Ekonomistler 2012'yi yorumladı
Ekonomistlerin bir kısmı 2012'de başarılı bir yıl geçirildiğini belirtirken, bazıları ise daha karamsar bir tablo çiziyor.
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
ANKARA - Cari açık, enflasyon ve büyüme gibi önemli gündem maddeleriyle dolu 2012 yılını değerlendiren kimi ekonomistler Türkiye'nin başarılı bir yıl geçirdiklerini belirtirken, bazıları ise daha karamsar bir tablo çiziyor.
Ekonomistlerin 2012 değerlendirmeleri ve 2013'ten beklentileri;
Ekonomistlerin 2012 değerlendirmeleri ve 2013'ten beklentileri;
Oyak Yatırım Menkul Değerler AŞ Ekonomisti Gülay Elif Girgin
[PAGE]
Oyak Yatırım Menkul Değerler AŞ Ekonomisti Gülay Elif Girgin
Gülay Elif Girgin, 2013 yılının ekonomik görünümünü değerlendirirken mevcut büyüme dinamiklerine bakmak gerektiğini söyledi.
2012 yılını farklı kılan gelişmeler yaşandığına işaret eden Girgin, iç talepteki daralmaya karşın, dış talepteki artışla Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) büyümesinin sağlanması, geleneksel sektörlerdeki daralmanın, sürpriz sektörler ile telafi edilmesi (vagon üretimi, tekstilde yeniden toparlanma, bilgisayar gibi) ve altında ilk kez büyüme döneminde "net ihracatçı" konumuna geçilmesinin bunlardan bazıları olduğunu ifade etti.
İç talepteki daralmaya karşın, 2012 için dış talebe dayalı yüzde 3 civarı bir büyüme hedefi ortaya konulduğunu anlatan Girgin, şu değerlendirmede bulundu:
"Ne var ki 4'üncü çeyrek performansı, hem bu yıl hem de 2013'de iç talepteki toparlanmaya ilişkin sinyal verme açısından kritik önemdedir. Hatırlanacağı üzere, para politikası Temmuz 2012'den beri gevşetilmektedir (TL fonlama maliyetleri yüzde 11'lerden yüzde 5,5'lere kadar gerilemiştir). Kredi büyümesi, güven endeksleri, sanayi üretimi ve ithalat gibi öncü göstergelerde ilk 9 aylık GSYH büyümesinin yüzde 2,6 ile sınırlı olduğu göz önüne alındığında ekonomiyi yüzde 3 gibi bir büyüme oranına taşıyacak belirgin bir toparlanma henüz gözlenmemektedir."
"Not artırımı önemli konular arasında olacak"
Girgin, 2013'e girerken, para politikasındaki tüm gevşemeye karşın yatay bir iç talep ve büyümeye katkısının ciddi oranda azalması beklenen dış talebin görüldüğüne dikkati çekerek, "Bu durumda, özellikle dış talebin katkısının önemli şekilde azalacak olması ile önümüzdeki dönemde iç tüketimin büyümeye katkı yapması 2013 hedefleri için gerekli görünmektedir. Ancak, iç talebi desteklerken finansal istikrarı zedelememek adına hassas bir denge mevcuttur" dedi.
Gelecek yıl gündemdeki en önemli konulardan birinin Fitch'ten sonra ikinci bir derecelendirme kuruluşundan gelecek not arttırımı ve Türkiye'nin notunun "yatırım yapılabilir" düzeye ulaşması olacağını anlatan Girgin, bu açıdan gerek maliye politikasında gerekse dış dengedeki iyileşme eğiliminin bozulmamasının kritik öneme sahip olduğunu, dolayısıyla iç talepte aşırı ısınmaya bağlı olarak dış dengede kötüleşmenin yaşanmaması gerektiğini dile getirdi.
Girgin, maliye politikası tarafında, 2012'de olduğu gibi 2013'te de kamu harcamalarının büyümeye olumlu katkı yapacağına işaret ederek, "Ayrıca, rekor düzeydeki özelleştirme gelirlerinden bir kısmının yeni altyapı harcamalarında, bir kısmının da borç itfasında kullanılması beklenmektedir. Bu nedenle, borç dinamiklerinde ve bütçe dengesinde ciddi bir bozulma olasılığı düşüktür" diye konuştu.
Küresel anlamda ve yurt içinde düşük faiz politikasının 2013 boyunca sürmesinin olası olduğunu belirten Girgin, Merkez Bankası'nın hem büyümeyi desteklemek hem de TL'deki aşırı değerlenmenin dış dengede yaratacağı bozulmayı önlemek adına ihtiyatlı bir gevşek para politikası uyguladığını ifade etti.
Bu durumda, gelecek yıl iç talebin canlanmasına bağlı ekonominin yüzde 3,5-4 civarında büyümesini beklediğini kaydeden Girgin, "İç talepteki canlanma bağlamında cari açık/GSYH oranının bu yıl yüzde 6,8 seviyesinden yüzde 7,2'ye çıkmasını öngörmekteyim" değerlendirmesinde bulundu.
Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) Ekonomisti Prof. Dr. Muhsin Kar
[PAGE]"2013'te yüzde 4 büyüme yüksek ihtimal"
Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) Ekonomisti Prof. Dr. Muhsin Kar ise Türkiye'nin, ABD'deki durgunluğa, Avrupa'daki borç krizinin neden olduğu resesyona ve Arap Baharı'nın yarattığı jeopolitik risklere rağmen oldukça başarılı bir yıl geçirdiğini söyledi.
