4.0’da yanlış tercih endişesi yavaşlatıyor
KPMG’nin üretim sektöründen 300 CEO ile yaptığı araştırma, Endüstri 4.0’ın eşiğindeki sektörün sancılarını mercek altına aldı. CEO’ların yüzde 95’i, 4.0’ı tehdit değil fırsat olarak görüyor. Ancak 4. Endüstri Devrimi’nin sınırlarının net görünmemesi, liderleri temkinli olmaya zorluyor.
KPMG’nin 2018 Küresel Üretim Sektörünün Geleceğine Bakış raporu yayımlandı. Araştırma sonuçlarına göre, CEO’lar şirketlerini dijital geleceğe taşımak için hazır ve harekete geçmiş olsa da yüzde 70’i büyük şirketlerin bu yönde ilerlemesi için gereken sürenin ürkütücü olduğunu düşünüyor.
CEO’ların yüzde 50’den fazlasına göre, yönetim kurulları dijital dönüşümde makul olmayan bir yatırım getirisi beklentisine sahip. CEO’lar, yıkıcı teknolojilere ayak uydurma gerekliliğini kabul ediyor ancak yanlış tercihlerin yüksek maliyeti yüzünden birçok CEO henüz eski iş yapma biçimlerini radikal olarak değiştirmek için gereken adımları atmadığını itiraf ediyor. Yüzde 33’ü ise şirketinin teknolojik yeniliğe ayak uydurma mücadelesi verdiğini belirtiyor.
Küresel üretim sektörü CEO’ları değişim ve büyümeye yönelik fırsatlar konusunda olumlu ve CEO’ların yüzde 95’i Endüstri 4.0 devrimini tehdit değil fırsat olarak görüyor. CEO’ların üçte ikisi, şirketinin işletme modelinin radikal dönüşümüne liderlik etmeye hazır olduğunu belirtirken, her 10 CEO’dan 7’si dijital dönüşümden sonuç alma süresinin bunaltıcı olduğunu söylüyor. CEO’ların yaklaşık üçte ikisi çevik bir şekilde hareket etmeyi iş dünyasının yeni kuralı olarak görüyor ve “Çeviklik iş dünyasının yeni para birimi, çok yavaş kalırsak iflas ederiz” diye düşünüyor. Endüstriyel üretim CEO’larına göre, siber saldırılar kaçınılmaz. Siber güvenlik endişesi üretim sektöründe diğer sektörlere göre daha yüksek. Sektör CEO’larının yalnızca yüzde 50’si siber tehditlere hazır olduğunu düşünüyor.
Araştırmanın üretim sektörünün dijital dönüşüme yaklaşımını ortaya koyduğunu söyleyen KPMG Türkiye Endüstriyel Üretim Sektör Lideri Hakan Ölekli, sektörün geriden geldiğini ve önünü göremediği dönüşüme mesafeli durduğunu belirtti. Dijital dönüşüm yolunda adım atmaya başlamamak bir seçenek olmadığını söyleyen Ölekli, “Şirket liderleri büyük düşünerek ve cesurca hareket ederek bu yolculuğu sahiplenmeli. Üretim, dijitalleşmenin etkilerini anlamaya yeni başladı ama şimdiden geleceğin iş gücü yeniden tanımlanıyor. Araştırmaya katılan neredeyse her üretici dijital dönüşümün getireceği faydaları kabul ediyor ancak şu anki iş gücü üzerindeki etkisi ve insanları geleceğin iş gücüne çekebilme konusunda sorun yaşıyor. Geçen 1,5 yılda makine öğrenimi teknolojilerini kullanmak için veri bilimcisi grupları oluşturan şirket sayısında çok büyük artış olduğunu görüyoruz. Şirketler bunları yalnızca mevcut işletme sorunlarını çözmek için değil aynı zamanda yeni ve daha akıllı bağlantılı ürün ve hizmetler geliştirmek için kullanıyor” diye konuştu.
Sanayi 4.0 nedir?
En basit tabiriyle Sanayi 4.0 tüm katma değerli iş segmentlerinin ve değer zincirinin tümünün, dijitalleşmenin de yardımıyla, entegrasyonunun sağlanması sürecini ifade eder. “Geleceğin fabrikasında” bilgi ve iletişim teknolojileri ile otomasyon teknolojilerinin tam bir entegrasyonu sağlanmıştır. Tüm alt sistemler tek bir sistem bünyesinde entegrasyon içindedir. İlk adımdan itibaren bütün süreç tam olarak izlenebilir.
Yapay zeka yok edeceğinden çok iş yaratacak
Araştırma sonucu, üretimde iş gücünün parlak bir geleceği olduğunu söylüyor. CEO’ların yüzde 66’sı yapay zekanın yok edeceğinden daha çok iş yaratacağı konusunda hemfikir ve aynı oranda kişi, veri bilimcilerin üretim alanında en çok talep edilen uzmanlar olacağını tahmin ediyor. Yüzde 50’si kestirimsel analitiğin trendleri kestirmekteki becerisine güven duymuyor. Yapay zeka ise CEO’lar tarafından maliyet tasarrufu yerine bir stratejik fayda olarak görülüyor.
Küreselleşme hem fırsat hem tehdit
CEO’ların yüzde 55’i, ülkeselliğe dönüşün sektörün büyümesi önündeki en büyük tehdit olduğuna inanıyor ve günümüzdeki jeopolitik belirsizliklerin, diğer sektörlere kıyasla üretim sektörü üzerinde eşi görülmemiş derecede endişe verici bir etkiye sahip olduğunu belirtiyor. Diğer yandan, Doğu Avrupa, Orta Amerika ve Asya Pasifik başta olmak üzere gelişmekte olan pazarları önümüzdeki iki yıl için bir büyüme kaynağı olarak görüyor.