Üçüncü endüstri devrimi ekonomiyi büyütmeye yetmedi

20'nci yüzyılın son çeyreğinde başlayan ve bilişim teknolojisindeki atılımların yaşandığı dönemde emek üretkenliği yalnızca yüzde 1.33 arttı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Dünya ekonomisinin son 250 yılına üç büyük endüstri devriminin damga vurduğunu söyleyen Amerikalı iktisat profesörü Robert J. Gordon, bu devrimlerden emek üretkenliği ve ekonomik büyümeye en büyük katkının 19'uncu yüzyılın son çeyreğindeki elektrik enerjisi, içten yanmalı motor, su şebekesi gibi buluşlardan kaynaklandığını söylüyor.

İkinci Endüstri Devrimi olarak nitelenen söz konusu dönemde ABD'deki Northwestern Üniversitesi'nde görevli olan Gordon'a göre Amerikan emek üretkenliğinde 1891-1972 arasında yıllık ortalama yüzde 2.33'lük bir artış sağladı. Oysa 20'nci yüzyılın son çeyreğinde başlayan ve bilişim teknolojisindeki atılımların yaşandığı Üçüncü Endüstri Devrimi'ni izleyen 2004-2012 arasında Prof. Gordon'un hesaplarına göre emek üretkenliği yalnızca yüzde 1.33 arttı. Bilgisayarların ofis içi insan gücüne dayalı pek çok işin yerini alma sürecinin büyük ölçüde tamamlandığını söyleyen Gordon, son 10 yıldaki buluşların emek tasarrufu sağlama niteliğinde olmadığını, bu buluşların daha çok eğlence ve iletişim odaklı cihazların geliştirilmiş versiyonları olduğunu belirtiyor. Prof. Gordon, Üçüncü Endüstri Devrimi'nin ekonomik büyümeye düşük katkısına ilaveten dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD'de büyümenin bu yüzyılın sonunda yüzde 0'a yaklaşacağını iddia etti. Gordon, yaşlanan nüfus, artan eğitim, enerji, çevre maliyetleri, gelir dağılımındaki eşitsizlik ve ulusal borçların çevriminin kontrolden çıkması ülkenin yıllık büyümesini yüzyılın sonunda yüzde 0.2'ye kadar indirecek.



Okan UMRUK - DIŞ HABERLER


Dünya son 30 yılda özellikle başta bilişim olmak üzere önemli teknolojik atılımlara sahne oldu. Buluşların arka planındaki formüller karmaşıklaştıkça gündelik hayattaki işlemleri hızlandırma kapasiteleri arttı. Bilgisayarlar, internet, nanoteknoloji, genetikteki gelişmeler, internet, akıllı telefonlar bunların hepsi son 30 yıla damga vuran ve gündelik yaşam pratiklerini değiştiren ürünler oldu. Tüm bu buluşların sadece gündelik hayattaki rolleri değil aynı zamanda dünya ekonomisine de etkileri oldu. Dünyanın en büyük ekonomisi ABD de son teknolojik dalganın en önemli merkez ülkesi konumunda yer aldı. Genel olarak 18'inci yüzyılın sonundaki Endüstri Devrimi gibi kritik teknolojik atılımlar, mal ve hizmet üretiminde artışı sağladığı için küresel ekonomide büyümeyi hızlandırdı. Teknolojik yeniliklerin etkileri doğal olarak küresel ekonominin zirvelerinde yer alan devletlerde izlendi. Bu devletler küresel ekonomideki üstünlüklerini hegemonyaya dönüştürme yeteneğine de sahip oldular. Son 250 yılda İngiltere ve ABD, hegemonik güçler olarak teknolojik atılımların yaşandığı merkezdeki sanayileşmiş ülkeler oldu. 20'nci yüzyılın başında İngiltere gerek ekonomik gerekse de teknolojik üstünlüğünü ABD'ye kaptırdı. Teknolojinin ekonomik üretkenliğe etkileri ve seyri de akademik araştırma konusu içinde yer alıyor. Genel olarak endüstriyel atılımda üç aşamadan söz edilmektedir. Bunlardan ilki 18'inci yüzyılın son çeyreğinde başlayan ve simgesinin buhar makinesi ile demiryolları olan Birinci Endüstri Devrimi'dir. İkinci aşamada 19'uncu yüzyılın son çeyreğinde elektriğin endüstriyel kullanımının başlaması, otomobil, uçak, telefon gibi araçların buluşu İkinci Endüstri Devrimi olarak tanımlanıyor. Kişisel bilgisayarların yaygınlaşması, internet, mobil telefon ise Üçüncü Endüstri Devrimi olarak niteleniyor. Her birinin ekonomiye hangi nicelikte katkı yaptığı ise akademik bir araştırma konusu olmaya devam ediyor.

