Çimentocular, yeni nesil enerjiyi ‘çöp’te buldu

Escarus’un, DÜNYA Gazetesi işbirliği ile düzenlediği Sürdürülebilirlik Buluşmaları’nda bir araya gelen çimento ve seramik sektörünün önde gelen isimleriyle, bu sektörlere yön veren dinamiklerini konuştuk.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Ece CEYHUN

Çok da uzun zaman geçmedi. Hafızanızı biraz zorlamanız yeter. Yaklaşık 10 yıl önce İstanbul’dan yola çıktığınızda İzmit; Körfez’e doğru giderken, o meşum fabrika, hemen kendisini belli ederdi. Körfez’e yaklaştığınızı anlardınız. Sadece İstanbul’dan örnek vermeye de gerek yok. Anadolu’da bir kentte giderken, çimento fabrikasına yaklaştığınızı 3 kilometre önce buram buram göğe yükselen tozdan anlardınız. Ne oldu o fabrikalara?

Bu soruyu Nuh Çimento Grubu CEO’su Kamil Gökhan Bozkurt ve Batı Anadolu Grubu İcra Kurulu Üyesi Feyyaz Ünal’a sorduk. Verdikleri cevap netti: “Halen Türkiye’de 60’a yakın fabrikada bu tür görüntüler tarihe karıştı. Sektör kendi evini toparladığı gibi çevre için çözüm ortağı haline geldi.”

Nasıl mı? Çimento sektörü için toplam maliyette enerjinin payı yüzde 60. Yüksek fırınları daha verimli çalıştırmak için ithal kömür kullanıyor. İşin sürdürülebilirliğini sağlamak açısından bakıldığında enerji cephesinde maliyetleri düşürmek önemli. Üretim sürecinde herkes enerjiyi daha verimli kullanmaya odaklanmış durumda. İthal kömür 6 bin kalori. Onun için de Rusya, Ukrayna, G. Afrika ve ABD'den ithal ediliyor. Fosil yakıt olmayan muadili petrokok ise Kolombiya ve G. Afrika’dan geliyor. Zaten çimentoyu üretmek için doğal kaynak tüketiliyor. Buna karşın birçok alanda atıkların alternatif hammadde olarak kullanılarak, doğal kaynak kullanımını en az indirmek için çalışılıyor. Mesela Nuh Çimento’da üretimde kullanılan demirin yaklaşık yüzde 84’ü, diğer madenlerin de yüzde 6’sı atıklardan sağlanıyor. 2010 yılı öncesinde bacalardan atmosfere atılan bu atık ısılar artık elektrik üretir hale gelirken sektörün önde gelen 2 temsilcisi çöp ve atıklardan daha fazla enerji üretilebilir hale gelmenin enerji faturasını aşağıya çekecek önemli bir destek olduğuna da değindiler.

Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği verilerine göre bugün sektör atık ısıdan elektrik üretiminde yılda yaklaşık 400 bin hanenin elektriğini karşılar seviyeye gelerek ciddi bir mesafe kat etmiş durumda. Türkiye’deki çimento tesislerinin tümü atık ısıdan elektrik üretir hale gelince elde edilen enerji 900 bin konutun yıllık enerji ihtiyacını karşılayabilecek seviyeye ulaşacak. Bunun bir sonraki adımı ise çöpten enerji üretmek.

Batı Anadolu Grubu İcra Kurulu Üyesi Feyyaz Ünal, “Atık konusunda İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ve birçok sektörün çözüm ortağı olduk” yorumunu yaparken Nuh Çimento Grubu CEO’su Kamil Gökhan Bozkurt, “Yüzde 2-3 oranında atık yakıt kullanıyoruz. Biz bunu yüzde 25-30’lara çıkartmak için çaba harcıyoruz” bilgisini paylaştı.

