“Atığı değerlendiremiyoruz, her yıl 1.5 milyar lirayı çöpe atıyoruz”
Türkiye’de yıllık 1.5 milyar liralık geri kazanılabilir atığın çöpe gittiğini belirten, Geri Kazanım Sanayicileri Derneği Başkanı İbrahim Engin, bunun ekonomiye kazandırılması için çalışma yaptıklarını söyledi.
Ayfer İLHAN
Geri Kazanım Sanayicileri Derneği Başkanı İbrahim Engin, Türkiye’de yıllık 1.5 milyar liralık geri kazanılabilir atığın çöpe gittiğini belirterek, bunun ekonomiye kazandırılması için çalışma yaptıklarını söyledi. Sektörde kayıt dışılığın da çok yüksek olduğunun altını çizen Engin, nüfusun yüzde 3’ünün hurdacılık sektöründen para kazandığının tahmin edildiğini anlattı. Engin, sektörün AB’ye uyumu için gereken toplam yatırım tutarının ise 60 milyar euroyu bulduğunu aktardı. Ankara Sohbetleri’ne konuk olan İbrahim Engin, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak’ın sorularını cevaplandırdı.
► Dünyanın genel sorunu atık. Genel olarak baktığımızda atıkların değerlendirilmesi ve dönüşümünde ne aşamada dünya?
Dünyada her yıl ortaya çıkan 2.1 milyar ton atığın büyük bölümü, düzenli çöp depolama alanlarına gömülüyor. Bu miktar, potansiyel olarak 4.5 milyar varil petrol eşdeğeri enerji içeriyor. Söz konusu enerji miktarı ise, dünya elektrik tüketiminin yüzde 10’unu karşılayabilecek seviyede. Dünyada atık değerlendirme tesislerin yıllık gelirinin 14 milyar dolara yaklaşması bekleniyor. Atıktan enerji üretimi sistemlerine yapılan yatırımların, 2021 yılına kadar yıllık 27 milyar dolara ulaşması bekleniyor.
► Türkiye’de durum nedir?
Türkiye’de bu süreç 20 yılı biraz aşan bir geçmişe sahip. Sürecin 1991'de yürürlüğe giren Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği’yle başladığı Türkiye’de, bütün atıkları içeren bu çerçeve yönetmelik özel sektöre ilk kez piyasaya sunduğu ürünün atığını tekrar geri kazandırması konusunda zorunluluk getirdi. Özellikle 2005 yılından itibaren Tehlikeli Atıkların Kontrolü (APAK) Yönetmeliği, Ambalaj Atıkların Kontrolü Yönetmeliği gibi birçok yönetmeliğin hayata geçirilmesiyle her ürün grubu kaynağında ayrı toplanarak kendi konusunda bir standarda ulaştı. Bugün yaklaşık olarak Türkiye’de yılda 25 milyon ton evsel atık, 1,2 milyon ton endüstriyel atık, 100 bin ton tıbbi atık ve 530 bin ton e-atık ortaya çıkıyor. Yalnızca cep telefonu atığının yılda yaklaşık bin ton olduğu tahmin ediliyor.
► Sektörde faaliyet gösteren firma sayısı ve sağladığı istihdam?
Bir milyona yakın küçük ve büyük ölçekli işletmenin faaliyet gösterdiği sektörde, 500 bin toplayıcı bulunduğu tahmini yapılmaktadır. Yüzde 25’i kayıtdışı olması nedeniyle net rakamların telaff uz edilemediği hurdacılık sektöründen para kazananların sayısı ise Türkiye nüfusunun yüzde 3’ü olarak dile getiriliyor. Türkiye’deki atık yönetimi ve geri dönüşüm sektörü, özel sektör ve yerel yönetimlerin katkılarıyla bugün ortalama 5 milyar euroluk bir pazar haline geldi.
► Geri dönüşüm oranında gidilecek yol var mı?
2010'a kadar yüzde 35 olan geri dönüşüm oranı yüzde 40’lar civarına yükselmiş durumda. Sektöre ilgi gösteren lisanslı yatırımcı sayısı şimdiden 450’ye ulaştı. Geri dönüştürülen atıkların yüzde 43’ünü kâğıt, yüzde 27’sini plastik, yüzde 12’sini cam, yüzde 8’ini tekstil ürünleri, yüzde 4’ünü de metal oluşturuyor. Türkiye’de tüm atıkların geri dönüşüm oranı ortalama yüzde 7 seviyesinde iken, ambalaj malzemelerinin geri dönüşüm oranı yüzde 20’lerde ve ilk sırada yer alıyor. 576 adet ambalaj atığı toplama ve geri dönüşüm tesisi ile yılda 2 milyon 250 bin ton ambalaj atığı geri kazanıldı. Ayrıca 2016’da 45 bin ton madeni atık yağ, (150 bin kayıt dışı toplanamayan) 59 bin 500 ton atık akü toplandı. Bununla birlikte bir yılda çöpe atılıp geri dönüştürülemeyen atıkların değeri ise hala yaklaşık 1.5 milyar TL düzeyinde. Bu atıkların parasal değeri, sektörde potansiyel pazarı da ifade ediyor.