ABD'de aralarında Joseph Stiglitz, Paul Krugman gibi akademisyenlerin de bulunduğu yeni Keynesçi akımın Northwestern Üniversitesi'nde görevli temsilcilerinden Profesör Robert J. Gordon, teknolojik atılımların ekonomik büyümeye etkilerini incelediği araştırmasında üç endüstri devrimini sıraladıktan sonra büyümeye en kritik katkı yapanın ikincisi olduğunu, halen etkilerini yaşadığımız Üçüncü Endüstri Devrimi'nin ise büyümeye katkısının düşük olduğunu iddia ediyor. "Is US economic growth over? Faltering Innovation confronts the six headwinds" (ABD ekonomik büyümesi bitti mi? Sendeleyen teknolojik gelişme altı güçlükle karşı karşıya" adlı Ağustos 2012 tarihli makalesine bu konuya değinen Prof. Gordon, teknolojik atılımlara bağlı ekonomik büyümenin 1750'den bu yana en yüksek seviyesine 20'nci yüzyılın ortalarında ulaştığını, yavaşlama trendinin de halen devam ettiğini ileri sürüyor. Gordon makalesinde, ekonomik büyümenin devamlı ve sonsuza kadar süreceğine dair tezleri reddediyor.

Son 250 yıllık ilerleme kalıcı mı, geçici mi?

[PAGE]



Son 250 yıllık ilerleme kalıcı mı, geçici mi?

1750 yılından önce neredeyse hiç büyüme olmamasının, son 250 yılda yaşanan hızlı ilerlemenin aynı hızda sonsuza dek büyüme garantisi vermediğini belirterek bu dönemin insanlık tarihinde çok özgün ama geçici bir dönem olabileceği ihtimali üzerinde duruyor. Gordon'a göre ABD'nin ve bu ülkeden önce zirvede olan İngiltere'nin oluşturduğu kişi başına üretim sınırı Birinci Endüstri Devrimi yani 1750'den itibaren hızlı bir şekilde yükselmeye başladı. Hayat standardı anlamına da gelen bu sınırın en yüksek büyüme hızına 1950'lerde ulaştı ve o zamandan bu yana da tedrici olarak yavaşlama sürecine girdi. Bu bakımdan 1750'den beri büyümenin seyrini analiz ederken Prof. Gordon, üç endüstri devrimini ayrı ayrı ele alıyor. Birinci Endüstri Devrimi'ni 1750'den başlatıp 1830'da bitiren Gordon, bu süre zarfında başlıca buluşların buhar makinesi, pamuk iplikçiliği ve demiryolları olduğunu söylüyor. İkinci Endüstri Devrimi'ne elektrik, şebeke suyu ve içten yanmalı motor gibi üç merkezi buluş damga vurdu. 1870-1900 arasındaki 30 yılda gerçekleşen bu buluşlar hayat standartlarını emsali görülmemiş bir biçimde yükseltti. Gordon, üç endüstri devrimi arasında ekonomik büyümeye katkı bakımından en önemlisinin ikincisi olduğunu vurguluyor. Hatta 1950'den 1970'e kadar İkinci Endüstri Devrimi'nin havalandırma, ev aletleri ve otoyol gibi buluşlarla dönüştürmeye devam ettiğini belirtiyor. Bilgisayar ve internetin geliştirilmesinin damga vurduğu üçün Endüstri Devrimi 1960 civarlarında başladı. Prof. Gordon'a göre dijital devrim zirveye 1990'ların sonundaki dot.com balonuyla ulaştı. Bu devrimin üretkenlik üzerindeki ana etkisi ise son 8 yılda gözden kayboldu. Çünkü Gordon'a göre Pek çok yorucu ve tekrarlı ofis işinin yerini alan fotokopi makinesi ve yazıcı gibi aletlerin üretilmesiyle 1970'ler ve 1980'lerde bu emek tasarrufu sağlayan süreç tamamlanmıştı. 2000 yılından sonra dijital alandaki buluşların daha çok eğlence ve iletişim odaklı olduğunu belirten Prof. Gordon, bu elektronik aletlerin daha küçük ve daha "akıllı" olduğunu, ancak yaşam standartlarını ya da emek üretkenliğini İkinci Endüstri Devrimi'ndeki elektrik, motorlu taşıtlar ve şebeke suyu buluşları gibi değiştirmediğine dikkat çekti.