Feyyaz Ünal, bir yılda Türkiye’de ortaya çıkan yaklaşık 28 milyon ton belediye çöpünden 7 milyon ton ek yakıt üretmek ve kullanmanın mümkün olduğuna değinerek, "Üretilen 7 milyon ton ek yakıt hem 1,7 milyon ton CO2 azaltımı hem belediyelerin katı atıklarının yüzde 80 oranında azaltılması anlamına geliyor. Türkiye’de şu an atık ikame oranı yüzde 4 civarında. Bu oranı yukarıya çıkardıkça hem çevreye hem ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacağımızı düşünüyorum” dedi. Ünal, çöpten elde edilen atıkların yakılması ile elde edilen enerjinin 3.500 kalori olduğuna da işaret etti.

Bu arada sektör, Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği verilerine göre iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik verimli kaynak yönetimi, teknoloji yenileme, emisyon kontrolü, iklim dostu teknoloji kullanımı, ürün tasarımı ve üretim teknolojileri gibi çalışmalara 2015 yılı raporlarına göre 175 milyon TL yatırım ve harcama gerçekleştirdi.

Yatırımların önünü ‘enerji’ açar

Nuh Çimento CEO’su Gökhan Bozkurt, enerjinin çimento sektörü açısından önemini anlatırken “Türkiye’nin cari açığının 60 milyar doları aştığında da bugün geldiği seviyede de en büyük pay enerjinindir. Türkiye’de teşvik verilecekse, destek verilecekse enerji sektörüne verilmeli. Enerji üretiminin daha etkin yapılması için gerekli teşviklerin verilerek o sektörün önünü açmak gerek. Çünkü başta çimento olmak üzere yatırımların önünü açmak için önce enerji sektörünün önü açılmalı. Ayrıca sektörümüz açısından maden sahaları için alınan izin süreçlerinin kısalması da çok önemli” diye konuştu.

Borlu çimento üreterek küresel ısınmayla mücadele ediyor

Batı Anadolu Grubu olarak Batıçim ve Batısöke çimento fabrikalarındaki dönüşümü anlatan Batı Anadolu Grubu İcra Kurulu Üyesi Feyyaz Ünal, karbondioksit salınımı daha düşük olan borlu çimento üretimini gerçekleştirdiklerini söyledi. Ünal, “Borlu çimento üretiminde yüzde 47’lik payla ilk sırada yer alıyoruz. Batı Anadolu olarak borun işlenmesi sırasında ortaya çıkan atıklardan borlu çimento ürettik. Atmosfere salınan karbondioksit miktarının yüzde 25- 30 oranında düşük olduğu borlu çimento üretimi, küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi sağlamaya yönelik imzalanan Kyoto protokolünün getirdiği sorumluluklar çerçevesinde sektör için büyük öneme sahip” bilgisini verdi. Ünal çalışmaları hakkında şu bilgileri verdi:

- Henüz ülkemizde yaygınlaşmayan bor katkılı çimento ile çok daha dayanıklı ve güvenli yapılar inşa edebiliriz. Batıçim’de üretimini gerçekleştirdiğimiz borlu çimentonun düzenli satışını gerçekleştirebilmemiz için yeterli talebin oluşmasını sağlamaya çalışıyoruz. Bu doğrultuda biz de yakın gelecekte borlu çimentonun kullanım alanlarını genişleterek, tanıtımı üzerine yoğunlaşmayı hedefl iyoruz.

- Fabrikalarımızdaki toz konsantrasyonunu yasal limit değerinin çok altına düşürdük. Enerji dalgalanmalarında, enerji kesintilerinde ya da üretim sürecinde meydana gelen kesintilerde kendini korumaya alarak, besleme enerjilerini otomatik olarak kesen elektro filtrelerimizi modernize ettik. Filtrelerimizi, torba teknolojisinde meydana gelen gelişmeler sayesinde çimento fabrikalarında kullanımı yeni mümkün olan “Torbalı Filtre”ye dönüştürdük.

