İhracatçılardan 'Zeytin Kanunu'na tepki
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Davut Er, "Sayıları 500 bini aşan üretici ailesi ve milyonlarca zeytin dostunun gür sesi dinlenmeli ve daha önceki girişimlerde olduğu gibi yanlıştan dönülerek, 3573 sayılı Zeytincilik Kanuna tamamen aykırı olan ve son 20 yılda sektöre yapılan tüm yatırımların boşa gitmesine neden olacak kanun teklifi iptal edilmeli" dedi.
Türkiye’de tüm zeytin ve zeytinyağı ihracatçılarının çatı kuruluşu Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği, sektörün 2022/23 sezonunu ve sorunlarını “Zeytin ve Zeytinyağı Sektör Buluşması”nda değerlendirdi.
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Davut Er, “Bu sezon zeytinyağı sektörü olarak tarihin en yüksek ihracat rakamlarına ulaşarak başarılı bir sezonu geride bıraktık. 31 Ekim'de sona eren 2021-2022 zeytinyağı ihracat sezonunda 120'den fazla ülkeye ihracat gerçekleştirdik ve toplam zeytinyağı ihracatımızın yüzde 53'ünü ambalajlı olarak gönderdik. Malumunuz olduğu üzere, dünya zeytin ağaç varlığı bakımından, İspanya 330 milyon ağaç varlığıyla ilk sırada yer almakta. Ülkemiz 193 milyon ağaç varlığıyla 2. Sırada yer alıyor” dedi.
“İspanya’da 120’den fazla ikili iş görüşmesi”
İspanya’nın zeytinyağı ihracatında ABD’den sonra Türkiye’nin en büyük ihraç pazarı olduğunu vurgulayan Er, “Dünya zeytinyağı rekoltesinin yüzde 50’den fazlasını tek başına karşılayan İspanya’ya Ticaret Bakanlığımızın koordinasyonu ile 22 firmamızla 27 Kasım-1 Aralık tarihleri arasında çok başarılı bir Sektörel Ticaret Heyeti organizasyonu düzenledik. Heyet kapsamında 120’den fazla ikili iş görüşmesi gerçekleştirildi. İkili görüşmelerin yanı sıra; firma, işletme, zeytin plantasyonları ve Kooperatiflere yapılan saha ziyaretleri ile İspanya’nın teknik altyapısı yerinde incelenerek ülkemize adapte edilebilecek yenilikleri görme şansına da eriştik.”
“Zeytincilik Kanunu tekrar delinmeye çalışılıyor”
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi rekolte tahmin raporuna göre önümüzdeki 2022/2023 sezonunda 730 bin ton zeytin ve 420 bin ton da zeytinyağı rekoltesi öngörüldüğünü anlatan Er, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu rakamlara ulaşılabilirse Türkiye tarihinde ilk kez rastlanan bir tabloyla karşı karşıya kalacağız demektir. Bu rakamlarla Türkiye sofralık zeytinde dünyada birinci, zeytinyağında da ikinciliğe yükselecek. Bu sevindirici gelişmelere rağmen, üzülerek görüyoruz ki, sektör için hayati önem taşıyan 3573 sayılı Zeytincilik Kanunu, hazırlanan "torba kanun" içerisinde yer alan teklif ile tekrar delinmeye çalışılmakta.”
“Sektörümüz rakip ülkelerde olduğu gibi korunmalı ve desteklenmeli”
Davut Er, “Ülkemiz ekonomisi açısından stratejik öneme sahip olan zeytincilik sektörünün geleceği açısından büyük tehdit oluşturan bu girişimin bir an önce iptal edilmesi ve sektörümüzün rakip ülkelerde olduğu şekilde korunmaya ve desteklenmeye devam edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Türkiye 2002 sonrasında zeytincilik sektörüne büyük yatırımlar yaptı ve Devletimizin desteği ile yapılan dikimlerle ağaç varlığımız 90 milyondan 190 milyon düzeyine yükseldi” diye konuştu.
“Tüm yatırımların boşa gitmesine neden olacak kanun teklifi iptal edilmeli”
Başkan Er, Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre yeni dikim ağaçlarının verimli hale gelmesiyle birlikte sofralık zeytin rekoltesinin 1 milyon 200 bin tona, zeytinyağı rekoltesinin ise 650 bin tona ulaşacağının altını çizdi.
