'Çiftçi örgütleri marketler zinciri' kurulmalı
Enflasyonun üzerinde artış gösteren tarımsal ürün fiyatları Türkiye’nin gündemine otururken, sektörden soruna kalıcı çözüm için cumhuriyet ile yaşıt olan kooperatiflerin ve üretici birliklerinin güçlendirilmesi, çiftçi örgütleri marketler zinciri kurulması önerisi yapıldı.
SERGÜL KESKİN
İSTANBUL - Türkiye’de tarım birçok tarımsal üründe zaman zaman yaşadığımız gibi son dönemde artan et fiyatları nedeniyle Türkiye gündemine oturdu. Uygulanan yanlış tarım politikası nedeniyle üretici ürettiği ürünü değerine satamazken, tüketici de çok pahalı tüketmek zorunda kalıyor. Öyle ki tarlada kilosu 10- 20 kuruş olan domates tüketiciye 5 liraya, 30 kuruş olan patates 2-3 liraya ulaşıyor. Bu durumda çiftçi kazanamadığı için üretimden uzaklaşırken, ya da çok küçük kazançlar için emek verirken, tüketici de pahalı olarak bu ürünleri tüketiyor ve kazanan sadece aracılar oluyor. Peki yıllardır bilinen bu sistem neden değiştirilemiyor? Neden güçlü üretici örgütleri devreye sokulamıyor?
Türkiye’de 333 tarım satış kooperatifi bulunuyor. Üye sayısı 496 bin 570. Bu kooperatiflerden 318’i aktif. Bunların ortak sayısı ise 475 bin 746. Toplam kooperatif ve birlik sayısı ise 10 binin üzerinde.
Bu rakamları “Türkiye’de hem bir kooperatif enflasyonu hem de mezarlığı var” şeklinde yorumlayan Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Uysal, Türkiye’nin tarımdaki sorunları çözmeden ekonomik yapısını düzeltmesinin, örgütlenme sorununu çözmeden de tarımdaki sorunları çözmesinin mümkün olmadığını söylüyor.
Yeni tarımsal büyüme modeli hazırlanmalı
Tarımda başarılı olmanın ön koşulunun örgütlülükten geçtiğini vurgulayan Prof. Dr. Uysal, “Çünkü Türkiye’de küçük üreticilik çok yaygın. Üreticiler gerek girdi tedariki gerekse ürünlerini pazarlamada ciddi sorunlar yaşıyor. Tarım ürünlerinde mevcut piyasa yapıları özellikle küçük üreticiler aleyhine sonuçlar yaratıyor. Güçlü bir tarımsal örgütlenme sadece tarımın değil başta yoksulluk ve yetersiz beslenme olmak üzere toplumun diğer sorunlarının çözümüne de katkı sağlayacaktır” görüşünü dile getiriyor.
Daha fazla zaman kaybetmeden tarımda etkin örgütlenmenin sağlanması ve yeni bir tarımsal büyüme modeli hazırlanması gerektiğine işaret eden Uysal, bunun için yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor:
“Tam Tarım Sayımı yapılmalı, tüm tarımsal varlıklar kayıt altına alınmalı. Türkiye geneli sulama haritası çıkarılmalı. İlçeler düzeyinde arazi kullanım planları yapılmalı, tarımsal arazilerin amaç dışı kullanımı engellenmeli. Tüm üreticiler sertifikalandırılmalı, tarımsal faaliyetlerin olmadığı dönemlerde eğitime alınmalı. Dayanıklı tüm ürünler sertifikalandırılmalı, coğrafi işaret kullanımı zorunlu hale gelmeli.
Türkiye için stratejik ürünler belirlenmeli ve uzun vadeli stratejiler geliştirilmeli. Tüm girdilerin reçete ile satılması sağlanmalı. Yeni nesil çiftçilerin en az lise mezunu olması sağlanmalı, uygun bölgelerde yatılı Tarım Meslek Liseleri açılmalı. Tüm çiftçilerin başlangıçta ekim/dikim beyannamesi, hasat zamanı ise “üretim beyannamesi vermesi sağlanmalı.”
Prof. Dr. Yaşar Uysal, tarımsal kooperatif ve örgütlere ilişkin önerilerini sıralarken de tüm çiftçi örgütlerinin ürünlerinin yer alacağı bir “çiftçi örgütleri marketler zinciri” kurulmasını öneriyor. Böylece üretici-tüketici zincirindeki halka sayısı azalacağını ve gıda kaynaklı enflasyon kontrol edilebileceğini ifade eden Uysal, bu uygulamanın kayıtdışılığı azaltacağını, izlenebilirliği artırarak, manipülasyonları engelleyeceğini vurguluyor.
Uysal’dan güçlü tarımsal kooperatifler için 13 öneri:
1. Bağımsız, basit ve işlevsel bir tarımsal örgütlenme mevzuatı hazırlanmalı.
2. Tarımdaki örgütlenme enflasyonu çözülmeli, bunun için “entegre çiftçi örgütlenmesi” modeline geçilmeli.
3. Özelikle depolanabilir ürünler için hızlı ve belki de zorunlu örgütlenme sistemi getirilmeli.
4. Örgütlenmeyi teşvik etmek için ürünlerini örgütleri aracılığıyla değerlendiren üreticilere daha fazla destek verilmeli.
