Diyarbakır, tarım ve hayvancılık için büyük bir potansiyele sahip
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası tarafından düzenlenen 1. Tarım ve Hayvancılık zirvesinde 3 oturum halinde kentin potansiyeli tartışıldı. Konuşmacılar tarım ve hayvancılıkta Diyarbakır’ın sahip olduğu potansiyelin değerlendirilmesi için neler yapılması gerektiğini masaya yatırdı.
MAHİR SOLMAZ
DİYARBAKIR - Diyarbakır 8. Tarım Hayvancılık, Tavukçuluk ve Süt Endüstrisi Fuarı kapsamında Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası tarafından düzenlenen etkinlikler çerçevesinde 1. Tarım ve Hayvancılık zirvesi gerçekleştirildi. 3 oturum halinde düzenlenen etkinliğin ilk oturumuna DÜNYA Gazetesi tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım moderatörlük yaptı. 3 konuşmacının olduğu ikinci oturuma ise yine DÜNYA Gazetesi yazarı Dr. Rüştü Bozkurt moderatörlük yaparken, 5 konuşmacının yer aldığı üçüncü oturumu Diyarbakır Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Mustafa Ertan Atalar yönetti.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mehmet Hadi Tunç’un katıldığı etkinlikte tarım ve hayvancılık sektörünün ülkesel ve bölgesel durumu değerlendirildi. Yapılan konuşmalarda özellikle tarımı bilenlerin teknolojiye uzak olduğu, teknolojiyi bilenlerin ise tarıma uzak olduğu vurgulandı.
Zirvenin açılış konuşmasını yapan Diyarbakır Ticaret ve Sanayi OdasıYönetim Kurulu Başkanı Ahmet Sayar, fuarda yarı kapalı sergi alanı oluşturduklarını, fiziki altyapıyı iyileştirdiklerini belirterek, “Bu yıl fuara katılan firma sayısında yüzde 20 artış oldu. Irak, Bahreyn, Suudi Arabistan gibi ülkelerden de ziyaretçiler geldi. Diyarbakır, Türkiye’nin en önemli tarım şehirlerinden biri. GAP projesi kapsamında Silvan Barajı’nın tamamlanmasıyla birlikte tarımdan gelen sanayi girdisi ve verimlilik artacak” dedi.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mehmet Hadi Tunç ise Diyarbakır’a verdikleri tarımsal desteği 5.5 katına çıkarttıklarını vurgulayarak, “Tarım fuarını da destekliyor ve katılımın her yıl artarak devam etmesini diliyoruz” diye konuştu.
Yöresel ürünlerle ilgili logomuz yok
Moderatörlüğünü yaptığı Teknolojik Gelişmeler ve Sektördeki Değişimler başlıklı birinci oturumda konuşan DÜNYA Gazetesi Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, Türkiye’nin tarımı partiler üstü konuma getiremediğini belirterek, “Türkiye tarımsal potansiyelini geliştiremiyor. Hayvancılıkta ithalata dayalıyız. Bu kadar destek verilmesine rağmen hala neden ithalat. Bunu sorgulamak gerekiyor”diye konuştu.
TEPAV İnovasyon Çalışmaları Program Danışmanı Halil Agah, Türkiye’nin tarımın geleceği için dünyadan kopmaması gerektiğini ifade ederek, “Artık tamamen tüketici odaklı tarımdan bahsediyoruz. Tarımın küresel sorunları var. İklim değişikliği, kuraklık, su yönetimi, gıda güvenliği, salgın hastalıklar gibi. Türkiye’nin küresel rekabette ürünleri markalaşma eğiliminde olan en önemli sektörü tarımdır” dedi.
Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof Dr. Gökhan Özertan, hassas tarımın çiftçiyi küçük ölçeğe getirerek verimini artırmayı hedefl ediğini belirtti ve “Bitkisel üretim ve hayvancılık çok yoğun doğayı kullanıyor. Hassas tarım burada devreye giriyor. Hassas tarımın dünyada uygulamaları var. Teknoloji ise şimdilerde maliyetli.. Ama gelecekte ucuzlayacak. Çiftçi 50-55 yaş ortalamasında ve ilkokul mezunu. Mevcut profildeki çiftçiyi nasıl işletmeci yapacağız?” diye sordu.
Türkiye ürün kompozisyonu değişmeli
DOKTAR Genel Müdürü Tanzer Bilgen de tarımın öneminin hep gerilere atıldığını vurgulayarak, “Türkiye 60-62 milyar dolar tarım geliri elde ediyor. Önümüzdeki 10 yıl içinde bu gelir 150 milyar dolar olabilir. Türkiye’nin ürün kompozisyonunu değiştirmesi gerekiyor” açıklamasını yaptı.
Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sertaç Dokuzlu, dünya genelinde yöresel ürünlere ilgi olduğunu belirterek, “Yöresel ürün dendiğinde örneğin Diyarbakır karpuzu, Malatya kayısısı akla geliyor. Orta yaş ve orta yaşın üstü ekonomik durumu iyi kişiler yöresel ürüne önem veriyor. Türkiye’de 204 tane tescilli coğrafi ürün var. 302 tane ürün için de başvuru var. Yöresel ürünlerle ilgili logomuz yok. AB bu konuda 1992 yılında çalışmaya başlamış ve ortak logo oluşturmuşlar. Kırmızı et sektöründe de AB coğrafi işaretleri çok iyi kullanıyor” dedi.
