Fitch'ten 'Türkiye' tahminleri: 2023'ün ilk yarısına dikkat çekildi
Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye'nin uluslararası rezervlerindeki iyileşmenin sürdürülebilir olmadığını bildirdi.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türk ekonomisine dair değerlendirmelerde bulundu.
Bu yıl içerisinde gerçekleştirilecek seçimler öncesinde yüksek ekonomik büyümeyi ve istihdamı korumayı amaçlayan politikaların, Türkiye'nin uluslararası rezervlerindeki sürekli iyileşmeyle tutarlı olmadığını aktaran kuruluş; seçimler öncesinde maaş artışları ve genişletici maliye ile kredi politikalarıyla birleşen derin negatif reel faizlerin, devam eden döviz talebi ve yüksek vari açık nedeniyle lira ve uluslararası rezervler üzerindeki baskıyı sürdüreceğini ifade etti.
Swapler hariç Eksi 57 milyar dolar
Bloomberg HT'nin aktardığına göre; kredi derecelendirme kuruluşu, sermaye akışı yönetimi önlemleri ve düzenleyici değişikliklerle birleşen dış finansman, 2023'ün başlarında Türkiye'nin brüt rezervlerindeki toparlanmayı 126 milyar ABD dolarına yükselttiğini kaydetti.
Öte yandan Fitch, Merkez Bankası’nın rezerv yapısının zayıf kalmaya devam ettiğini ve net yabancı varlık pozisyonunun döviz swapları çıktıktan sonra eksi 57 milyar dolar olduğunun altını çizdi.
Hükümetin planı
Fitch Ratings kamu sektörü ve asgari ücret için önemli ücret artışları açıklayan hükümetin, öncelikli sektörlerde kredi büyümesine ve şirketler için devlet garantili kredi programlarına ve konut kredilerine odaklanmaya devam edeceğini belirtti.
Bununla birlikte 2022'de merkezi yönetim bütçe açığı GSYİH'nın yüzde 1'ine gerilemiş olsa da (GSYİH tahminlerine göre) harcamaların 2023 yılının ilk yarısında hızlı bir tempoda kalmasını bekledikleri vurgulandı.
Raporda iyileşmeye rağmen, Türkiye'nin dış likiditesinin emsallerine ve yüksek dış finansman ihtiyacına (Kasım'dan itibaren 12 ayda vadesi dolacak 189 milyar ABD doları dış borç) göre zayıf kalmaya devam edeceği öngörüldü.
Fitch uluslararası rezervler için ek risklerin, gelişmiş ekonomilerdeki daha fazla parasal sıkılaştırmadan ve yavaşlayan küresel büyümeden kaynaklandığını ve seçimle ilgili artan belirsizliğin yurtiçi döviz talebini artırabeceğine dikkat çekildi.