İlk iki endüstri devriminin ekonomik büyümeye nüfuzunun yaklaşık 100 yıl sürdüğünü iddia eden Prof. Gordon'a göre şu an yaşanan Üçüncü Endüstri Devrimi'nin ekonomiye nüfuzu is çok daha hızlı gerçekleşti. Gordon'ın makalesinde yaptığı bir başka kritik saptama da bu endüstri devrimlerinin ekonomik büyümeye katkısının bir kez gerçekleştiğidir. Bu konuda Gordon'a göre en uygun örnek ulaşımdaki hızdır. 1830'a kadar yolcu ve yük taşımacılığı hızının esas olarak hayvan ve rüzgar gücüyle sınırlı olduğunu belirten Gordon, o zamandan bu yana ulaşım hızının 1958'de Boeing 707 yolcu uçağının hizmete girmesiyle giderek arttığını ancak o zamandan bu yana hızda önemli bir değişiklik olmadığına, hatta yakıt tasarrufundan ötürü bugün uçakların 1958'e göre daha yavaş uçtuğuna işaret ediyor. Bir defalık yaşanabilecek başka değişiklikler arasında Gordon, kentleri hastalık yayan hayvan dışkısından kurtaran hayvan gücünden makine itiş gücüne geçişi, kadınları eve kovalarla su, kömür ve odun su taşımaktan kurtaran su şebekesi ve kanalizasyon sistemleri ile ısıtma sistemlerinin kurulmasını sayıyor.


Prof. Robert J. Gordon, teknolojik atılım-ekonomik büyüme ilişkisi analizini 1300 yılından başlatıp, çeşitli varsayımlar önereceği 2100 yılına kadar uzatıyor. Gordon, üç endüstri devriminin oynadığı merkezi rolü grafikte gösterirken, Avrupa'da Rönesans'ın hemen öncesi olan 1300 yılından 1700 yılına kadar ABD'nin endüstriyel halefi olan İngiltere'nin 4 yüzyıl boyunca yılda ortalama yüzde 0.2 büyüdüğüne dikkat çekiyor İngiltere'de reel büyüme 1906 yılına tedrici olarak büyüyor. 1906 yılında ise ABD reel büyümede İngiltere'yi geçti. Grafiğe göre büyüme 1950'lere zirveye çıkıyor. Daha sonra da tahminen başlangıçtaki yıllık reel yüzde 0.2'lik büyüme seviyesine geriliyor. Prof. Gordon, büyüme oranlarını kişi başına düşen GSYH'ye çevirdiğinde 2005 fiyatlarına göre ABD'de finansal kriz öncesi 2007 yılı kişi başına düşen gelir 44 bin 800 dolar olarak hesaplanıyor. 1300 yılı için İngiltere'de kişi başına düşen gelir bin 150 dolar olarak hesaplanırken, Prof. Gordon bu sayının üç katına çıkması için aradan 5 yüzyıl geçmesi gerektiğini belirtiyor. 1800 yılında İngiltere'de reel kişi başına gelir 3 bin 450 dolara çıktı.