► Karşılaştırmalı olarak örneklendirebilir misin?
Tabi ki. Mesela sektör aktörleri, alüminyum kutunun geri dönüşümüyle, hammaddeden alüminyum üretimine kıyasla yüzde 95 enerji tasarrufu sağlanabileceğini belirtiyor. Bugün 192 litre ham petrolden üç litre madeni yağ elde edilirken, sadece 4.8 litre atık madeni yağdan üç litre madeni yağ elde edilebiliyor. Bu örnekler, geri dönüşüm sektöründe dışa bağımlılığın azalacağı ve mevcut atık kaynakların kullanımıyla ülke ekonomisine katkının önemli ölçüde artırılabileceğini gösteriyor.
► Gemi sökümcülerin ekonomiye ve çevreye katkısı ayrı ayrı değerlendirilmeli, değil mi?
Son yıllarda giderek büyüdü. Bünyesindeki çok sayıda firma ile Türkiye’deki tek gemi söküm ve geri dönüşüm bölgesi olan ve dünyanın en iyi gemi söküm bölgeleri arasında gösterilen Aliağa Gemi Söküm Bölgesi, son yılların en iyi performansını sergiliyor. Aliağa’ya sökülmek üzere gelen gemilerin yüzde 50’ye yakın bölümü Suriye, Lübnan, Mısır ve Libya başta olmak üzere Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden geliyor. Dünyada 200 milyon dwt geminin hurdaya ayrılacak olması, Türk gemi geri dönüşümcüleri açısından önemli kazanç fırsatı sunuyor.
► Elektronik atıkların da miktarı düşük ama fiyat olarak daha yüksek ve avantajlı galiba?
Evet, metal geri dönüşüm alanının en yeni faaliyet konusunu elektronik atıklar oluşturuyor. Teknolojik gelişmeler yeni çöp dağlarının oluşmasına neden olurken, BM rakamlarına göre dünyada her yıl 50 milyon tona yakın elektronik atık üretiliyor. Türkiye’de e-atık kapsamında olan atıkların miktarı yıllık bir milyon ton civarında iken, bu miktarın ancak yaklaşık 20 bin tonluk kısmının değerlendirilmesi, sektörün henüz yolun çok başında olduğunu gösteriyor.
Bu da girişimciler açısından sektörün cazibesini artırıyor. Üstelik Türkiye’de e-atıkların geri dönüştürülmesine yönelik lisans almayı bekleyen onlarca firma bulunuyor. Kar marjı yüksek olduğu için büyük yatırım gruplarının da son dönemlerde ilgisi artmış durumda. Çünkü sektörde 2023'e kadar 9.5 milyar euroluk “atık geri dönüşüm yatırımı” öngörülmekte, ancak sektörün AB’ye uyum için gereken toplam yatırım tutarı 60 milyar euroyu buluyor.
► AB’ye yükümlülükler, yatırım ihtiyacını artıracak mı?
Türkiye’ye gelen çok sayıda yükümlülük, aynı zamanda ciddi bir yatırım ihtiyacını da ortaya çıkarıyor. Türkiye, AB’ye uyum çerçevesinde 2023 yılına kadar ulusal çevre stratejisini belirlemiş durumda. Buna göre, çevre konusundaki uyum çalışması, mevzuat ve fiziki yatırımların gerçekleştirilmesinden oluşuyor. Çevre alanında uyumlaştırılması gereken 300’den fazla mevzuat var. Çevre yatırımları içinde şu ana kadar en fazla ambalaj atıkları konusunda adım atıldığı gözleniyor. Bu alanda; belediyeler, lisanslı toplama- ayırma tesisleri, lisanslı geri dönüşüm tesisleri, ambalajlı ürün piyasaya süren sanayi kuruluşları, ambalaj üreticileri, yetkilendirilmiş kuruluşlar, satış noktaları ve tüketiciler gibi çok sayıda oyuncu faaliyet gösteriyor. Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı (ÇEVKO) ile Tüketici ve Çevre Eğitim Vakfı (TÜKÇEV) bu kuruluşlar arasında öne çıkıyor.
► Mevcut kanun ve yönetmelikler çok mu yetersiz?
