"İlk görüşte âşık oldum yaptığım işe…"

Darüşşafaka'nın Genel Sekreteri Pelin Kabalak uzun yıllar finans sektöründe emek vermiş bir isim. Kabalak sivil toplum kuruluşlarında çalışanların, özel sektöre göre daha fazla manevi tatmin sağladıklarını söylüyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

EMRE ALKİN

Konuğumuz Pelin Kabalak. Meslek hayatına finansçı olarak devam ederken bir anda sosyal sorumluluk projelerinde yer almaya başlamış. "İlk görüşte aşk" diyor buna. P&G, Pamukbank, Advantage Card ve nihayetinde BKM'deki görevlerinden sonra "tamam" demiş. Türk insanının finansal okur yazarlığını geliştirmek için FODER'i kurmuş, Darüşşafaka'da görevler üstlenmiş. Geleceğimiz için çalışıyor Pelin Hanım. Seçtiği yolu anlatırken yaşadığı heyecanı ve azmi elimden geldiği kadar yansıtmaya çalıştığım. Öyle bir heyecanla anlattı ki paylaşmasak olmazdı…

- Okuyucuların anlaması için tam olarak ne yaptığınızı kısaca anlatır mısınız?

Darüşşafaka, 153 yıldır babası veya annesi hayatta olmayan çocuklara yatılı ve tam burslu eğitim veriyor. Misyonu ise "eğitimde fırsat eşitliği"... Tüm sivil toplum kuruluşları gibi Darüşşafaka'da da ana amaç devletin yetişemediği noktalarda adaleti bir nebze dahi olsa sağlayabilmek. Kampüsümüz Maslak'ta yer alıyor. Bugün Türkiye'nin 70 ilinden 972 öğrenci ücretsiz kolej eğitimiyle yaşam boyu öğrenen, evrensel değerleri benimsemiş, özgüvenli, ülkesine ve topluma karşı sorumluluklarının bilincinde lider bireyler olarak yetişiyor. Ben de bu eşsiz kurumun genel sekreterlik görevini, 800'ü aşkın çalışanımızla yürütüyorum.

- Yaptığınız işi seçmenizde yaşadıklarınız mı etkili oldu yoksa çocukluktan gelen motivasyon mu?

Senelerce iş dünyasında ve finans sektöründe çalıştım ve arkamda ezber bozan işler bıraktım. Bu işlerin hepsi elle tutulur, gözle görülür cinstendi. Artık ruhumu da tatmin edecek, birilerinin hayatlarına dokunur, değiştirir işler, ‘zafer uçuşu' yapmak istedim. Herkesin bir öyküsü olduğundan yola çıkıp kendiminkini yazmaya çalışırken kartalların uzun ömürlerinden, son demine kadar yaşamak istemelerinden çok etkilendim. İstenirse her şeyin mümkün olduğunu tekrar hatırladım .

"EMEKLİLİĞİN YARATTIĞI HİSLER"

40'lı yaşlara gelen kartallar, yaşamak ya da ölmek arasında bir karar vermek zorundadır. Bu yaşlarda kanatları hantallaşır ve uçamaz olurlar. Tırnakları büyür, avlarını yakalayamazlar. Gagaları genişler ve sertleşir, bu da onların yemek yemelerini engeller. Bu nokta, kartallar için ya bir bitiş noktası, ya da yeniden doğuş noktasıdır. Emekliliğin bende yarattığı hisler böyleydi. Ama kartal yaşamayı seçerse, onu zorlu bir yol bekler. İlk olarak, gagasını kayalara vurarak kırar, yeni bir gaganın çıkmasını beklemek zorundadır. 40'lı yaşlarımın ilk yarısında 25 yıl boyunca yaptığım işleri bir yana bırakıp tamamıyla başka, üçüncü bir sektöre yönelmek benim için bu süreçti. Bu süreçte FODER'i kurarak yepyeni bir sektörde çalışmalarımı başlattım, öğrendim kartalın yeni gagasının çıkışında yaşadıkları gibi, sıra kanatlara geldi. Yeni öğrendiklerimle tek tek eski iş yapış şekillerimden, alışkanlıklarımdan vazgeçtim, tüylerin tek tek yolunması gibi... Bu öyle eziyetli bir iştir ki dayanması gerçek bir güç gerektirir. Zamanla, yenilenerek eskisinden çok daha güçlü kartal yeniden doğmuştur. Bunu kutlamak için 150 gün boyunca, hiç yer değiştirmediği dağın etrafında zafer uçuşunu yapar. 2 yıla yakın devam eden öğrenme sürecimin sonunda Darüşşafaka'da çalışmaya başlamam da benim zafer uçuşum oldu, denebilir.

- Anne ve babanızın, hayattaki seçimlerinize etkisi oldu mu? Nasıl bir ailede büyüdünüz ?

Demokratik bir ortamda, neyi nasıl yapmak istiyorsak, bize sadece arkamızda olacaklarını söyleyen bir anne babayla büyüdük ablamla... Onlardan gördüklerimizin şüphesiz seçimlerimizde etkisi olmuştur ama asıl olan Erica Jong'un söylediği gibi "Herkesin bir yeteneği, bir hayali vardır, onun götüreceği karanlıklara dalma cesaretini göstermektir asıl mesele." Ben bu karanlıklara ailemin ışık olacağı güvencesiyle dalabildim hep.