İngiltere'den ABD'ye geçiş çağı olan 1906'da ise kişi başına gelir ikiye katlanarak 6 bin 350 dolara yükseldi. 1929'dan 1957'ye ABD'de kişi başına düşen gelirin 8 bin dolardan 16 bin dolara katlanması sadece 28 yıl aldı. 1957'den 1988'e gelirin yeniden ikiye katlanması ise 31 yıl sürdü. Kişi başına gelir 16 bin dolardan 32 bin dolara çıktı. Gordon'un tahminlerine göre 2100 yılında kişi başına gelir 87 bin dolara yükselecek. 2100'deki seviye 2007 yılındaki 44 bin 800 dolarlık kişi başına gelirin iki katına yükseliyor. Gordon burada 2007 ile 2100 yılları arasında kişi başına gelirin ikiye katlanma süresini yaklaşık 100 yıl olduğuna dikkat çekerek, 1929-1957 ile 1957-1988 yılları arasında 28-31 yıllık sürelerde gelirin katlanma hızının çok daha yüksek olduğunu belirtiyor.

İkinci Endüstri Devrimi ve çalışma hayatına etkisi

[PAGE]


İkinci Endüstri Devrimi ve çalışma hayatına etkisi


Prof. Robert J. Gordon, ABD özelinde ekonomiye katkısı bakımından en önemli bulduğu İkinci Endüstri Devrimi'nin çalışma hayatına etkilerini beş grupta topluyor. 1'inci grupta elektrik enerjisi ve endüstride kullanımı; 2'nci grupta içten yanmalı motor ve bu buluşa bağlı olarak otoyol sisteminin kurulması; 3'üncü grupta şebeke suyu, tesisat ve merkezi ısıtma, 4'üncü grupta ise petrol, kimyasallar, plastikler ve tıbbi ürünler dahil moleküllerin yeniden düzenlenmesi; 5'inci grupta telefon, gramofon, popüler, fotoğrafçılık, radyo ve sinema gibi eğlence ve iletişim cihazların icadı yer alıyor. Gordon, bu dönemde hayvan gücünden motor gücüne geçişe ilaveten ev işlerinde insan gücünün de yerini makinelere bırakan çok sayıda kritik buluşun gerçekleştiğini de ifade ediyor. Bulaşık makineleri, buzdolapları, fırınlar, elektrik ampulleri ev işlerinde insan yükünü ciddi oranda azalttı. Gordon'a göre bu dönemde en ciddi atılım otomobillerin icadı oldu. Otomobiller, hayvan dışkılarının yol açtığı hastalık riskini azalttı. Ulaşımı kolaylaştırarak, standart bir ora sınıf hayatının gelişmesine olanak tanıdı. ABD'de 1903'te ilk başarılı uçuştan sonra ticari havacılık patlama yaptı, mesafeler kısaldı.