- Atık Isıdan Elektrik Enerjisi Üretim Tesisi projelerini tamamladık. Gerçekleştirdiğimiz bu enerji verimliliği projeleri kapsamında Batıçim’de 8,9 MW kapasiteli tesisin yıllık yaklaşık 70 milyon kWh, Batısöke’de ise 3,8 MW kapasiteli tesisin yıllık yaklaşık 30 milyon kWh elektrik üretiyoruz. İhtiyacın yüzde 30’unu karşılıyoruz.

- Yine bir başka enerji verimliliği projesi olan dik hammadde değirmenini devreye aldık ve üretiminde kullanılan elektrik enerjisinde yüzde 25 tasarruf sağladık. Batıçim’de üretilen klinkerin stoklanması sırasında çıkan tozu engellemek ve homojenizasyonun sağlanması amacıyla 120 bin ton stok kapasiteli bir kapalı klinker stok holü yaptık.

Ayak izi'ni silerek 100 bin ağaçlık oksijen sağlıyor

Feyyaz Ünal, çimento üretiminde kullanılan kalker ocakları faaliyetine son verdikten sonra o bölgenin yeniden ‘yeşil’lenmesi için çalıştıklarını anlatırken Batıçim’in Belkahve’de gerçekleştirdiği son projeye değindi. Ünal, 10 yılda yaklaşık 40 hektarlık (400 bin m2) alanı 50 bin fidan ile yeniden ağaçlandırdıklarını söylerken “Batı Anadolu Grubu olarak çevre ve enerji verimliliği projelerine son 5 yılda toplam 185 milyon yatırdık. 170 bin ton karbon emisyonunu önleyerek yılda 100 bin ağacın sağladığı oksijen miktarı kadar çevreye katkı sağlamayı planlıyoruz” dedi.

Elektriğin yüzde 25’ini bedavaya getiriyoruz

Nuh Çimento Grubu CEO’su Gökhan Bozkurt, 51’nci yılını kutlayan şirketin bu sene sürdürülebilirlik raporu açıklayacağını belirterek çalışmalarını birbirini tamamlayan 6 başlık altında takip ettiklerini söyledi. Bozkurt, bu başlıkları da doğal kaynak kullanımı, yüksek enerji kullanımı, sera gazı emisyonu, atık yönetimi, biyoçeşitlilik, sosyal ve ekonomik parametreler olarak sıraladı. Bozkurt, Nuh Çimento’da ‘Sürdürülebilirlik’ adına yapılan çalışmaları şöyle özetledi:

- Enerji çimento sektörünün yüzde 60’lara varan en önemli maliyet kalemini temsil ediyor. Biz enerjiyi minimize etmek için, 2011 yılında devreye aldığımız yatırımımızla atık ısıdan (bacadan çıkan gazlardan) elektrik üretiyoruz. 18 megavat kapasitesi olan bu yatırımımızla toplam elektrik tüketimimizin yüzde 25’ini sağlıyoruz. Çamur kurutma tesisimizin enerji ihtiyacını, ısıtma-soğutma sistemlerine gerekli olan enerjiyi yine buradan sağlıyoruz.

- Atık ısı geri kazanım tesisi ile birlikte yıllık 56 bin ton karbondioksit, çamur kurutma tesisi ile birlikte de yıllık 24 bin ton C02 azaltımı gerçekleştiriyoruz. Gönüllü karbon piyasasında da bu projelerimiz sertifikalandırıldı. Şimdi 50 yıllık döner fırınımızın modernizasyonunu yapıyoruz. Bu projemizde de ton başına kullandığımız enerjiyi düşürerek aslında sera gazı azaltımına daha çok ciddi miktarda katkıda bulunmayı hedefliyoruz.

10 yılda 11 milyon euro yatırım

- Çimento sektörünün atıkları toz malzemeler. Biz bunları toz tutma sistemleri ile yeniden sisteme dahil ediyoruz. İlk baca gazı izleme sistemine sahip çimento fabrikası olma özelliğine sahibiz.

- Bulunduğumuz, terk ettiğimiz alanları yeşillendirme projelerimiz var. İzmit’te yeni nesil fidanlar yetiştirerek ağaçlandırma çalışmalarında bulunuyoruz. En son Körfez’in balıklandırma projesine sponsor olduk. Balıklar şimdi, Trabzon’da özel çiftçiliklerde yetiştiriliyor sonra Marmara’ya salınacak.