Er, “Bu hedeflere ulaşmamızın önündeki en büyük engel ise zeytin ağaç varlığımızı ve sektörün geleceğini tehlikeye atan bu tarz girişimlerdir. Sayıları 500 bini aşan üretici ailesi ve milyonlarca zeytin dostunun gür sesi dinlenmeli ve daha önceki girişimlerde olduğu gibi yanlıştan dönülerek, 3573 sayılı Zeytincilik Kanuna tamamen aykırı olan ve son 20 yılda sektöre yapılan tüm yatırımların boşa gitmesine neden olacak kanun teklifi iptal edilmeli” diye konuştu.
“Zeytinliklerimizin talan edilmesi yok edilmesini istemiyoruz”
Davut Er, “Yasanın iptal edilmesini istiyoruz, ucu açık bir yasa. Sektörümüzün ortak görüşü; zeytincilik vasfını ve verimini yitirmiş yerlerde uygulanabilir ama Türkiye’nin tamamını kapsaması zeytinliklerimize ziyan olması demektir. Zeytin ağaçları 7 yaşında ilk meyvesini verir 50 yaşında tam verime ulaşır. Binlerce sene verim alabilirsiniz. Zeytinliklerimizin talan edilmesi yok edilmesini istemiyoruz. Kanun teklifinin geri çekilmesini istiyoruz. Zeytin ağaçlarımızı daha fazla korumak gerekiyor” dedi.
“Ülkemiz ağaç varlığının en az 300 milyona ulaştırılması için destekler artırılmalı”
Er, Türkiye’nin dünya zeytin ve zeytinyağı ticaretinde daha fazla söz sahibi olması ve ihracatta sürekliliği sağlamanın yolunun üretim artışından ve istikrarlı üretimden geçtiğine dikkati çekti. Er, sözlerine şöyle devam etti:
“Zeytin ağaçları ağırlıklı olarak kıraç topraklarda yetişen, kuraklığa dayanıklı bir bitki. Ülkemizdeki zeytinliklerin büyük bir kısmı sulama altyapısından yoksun. Ağaç başına verimi artırabilmek için, damla ve basınçlı sulama sistemleri kurulmalı ve elektrik harcamaları, mazot ve gübre gibi çiftçilere yönelik destekler muhakkak artırılmalı. Daha önce de belirttiğim üzere, Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre Ülkemizde 193 milyon zeytin ağacı bulunmakta. Ülkemiz ağaç varlığının en az 300 milyona ulaştırılması için Bakanlığımızca fidan ve dikim desteklerinin sürdürülmesini istiyoruz. Ancak zeytin ağaç varlığı artırılırken, ihracat sektörümüzün ihtiyaçları da gözetilmeli, doğru çeşitlerin, doğru yörelerde dikimi desteklenmeli.”
“Esas sıkıntı üretimdeki girdi maliyetlerinin yüksekliği”
Davut Er, “Örneğin; Manisa-Uslu, Domat ve Çelebi, Aydın-Memecik ve Çelebi, Bursa-Gemlik, Nizip-Kilis, Hatay-Savrani yağlık gibi türlerin desteklenmesi ile hem ihracatımızın iri taneli zeytin ihtiyacı, hem de yağlık zeytin ihtiyacımız doğru çeşitlerle karşılanmış olacaktır. Üreticimizin en büyük sorunu fiyat gibi görülse de, esas sıkıntı üretimdeki girdi maliyetlerinin yüksekliği ve bunun sonucunda ürün fiyatının yüksek oluşmasıdır. Sektör olarak beklentimiz, çiftçinin girdi maliyetlerinin düşürülmesi ve sonuç olarak ürün fiyatlarının rakip üretici ülkelerle uyumlu hale getirilmesidir” dedi.
“Tüm aşamalarda girdi maliyetleri daha rekabetçi olabileceğimiz seviyelere çekilmeli”
Bu sayede, hem iç piyasada tüketici uygun fiyata sağlıklı zeytin ve zeytinyağına erişebileceğinden bahseden Er, hem de ihracatçıların dünya piyasalarına sunmak üzere sürdürülebilir markalar yaratabileceğine değindi.
Er, “Ülkemizde üretim alanlarının ortalama büyüklüğü İspanya, İtalya gibi rakiplere kıyasla çok düşük düzeyde ve engebeli coğrafi yapı üretim ve hasatta zorluklar çıkarmakta. Bu da üretimde ölçek ekonomisinin sağlanmasını engellemekte, üretim maliyelerini artırmakta, rekabetçi fiyatlardan hammadde teminini engellemektedir. Kırsal nüfusun azalması ve yaşlanması da bir diğer önemli konu. Uluslararası rekabette gücümüzün artırılması için; üretimin bahçeden işletmeye nakle kadar geçen tüm aşamalarında, girdi maliyetlerimizin daha rekabetçi olabileceğimiz seviyelere çekilmesi gerekmekte” dedi.
