlı bölgesi Kürdistan Bölgesel Yönetimi ise petrol ve gaz kaynaklarını bir an önce dünya piyasalarına pazarlayabilmek istiyor" ifadelerini kullandı.
Hazar havzasında Azerbaycan'ın, güneyde KBY'nin ve Irak'ın, şimdi de İsrail ve Kıbrıs'ın ellerindeki enerji kaynaklarını dünya piyasalarına gönderebilmeleri için Türkiye'nin önemli bir geçiş yolu olduğuna dikkati çeken Yılmaz, şunları kaydetti:
"Ülkemiz enerji politikasına bir hayli geç girdi. Soğuk Savaşın bitmesinden sonra önüne açılan fırsattan hem giderek artan enerji ihtiyacını karşılayabilmek için hem de bir enerji dağıtım merkezi olabilmek için yararlanmaya çalıştı. Bugün gelinen noktada KBY'den gelen boru hattı tamamlanmasına karşın Bağdat'ın itirazı nedeniyle bölgenin petrolü dünya piyasalarına çıkamıyor.
Bu bağlamda, Türkiye artık enerji denklemlerinin içindedir. Dış politikasının önemli bir boyutunu da enerji konuları, enerji güvenliği ve enerji bağlantılı strateji arayışları oluşturacaktır. Türkiye'nin artan fosil yakıt ihtiyacını karşılarken sınırlı kaynaklara bağımlı kalmamaya çalışması önemli bir hedeftir. Buna benzer şekilde enerji tüketim kompozisyonunda farklı enerji türlerinin payının da artması gerekecektir. Enerji konusu ve Türkiye'nin enerji ihtiyaçları etrafında şekillenen çıkarlarının en iyi nasıl korunacağı sorusu da giderek gündemin merkezine yerleşecektir."
"Türkiye enerji siyasetinin uzantısı olarak değişen stratejik çerçeveyi iyi değerlendirmeye çalışmalıdır"
Jeopolitik avantajlarla Türkiye'nin enerji konusundaki gelişmelerden olumlu yönde yararlanabilecek konumuna işaret eden Yılmaz, "Türkiye'nin önümüzdeki dönemde bir yandan bu piyasalarda oluşacak gelişmeleri yakından takip ederek bunlara uyum sağlaması gerekecektir. Diğer yandan enerji siyasetinin uzantısı olarak değişen stratejik çerçeveyi iyi değerlendirmeye çalışmalıdır. Kendi politikalarını bu parametreler içinde şekillendirmeyi, değişen koşullara uyum sağlamayı ve bunları kendi çıkarlarına uygun olarak kullanmayı da başarmalıdır" değerlendirmesinde bulundu.