- İlk defa bir çimento fabrikası Kocaeli Sanayi Odası’nın yaptığı araştırmada en iyi çevre ödülü aldı. Biz, yasal limitlerinde altına düştüğümüz, tozsuzlaştırma çalışmalarına 10 yılda 11 milyon euro yatırım yaptık.

Ömrü 5 yıl ömrü 50 yıl…

Gökhan Bozkurt, Nuh Çimento’dan önce Türk Telekom’un CEO’luk görevini yürütüyordu. Bozkurt, 2 sektör arasındaki farka dikkat çekmek için, “Telekom sektöründe yatırım yaparken 5 yıllık ömrü var diye düşünüyorduk. Bilişim sektörünün hızlı değişmesi sebebiyle her geçen gün bu süre daha da kısalıyor. Nuh Çimento’da ise ilk fırın yatırımı 50 yıl önce yapılmış ama hala ekonomik değer yaratıyor. En genç fırınımız ise 14 yaşında! Doğanın bize sunduklarını bu fırınları kullanarak GSMH’ya katkıda bulunuyoruz” dedi.

Nesnelerin interneti banyoya da girecek!

Geleceği anlatırken iş dönüp dolaşıp nesnelerin internetine ve Sanayi 4.0’a geliyor. Bu iki akım sadece sanayiyi değiştirmeyecek! İş sadece akıllı arabalarla bitmeyecek. Sadece binalar, otoparklar, mutfaklar akıllanmayacak. Şu çok popüler örnekleri hatırlarsınız; buzdolabınız biten sütü markete sipariş geçecek, dijital cüzdanınız ödemeyi yapacak. Peki, bu evler sadece mutfakla mı akıllanacak? Sıra banyoya ne zaman gelecek?

Eczacıbaşı Topluluğu CEO’su Atalay Gümrah, bu sorumuzu cevaplarken “Mutfaklar, elektrikli ev aletleri yoğunluğu sayesinde evde nesnelerin internetine çok daha hızlı adapte olacak. Banyolar ise nesnelerin internetine mutfaktan biraz daha geç başlayacak” derken, bunun en önemli nedeni olarak da ürün değişim aralıklarının uzunluğunu ve banyo ürünlerinin yapı ile bütünleşik olmasını gösterdi. Sürdürülebilirlikte inovasyonun olmazsa olmaz olduğunu vurgulayan Gümrah, teknolojinin banyodaki geleceğine olan inançları ile İstanbul Teknopark’ta Akıllı Bağlantılı Teknolojiler (Smart Connected Technologies) laboratuvarını açtıklarını belirtti. Gümrah “Banyo alanındaki öncülüğümüzü, akıllı ürünlerin kullanımı ve nesnelerin interneti konusundaki yatırımlar ile pekiştireceğiz. Mühendis arkadaşlarımız banyolarda dijitalleşme fırsatlarına yönelik farklı alanlarda yenilikler peşindeler” dedi.

“Teknolojiye yatırım yaparken bir yandan da Ar-Ge’de malzeme bilimine odaklanan inovasyon merkezimiz, Dupont gibi alanında uzman kuruluşlar ve üniversiteler ile biopolimerlere kadar uzanan çevreye duyarlı ürünleri kullanıma almak için çalışmalar yapıyor” diyen Atalay Gümrah, Eczacıbaşı Topluluğu olarak son 10 yılda üretimden istihdama, fırsat eşitliğine, Ar-Ge’ye kadar sürdürülebilirliği çok boyutlu bir yapıda ele aldıklarını anlattı. Tüketiciye sunulan ürünlerin çevreye duyarlı olmasının yanı sıra tüketiciye de ekonomik fayda sağlaması gerektiğini vurgulayan Gümrah şunları söyledi: “Kişisel hijyen ihtiyaçlarımızı daha az su, daha az enerji ile sağlayabileceğimiz ürünleri sürekli pazara sunuyoruz. 2000’lerin başından itibaren 9 litre su ile temizlik yapan klozetler, önce 6 litre ile sonra ise 4 litre ile temizliği gerçekleştirmeye başladı. Benzer akım pisuarlara da yayıldı. Bu ürünlerin evsel kullanımı her geçen gün artmakla beraber konutlarda hala gidecek çok yolumuz var. Bunun yanında her kullanımda 2 litre daha az su kullanan bir klozet rezervuarın, sensörlü, zaman ayarlı armatürlerin ekonomik katkısı her gün binlerce kişinin ıslak mekanları kullandığı alış veriş merkezlerinde, otellerde çok net görülmekte. Bu katkıyı gören işletmeler akıllı, çevreye duyarlı ürünlere evsel kullanımdan daha çok ilgi gösteriyor.”

