Kamudan beklenen katkıyı göremiyoruz
Kamu harcamalarının enflasyonla mücadeleye katkı sunmadığını düşünen Türk iş dünyası temsilcileri, yeni bütçe döneminde de tasarrufa gidilmediğinden şikayetçi. TÜRKONFED tarafından düzenlenen “Küresel Riskler Yerel Çözümler” zirvesinde konuşan iş insanlarının ortak çağrısı, kamuda harcama reformu oldu.
Nurdoğan A. ERGÜN
Enflasyonla mücadele için uygulanan sıkılaşma adımlarında bedeli vatandaş ve özel sektörün ödediğini dile getiren iş dünyasının temsilcileri, kamu harcamalarına dikkat çekerek, “2025 yılı bütçesinde de enflasyonla mücadeleye destek göremiyoruz” eleştirisi yaptı.
Türk İş Dünyası Konfederasyonu’nun (TÜRKONFED) kuruluşunun 20’nci yılı dolayısıyla Diyarbakır’da düzenlenen “Küresel Riskler Yerel Çözümler” zirvesinde konuşan iş insanlarından, kamuda harcama reformu çağrısı geldi. TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, “Enflasyonla mücadelenin gerektirdiği fedakarlıklar deyince, kamuda tasarruf konusunda daha güçlü adımlara ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Nasıl ki toplumun her kesimi bu yükü sırtlanıyor, kamunun da önemli ölçüde tasarrufa gitmesi ve verimliliği artırması çok mühim” dedi.
“Kamu hizmetlerini gözden geçirmeliyiz”
Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı ve TÜSİAD Önceki Dönem YİK Başkanı Tuncay Özilhan da 2025 bütçesinde kamu harcamalarının arttığını dikkat çekerek, “Enflasyonla mücadelede beklediğimiz katkıyı göremiyoruz. Çok ciddi bir kamu harcama reformuna ihtiyaç var. 2007-2019 arasında geçen 12 yılda kamu personeli 871 bin kişi artmış. Buna karşılık 2020’den sonraki 4 yıl içinde 2.3 milyon kişi artmış.
Kamu hizmetlerini gereklilik açısından gözden geçirmeliyiz” diye konuştu. Devletlerin bütçe harcamalarını kısmadığını, bu nedenle de merkez bankalarının faiz indiremediğini söyleyen Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kara, “Genel anlamda bütçe harcamalarının yüksek olduğu ama para politikasının da sıkı olduğu bir dünyada yaşıyoruz” ifadesini kullandı.
“Kalıcı mücadelenin yolu, üretim artışı”
“Enflasyonla mücadelenin zor olacağını ve zaman alacağını biliyorduk. Fakat süreç uzadıkça zorluklar artmaya, üzerimizdeki stres birikmeye başladı” diyen TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez, Türkiye’nin yoğun bir makroekonomik istikrarsızlık dönemini geride bırakmanın sancılarını yaşadığını ifade etti. Süleyman Sönmez, şu mesajları verdi: “KOBİ’lerin finansman ihtiyacı her zamankinden daha yüksek. Finansmana erişim hem zor hem pahalı. Özellikle ihracatçı sektörler, TL’deki değerlenme nedeniyle rekabetçilik sorunu yaşıyor. Üretimde yaşanan zorluklar çalışanları da olumsuz etkiliyor. İş kayıpları artarken devam eden hayat pahalılığı yaşam koşullarını güçleştiriyor.
Nüfusun en yüksek gelirli yüzde 20’lik bölümü toplam gelirin neredeyse yarısını alırken en yoksul yüzde 20’lik bölümü ise sadece yüzde 6’sını alabiliyor. Enflasyonla mücadelenin de zor olacağını ve zaman alacağını biliyorduk ama süreç uzadıkça üzerimizdeki stres birikmeye başladı. Ancak enflasyonda kalıcı düşüş, tüketimin baskılanması ile değil, üretimin artması ile sağlanır. Reel sektörün ve KOBİ’lerin finansmana erişim sorununun hafifletilmesi ve böylece yatırım ve işletme sermayesi ihtiyacının zorlanmadan karşılanabilmesi gerekiyor.”
“Öngörülebilir bir yönetim anlayışı gerekiyor”
Ekonomide yaşanan sorunların para politikası ile zamanla çözüleceğini, iş dünyasının bunun için sabırla beklediğini belirten Sönmez, reel sektör tarafında ise durumun farklı olduğunu vurguladı. Sönmez, “Ne üretimin teknoloji yapısı ve bölgesel dağılımı ne de gelir dağılımı, para ve maliye politikaları ile düzeltilebilir” dedi.
