Global Ekonomide 2013 ve sonrası
Bekir Kavruk, 21. yüzyıl dünyasında yaşanan doğum sancılarını ve taşıdığı riskleri 2013 yılı itibariyle ele alıyor..
Tüm dünyada merak uyandıran ve dünyadaki uzay tarikatlarına ilham kaynağı teşkil eden Maya takvimine göre 21 Aralık 2012'de gerçekte dünyanın sonunun gelmediği ve insanlığın altın ya da foton kavramları altında yeni bir çağa gireceği öngörülmektedir.
"Çevre Krizine Farklı bir yaklaşım ve Türkiye (26.08.2010) "yazımızda dile getirdiğimiz üzere 4 milyar yıl yaşında olan dünyamızda iklim değişikliği eğer "geri dönülemez" diyalektik sıçrama süreci içerisine girdiyse bu felaket süresinin teorik olarak 40 - 50 yıllık bir sürece karşılık geleceği öngörülmektedir. Eğer dünyamız bu sürece henüz girmediyse insanoğlunun felaketten kaçınmak için acil ve çok yönlü çevre önlemleri alması gerekmektedir.
Maya kehanetlerini bir yana bırakarak 2008'den bu yana "Titanik " misali yaşanmakta olan Mega Krizi ele alırsak 2013 yılı itibariyle global ekonomik bazda gidişatın pekte iç açıcı olmadığı sonucuna varmak mümkündür.
20. yüzyılda dünyaya hakim olan ve halende insanlığı etkisi altında bulunduran biri sosyalist diğeri kapitalist ekonomilerin kurucuları olan Karl Marx ve Adam Smith'in gerçekte ekonomist değil "ahlak felsefecileri " olduklarını hatırlatmakta yarar vardır.
Mega Krizin nedenleri ve açıklanması hususunda makro+mikro ekonomik kalıplar içersinde şimdiye kadar binlerce görüş öne sürülmesine rağmen belki de "hastalığın tam teşhis edilmesi hususunda soruna ekonomik değil ahlaki - felsefi boyutlarda yaklaşılması gerekmektedir.
"Mega Krizde 4.Perde Senaryosu " yazımızda özetlediğimiz ve 4 aşama kaydeden Mega Kriz'e karşı önlemleri ana çerçeveler ışığında tekrar güncelleyecek olursak aşağıdaki hususların üzerinde durulmasında yarar vardır:
- 1980'lerde yürürlüğe konulan Neo Liberal / Borç Tüketim ekonomisinin kontrolsüz kapitalizme dönüşümü sonrası dünyada reel ekonominin 10 katı büyüklüğünde 700 trilyon dolarlık kaldıraçlı (e) -sanal ekonomisi ortaya çıkmıştır. Bu koca ekonomi canavarını basılan ve parasal genişleme (QE) adı altında piyasalar sürülen onca paralara rağmen doyurmak bir türlü mümkün olmamaktadır.
- Dünya'da tüm ülkeler borç krizine saplanırken sorumluların kim olduğu hususunda kamuoyunda çoğu dev şirket ve bankaların CEO'ları olan " Wall Street'in şişman kedileri " dışında pek makul açıklama ortaya çıkmaması gerçekten ilginç bir durum arz etmektedir. Belki de getirmiş oldukları yüksek karlar ile başlangıçta patronlarının gözünü boyayan bu Şişman Kedilerin gerçekte zengin fakir herkesin aynı gemisi olan dünyamızı adım adım felakete sürükledikleri gerçeği ile insanlığın artık daha fazla vakit kaybetmeden açık ve dürüstçe yüzleşme zamanıdır.
