Bir kahkaha, bir yumruk!

Sinemanın “Gladyatör”ü Russell Crowe ve binbir rolün adamı Ryan Gosling, bu hafta vizyona giren bol aksiyonlu komedinin “İyi Adamlar”ı... Film, 1980'lerin havasını beyazperdede yeniden estirme iddiasında...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

NERMİN SAYIN

Kime “iyi adam” dersiniz bilmem ama, Hollywood yine hepimizin aklındaki kavramları genişletecek bir tanımla ortaya çıkıyor bu hafta... Daha çok dramatik filmlerdeki başarılarıyla ünlenen, hatta Oscar’ını da meşhur “Gladyatör” yorumuyla alan Russell Crowe ve son yıllarda dramadan komediye, suç filmlerinden gerilime her türde rüştünü ispat eden Ryan Gosling’i 80’ler usûlü yeni komedi ikilisine çeviren “İyi Adamlar”dan (The Nice Guys) bahsediyorum... Bence hem gülmek, hem de aksiyona ve entrikaya kapılıp birkaç saat hayatın gerçeklerinden uzaklaşmak istiyorsanız, bu haftanın seçimi olabilir “İyi Adamlar.”

Film; aslında ikisi de “kaybeden” ama bunu pek umursamayan iki adamın, kaybolan bir kızı ararken kesişen yollarını, mecburi ortaklıklarını ve en nihayetinde de dostluklarını öykülüyor. Hikâyenin gittiği yol tanıdık geldi değil mi, 80’lerde biz bu minval üzerinden neler neler seyrettik! Pekii, bu “aşina”lığın kaynağı ne? Hemen söylüyorum: Shane Black... Artık 55 yaşında olan yazar-yönetmen “Kiss Kiss Bang Bang” ve “Demir Adam”la (Iron Man) parladı ama, gençliğinde senaryo ekibinde yer aldığı yapımlar arasında Mel Gibson ve Danny Glover’ın sevimli “Cehennem Silahı” (Lethal Weapon) serisi, hatta o da yetmezmiş gibi Bruce Willis ve Damon Wayans’lı “Son Görev” (The Last Boy Scout) var. Shane Black’e de bu birzamanların çok tutan denklemini günümüzün efektleri, koreografisi gelişmiş dövüş sahneleri ve bugünün yıldızlarıyla buluşturmak kalmış. Tek fark var, ekibin yüzde ellisi siyahi değil artık, onlardan birinin “platonik aşkı” öyle... Zaten, Alexander Dumas’nın “Üç Silahşörler” inin meşhur “Milady”si gibi entrika makinesi bir kadını Kim Basinger’a oynatmasından da, yönetmenin “İyi Adamlar”la 80’ler rüzgarı estirmek istediğini çıkarabilirsiniz... Hikâye de 1977’de geçiyor ki izleyici o estetiği yadırgamasın!

“İyi Adamlar”ın öyküsünü uzun uzun anlatıp hiç tadınızı kaçırmayacağım, merak edenlere şu not yeter: Biri adam döverek, öbürü saçma sapan işlere “dedektif” kılığında soyunarak yaşayan iki kahramanımız var. Karısını kaybetmiş -hazin hikâyeyi filmde öğreneceksiniz- ve ergen kızıyla başa çıkamayan alkol sorunlu dedektifimiz Holland March'tan (Ryan Gosling) bulması istenen genç kız, öbür “iyi” adamımız Jackson Healy'ye, “şunları beni aramaktan vazgeçir” diye para veriyor. Böylece bizimkilerin yolları, yukarıdaki resimde gördüğünüz dev yumrukla kesişiyor! Ama sadece birbirleriyle değil, boylarını kat be kat aşan bir suç şebekesiyle de...

“Böyle bin tane film seyrettik, bunun ne özelliği var?” diye sorarsanız, cevabım şu: Tiyatronun en zor türlerinden biri olan farsın iyi olması, açılan kapı-kapanan kapı dinamiğine, yani üstün zamanlamaya bağlıdır. “İyi Adamlar” da -konusu bir yana- rejisi ve oyuncuların ele alış biçimiyle sinemada izleyebileceğiniz bir fars. Yani başlı başına bir komedi yaratan tesadüfl er, düşmeler, yuvarlanmalar, “denk gelmeler” şöleni... Bir yanda da daha ilk sahneden itibaren seyirciyi içine çeken bir entrika dönüyor ortada. Nedir, ne değildir merak ediyor, bizim “İyi Adamlar” çuvalladıkça, onlara salondan gerçekleri bağırasınız geliyor! Tam 80’ler ruhu işte... Doğrusu ben özlemişim, bana iyi geldi... Siz de o filmleri özlemle arıyorsanız, “İyi Adamlar” tam size göre.

80’LER VE İKİ İYİ AKTÖR

Mel Gibson’ı “Cesur Yürek”e (Braveheart) götüren “Cehennem Silahı”dır, “İyi Adamlar”da bu denklem ters işliyor Russell Crowe için; “Gladyatör”den kaybeden; dedektif olmak isteyip cesaret edemeyen iyi adama... Filmin artısı da bu işte, beyazperdede iki iyi ve deneyimli aktör var, hiç de kolay bir şey olmayan durum komedisini içselleştirmişler, keyfini çıkararak oynuyorlar. Crowe, hem soğukkanlı bir “adam dövücü”, hem de çocuklara şefk atle yaklaşabilen biri... Gosling’se başarılı dedektif havalarında ama ne özel hayatı, ne kızıyla ilişkisi, ne de mesleği yolunda... Metnin satır aralarına saklanan espriler de hiç fena değil! Filmi hem yazan, hem yöneten Shane Black ve senarist arkadaşı Anthony Bagarozzi, tüm bu esprileri hikâyeye “çaktırmadan” yerleştirmişler. Yani sinemadan çıktığınızda arkaşınız sizin yakaladıklarınızı, siz onunkileri kaçırmış olabilirsiniz... Bu da “İyi Adamlar”ın seyir zevkini artırıyor.

BU FİLM “MERAKLI ERGEN"SİZ OLMAZ!

80’lerde de böyle değil miydi, kahramanlardan birinin mutlaka hiç anlamaşamadığı, ergenlik çağındaki bir kızı olur ve bir şekilde belaya bulaşırdı. İşte “İyi Adamlar”ın meraklı ergeni, 2009’dan bu yana oyunculuk yapan Angourie Rice... Babasına “Sen dünyanın en kötü dedektifisin” diyen, onu götürmedikleri gizli parti için arabanın bagajına saklanan, kötü adamı şıp diye tanıyıp ona kurabiye kutusunda sakladığı silahı çeken bir ergen bu! Angourie Rice, “İyi Adamlar”la ismini seyirciye öğretiyor -gerçi öğrenmesi hayli zor bir ismi var!- Bakalım genç aktrisin bundan sonraki kariyeri nasıl ilerleyecek?

Bu konularda ilginizi çekebilir