Heykelden fotoğrafa resimden sinemaya

NERMİN SAYIN

“Türkiyemizin yarınına bir armağan olarak biriktirdiğimiz, en seçkin sanatçılara ait tablolardan oluşan koleksiyonu ileride açılacak bir müzede bütün kamuoyuna sunmak, topluluğumuzun Türk sanatına dönük çok önemli bir çalışması olacaktır. Ben, bir işadamı olarak mutluluğu, kültür ve sanata yapılan bu tür katkılarda ve onlardan alınan hazlarda buluyorum.” Eczacıbaşı Topluluğu ve İstanbul Kültür Sanat Vakfı Kurucusu Nejat F. Eczacıbaşı’nın 1986 tarihli bu sözleri İstanbul Modern’in geçici mekânının giriş katında çarpıyor gözüme... Günlerden 22 Mayıs 2018 ve Nejat Eczacıbaşı’nın “andığı”; uzun yıllardır Karaköy’de sanatseverlerin hizmetinde olan İstanbul Modern’in müzesinin geçici döneminin başlangıcındayız...

Karaköy’deki yeni binası tamamlana kadar, üç yıllığına Beyoğlu’na, Meşrutiyet Caddesi’ne taşınan müze, geçici mekânda ziyaretçilerini ağırlamaya başlıyor işte... 18 Mart’ta Karaköy'deki binasını kapatan İstanbul Modern, bir müze için gerçekten çok iyi bir hızla taşındı, aralarında İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin de bulunduğu pek çok zarif binaya imza atan Alexandre Vallaury’nin imzasını taşıyan, 1896 tarihli eski Union Française binasına. O gün bugündür de sanat gündeminin baş konularından birini oluşturuyor hem geçici mekânı, hem de 2009’dan bu yana müzeye konuk olması gündemde olan Anthony Cragg’in “İnsan Doğası” sergisi dolayısıyla...

Diyorum ki biz de bu “Hafta Sonu Molası” nı İstanbullu sanatseverlerin en yeni adresi olan bu geçici mekânda verelim; önce günümüzün en önemli heykeltraşlarından biri olan Cragg’in biçimler, renkler, formlar arası dünyasının kapısını aralayalım... Yaklaşık yarım asırdır heykel yapan Anthony Cragg’in farklı dönemlerden eserlerinin bir arada görülebileceği sergide sanatçının bilime, doğaya ve elbette insana duyduğu ilginin izlerini sürelim...

Koleksiyon sergisine de uğrayın...

İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı’nın basın toplantısında belirttiğine göre beş bin metrekarelik bir alana sahip olan ve müzenin tüm birimlerinin daha küçük ölçekli de olsa yaşadığı geçici mekândaki tek keşfimiz Cragg’in sanatı olmasın elbette... İki kata yayılan “İnsan Doğası” süreli sergisini gezdikten sonra müze koleksiyonundan oluşturulan, Burhan Doğançay’dan Adnan Çoker’e, Canan Tolon’dan Ömer Uluç’a önemli sanatçıların eserlerini bir araya getiren, aralarında ilk kez sergilenen yapıtların da yer aldığı “Şimdinin Peşinde” sergisine uğrayalım... Altı fotoğrafçının dünyayı algılayış biçimlerini bir araya getiren “Bakış Açıları” sergisini de ihmâl etmeyelim sonra...

Ve hazır dördüncü kata çıkmışken Kütüphane’de çeşitli temalardaki sanat kitaplarının evreninde biraz soluklanalım, yaşamımızın rengi değişsin... Müzeye çocuklarımızla geldiysek onlar Eğitim Odası’nda keyifli bir atölyeyle zihinlerini gökkuşağının renklerine boyasınlar...

Sonra birlikte Sinema’ya inelim... O sinemayı bıraksa da, sinemaseverin kendisini bırakmayacağı Daniel Day-Lewis’in bir filmini seyrederek taçlandıralım sanat molamızı...
Uzun lafın kısası, sanatla soluk alıyorsak İstanbul Modern'ingeçici mekânla tanışmamızı geciktirmeyelim...