“AB üyesi ülkelerle rekabet edebilmemiz için destekler artırılmalı”
Davut Er, “AB üyesi üretici ülkelerle rekabet edebilmemiz için üreticilerimize yönelik desteklerin artırılması, mekanik tarım ve hasadın daha fazla desteklenmesi, kırsalda yaşayan özellikle genç çiftçilerin daha fazla desteklenmesi, büyük ölçekli zeytin plantasyonu yatırımlarının destek kapsamına alınması, TARSİM kapsamına aşırı sıcakların, ani ve yoğun yağışların getirdiği ürün kayıplarının dahil edilmesi gerekmekte” dedi.
“AB ülkelerine verilen destek ile kıyaslandığında çok yetersiz”
“Şu an üreticiye verilmekte olan zeytinyağında kg başına 80 kuruş, zeytinde 15 kuruş destekler, AB ülkelerinde verilen kg başına 0,90 Euro/Kg’a ulaşan destek ile kıyaslandığında çok yetersiz kalıyor” yorumunda bulunan Başkan Er, şunları söyledi:
“Bunun zeytinyağında 3,5 TL’ye, zeytinde ise 70 kuruşa çıkarılması ve verilecek primlerin hasat dönemi başlangıcı olan Eylül-Ekim aylarında açıklanması ve ödemelerin daha erken gerçekleştirilmesi, piyasadaki arz talep dengesinin oluşabilmesi ve üreticinin önünü görebilmesi için büyük önem arz etmekte. Zeytin ve zeytinyağı sektörüne yönelik pozitif ayrımcılığın devam ettirilerek önümüzdeki yıllarda ürünlerimize yönelik desteklemelerin devamını bekliyoruz. Özellikle ambalajlı İhracatta sağlanan DFİF desteklerinin, 2022 yıl sonuna kadar ihracat sübvansiyonlarının tamamen kaldırılması yönündeki DTÖ taahhütlerimiz de göz önünde bulundurularak, geliştirilecek yeni bir destek yöntemi çerçevesinde devam ettirilmesi gerekmekte.”
“Sektör olarak son 10 yılda aldığımız ihracat destekleri %85 oranında erimiş”
Davut Er, “Burada önemli bir konuya da değinmek istiyorum; bildiğiniz üzere 2013 yılına kadar DFİF destekleri dolar üzerinden veriliyordu ve ambalajlı zeytinyağında ton başına 650 dolar, sofralık zeytinde ise 260 dolara kadar destek alınabiliyordu. Bugünkü kurla çevirdiğimizde zeytinyağı için yaklaşık 12 bin TL, sofralık zeytin için ise 4.800 TL yapıyor. Şu an ise ambalajlı zeytinyağı ihracatında ton başına 1600 liraya kadar, sofralık zeytinde ise 630 liraya kadar ihracat iadesi sağlanmakta. Yani sektör olarak son 10 yılda aldığımız ihracat destekleri %85 oranında erimiş” diye konuştu.
“Yüzde 70 destek ile ihracatımız iki katına çıkar”
Er, “Bugün diğer üretici ülkelerle rekabet edebilmemiz için ihracatçıya sağlanan “Tarımsal Ürünlerde İhracat İadesi” desteklerinin mutlaka artırılması gerekiyor. Geçmişte dolar bazında verilen desteklerin %70’i kadar bir destek verilmesi durumunda, ihracatçımızın rekabet gücü büyük oranda artacak ve ambalajlı-markalı ürün ihracatımıza çok büyük katkı sağlayacaktır. Böylelikle Türkiye’nin ihracatı iki katına çıkar ve sektörümüz çok önemli bir ivme kazanır. Zeytin-zeytinyağı sektörü net döviz getirisi sağlayan, ithalatı olmadan doğrudan ihracat yapan milli ve yerli sektörümüzdür. Yönetim Kurulu olarak, zeytin ve zeytinyağımızı kutulu, ambalajlı ve yüksek katma değerli ihraç edebilmek için tüm gücümüzle çalışmaya devam ediyoruz” dedi.
Tarım Gazetecileri ve Yazarları Derneği Başkanı İsmail Uğural’ın moderatörlük yaptığı “Geçmişten Günümüze Zeytin-Zeytinyağı Sektörü ve Gelecek Beklentileri” panelinde Doç. Dr. Ahmet Uhri, Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım ve Gıda Yüksek Mühendisi Müge Aşan Nebioğlu konuşmacı olarak yer aldı.
Güncel ekonomik gelişmeleri, küresel büyüme öngörüleri ve enflasyon rakamlarını, resesyon ihtimalini ise Ekonomist Dr. Can Fuat Gürlesel aktardı.