Gümrah, üretim süreçlerinde de doğal kaynaklara duyarlı olmayı öncelik olarak benimseyen Eczacıbaşı Topluluğu’nun, enerji ve su tüketimini azaltmak için sürekli adımlar atarken, atıklarının, firelerinin de tekrar kullanımı için başta çimento endüstrisi olmak üzere farklı endüstriler ile işbirliği yaptığını söyledi.

Sanayi 4.0 ve robotlaşma sanayinin hep gündeminde olmalı

Sanayi 4.0 ile ülkemizdeki üretim sektörlerinin Avrupa’ya karşı göreceli rekabet avantajlarının tehdit altında olduğunu kaydeden Gümrah şunları anlattı: “Robotlaşma ve teknoloji yatırımlarında geri dönüşler Avrupa’da ülkemizden çok daha kısa. Özellikle reel faizlerin düşük, işçilik ücretlerinin pahalı olduğu Batı Avrupa ülkelerinde bu yatırımların kendini geri ödemesinin kısalığı, robotlaşmayı daha cazip ve kolay hale getiriyor. Bu yatırımların sonucunda oluşacak rekabet ortamında geri kalmamak için, bizler de bugün yatırım maliyetlerinin yüksekliğini göze alarak seramik fabrikalarımızda insansız taşıma sistemlerine, sıfır ağırlık robotlarına, basınçlı döküm makinelerine, sırlama robotlarına önemli yatırımlar yapıyoruz. Bozüyük’teki yeni kapasite yatırımımızı Sanayi 4.0’ın getirdiği imkanları da göz önüne alarak şekillendirdik. Aynı zamanda Topluluk kuruluşlarımızdan Askaynak’ın satın aldığı SYS Robot Teknolojileri kuruluşu ile bu sistemlerin Türkiye’de üretimi ve programlanması için de yatırım yapıyoruz. Askaynak bir yandan kaynak tekniğinde robot kullanımı konusunda yetkinliklerini geliştirirken, diğer yandan da seramik sektörüne sırlama ve taşıma robotları geliştirme çalışmalarını sürdürüyor.”

Çin’in seramik sektörü üzerindeki etkisini de değerlendiren Gümrah, “Seramik sağlık gereçlerinde Çin etkisi, bizim bulunduğumuz coğrafyalarda görece düşük kaldı. Türkiye’nin bu sektördeki rekabetçi yapısı, hem iç pazarda hem Avrupa’da pazarlarımızı korumakla kalmayıp geliştirmemize olanak tanıdı. Ortadoğu’ya geldiğimizde bu etki daha fazla. Özellikle alt fiyat gruplarında Çin menşeli ürünlerin Ortadoğu coğrafyasında yayılımını görüyoruz. Karo seramik alanında ise yeni ve yüksek kapasiteli yatırımlar yapan Çin, 2000’lerin başında sektörü etkilemeye başladı. İlerleyen dönemde bu etki gerek Avrupa Birliği’nin, gerek hükümetimizin aldığı gözetim ve anti damping tedbirleri ile engellendi. Batı Avrupa’da sürdürülebilirlik konusunda duyarlı kuruluşlar tedarik ettikleri ürünün depolarına ulaşana kadar yaratılan karbon ayak izine odaklandıkları için, nakliye yoğun seramik sektöründe çevresel öğeler de avantajlı duruma geçmektedir” dedi. Gümrah, bu durumu uluslararası büyük şirketlerin satın alma ofislerinin Türkiye oluşumlarının her geçen gün artarak büyümesinde izleyebildiğimizi vurguladı.