Ulaşımda kullanılan atların çekilmesiyle bu hayvanlara bağlı hastalıkların azalması, şebeke suyunun sudan kaynaklanan hastalıkları azaltması, buzdolabı teknolojisinin gıdayı bozulmadan uzun süre muhafaza etmeyi olanaklı kılması, 1930 ve 1940'larda antibiyotiklerin icadıyla yaşam beklentisi kritik bir artış sağladı. Prof. Gordon'a göre az bilinen bir gerçek yıllık bazda yaşam beklentisinin iyileşme oranı 20'nci yüzyılın ilk yarısında ikinci yarısına göre üç kat daha hızlı olmasıydı. 1970'e gelindiğinde Gordon'a göre hayat kökten değişmişti. ABD özelinde otoyol ağı hemen hemen tamamlanmıştı. Havalandırma teknolojisi ticarileşerek yaygınlaşmıştı. 1970'te hava taşımacılığı süratte daha fazla artış olmadan tamamen jet teknolojisine dönüştürülmüştü. Gordon'a göre tüm bu yenilikçilik dalgasının ortak özelliği teknolojik iyileşmelerin çoğunun yalnızca bir defaya mahsus olmasıydı. Yolculuk hızı bir yüzyılda attan jet uçağına yükselmişti. Ama Gordon'a göre bu, tekrarlanmayacak bir defaya mahsus bir gelişmeydi.           

Üçüncü Endüstri Devrimi ve çalışma hayatına etkisi

[PAGE]



Üçüncü Endüstri Devrimi ve çalışma hayatına etkisi

Gordon'un makalesine göre Üçüncü Endüstri Devrimi 1960 civarlarında bilgisayarların ilk kez ticari amaçlı kullanılmasıyla başladı. Bu süreç 1990'larda internet, web teknolojisi ve e-ticaretin geliştirilmesiyle devam etti. Emek üretkenliğine etkisi bakımından daha kişisel bilgisayarlar çıkmadan 1970'lerde elektronik daktilolar zorlu ofis çalışmalarını basitleştirdi. Hava yolu rezervasyonları 1970'lerde elektronik ortama taşındı. 1980'lerde barkod tarayıcılar yaygınlaştı. Elektronik hesap makineleri eski tip mekanik hesap makinelerinin yerini aldı. Kelime işlemci ve elektronik tablolu ilk kişisel bilgisayarlar ise 1980'li yılların başlarında ortaya çıktı. Prof. Gordon'a göre web ve e-ticaretin 1995'ten hızlı gelişmesi 2005'e gelindiğinde büyük ölçüde tamamlandı. Bu gelişme de öncekiler gibi bir defalıktı. 1990'ların sonunda her büyük ve küçük firma kendi web sitesini kurdu. Pek yeni faaliyete geçen internet şirketleri aşırı iyimser planlara yenilirken, Google ve Amazon gibi diğer şirketler 2000'in başındaki dot.com balonunu izleyen yıllarda internete hakim olan iş modelleri geliştirdi.    

İki devrimin karşılaştırılması

[PAGE]


İki devrimin karşılaştırılması


Prof. Robert J. Gordon'un makalesindeki en çarpıcı tez ise İkinci ve Üçüncü Endüstri devrimlerini karşılaştırdığında emek üretkenliği ve ekonomik büyümeye en fazla katkıyı yapan devrimin ikincisi olduğunu söylüyor. İkinci Endüstri Devrimi Gordon'a göre Amerikan emek üretkenliğinde 1891-1972 arasında yıllık ortalama yüzde 2.33'lük bir artış sağladı. 1972-1996 arasında ise emek üretkenliğinin yıllık ortalaması yüzde 1.38'e geriledi. Gordon'a göre 1972-1996 arasında üretkenlikte azalma önceki dönemin teknolojik getirilerindeki yavaşlamadan kaynaklandı. 1995'ten önce bilgisayar ve türevi yeniliklerin üretkenlikte artışı sağlayamamasına dair olarak da makale, söz konusu yıldan önce bilgisayarların sermaye stokunda emek üretkenliğine ciddi katkı yapabilecek ölçüde paya sahip olmadığı tezini öne sürüyor. Ancak bu durum 1995'ten sonra internetin popülerleşmesi ve e-ticaretin gelişmesine bağlı olarak üretkenlikte artış yeniden yükselişe geçti. Gordon'ın hesaplarına göre "Yeni Ekonomi" 1996-2004 arasında yüzde 2.46'ya yükseldi.      