Bu yıl yumuşak iniş senaryosunun başarılı bir şekilde gerçekleştirildiğini belirten Kar, 2011'de yüzde 8,5 büyüyen Türkiye için 2012 yılında önce yüzde 4 büyüme öngörüldüğünü ve ardından yaşanan gelişmeler ışığında büyüme oranının yüzde 3,2 olarak revize edildiğini hatırlattı.
2012'nin ilk 3 çeyreğine ilişkin büyüme oranlarının, Türkiye'nin 2012 yılını yüzde 3'ün biraz altında kapatacağını gösterdiğini kaydeden Kar, "Büyüme oranında hedeflenen ile gerçekleşen arasındaki fark ne kadar birbirine yakın ise Orta Vadeli Program (OVP) ile 2013 ve sonrası için öngörülen hedeflerin gerçekleşme ihtimali de o kadar artacaktır. Diğer bir ifadeyle, OVP'de hedeflenen 2013 yılı büyüme oranı olan yüzde 4'ün gerçekleştirilme ihtimali yüksektir" dedi.
"İç talebe dayalı büyüme enflasyonu etkileyebilir"
Enflasyon konusunda 2012 yılında yaşanan gelişmelere dair görüşlerini de paylaşan Kar, bu yıl enflasyonun kontrol altında tutulduğunu dile getirdi.
Kar, dış talepten kaynaklanan daralmanın etkisini azaltmak için iç talebin canlandırılmasının enflasyon baskısını da beraberinde getirdiğine işaret ederek, "Ancak küresel ekonomik gelişmeler, finansal istikrarın da dikkate alınmasını gerektirmiştir" diye konuştu.
Merkez Bankası'nın, fiyat istikrarı ile finansal istikrar arasındaki dengeyi iyi bir şekilde kurduğunu kaydeden Kar, dolayısıyla Bankanın bu iki alanda başarılı olduğunu vurguladı.
Bu gelişmelere karşın OVP'de, 2013 yılında iç talebe dayalı bir büyüme öngörüldüğüne dikkati çeken Kar, bunun enflasyon üzerinde bir baskı oluşturabileceği uyarısında bulundu.
İşsizlik konusunda da değerlendirmelerde bulunan Kar, istihdam artışının sürdüğünü, bunun da işsizliği azalttığını ifade etti.
"Ekonomik büyümedeki yavaşlamaya rağmen istihdam artışının sürdürülmesi başlı başına bir başarıdır" diyen Kar, OVP'de 2013 için öngörülen yüzde 4'lük büyümenin, politika yapıcıların iç talebi canlandıracak şekilde bir programı hayata geçirmeleri ile mümkün olacağını, aksi takdirde hem büyüme hedefinin yakalanması hem de istihdamın sürdürülebilmesinin zor olduğunu belirtti.
"Cari açığa dikkat edilmeli"
Kar, cari açığın kontrol altına alınmasıyla ekonominin dışa bağımlı kanallar üzerinden oluşan kırılganlıkların azaltıldığını ifade ederek, 2013 yılı için öngörülen büyüme ve cari açık hedeflerinin birbiriyle tutarlı olduğunu söyledi.
Bu açıdan bakıldığında cari açığın 2013 yılında çok büyük bir risk unsuru olmayacağını dile getiren Kar, "Ancak buna rağmen dikkatlice takip edilmesi gereken bir faktör olmaya devam edecektir" diye konuştu.
Türkiye'nin son 10 yıldır elde ettiği ekonomik istikrarda mali disiplinin çok önemli rol oynadığına vurgu yapan Kar, söz konusu dönemde inşa edilen güveni tehlikeye sokmamak için, mali disiplinin sürdürülmesi yönündeki kararlı duruşun sürdürüldüğüne dikkati çekti.
"İç talepteki gerileme büyümeyi yavaşlattı"
[PAGE]"İç talepteki gerileme büyümeyi yavaşlattı"
Ekonomist Mustafa Sönmez de büyümenin yavaşlamasında iç talebin gerilemesinin ana etken olduğuna dikkati çekti. Ekonomik büyümede yavaşlama olduğu halde, dış kaynak girişinde aynı ölçüde gerileme olmadığını belirten Sönmez, "Özellikle faizlerin cazibesi ve AB'nin büyük krizi, sıcak para ve kredi girişini pek azaltmamıştır. Gelen yabancı kaynak devlet kağıtlarına ve mevduata giderken, Merkez Bankası da bu akıştan rezerv biriktirmeye devam etmiştir" ifadesini kullandı.
2013 yılına ilişkin beklentilerini de paylaşan Sönmez, dış dünyadaki durumun içeriyi de belirleyeceğini dile getirdi.
Buna karşın, şimdiden dışarıda büyüme rüzgarının çok zayıf olduğunu, dış kaynak girişinin Türkiye'ye yönelmekle beraber, içeride kullanımının sorunlu olduğunun altını çizen Sönmez, sorunun hanehalkının borçlanma eğilimlerinin gerilemesi ile ilgili olduğunu kaydetti.
Hem mevcut borç yükü hem de iş istikrarsızlığının borçlanma iştahını kestiğini ifade eden Sönmez, sözlerini şöyle tamamladı:
"Yine de borçlandırma-borçlanma engeli aşıldığı ölçüde iç talepte belli gelişmeler olur. Tersi durumda onu telafi edecek iki yoldan biri ihracatı zorlamaktır ki, orada da kısıtlar vardır. Geriye kamu maliyesi ile kamu harcamalarını artırmak kalmaktadır. Büyüme olmayınca KDV-ÖTV girişleri olmamakta ancak harcamalarda katılık sürmektedir."
Bu konularda ilginizi çekebilir