Türkiye’de atık yönetimi ile ilgili 15’e yakın yönetmelik uygulanıyor ancak bu yönetmelikler Avrupa’daki örneklerine göre çok zayıf kalıyor. Türkiye’de katı atık ayırma tesislerinin yeterli olmaması, kaynakta toplamanın uygulanmaması nedeniyle Avrupa Birliği müktesebatına uyum yakalanamıyor.
Yurt dışında özel fonlarla destekleniyor
► Baz yağda ÖTV uygulaması devam ediyor mu?
TÜBİTAK verilerine göre, atık yağların yeniden rafinasyonu sonucunda elde edilen baz yağ, ham petrolden elde edilen bazyağa kıyasla yüzde 67 oranında daha az enerji gerektirmekte ve yaklaşık 1.5 kg atık madeni yağdan, diğer yan ürünlerin dışında, 1 kg kadar yüksek kalitede baz yağ sağlanabilmektedir. Bu da ithal petrole olan bağımlılığımızı da göreceli olarak azaltacaktır. Bu nedenle, atık madeni yağdan baz yağ üreten tesislerin ürettiği baz yağdaki ÖTV alınmış bir üründen yeniden ÖTV talep edilmesi geri kazanımı bitirmek demektir. Yurt dışında özel fonlarla geri kazanım ve geri dönüşüm teşvik edilmekte, yatırım ve işletme dönemlerinde uygulanacak bazı teşviklerle desteklenmesinde de kamu yararı olacağını düşünmekteyiz.
Atık toplayıcıları ile belediyeler arasında entegrasyon sağlanamamakta
► Atık toplayıcılar konusunda da sıkıntı var galiba?
Atık oluşumunu sağlayan ambalaj malzemelerini üretenler ve piyasaya sunanların ambalaj atıklarını toplamakla yükümlü olmasına rağmen bu yükümlülükler bugüne kadar geniş toplayıcı ağına sahip olamadıklarından piyasada toplanmakta olan malzemeleri üstlenmemektedir. Bu da toplayıcılarla üreten firmalar arasında büyük sorun yaratmaktadır. Bunun nedeni Türkiye’deki 500 bin sokak toplayıcısını kendi bünyelerine almamaları, çok düşük fi yatlarla çalıştırmak istemeleri olup bu nedenle toplayıcılar ile belediyeler arasında entegrasyon sağlanamamaktadır.
► Belediyelerle durum ne?
Belediyelerin gelir getirdiği için evsel atıklarla endüstriyel atıkları birlikte depolaması, ayrıştırma yapan şirketler açısından ciddi bir sorun oluşturuyor. Bu sorun yeni bir yasal çerçeve oluşturularak çözülmelidir.
► Atık motor yağının ne kadarını toplayabiliyorsunuz?
Mevzuat gereği, atık motor yağlarının toplanması için yetkilendirilmiş tek kuruluş PETDER’dir. PETDER, kendi verilerine göre, geçtiğimiz yıl üretilen 137 bin ton atık motor yağının sadece 17 bin 800 tonunu toplayabilmiştir. Bu rakamlar, toplama performansının yüzde 13 olduğunu göstermektedir. 119 bin 200 ton atık motor yağının toplanamamış olması, bunların büyük oranda merdiven altında kaçak yakıta dönüştürülmüş olabileceğini, kalanının da ısınmada kullanılmış olabileceğini düşündürmektedir. Son beş yıl içinde ülkemizde 598 bin ton atık motoryağı oluşmuş ve PETDER tarafından bunun ancak 94 bin 800 tonu (yüzde 16) toplanabilmiş, yarım milyon ton atık motoryağı kayıt dışı mecralara kaymıştır.
Atık deyip geçersen!
Ferit PARLAK
Atığın geri kazanımı gibi; atık vermek, atık oranını yükseltmekte ekonomiyi tahrip etmeye başladı. Örneğin son iki yıldır gıda fiyatlarındaki artışın enflasyona etkisini konuşuyoruz; gıda fiyatlarındaki yükselişi ise atık oranının artmasına bağlıyoruz… Son veriler, meyve ve sebzeyi toplama aşamasında yaşanan kaybın yüzde 25’e çıktığını gösteriyor. Dağıtım ve satış aşamasında bu kayıp yüzde 50’lere ulaşıyor… Atığın oluşmamasının yanı sıra, atığın toplanması ve değerlendirilmesi konularında atacağımız adımların enflasyondan faize, istihdamdan yeni yatırımlara kadar tüm makro ve mikro dengeleri olumlu etkileyeceğini anlamamız ve bu alanı ciddiye alıp, ciddi politikalar belirlememiz gerekiyor.