TÜSİAD Başkanı Orhan TURAN: Ekonomide yeniden planlama gerekiyor
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Orhan Turan, Türkiye’nin ekonomik büyüme ve kalkınma hedefleri için üretici kesimin desteklenmesi gerektiğini belirtti. Turan, rekabet gücünün düşük kur politikalarıyla değil, teknolojiye yatırım yaparak ve verimliliği artırarak sağlanabileceğini ifade etti.
TÜSİAD Başkanı Turan, Türkiye’nin ekonomisinin arz tarafını değişen küresel dinamiklere uyum sağlayacak şekilde yeniden planlaması gerektiğini belirtti. Eğitim sisteminin kalitesinin artırılması için eğitime ayrılan kaynakların etkin kullanılması gerektiğine işaret eden Turan, “Eğitim, asla tasarruf etmememiz gereken bir alan. Eğitime ayrılan kaynakları; eğitimin niteliği ve okulların koşullarını iyileştirecek şekilde artırmalıyız” dedi. Turan, eğitime daha fazla kaynak ayrılmasının, gençlerin dijital ve teknik becerilerle donatılmasının önemine dikkat çekti.
DOGÜNSİFED Başkanı Devrim TÜRK: Ayrışarak küçülme değil birleşerek büyüme zamanı
Doğu Güneydoğu Sanayici ve İş İnsanları Dernekleri Federasyonu (DOGÜNSİFED) Yönetim Kurulu Başkanı Devrim Türk, Cumhuriyetin ilk yıllarında sanayi ve ticaret yönünden iller arasında ilk sıralarda yer alan Diyarbakır’ın günümüzde 70’inci sıralara kadar gerilediğini, şehrin Türkiye’nin en düşük gelire sahip ikinci bölgede yer aldığını söyledi. Bölgenin en büyük dezavantajının tüketim pazarları ve limanlara olan uzaklığı olduğunu söyleyen Türk, teşvik politikaları ve lojistik altyapı çalışmaları ile yatırımcıların önünün açılmasını beklediklerini vurguladı. Diyarbakır’ın ticaret, kültür ve turizmin yanı sıra ülkenin siyasi ve demokratikleşmesi yönünde de önemli bir yere sahip olduğunu dile getiren Türk, “Demokratik yaşam alanı oluşumuna katkı sunmak bireysel ve kurumsal görevimiz. Devir ayrışarak küçülme değil, birleşerek büyüme devri” mesajı verdi.
Tuncay ÖZİLHAN: Sağlıklı ekonominin ilk şartı üretimdir
Sağlıklı bir ekonominin birinci şartının üretim olduğunu vurgulayan Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı ve TÜSİAD’ın önceki dönem YİK Başkanı Tuncay Özilhan, “Enflasyonla mücadelede kalıcı başarı bekliyorsak sanayi üretiminin, tarım ve hayvancılık üretiminin ve hizmet sektörlerinin üretim koşullarını iyileştirmek zorundayız. Aksi halde enflasyon bir süre için düşse de sonra yeniden yükselişe geçer. Nitekim 50 yıldır biz bunu yaşıyoruz. Ekonominin verimlerini artıracak yapısal reformlar olmadan enflasyonda kalıcı mücadele eksik oluyor. Yapısal reformlar dediğimiz alanda da uzunca bir süre maalesef bir adım atamadık. Makroekonomik istikrarsızlık bizi para ve finans politikalarıyla sıkıştırdı. Ayak eksik kalınca enflasyonla mücadelede kalıcı başarıyı sağlayamadık” diye konuştu.
PROF. DR. Hakan KARA: Faiz kararında Merkez Bankası yalnız bırakılıyor
Mevcut göstergeler ışığında kısa vadede bir faiz indirimi olmayacağını söyleyen Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kara, “Maalesef bu süreç uzun sürecek, öyle kolay olmayacak. Muhtemelen aralık ayından itibaren ufak ufak indirimler göreceğiz ama rahatlayacağımız dönem 2025 yılında başlamayacak” öngörüsünde bulundu. Faizlerde tam rahatlama için 2026 yılına işaret eden Kara, “Genelde ‘bu faizlerden bıktık artık düşürmek lazım’ deniyor. Merkez Bankası çabalıyor ama yalnız kalıyor” diyerek, ekonomi programının sadece para ve faiz üzerinden yürütülmesini eleştirdi.