2004-2012 arasında Prof. Gordon'un hesaplarına göre emek üretkenliği yüzde 1.33 ile neredeyse 1972-1996 arasındaki düzeye geriledi. Son iki yılda ise üretkenlik yüzde 0.5'e geriledi. Böylece çarpıcı bir şekilde İkinci Endüstri Devrimi'nin üretkenliğe ve yaşam standartlarına yükseltmeye yönelik 81 yıllık katkısı adeta buharlaşmış oldu. Ayrıca Gordon son 10 yılda Üçüncü Endüstri Devrimi'ndeki buluşların niteliğinde de değişim gözlüyor. Bilgisayarların ofis içi insan gücüne dayalı pek çok işin yerini alma sürecinin büyük ölçüde tamamlandığını söyleyen Gordon, son 10 yıldaki buluşların emek tasarrufu sağlama niteliğinde olmadığını, bu buluşların daha çok eğlence ve iletişim odaklı cihazların geliştirilmiş versiyonları olduğunu belirtiyor. Bu cihazlar önceki eğlence ve iletişim cihazlarındın geliştirilmiş versiyonları olsa da Prof. Gordon'a göre bunlar üretkenliğe daha fazla katkı yapacak emek tasarrufu sağlamak yerine yeni tüketim fırsatları yaratmaktan başka işe yaramadı.       

Facebook mu, kanalizasyon mu?

[PAGE]


Facebook mu, kanalizasyon mu?


Prof. Gordon, İkinci Endüstri Devrimi'ndeki icatların önemiyle Üçüncü Endüstri Devrimi'nin 2002 sonrası icatlarını karşılaştırmak suretiyle iki endüstri devriminin önemi ve etkisini bir düşünce deneyiyle şöyle değerlendiriyor: A ve B seçenekleri arasında tercih yapılmasını isteyen Gordon A seçeneğini şöyle tanımlıyor: 2002 yılındaki teknoloji seviyesini muhafaza ediyorsunuz. Örneğin bilgisayarınızda Windows 98 işletim sistemi yüklü internet bağlantınız var. Şebeke suyu ve tuvaleti olan ve kanalizasyon sistemine bağlı dairenizde yaşıyorsunuz. Ancak 2002 sonrası icat edilmiş hiçbir şeyi kullanamıyorsunuz. B seçeneğinde ise 2002'den beri icat edilmiş Facebook, Twitter ve iPad gibi her yazılım ve ürüne sahipsiniz. Ancak şebeke suyu, ev içinde kurulu tuvalet gibi imkanlardan yoksunsunuz. Gordon, "Hangi seçeneği seçerdiniz?" diye soruyor. Gordon yine ABD özelinde emek üretkenliği oranlarını da uzun vadeli analiz ettiği çalışmasında 2005 yılı dolar fiyatlarına göre saat başına ortalama emek üretkenliğinin bugün 53.90 dolar olduğunu belirtiyor. Eğer 1948-1972 arasındaki emek üretkenliği oranın devam etmiş olması halinde bugün saat başına düşen emek değerinin yüzde 69 artışla 83.20 dolar gibi yüksek bir düzeye çıkacağını söyleyen Gordon, Üçüncü Endüstri Devrimi'nin emek üretkenliğine katkısının sınırlı olduğunu yineliyor. Gordon, bununla beraber buluşların sona ermeyeceğini ama karşılaşılan sorunlardan ötürü büyümeye ve emek üretkenliğine katkısının geçmişe göre daha az olacağını savunuyor.       



