İş dünyası "milli derecelendirme" istiyor

TÜRKONFED, MÜSİAD ve TUSKON Başkanları yerli kredi derecelendirme tartışmalarında görüşlerini paylaştı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME




İSTANBUL - Kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's'un (S&P) Türkiye'ye ilişkin son değerlendirmesinin ardından gelinen noktada "Milli, yerli kredi derecelendirme kuruluşu" olması gerektiği konusu tartışılırken, iş dünyası temsilcileri genellikle bunun olumlu olacağı görüşünü taşıyorlar. Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkanı Erdem Çenesiz, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Türkiye'nin son yıllarda kaydettiği gelişmeler doğrultusunda artık özgüveninin son derece yüksek olduğunu, dünya ekonomisinde sözünün dinlendiğini, böyle bir ortamda "milli, yerli bir kredi derecelendirme kuruluşu"nun gündeme gelmesinin bile önem taşıdığını söyledi.

Çenesiz, "Bağımsız bir yapı olması şartıyla, sadece kendi ülkemizde değil, bütün dünya ekonomisi camiası tarafından itibar edilebilir potansiyeli taşıyacak şekilde milli derecelendirme kuruluşu kurulabilir. Bu çok basit değildir, birtakım kriterleri vardır. Bu kriterlerin tabii ki yerine getirilmesi gerekir" dedi. Kredi derecelendirme kuruluşlarının analiz eden, verileri derleyip bu verilere göre yorum yapan, dolayısıyla verilerle çalışan kurumlar olduğuna dikkati çeken Çenesiz, "Böyle bakıldığında bu işi ülkemizde yapacak altyapı, insan kaynağı mevcuttur. Sadece bunun tanınırlığı ve akreditasyonu zaman alacaktır. Bence başlangıçta hedefi Türkiye olarak ele alıp, daha sonra ekonomimizin işbirliği yaptığı ülkelerle, başta Körfez, Balkan ve komşu ülkeler olmak üzere, işbirliğini artırarak bölgesel bir ekonomik yapı haline gelebilir. Ardından da bütün dünyaya yayılabilir. Bu, adım adım bir hamledir ve yapılabilir birşeydir. Güçlenen Türkiye ile beraber bu yapıda dünya ekonomi camiasında kendine söz söyletecek bir yer bulur diye düşünüyorum" diye konuştu.

"Oyunun kurallarını bütün ülkelere eşit uygulamalılar"

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Nail Olpak da konuyla ilgili şu görüşleri dile getirdi: "Sayın Başbakan'ın milli bir derecelendirme kuruluşu kurulması yönündeki çıkışını doğru analiz etmek gerekmektedir. Son yıllarda Türkiye'nin ekonomik performansına yönelik olarak yapılan değerlendirmelere bakınca bu çıkışın haklı olduğunu görmekteyiz. Zira S&P, Moody's ve Fitch gibi değerlendirme kuruluşları bilindiği gibi haksız ve adil olmayan yaklaşımlar göstermişlerdir. 2008-2009 yıllarında yaşanan küresel krizin etkilerine, bu krizden etkilenen ülkelere 'AAA-Yatırım Yapılabilir' notu verilmesine ve IMF ile anlaşması bulunan ülkelere de yüksek reyting notu verilmesine rağmen, 2008 yılının Mayıs ayından bu yana IMF ile anlaşması olmayan Türkiye'ye bir türlü 'yatırım yapılabilir ülke' notu verilmemiştir. En son geçen yıl genel seçimler ve cari açık sorunu gerekçesiyle Türkiye'nin notunun yükseltilmediği belirtilmiş, ancak hem seçim sonucunda ortaya çıkan istikrara hem de Aralık 2011'den beri düşüş trendine geçen cari açıktaki iyileşmelere rağmen ülke notumuz pozitiften durağana düşürülmüştür."

Bütün bu gelişmelerin derecelendirme kuruluşlarına yönelik haklı bir tereddüt ve sorgulama sürecini başlattığına dikkati çeken Olpak, ekonomik analiz ve değerlendirme yapan uluslararası derecelendirme kuruluşlarının oyunun kurallarını bütün ülkelere karşı eşit uygulama zorunluluğunun esas olduğunu, objektifliğinden, bağımsızlığından ve sistemlerinin adaletinden şüphe duyulan derecelendirme kuruluşlarına karşı gösterilen tepkiyi ve buna karşı oluşturulması düşünülen milli bir derecelendirme kuruluşu görüşünü doğru anlamak gerektiğini ifade etti.

"1970'lerde üretilen arabalara benziyor"

Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) Yönetim Kurulu Başkanı Rızanur Meral ise kredi derecelendirme kuruluşlarını 1970'lerde üretilen arabalara benzeterek, "Onlarda motor yandıktan sonra hararet ışığı yanardı. Halbuki bu sona gelinmeden uyarı vermesi gerekir. Işık yandığı zaman artık iş işten geçmiştir. Kredi derecelendirme kuruluşları da yabancı ülkelerde herşey olup bittikten sonra, kriz kendisini gösterdikten sonra not veriyorlar, uyarıyorlar" yorumunu yaptı.

Bu kuruluşların bir anlamda "erken uyarı" görevi olması gerektiğini ifade eden Meral, "Ama görüyoruz ki erken uyarı görevlerini ve fonksiyonlarını yerine getiremiyorlar. Kreditörlere ve yatırımcılara önceden bilgi verecek şekilde hatırlatma yapmaları gerekiyor. Bunu yapamamaları, en büyük hataları" dedi. Rızanur Meral, kuruluşların ikinci hatalarının ise durumu iyi olan ülkelerin notlarını fazla kırmaları olduğunu belirterek, dünyadaki reyting kuruluşlarına artık güvenin sarsıldığını ve bunlara itibar edilmediğini, şirketlerin kararlarını söz konusu kuruluşların verdiği raporlara göre vermediğini söyledi.

TUSKON Başkanı Meral, "Tabii ki milli bir kredi derecelendirme kuruluşumuz olabilir. Sadece Türkiye'yi değil, bütün dünyayı değerlendirebilecek kuruluş olması halinde daha etkili ve daha fazla sözü geçen bir kuruluş haline gelecektir" yorumunu yaptı. Bu konuda know-how'ın çok önemli olduğunun altını çizen Meral, yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da çok iyi yetişmiş Türk insan kaynağı bulunduğunu, gerekirse bu insan kaynağının Türkiye'ye getirilebileceğini ifade etti. Son yıllarda gerçekleştirdiği performansı dikkate alındığında Türkiye'nin bu işin altından kalkabileceğini dile getiren Meral, bu işe ülke ve ardından belli bölgelerde yapılacak raporlamayla başlanabileceğini belirtti.

Bu konularda ilginizi çekebilir