5. Yeni çiftçi örgütlenme modeli Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlanmalı.
6. Kamu alımlarında üretici örgütlerine avantaj sağlanmalı.
7. Her bir örgüt ve yönetimi için etkinlik ölçümü ve kaynak kullanım performans kriterleri geliştirilmeli.
8. Çiftçi örgütleri, Üniversitelerin ilgili bölümler, Bakanlığın İl/İlçe teşkilatı ve yerel yönetimler arasında etkin bir işbirliği modeli geliştirilmeli.
9. Tüm çiftçi örgütleri bir üst birlik bünyesinde birlikte strateji geliştirmeli, Bakanlık ile işbirliği yapmalı.
10. Çiftçi örgütleri marketler zinciri kurulmalı.
11. Türkiye’de kooperatif bankacılığı oluşturulmalı. Bu yeni bir banka kurmak şeklinde yapılabileceği gibi Ziraat Bankası bünyesinde ayrı bir birim oluşturularak da gerçekleştirilebilir.
12. Tarımda ulusal düzeydeki etkin örgütlenmenin uluslararası boyuta da taşınması sağlanmalı.
13. Türkiye ile İran-Irak ve Suriye arasında “hayvancılık serbest bölgesi” kurulmalı.
'Fiyat makasını daraltmanın yolu üretici birliğinden geçer'
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımda sürdürülebilirlik için üretici ile market arasındaki fiyat farkının makul seviyelere çekilmesi gerektiğini, bunun için de üretici ile tüketici arasındaki tüm zincirin gözetim altında tutulmasını, nakliye, ambalajlama ve depolama maliyetleri desteklenmesi, pazarlama kanal sayısı azaltılıp, disipline edilmesi, kooperatifler ve üretici birliklerinin mali ve idari yönden güçlendirilerek fonksiyonel hale getirilmesini önerdi. Birliklerin mali güçlerinin ürün alımı yapmalarına imkan tanımadığını ifade eden Bayraktar, “Üretimi sürdürmek, çiftçimizi tarlada tutmak istiyorsak bu sorunu çözmemiz gerekiyor” dedi. Gelişmiş her ülkenin stratejik ürünlerini korumak, bu ürünlerden en fazla geliri, katma değeri elde etmek için azami çaba gösterdiğini, dünya piyasalarını kontrol ettiğini belirten Bayraktar, “Gelişmiş ülkelerde devlet gerekirse şirket kurup piyasaya giriyor. Kanada’da G3 Kanada Limited Şirketi, tahıl, yağlı tohumlar, özel ürünler alım satımında bulunuyor. ABD Ürün Kredi Şirketi (CCC), çiftçi gelirleri ve fiyatlarının istikrarını sağlamak, çiftçiyi desteklemek ve korumak için kurulmuş. Ürün arzını dengelemek, piyasada yeterli düzeyde ürün bulunmasını sağlamak ve yardımları dağıtmak gibi işlevleri var. Üreticilere kredi veriyor, ürün ve girdi sağlıyor, ürünlerin pazarlanmasına yardımcı oluyor, depo kiralıyor. Hollanda, Danimarka gibi ülkelerde bu şirketlerin işlevlerini birlik ve kooperatifler yapıyor. Sermaye yapıları çok güçlü, piyasayı kontrol ediyorlar. Üyelerine düzenli kazanç sağlıyorlar. Çok başarılı örnekler dünyada var. Türkiye’de de üretici birlik ve kooperatifler güçlendirilmeli” dedi.
'Tarım satış kooperatifleri yeniden canlandırılmalı'
Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı Hüseyin Demirtaş, üreticilerin, ürünlerini her yıl bir önceki yıla göre daha düşük fiyattan satmak durumunda kalmasının üreticinin örgütsüz olması ve alıcı firmaların fiyat belirleme gücünü elinde bulundurmasından kaynaklandığını söyledi. Bu sorunun bu yıl fındık ve üzümde yaşandığını vurgulayan Demirtaş, “Üreticinin örgütlenmesi ve ürünlerini değerlendirmesi amacıyla kurulmuş tarım satış kooperatifleri ise kolu kanadı budanmış durumda. 300'ü aşkın tarım satış kooperatifi var ancak 13'ü aktif. Tarımın geleceği için Tarım Satış Kooperatifleri yeniden canlandırılmalı” dedi.
Yol haritamız tekelleşme değil, kooperatifleşme olmalı
Çiftçilerin ayakta kalması ve üretim devamlılığının ancak kooperatifleşme ile sağlanabileceğini ifade eden Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük ise “Üreticiler ya birleşecek ya da vahşi kapitalizm karşısında yok olacak. Bu nedenle yol haritamız tekelleşme değil kooperatifleşme olmalıdır” görüşünü dile getiriyor. Kooperatifleşmenin sağlanabilmesi tarımdaki yapısal sorunların çözülmesi, bunun için de öncelikle tarımsal örgüt yapısının düzenlenmesi gerektiğine işaret eden Eskiyörük, şu önerilerde bulunuyor: “Kooperatifleşme, öncelikli devlet politikası haline getirilerek, üreticilerin örgütlenmesi teşvik edilmeli ve kooperatifler güçlendirilmeli. Köy kooperatifleri birleştirilerek ilçe bazlı merkezi kooperatife dönüştürülmeli. Kaynaklar şirket tarımcılığına değil, küçük aile işletmelerinin devamlılığında kullanılmalı. Desteklemeler; üreticiye yardım anlayışıyla değil, kooperatifçiliğin geliştirilmesi, üretim planlaması ve gerektiğinde piyasaya müdahale için kullanılmalı.”