Cansen: Ne yapın edin, nakdinizi koruyun
Ekonomist Cansen, çalkantılı ortamlardan çıkmak için şirketlerin ellerindeki nakdin korunmasına özel bir önem vermesi gerektiğini söyledi.
Mehmet FİLOĞLU
Son günlerde piyasalarda, gerek dış gerekse içerideki etkilerle çalkantılar artarken, reel sektörün nasıl pozisyon alması gerektiğini duayen ekonomist Ege Cansen’e sorduk. Yıllardır Türkiye’nin önde gelen şirketlerine danışmanlık da yapan Cansen’e göre, böyle çalkantılı ortamlardan çıkmak için şirketler ellerindeki nakdin korunmasına özel bir önem vermeli.
"Borcunuzu erteleyin"
“Şirketlerin çalkantılı ortamlarda ilk yapması gereken hayatta kalmaya çalışmak. Böyle durumlarda, normal zamanlarda geçerli olan iş yapma kültürünün de dışına çıkmak zorunluysa bu da mazur görülebilir” diyen Cansen, “Fırtınalı, türbülanslı dönemlerin vazgeçilmez mottosu ‘Sakın Nakitsiz Kalma!’ yönündedir. Bu mottoyu aklınızdan çıkarmayın” ifadesini kullandı.
İktisatçı Cansen’e göre, nakitsiz kalmamak için şirketlerin ve iş insanlarının kısa vadeli eylemleri şunlar olabilir:
● Kendine ev, araba, yat almamak!
● Nakit zorluğu baş gösterdiyse borcunu ertelemek.
● Çalışanlara “Şimdi ücretinin yarısını ödüyorum” diyebilmek.
● Eğer fırsatını bulursa mallarına zam yapmak.
● Vergiden mümkün olduğunca kaçınmak.
● Yatırım kararlarını ertelemek. Şart değilse makine almamak.
● Gerekiyorsa, bankaya, ‘ödeyemiyorum, borcumu yeniden yapılandır’ demek.
● Konkordatoya müracaat edip, alacaklılara ödeme yapmamak.
● Kısacası, ne yapıp edip nakitsiz kalmamak.
"Kriz yok ama önlemler kapsamlı olmalı"
Ege Cansen, Türkiye’de mevcut durumun tanımlanmasından çözüm önerilerine kadar ciddi hatalar yapıldığını ve bunun yüzünden tekrar tekrar aynı sorunlarla karşılaşıldığını düşünüyor. Ünlü iktisatçının tespitleri şöyle:
● Türkiye’de şu an ekonomik kriz yok. Bunun için GSYH daralması ve işsizlikte artış görülmeli. Ancak bu olmayacağı anlamına gelmiyor. Şu anki çalkantılar önlem alınmazsa sistemik bir krize yol açabilecek nitelikte.
● Enflasyonda bu ülke çok daha yüksek seviyeleri yaşadı ve buna alıştı. Şu anki seviye yüksek ancak panik yaratacak kadar da değil. Hatta gizli gizli ‘zam sırası bana geldi’ diyenler de var.
● Doların geldiği seviye için Merkez Bankası’nın geç ve yetersiz adım atması gerekçe gösteriliyor. Bu boş bir yorum. Maliye politikaları üzerinden yapılan yorumlar da yetersiz.
● Dolar, cari açık dolayısıyla yükseliyor. Cari açığın yüksek olmasının sebebi de dolar bazında yüksek işçilik maliyetleri. Cari açığı kapatmak için işçi ücreti artışlarının dolardaki artıştan daha düşük tutulması gerekiyor.
● Piyasadaki ekonomistlerin çoğunun cari açığı kapatmakla ilgili hiçbir fikirleri yok. Üç beş beylik cümle biliyorlar. Mesela ‘katma değerli üretim artsın’ diyorlar. Katma değer artamadığı için düşük. Yoksa hangi iş adamı ‘ben düşük katma değerli üretim istiyorum’ der. Döve döve keman çaldırılmaz.
● Alınan ekonomik önlemlerin neredeyse tümü cari açık yaratan sistemi sürdürmeye yönelik. Bunun kimseye hayrı yok.
"Kamu gerekirse bankalar için devreye girer"
● Yeniden yapılandırmaların bankacılık sektörü üzerinde risk yaratması olası. Ancak bu durumlarda ne yapılacağı belli. Kamu devreye girerek zararı genele (topluma) ve zamana yayacak. Böylelikle asıl şok emilmiş olacak. Bunun bir ayıbı yok.
● Dövizle borçlanma ile ilgili kısıtlamalar da sıkıntılı. Daha yürürlüğe girmeden istisnaları gündeme geliyor. Kontrolü de çok zor. Mesela otomobil sektörüne boya veren bir firma, bunu dolar üzerinden satıyor. Sattığı ihracatçı firma aynı şekilde tüm fiyatlamalarını dolar üzerinden yapıyor. İhracat geliri olmayan, döviz geliri olan bu gibi firmalar nasıl değerlendirilecek?
● Asıl mesele cari açığı sıfırlamak. Onun ardından saman mı ithal edilmiş, öküz mü, tartışılmaya gerek kalmaz.
Yüzde 30 faizli devlet tahvili 400 puanlık politika faizi artışı
Merkez Bankası ve ekonomi yönetiminin alacağı önlemler ile ilgili de görüşlerini paylaşan Ege Cansen şunları söyledi: “Piyasaları sakinleştirmek için Merkez Bankası’nın ve kamu maliyesinin atacağı adımlardan bahsediliyor. Polis gerektiğinde kalabalığı dağıtmak için havaya ateş açabilir. Bu normal. Gerektiğinde başka adımlar da atılabilir. Mesela Hazine 6 ay vadeli, yüzde 30 faizli 10 milyar liralık tahvil çıkarabilir. Merkez Bankası da politika faizini 400 baz puan artırır. Bunlar bence şu an gerekmiyor. Ama yapılmaz da demiyorum. Ancak asıl mesele cari açık. Bu adımlar, cari açığı kapatacak politikalarla desteklenmediğinde etkisi ‘üç vakit’ kadar olur. Sonra yine aynı tartışmalara gireriz.