Dünya ekonomisinin ana halkalarından birisi olan Avrupa Birliğinde aktüel durum şudur:
- Güney Kıbrıs'ın milli geliri 18 milyar Euro olup sadece Güney Kıbrıs bankalarının yol açtığı borç hacmi 152 milyar Euro ile milli gelirlerinin neredeyse 8,5 katıdır. Böylesine anormal ve kontrolsüz bir ekonomi yaratarak Güney Kıbrıs'ı iflasa sürükleyen son derece başarısız bu Güney Kıbrıs hükümeti " kaderin nasıl bir cilvesi ise " borç batağına saplanmış bulunan AB'ye halen dönem başkanlığı yapmaktadır.
- Diğer taraftan Türk iş adamlarına karşı alman mantık, ahlak ve zihniyetinden tamamen uzak ve kendilerinin de imzaladığı uluslararası Serbest Ticaret Anlaşması'na ve hukukuna tamamen aykırı vize politikalarının çağdışı mimarı Merkel hükümetinin hala AB'ye kurtarıcı hakim güç olarak yön vermeye çalışması İngiltere, İsveç, Finlandiya ve Polonya gibi ülkeleri isyanın eşiğine getirmiş bulunmaktadır. Almanya'da 2013 yılı sonbaharında yapılması planlanan genel seçimlerin daha fazla vakit kaybedilmeden erken seçim olarak Mart ayına alınması ve Kemal Derviş misali global ekonomik sistemi ve işleyişini çok yakından tanıyan SPD'li Peer Steinbrück'ün iş başına gelmesi belki de Euro'nun geleceği açısından en hayırlısı olacaktır.
SONUÇ:
Bir ülke ekonomisinde en son çare karşılıksız para basılarak piyasalara sürme ve bu şekilde krizi erteleyerek zaman kazanma yöntemidir. İş dünyasının direk içerisindeki dünya çapındaki yatırımcıların görüşleri ışığında dünya ekonomisinin lokomotifi konumundaki batılı ülkelerin aktüel durumlarını şu başlıklar altında özetlemek mümkündür:
- Ana dövizlerin sahibi konumundaki batılı ülkeler karşılıksız para basarak bir kısmıyla dünya piyasalarına enjekte yoluyla krizi yedirerek ihraç stratejisi izlerlerken dünyada borsaların ve dolayısıyla varlık fiyatlarının sonunda patlama riskini bünyesinde taşıyan balon misali şişirilmesine neden olmaktadırlar.
- Diğer yandan karşılıksız bastıkları para denilen kağıtların önemli bir kısmını ise başka ülke dövizlerine çevirmek yerine karşılığında altın stoklama yöntemini tercih ederek gerçekte kendi para ve piyasalarına pek güvenmediklerini açıkça ortaya koymaktadırlar.
Bu durumda dünya ekonomisi bıçak sırtında değil adeta sirk gösterisi misali bıçak ucunda varlığını sürdürmeye devam etmekte olup, ani bir düşüş sonrası sert bir kırılmanın yaşanması durumunda global piyasalarda 1929 depresyonuna benzer şartları oluşturacak kusursuz bir fırtınanın ortaya çıkması olasılık dahilinde bulunmaktadır. Ancak burada krizlerin akıllı ülke ve yatırımcılar için yeni fırsatlar yaratacağını da belirtmekte yarar vardır.
Gelişmekte olan piyasalara bir yandan umut niteliğinde mavi boncuklar dağıtan batılı ülkeler diğer yandan soğukkanlılıkla ve sessizce altın stoklama süreci içerisinde bulunurlarken Türkiye'de tartışmalara neden olan altın ihracatı kısa dönemde her ne kadar cari açık, ekonomik büyüme ve CDS (Rating) alanlarında katkı sağlamış olsa da orta vadede ivedilikle tedbiri alınması gereken bir durum arz etmektedir.
Güncel dünya ekonomisi koşullarında Türkiye diğer ülkeler gibi para basma ayrıcalığına sahip olmasına rağmen bu opsiyonunu henüz kullanma ihtiyacı ortaya çıkmayan ender ülkeler arasında yer almakla beraber çok dikkatli olmasında yarar vardır.
>> Bekir Kavruk Hakkında Bilgi ve Önceki Yazıları