Kümelenme odağı büyüyerek endüstrilerin rekabet gücü artırılmalı

Eczacıbaşı Topluluğu CEO’su Atalay Gümrah, Nuh Çimento CEO’su Gökhan Bozkurt ve Batı Anadolu Grubu İcra Kurulu Üyesi Feyyaz Ünal ile seramik ve çimento sektöründeki gelişmeleri konuşurken bir başlığımız da ‘gelecek’ oldu. Eczacıbaşı CEO’su Atalay Gümrah, Eskişehir, Bilecik, Kütahya seramik kümelenmesinin önemini hatırlattı. Gelecekte ülkelerin rekabetçiliğinin, güçlü oldukları alanlarda “Ekosistemler, ortak çalışma platformları” oluşturmaktan geçtiğini vurguladı. Gümrah, “Seramik sektöründe Ar-Ge katkısı, ortak projeler geliştirme becerisi çok önemli. Kümelenme sektörlerin güçlenmesini sağlıyor. Seramik sektörü incelendiğinde İtalya’da Sassuolo’da, İspanya’da Castellon’da kümelenmenin başarılı örneklerini izliyoruz. Bunu ülkemizde yapmanın önünde bir engel olmadığını düşünüyorum. Uluslararası rekabette ülke olarak daha da öne çıkmamız için kümelenme ile ölçeği daha büyük ve verimli işlerin önünün açılacağına inanıyorum” dedi.

4 yılda seramik fabrikalarında kadın işçi sayısı 4 kat arttı

Atalay Gümrah , istihdamla ilgili şunları söyledi: Eczacıbaşı Topluluğu’nda fırsat eşitliğinin ve kadın istihdamını artırmanın ülke ekonomisine ve toplumsal gelişimine faydasına gönülden inanıyoruz. İş ortamlarımızda ve çalışma modellerimizde yaptığımız geliştirmeler ile emek yoğun seramik sağlık gereçleri fabrikamızda çalışan mavi yakalı kadın sayımız 350’ye ulaştı. Bu gelişimi sağlamak için teknolojiye yatırım yaparak ağırlık hissini ortadan kaldıran sıfır ağırlık (Zero Weight) robotlar ile 30 kilolara ulaşan ürünlerin ağırlığının hissedilmeden taşınmasını sağladık. Sosyal ortamlarımızı kadın çalışanlarımızın kendilerini daha rahat hissedebilecekleri şekilde yeniden düzenledik. Bu alandaki farklı yaratıcı uygulamalarımız ile yakın gelecekte kadın çalışan sayımızı daha çok artırmayı planlıyoruz.


Enerji, daha düşük iklim değişikliği etkisi yaratacak şekilde tedarik edilmeli

TSKB Sürdürülebilirlik Danışmanlığı AŞ-Escarus Genel Müdürü Hülya Kurt, “Karbon emisyonlarını azaltmak açısından da ülkemizdeki çimento sektöründe enerjinin daha düşük iklim değişikliği etkisi yaratacak şekilde tedarik edilmesi çok önem taşıyor” dedi. Yapılacak değişikliklerle tesisi daha fizıbıl halde çalıştırmak, alternatif enerji kaynaklarının arzını sağlamanın önemine değinen Kurt, “Son yıllarda yaygınlaşan bir uygulama olan ömrünü tamamlamış atık lastiklerin yakıt olarak kullanılması bu anlamda güzel bir örnektir. Böyle çözümlerle fabrikalarımızın zaman içinde spesifik enerji tüketimleri, yani bir ton çimento başına tükettikleri enerji düşebilecek, karbon ayak izleri de düşebilecek” ifadelerini kullandı. Hülya Kurt şöyle konuştu:

- Üretim ve satış noktaları çok farklı olsa da çimento ve seramik sektörleri aynı bileşimde hayat bulan sektörler. Çimento sektörü Türkiye açısından rekabet üstünlüğü getirecek bir sektör. Varolan hammaddeyi kullanıyoruz. Enerjide göreceli olarak dışa bağımlıyız, bu kısmi bir handikap, ama çimento üretiminde hammadde de çok önemli. Ve o hammadde yüzde 100 kendi ülkemizden tedarik edilebiliyor. Seramik sektörü de keza öyle. İçinde bulunduğumuz coğrafya da bu ürünleri ihraç etmeye çok uygun. Özellikle 2000‘lerin sonunu dikkate aldığımızda çimentonun ihracatı çok daha fazlaydı, o konjonktür buna imkan veriyordu.

- Bugün rekabet şartlarında öne çıkabileceğimiz, fark yaratabileceğimiz alanlardan biri enerji kullanımı olabilir. Avrupa’da çimento fabrikalarında enerjinin yüzde 30’u atıktan sağlanıyor, bu oran Türkiye’de yüzde 3 seviyelerinde... Özellikle çimento sektöründe atıklardan enerji sağlanması noktasında alınacak daha çok yol var. AB ile karşılaştırdığımızda 30’a 3’üz. Enerji maliyetinin yüzde 60 olduğu bir sektörden bahsediyoruz. 2012’den beri kömür fiyatları düşüyor, petrokok fiyatları da aşağı yukarı düz bir seyir izliyor. Bunlar belki enerji maliyetlerini biraz düşürmüş olabilir. Ama toplam maliyet içinde elektriğin yüzde 20 civarında bir payı var ve elektrik fiyatlarının azalması söz konusu değil.

-Bu kadar enerji yoğun bir sektörde alınacak her bir tedbirin önemli tasarrufl ar sağlayacağı açıktır. Bir taraftan döner fırın prosesinde, farin ve çimento değirmenlerinde yapılacak iyileştirmeler, diğer taraftan atıktan ısı elde edilmesi için yürütülecek faaliyetler, toplam sistem verimliliğini artırarak enerji maliyetlerini aşağıya çekecektir. Seramik sektörü de sahip olduğu ısıl proseslerinden dolayı çok enerji yoğun bir sektördür. Proseslerin ve fırınların bir günden iki güne değişmesi zordur, bir değişiklik yapılırken sadece ilgili ünitenin değil toplam ürün kalitesinin ve diğer proseslerin de düşünülmesi gerekir, bu zorlukları biliyorum, ama yine de enerjiyle ilgili bilincin gelişmesi de bu konuda adımlar atabilmenin ilk şartıdır. Özetle üretim süreçlerinde yapılacak iyileştirme, verim artışları ile operasyonel sürdürülebilirliği büyük katkılar konabilir.

- Enerji konusunda da bu iki sektörü dikkate aldığımızda, üzerinde durmamız gereken soru şudur: Şirketlerimiz ürünlerini daha ucuza nasıl üretebilir, müşteri ve sektör beklentilerine nasıl daha hızlı ve farklı değer yaratarak yanıt verebilir? Burada en önemli faktör enerji diyoruz. Biz enerjiyi ne kadar düşük maliyet ile tedarik edebilirsek bizim kar marjımız o kadar çok artacak. Ama kar marjının artması ile de kalmıyor. Şimdi iklim değişikliği neydi? 2015 yılında yapılan Paris Zirvesi dünyaya yol haritasını sundu. Bu zirveden bir müddet sonra ABD'nin açıklamaları geldi. ABD’nin açıklamalarından sonra taahhütlerde bir gevşeme mi var derken, geçtiğimiz haftalarda -sizin de ilginizi çekmiştir- IMF Başkanı çok çarpıcı bir açıklama yaptı ve “iklim değişikliğini dikkate almazsak kasıp kavrulacağız” dedi. Paranın başındaki kişi bunu söylüyor. İklim değişikliği ve bu konudaki mücadele çabaları bütün sektörleri etkileyecek. Dolayısıyla Avrupa’da çimento sektöründe sözgelimi Almanya’nın öncü olmaması anlaşılabilir bir şeydir, Avrupa’nın büyük oyuncu olmaktan, çimento sektöründen çıkmasının arkasında aslında biraz da iklim değişikliği var. Çünkü çimento sektörü yüksek emisyon açısından ya birinci ya ikinci sektör. Petrokimya ile çimento başa baş giden sektörler.