ABD ekonomisini durduracak 6 faktör

[PAGE]


ABD ekonomisini durduracak 6 faktör

ABD ekonomisinin 2100 yılındaki görünümünün nasıl olacağına dair hipotezlere odaklanan Prof. Robert J. Gordon, bu ülkenin bugünden itibaren büyümesine baskı uygulayacak altı faktör sıralıyor. Bu faktörlerden ilki değişen nüfus eğilimleri. Gordon, ABD'de emeklilerin sayısının artmasıyla işgücünde kişi başına düşen iş saatinin gelecekte 1965-1990 arasına göre azalacağını belirterek, tanım gereği bir ülkede kişi başına çalışma saatinin düşmesinin kişi başına üretim artışını da yavaşlattığını söylüyor. İkinci faktör ABD'de yüksek eğitim maliyetlerinin artması ve ülkenin küresel eğitim kalitesi sıralamasında gerilere düşmesi. Üçüncü faktör ülkede gelir dağılımındaki eşitsizliğin artması. Burada Prof. Gordon, Kaliforniya Üniversitesi'den Prof. Emmanuel Saez'in 1993-2008 arasında hanehalkı gelirinin reel olarak yılda ortalama yüzde 1.3 büyüdüğüne dair araştırmasına atıf yapıyor. Bu araştırmada ABD'de nüfusun yüzde 99'luk kesimin aynı dönemde gelirinin yılda ortalama yüzde 0.75 arttığı belirtiliyor. Gordon, yüzde 0.55'lik farkın reel büyüme oranından çıkarılması gerektiğini ifade ediyor. Dördüncü faktör ise küreselleşme ile bilişim teknolojisi arasındaki etkileşimin ücretleri aşağı çekme etkisi olarak tanımlanıyor. Örneğin çağrı merkezi gibi hizmetleri gelişmekte olan ülkelerden dış kaynak kullanımı yoluyla tedarik etmek işgücü maliyetini azaltırken, ABD gibi en yüksek maaş seviyesine sahip ülkelerde ücretleri aşağı çekiyor. Beşinci faktör enerji ve çevre olarak tanımlanıyor. Gordon, küresel ısınmaya karşı herhangi bir faaliyetin geçmişte çevreyi hesaba katmadan sağlanan endüstriyel büyümeye geri ödeme anlamına geldiğini söyleyen Gordon, 1901'de yani 20'nci yüzyılın başında müreffeh bir kentin simgesinin bacaları tüten bir fabrika olduğuna dikkat çekiyor. Karbon salınım vergisinin yürürlüğe konması benzin fiyatlarını yükselterek hanehalkı gelirini aşağı çekecek. Altıncı ve son faktör de hanehalkı borçlarının ile devlet bütçesinin artması olarak niteleniyor. Gordon, daha 2007 yılında Amerikan hanehalkının ortalama borcu emsali görülmemiş bir şekilde harcanabilir gelirinin yüzde 133'üne ulaştı. 2007 yılına kadar Prof. Gordon'a göre yönetilebilir olan ABD federal bütçe açıkları bu yıldan itibaren kontrolden çıkmaya başladı. Devlet borcunun GSYH'ye oranının yüksek vergi ile düşük kamu harcamalarının azaltılacağı bir aritmetikle ele alınabileceğini belirten Gordon, aynı aritmetiğin hanehalkının harcanabilir gelirinin büyümesini yavaşlatacağını belirtiyor. 1987-2007 yılları arasında ABD'de kişi başına GSYH'nin reel olarak yüzde 1.8 büyüdüğüne dikkat çeken Prof. Gordon, 2100 yılına kadar yukarıda sayılan 6 faktörden ötürü kişi başına reel büyümenin tedricen düşeceği tahmininde bulunuyor. Buna göre 2100 yılına kadar nüfus etkeni reel büyümeyi yüzde 0.2 puan, eğitim etkeni yüzde 0.2 puan, küreselleşme etkeni yüzde 0.2 puan, çevre maliyetleri yüzde 0.2 puan, borçlar yüzde 0.3 puan, gelir eşitsizliği ise yüzde 0.5 puan düşerek ABD ekonomisinde kişi başına reel büyümeyi yüzde 0.2'ye kadar geriletecek.       
 

Bu konularda ilginizi çekebilir