Diyarbakır manda yetiştiriciliğinde ön planda
DÜNYA Gazetesi yazarı Dr. Rüştü Bozkurt’un moderatörlüğünü yaptığı ikinci oturumda ise ‘Tarım ve Hayvancılık Sektöründe Bölgesel Politikalar, Kaynakların Doğru Planlaması’ masaya yatırıldı. Bozkurt, Türkiye’de ekosistem değiştiği halde çiftçinin hala daha geleneksel yapıda olduğunu söyledi. Konuşmacılardan GAP Bölge İdaresi Stratejik Planlama İzleme, Değerlendirme ve Koordinatörüğü Genel Koordinatörü Ruhsar Yardımcı, GAP’ın dünü, bugünü ve projeleri hakkında bilgiler verdi.
Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölüm Başkanı Doç Dr. Muzaff er Denli, hayvan ithalatının yapıldığı 2008 yılından sonra hayvan sayısında artış olduğunu ifade ederek, “Ancak et fiyatlarında değişiklik olmadı. Fiyatlar yüksek. Diyarbakır manda yetiştiriciliğinde ön planda. Büyükbaş hayvancılıkta yapısal olarak kapalı ahırlar tercih ediliyor. Dağlık kesimlerde daha ilkel koşullarda hayvancılık yapılıyor. Geleneksel hayvancılıktan çıkmamız gerekiyor. Hayvanların yaşama alanlarını iyileştirmemiz gerekiyor.. Diyarbakır’da hayvancılığı geliştirmemiz için strateji ve koordinasyon önemli” dedi.
Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makinaları ve Teknoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof Dr. Abdullah Sessiz, tarımda temel amacın karlılık olduğunu belirterek, “2000’li yıllardan bu yana sulu tarım ile birlikte tarım makinalarında da gelişme oldu. 20 yıl önce kullandığımız makinaları kullanamıyoruz. Mekanizasyonun belli kriterleri vardır. Teknoloji bitkisel üretim kadar hayvancılıkta da önemli. Bu alanda da teknoloji gelişmeli” şeklinde konuştu.
Yoksulluğun azalması için aile çiftliği şart
Denizli Köy- Koop Başkanı Mehmet Varol, tarımın küresel sermayeye emanet edilmeyecek kadar önemli bir sektör olduğunu kaydederek, “Dünya gıda örgütü 2014 yılını aile çiftçiliği yılı ilan etti. Ülkemizde çiftçiler asgari ücret alabilmek için bağını bahçesini terk ediyor ve şehirlere göç ediyor. ABD’de işletmelerin çoğu aile işletmeleridir. Küresel gıda güvenliği açısından aile çiftçiliği çok önemli. Kaynakların sürdürülebilir olması için çok önemli. Yoksulluğun azaltılması için ve kadınların çalışma hayatına katılması için aile çiftçiliği çok önemli” diye konuştu.
Tire'deki kooperatifle insanlar çok mutlu
Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük, Türk tarımında bir enfeksiyon olduğunu belirterek, “Bunun tek tedavisi kooperatifleşmek. Dünya bunu çözmüş. Kooperatifçiliğin olmadığı ülkelerde açlık yaşanıyor. Kooperatifçiliği öcü olarak göstermişler. Ancak Tire’de insanlar mutlu, çünkü para kazanıyorlar. Tarımı şirketler yapsın diye bir algı oluşturuldu. Küçükleri birleştirerek büyüyelim, küçükleri yok ederek değil. Türkiye’nin reçetesi Tire Süt Kooperatifidir. Çiftçiye sadaka verir gibi para vermeyin, çiftçiye para kazandırın” diye konuştu. KÖY-KOOP Genel Müdürü Turgay Solmaz, kooperatifçiliğin var olması için ortaklar arasında çıkar birliği ve dayanışma olması gerektiğini vurgulayarak, “Kooperatifçilikte amaç kar değildir. Ortaklarına maliyetine hizmet etmektir. Kooperatifçilik gelişmiş ülkelerde gelişme gösteriyor”dedi.
2018'de Türkiye'de ciddi bir süt krizi çıkabilir
Tarımsal Örgütlenmeler, Küçük Üreticilerin Örgütlenmesi, Kooperatifler, Örgütlenme İçin Sunulan Destekler ve Sektördeki Etkileri’nin konuşulduğunu zirvenin üçüncü oturumunun moderatörlüğünü Diyarbakır Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Mustafa Ertan Atalar yaptı. Atalar, Diyarbakır’ın kırmızı mercimek üretiminde Türkiye’de ilk sırada olduğunu, manda yetiştiriciliğinde ise ikinci sırada olduğunu söyledi. Konuşmacılardan emekli akademisyen Hüseyin Pulat, 2018 yılında Türkiye’nin ciddi bir süt krizi ile karşı karşıya kalacağını belirtti. Tarım Kredi Kooperatifleri Malatya Bölge Birliği Bölge Müdür Yardımcısı Mustafa Aslan, kooperatifin faaliyetleri hakkında bilgiler verdi.