- Sürdürülebilirlik biliyorsunuz çok geniş bir kavram, sadece enerjiyle sınırlı değil... Kaynak verimliliği bunun içine giriyor, kazasız çalışma bunun içine giriyor, sosyal sorumluluk projeleri bunun içine giriyor. Özellikle geri dönüşümden kazanılan hammaddelerin üretimde kullanılması için yapılacak çalışmalar çok büyük önem arz ediyor. Bunun için ciddi bir mühendislik altyapısı gerekiyor, ama rekabetin zorlaştığı günümüzde bu konulara ağırlık vermeden ayakta kalabilmek de zor gözüküyor.

Eczacıbaşı’nda ‘biz yeşiliz’ diyoruz

Eczacıbaşı Topluluğu’nun sürdürülebilirlik yolculuğu 2006 yılında Birleşmiş Milletlerin Küresel Temel İlkelerinin (UN Global Compact) imzalanması ile başladı. CEO’ya bağlı İnovasyon ve Sürdürülebilirlik Koordinatörlüğü oluşturan Grup, ‘Sürdürülebilirlik Strateji Takımı’ kurdu. Gümrah çalışmaları hakkında bilgi verirken şunları söyledi: “Oluşturduğumuz 'Sürdürülebilirlik Strateji Takımı' ile doğal kaynakların verimli kullanımı, iş sağlığı ve güvencesi, fırsat eşitliği alanlarında ayrı ayrı projeler geliştiriyoruz. Hayata geçirdiğimiz tüm uygulamaları ve sürdürülebilirlik performansımızı 2008 yılından bu yana her yıl yayınladığımız ve uluslararası denetleme kuruluşları tarafından onaylı raporlarla paydaşlarımıza aktarıyoruz. Yöneticilerimiz bu alanların her birindeki gelişimleri Topluluk, kuruluş, üretim alanı ve hatta proje bazında tabletlerinden izleyebiliyorlar. Bu çalışmalar kapsamında enerji yoğun seramik sektörü öncelikle odaklandığımız alanlardan biri oldu. Fırın çıkışındaki 800 derecelere varan yüksek ısıyı tekrar farklı işlemlerde kullanarak, eşdeğer ısıdan daha çok çıktı sağlayacak yerleşim projeleri yaparak son on yılda önemli tasarrufl ar sağladık. Yeni yatırımlarımızda enerji kullanım oranlarındaki iyileşme alternatifl erini karar mekanizmalarımızın içine çok daha ön sıralara aldık.

Benzer şekilde suyu yeniden kazanma konusundaki yoğun çalışmalarımız, aynı dönemde temiz su tüketimimizi yarıya indirdi.

Vitra sürdürülebilirlik yaklaşımını 'Blue Life' markası altında topladı. Bu yaklaşımın temelini de; geliştirdiğimiz ürünlerde sürdürülebilirlik üretim süreçlerinde sürdürülebilirlik yönetim modelimizde sürdürülebilirlik olarak özetleyebiliriz.

Ayrıca sektörümüzde ilk kez 'Yeşil Ürünler Kataloğu' yaparak, sürdürülebilirlik konusunda duyarlı inşaat sektörü paydaşlarımıza yeşil binalar inşa ederken kullanacakları ürünlerin çevre etkileri konusunda rehberlik hizmeti veriyoruz. 'Biz yeşiliz' diyoruz."

Bu konularda ilginizi çekebilir