- Bu işi yapmaya ne zaman karar verdiniz ?

Finans sektöründe 20 yılı aşkın bir süreden sonra kendimi geliştirmek için FODER sayesinde sivil toplumla tanıştığımda... İlk görüşte aşktı … Artık bir sivil toplum kuruluşunda çalışacaktım...

"ÖZEL SEKTÖR DE DESTEK VERİYOR"

- Sosyal sorumluluk paradigmasında ne gibi değişiklikler oldu son zamanlarda?

Artık sosyal sorumluluk başlı başına sivil toplum kuruluşlarının işi olmaktan çıktı. Özel sektör de değer yaratma projelerine destek veriyor. Bunu yaparken çalışanlarını da tüketicilerini de işin içine katıyor. Öyle ki pek çok firma kendi içlerinde kurumsal sosyal sorumluluk ofisleri de açmaya başladı, sosyal işler kuruluyor. Topluma, tüketicilerine ve çalışanlarına örnek olmayı amaçlıyorlar. Hassasiyetlerini, çevreye saygılarını, ülkenin geleceği için gerçekleştirdiği çalışmaları paylaşmak istiyorlar. Hemen hemen büyük firmaların hepsinin ya bir STK ile ortaklaşa gerçekleştirdiği ya da kendilerinin üzerinde çalıştıkları bir sosyal sorumluluk projeleri bulunuyor. Sosyal sorumluluk anlamında öne çıkan iki konu eğitim ve çevre. Ve tabii ki sürdürülebilirlik..

- Fırsatınız olsa başka ne yapmak isterdiniz ?

Zaman yarattıkça başka STK'larda da gönüllü olarak çalışmalara katılıyorum, bunu artırmak isterdim.

- Bu işte eğitimin, ilişkilerin ve tecrübenin payı size göre yüzde kaçtır ?

Nihayetinde burada da yöneticisiniz. Pek çok insandan ve kurumun işleyişinden sorumlusunuz. Dolayısıyla şimdiye kadar edindiğim deneyimler, eğitimim ve insan ilişkileri konusunda biriktirdiklerim tüm diğer kurumlarda olduğu gibi burada da işime yarayan unsurlar. Tabii burada özel sektörden daha başka bir durum var. Kutsal bir iş yaptığınızı biliyorsunuz. Sizinle birlikte çalışanlar da bunun bilincinde. Öğrencisi, velisi, mezunu, bağışçıları ve çalışanları ile kendinizi koca bir ailenin bir mensubu gibi hissediyorsunuz.

AİLEMİN BANA IŞIK OLDUĞU GİBİ...

14 ve 16 yaşlarında iki kızım var. Onlara her zaman örnek olmak istedim. Bu yüzden sorumlu ve faydalı bir vatandaş olarak Darüşşafaka Cemiyeti'nin çalışmalarına ivme kazandırmak ve katkıda bulunmak üzere burada çalışmaya başladım. Annemin ve babamın bana ışık olduğu gibi kızlarımın bu işi yapmasalar bile sivil topluma duyarlı kişiler olacaklarına eminim ve bu yola girerken yapacağım iş kadar onlarda yaratacağım bu etki de bende önemli rol oynamıştır.

EN BÜYÜK HAYALİ...

En büyük hayalim, daha fazla çocuğun Darüşşafaka'da okuma imkânına kavuşması. Bunun için de elbette öncelikle bağışlarımızın artması gerekiyor. Belki başka bir Darüşşafaka eğitim kurumunun daha açılması olabilir. Ama öğrenci sayımızı artırırken, eğitim kalitemizi de şu an Maslak kampüsümüzde verdiğimiz kalitede tutmak çok önemli. Kampüsümüzü yenilemek istiyoruz. Burada öğrencileri, şimdikinden daha da güzel, çevre dostu ve modern 21. yüzyıl eğitimine uygun bir kampüs içerisinde hayal ettikçe heyecanlanıyorum. Bunun için hep beraber canla başla çalışıyoruz. Ve elbette ki gerçekleştirdiğimiz her başarı, Darüşşafaka'yı 153 yıldır var eden bağışçılarımız sayesinde. Onlar olmasaydı Darüşşafaka da olmazdı. Tüm bunları var ettiler, var olsunlar.

"ANI KOLEKSİYONU YAPMIYORUM AÇIKÇASI…"

- Sosyal sorumluluk projelerinde çalışanların ekonomik olarak iyi durumda olmaları ellerini rahatlatır mı?

Sivil toplum kuruluşlarında çalışan insanlar özel sektöre göre daha fazla manevi tatmin sağlıyorlar. Bu bazılarına göre pek çok şeyin üstüne geçiyor elbette.

-Hiç unutamadığınız bir anı var mı ? Sizi çok güldüren ya da şaşırtan, belki de kızdıran ?

Anı koleksiyonum olmadı hiç, ‘ân'lar biriktirdim. Her gelen ânın da getirdiğini kabul etmeyi öğrendim.

-Yaptığınız işte küresel olarak öne çıkmış isimler veya kurumlar var mı?

Elbette var. Hem Türkiye'de, hem dünyada bizim takip ettiğimiz, örnek aldığımız birçok STK bulunuyor. Hatta zaman zaman bir araya gelip fi kir alışverişinde bulunuyoruz birbirimizle.

Bu konularda ilginizi çekebilir